Erik Jan Zürcher – İmparatorluktan Cumhuriyete Türkiye’de Etnik Çatışma

Türkiye toplumu yakın tarihini ilgilendiren birçok önemli konuda bilgilenmeden fikir sahibi olma alışkanlığını giderek terk ediyor. Resmî ve tek bir tarih anlatısının egemen olmadığı, tarihin farklı yorumlarının herkesin bilgisine açık olduğu bir toplum olma yolunda ilerliyor. Bir toplumun demokratikleşmesi, aynı zamanda kendi tarihiyle hem olaylar hem de bunların farklı yorumları olarak yüzleşmesiyle mümkündür. Kendi tarihi konusunda farklı yaklaşımları serinkanlılıkla değerlendirerek, tabular, korkular ve çarpıtmalarla biçimlenmiş bir tarih bilincinin esiri olmaktan kurtulmak, ergin ve sorumlu bir yurttaşlığın olmazsa olmaz bir boyutudur. İletişim Yayınları, Türkiye toplumunun üyelerinin, özellikle kendi tarihlerini ilgilendiren konularda Türkiye’de ve yurtdışında yapılan araştırmalardan, yayımlanan çalışmalardan yarım yamalak ve çarpıtılmış biçimde haberdar olmak değil, bunları okuyabilmek ve özgür düşüncesiyle değerlendirmek hakkına sahip olduğu inancındadır. Bilgilenme hakkı, insanların bir konuda her türlü görüşe ulaşabilmesi, bunların değerlendirilmesi ışığında kendi görüşünü oluşturabilmesi hakkı demektir. Düşünce hak ve özgürlüklerinin ayrılmaz bir parçası bilgilenme hakkıdır. Yerleşmiş kanaatlere veya oluşmuş tabulara aykırı gözüken bilgilerin, yorumların yasaklanması, yok varsayılması bilgilenme hakkının engellenmesidir; temel bir hakkın ihlalidir. Osmanlı İmparatorluğun’un son yıllarında Ermenilerin maruz kaldıkları mezalim, bazı tarihçiler tarafından bir soykırım girişimi olarak yorumlanmaktadır. Türkiyelilerin bu iddiaların dayandığı bilgilere ulaşabilmek, bunları karşı yöndeki yorum ve bilgilerle karşılaştırmak ve bunun sonucunda kendi kanaatini oluşturmak hakkıdır. Resmî tarihçiliğin çizdiği sınırlar esas olarak bu nedenle kabul edilemez. Bu nedenle, “İmparatorluktan Cumhuriyete Türkiye’de Etnik Çatışma” başlıklı derlemenin Türkçe çevirisini yayımlamayı, bilgilenme temel hakkını kullanan, sorumlu ve bilinçli yurttaşlar Türkiyesi yolunda atılmış küçük bir adım olduğuna inanıyoruz.   1850-1950 YILLARI arasındaki 100 yılın Avrupa’da demografi mühendisliği asrı olduğunu söylemek kesinlikle abartılı değildir. Büyük insan kitleleri atalarının topraklarından kovuldular, tehcir edildiler, iskân edildiler veya katledildiler. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanan deneyim, bu genel tabloya uygun düşmektedir.


Türk okuru, Balkanlar’dan ve Kafkasya’dan gelen Müslüman muhacirlerin yazgısını nispeten yakından biliyor olabilir. Buna karşılık, bu yazgıyı demografi mühendisliği sonuçlarının diğer örnekleriyle karşılaştırmak belki de aydınlatıcı olacaktır. Güç siyasetinin hesaplarıyla birleşen dinsel önyargı, demografi mühendisliğinin erken dönem örneklerinin altında yatan nedendir. Bunun en kayda değer örneği Rus İmparatorluğunda “Pale”nin1 kurulmasıdır. Ortaçağ ve erken modern dönem Rusyası’nda Yahudilerin yerleşmesi yasaklanmıştı, fakat 18. yüzyılın sonlarında Büyük Katerina döneminde, Rusya’nın batı ve güneybatıya genişlemesi sonucunda, büyük Yahudi toplulukları Rusya sınırları içinde kaldı. Litvanya’dan Karadeniz’e uzanan, içinde Yahudi toplulukların hoş görülecekleri bir bölge kuruldu, ama 19. yüzyılın ilk yarısında karma köylerden ve kentlerden Yahudilerin sürekli biçimde kovulması sürecine tanık olundu. Sonuç olarak, Yahudilerin yerleşmiş olduğu Pale kısımları giderek yoksullaştı ve kalabalıklaştı. Çar Aleksandr’ın 1881’de öldürülmesinden sonra, devletin göz yumduğu ve bazen teşvik ettiği Yahudi katliamları, Pale’deki yaşamın sıradan bir özelliği oldu. Aşırı kalabalık, yoksulluk ve güvensizlik, en sonunda, esas olarak Amerika’ya yapılan kitlesel göçe neden oldu. Dinsel önyargıyla devletin yeni ele geçirilen topraklarda tam kontrolü sağlama isteğinin bir araya gelmesi, Müslümanların kitleler halinde, Karadeniz kıyısından (1828’den sonra), Kırım’dan (1853- 1854 Kırım Savaşı sırasında ve sonrasında) ve Kafkasya’dan (1860’ların ilk dönemlerinde) kovulmasına veya dayanılamaz baskı altında göç etmelerine yol açmıştır. Bu bölgelerin çoğu, Osmanlı nüfuz alanına dahildi ve yerinden sürülenler ve göç edenler için tek anlamlı seçenek, Osmanlı topraklarında yerleşmekti. Böylece Osmanlı İmparatorluğu kitlesel göç ve iskân süreçlerini yoğun bir şekilde yaşadı.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

Yorum Ekle
  1. Merhaba
    Dosya sanırım silinmiş. İlgilenir misiniz?

    1. Merhaba, Direkt indirme seçeneği eklendi.