Ernest Volkman – Casusluk

Irak askeri istihbarat servisi, Estikhabarat görevlilerine göre, Amerikalıların 1989’da bir gün Bağdat’a gelişleri, Arap Gecelerinden çıkma bir şey gibi görülmeliydi. Amerikanlar, CIA’le (Merkezi Haber alma Servisi) ve bir uydu keşif uzmanıyla birlikte, Alaaddin’in mağarasındakilerle rekabet edecek hazineleri taşıyarak gelmişlerdi; yıllarca süren amansızca bir savaşta, Irak’ın ezeli düşmanı olan İran’ın elinde tuttuğu toprakların hayret verici net, gizli uydu fotoğraflarıyla. Kişisel tilki siperleri bile, 99 cm’ye kadar sağlam tahlil yapabilen kameralar tarafından belirlenmişti (yani kameralar, çapı 99 cm kadar küçük olan nesnelerin bile net resimlerini çekebilmişti). Geniş bir masaya yayıldıklarında, renkli fotoğraflar düşmanın genel görünümünü gözler önüne seriyordu, bu Iraklıların kendi gizli uyduları olmadan yalnızca hayal edebilecekleri bir başarıydı. Her şey apaçık ortadaydı: cephe hattı pozisyonları, cephaneleri, topçu bölükleri, patlayıcı depoları ve destek hatları. Iraklılar sevinçlerini zorlukla gizleyebildiler; çünkü bu istihbarat sayesinde artık İranlılar üzerinde sonuca götüren bir üstünlük elde etmeleri an meselesiydi. Ve bu da yetmezmiş gibi, CIA analizcileri, bazı fotografik araçlar sayesinde havadaki röntgenci gözlerden saklanma yöntemlerini nasıl ortaya çıkardıklarına dair bazı püf noktaları anlatmaya devam etti; gündüz saatlerinde ağır silah parçalarının harabe evlere gizlenmesi, incelikli kamuflaj düzenlemeleri, ısı yayılımını maskeleyecek özel araçlar (ve kızılötesi kameralar kullanan hatıl uydular) ve gizli uydu kameralarını şaşırtmak için yığınlar halindeki geniş kanalizasyon boruları arasına gizlenen füzeler. İraklılar çok dikkatlice dinledi -her şey açıklığa kavuştu; hatta fazla dikkatli. Her ne kadar Iraklılar casusluk sihirbazlığından etkilenseler de, olayın ciddiyeti Iran-Irak Savaşı’nda kazanma olasılıklarına etki etmeye çalıŞan gizli Amerikan girişiminden çok daha fazlaydı. Amerikan gizli uydu fotoğraflarının Bağdat’ta masaya yatırılması modern zamanların en muazzam istihbarat gaflarından biri oldu. Bu, çok yönlü bir başarısızlıktı; Bush yönetiminin gizli yardımları ve en az Amerikan yatırımıyla Irak’ın, İran’daki radikal Humeyni rejimi tehlikesini alt edebileceği inancı ile; Bağdat’a yapılan gizli Amerikan yardımının güya Saddam Hüseyin’in totaliter devletindeki ılımlı kişileri artıracağı ve sonuçta bu yardımın Hüseyin’in toprak elde etme hırsına ket vurup, onu Amerikan çıkarlarına doğru iteceği yanılgısından oluşuyordu. Amerikanlar bu budala varsayımlara öyle inandılar ki, Hüseyin’e gizli bir silah hattının açılmasını kabul ettiler, buna ek olarak Washington’un ısrarlarıyla ingiliz İstihbaratı da benzer bir silah hattı açtı. Bu silah akımı, İranlı düşmanlarını püskürtmeye çalışan Hüseyin’in, aynı zamanda tüm Ortadoğu’yu tehdit eden birinci sınıf stratejik bir güç haline gelmesine neden oldu. Ama bu en kötüsü değildi. İki yıl sonra Körfez Savaşı patlak verdiğinde, Iraklılar yararlı CIA görüşmelerinden çok şey öğrenmiş olacaklardı.


En önemlisi, alçak menzilli Scut füzelerini röntgenci gözlerden nasıl saklayacaklarını biliyorlardı. Müttefiklerin üstün hava kuvvetlerine, gizli uydular ile keşif uçaklarından elde edilen 24 saat kesintisiz yayına rağmen, Iraklılar Scutların pek çoğunu usta kamuflaj yöntemleri ve dağıtım düzenekleriyle saklamayı başarmıştı. Bunun sonucunda ezici Müttefik üstünlüğü bile, Irak’ı İsrail ve Suudi Arabistan’a Scut füzeleri fırlatmaktan alıkoyamamıştı. Bu füzeler yüzünden ölen İsrailliler ile Amerikalıların sayısı eski bir dersin altını çizdi: “İstihbarat hatasının bedeli daima kanla ödenir.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir