Fernand Braudel – Maddi Uygarlık – Gündelik Hayatın Yapıları

Bütün bilimler gibi tarih de önce ele en kolay gelenlerle işe başlamıştır. İnsani değişmenin alanı ve bu alanı inceleyen, incelediği için de düzene sokan disiplin olan tarih, edebi bir tür olmaktan, bilimsel bir anlama çabası haline gelmeye kadar uzanan uzun soluklu macerası esnasında, değişim sürecinin derin nedenlerine ulaşabildiği ölçekte bilimsel bir içerik kazanmıştır. Aslında edebiyat da, bilim de bir düzenleme ve belki de bir senaryolaştırma faaliyetidir, ama bunları nihayette birbirinden ayıran temel nokta, malzeme karşısındaki özgürlükleridir. Malzemeye karşı özgürlük edebiyata, kölelik ise bilime götürmektedir. İnsanı değişme süreci içinde hemen ele gelen, gözle görünür olan, olaysal veya siyasal tarih dediğimiz kesimdir. Bu alanda yer tutan tarihçi, nedenlere uzanma gibi gayretler içinde olsa da, sonuç olarak bir betimlemeden öteye pek fazla gidememektedir. Zaten edebi tür olarak tarihçiliğin ilk ürünleri olarak Batı’da kronik, Doğu’da da olay anlatıcılığı biçiminde ortaya çıkan ilk tarihçiliğin esas uğraş alanının siyasal tarih olması bunun en açık kanıtını oluşturmaktadır. Braudel’in sevdiği terimlerle söylersem, yüzey hareketlerinin görülmesinden ibaret olan bu tarihçilik, bu mesleğin tarih öncesidir. Ya dip dalgaları, yüzeyin hareketlenmesine neden olan ve o anda hemen görülmeyen daha derindeki nedenler? İşte bilimsel tarih bu noktadan itibaren başlamakta ve çözümleme ne kadar bütünsel hale getiriliyorsa, varılan sonuçlar yanlış da olsa, bilimsel tarih kapılan açılmaya başlamaktadır. Başka terimlerle söylenmesi halinde, tarihsel süreç nihayette bileşik kaplar gibidir. Ne sektörel ne de mekânsal soyutlanmışlıklar söz konusu olabilir. O halde olaysal tarihin alanında yer alan her türlü kesit tarihçiliği kısmiliklerinden ötürü peşinen yanlış bir tabana oturmanın kaçınılmazlığıyla karşı karşıyadır. Aynı şekilde belli bir ulusun, yani kendi de tarihsel ve kategorik olan toplumsal bir kuruluşun işlevinde tarih yapmak da, sakat bir yaklaşım olacaktır. Bu açıdan kısmilik- ten bilimselliğe yaklaşıldığı ölçüde, tarihi anlama çabaları da geçerli bir tabana oturtulmuş olacaktır. Çünkü her kısmi tarih, nedenselliklerin aranmasına ve anlaşılmasına değil, icad edilmesine, a priori konulmasına yol açar.


Başka bir ifadeyle, her kısmi tarih aksiyomatik olmak zorundadır ve kanıtlamaya ihtiyaç duymadığı bazı “apaçık gerçekler”den yola çıkar. Oysa asıl anlaşılması, bağlantılarının kurulması ve kanıtlanması gerekenler bu apaçık gerçek sayılan aksiyomlardır. Aksiyomatik bir tarih anlayışı ne yazık ki bilimsel değil, dinsel olmak zorundadır. Fernand Braudel ilk anıtsal eseri Akdeniz’den beri global tarihin peşinde koşmaktadır. Bu amacına ulaşmak için geliştirdiği, tarihi üç katlı olarak inşa etme yöntemi, bugün bu disiplinin ulaştığı en yetkin yöntem olarak kabul edilmektedir. Braudel Akdeniz’den daha büyük ve tutkulu olan Maddi Uygarlık adlı eserini de üç katlı olarak inşa etmiştir. Birinci cilt, insanların gündelik hayatlarına, yani en yavaş değişenin alanına; ikinci cilt veya kat, onun deyimiyle ekonomiye, yani mübadeleye, pazara ve nihayet sonuncu cilt/kat da en hızlı değişmekte olan kapitalizmin alanına ayrılmıştır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir