Bir önceki eserimde insan davranışının aşırılıklarını yok saydığım için iyi ve kötü üzerine pek fazla değerlendirme yapmadım. Ben de pek çok kişi gibi, iyi ile kötüyü hem birbirinden hem de olağan yaşamdan tamamen ayrı kategorilerde tutmaya meyilliydim. Etnik temizliği inceledikten sonra bu ayrımdan o kadar emin olamadım. Burada iyi ile kötüyü ahlaken bulanıklaştırma niyetinde olmasam da, gerçek dünyada ikisi bağlantılıdır. Kötülük uygarlığımızın dışından, “ilkel” deme arzusu duyduğumuz ayrı bir alemden gelmez. Kötülüğü yaratan uygarlığın ta kendisidir. Önde gelen üç tarihsel şahsiyetin sözlerine bir bakalım. Başkan Thomas Jefferson’m Aydınlanma aklının cisimleştiği bir kişi olduğunu düşünürüz genelde. Gerçekten de, Amerikan Kızılderililerinin “barbarlıkları yüzünden imhayı hak ettiği” beyanında bulunması da uygarlığın ilerlemesi admaydı. Yüzyıl sonra, enikonu modern bir adam olan Başkan Theodore Roosevelt ona hak veriyordu: “[Kızılderililerin] imhası hem kaçınılmaz hem de son tahlilde faydalıydı.” Kırk yıl sonra üçüncü bir lider şöyle dedi: “Yeni yaşamı yaratmak için ölü bedenleri çiğneme zorunluluğu, büyüklüğün lanetidir.” Bu seferki de kötülüğün ete kemiğe bürünmüş hali olarak haklı bir nam salmış SS Şefi He-inrich Himmler’di. Yine de o ve meslektaşı Adolf Hitler sadece Amerikalıların ayak izlerinden ilerlediklerini söylüyorlardı. Burada da ileri süreceğim gibi, kanlı, cinai etnik temizlik uygarlığımızın, modernliğimizin, ilerleme anlayışımızın ve demokrasiyi geliştirme girişimlerimizin merkezi sorunlarından biridir. Karanlık yüzümüzdür. Göreceğimiz üzere, etnik temizliğin failleri ayrı bir kötücül tür olarak gökten zembille aramıza inmemiştir. Bireylerin bir dizi nispeten özel ahlaki tercih yapmaya mecbur kaldığı beklenmedik şiddetlenmeler ve hüsranlar içeren, modernliğin merkezindeki çatışmalar yaratır bu failleri. Bazıları korkunç sonuçlar üreteceğini bildikleri yolları başka çıkar yol bulamadıklarında seçerler. Onları suçlayabiliriz, ama bunu neden yaptıklarını anlamak da bir o kadar önemlidir. Ayrıca geri kalanlarımız da (ben dahil) böyle seçimler yapmak zorunda kalmadığımız için kendimizi şanslı saymalıyız; çünkü büyük çoğunluğumuz başını dik tutacak şıkkı seçemeyebilirdi. Bu kitabın temelindeki önerme, cinai etnik temizliğin bizim uygarlığımız ve çoğu bizden hiç farklı olmayan insanlar tarafından gerçekleştirildiğidir. Onları anlamaya çalışırken, pek çok kişiye borçlandım. Bu kitap esasen başkalarının birincil eserlerine dayanan bir ikincil analizdir. Araştırmam korkunç bir konunun en iç karartıcı ucuna gidiyor, kahraman direnişçilere, hattâ haysiyetli mağdurlara değil suçlulara odaklanıyor. Kaynaklarımın pek çoğuna hayranlık duymaktan başka bir şey gelmez elimden – yaşadıkları korkunç olaylara metanetle tanıklık eden sağ kalmış kimseler, gördüklerini özenle tarif eden izleyiciler, bağımsız raporlara ve adli soruşturmalara katkı yapanlar ve mesleklerini olup bitenleri anlamaya adayan araştırmacılar. Palo Alto, California’daki Davranış Bilimlerinde İleri Araştırmalar Merkezi’nde düzenlenen Kitlesel Şiddet Üzerine Sawyer Seminerleri son birkaç yılda benim için çok teşvik edici oldu. Seminerleri benimle birlikte düzenleyen Norman Naimark, Ron Suny, Stephen Steadman, Bob Zajonc’a Merkez müdürü Doug McAdam’a, seminer öğrencilerinin ve gelip konuşma yapanların hepsine müteşekkirim. Tümünün bu kitaba entelektüel katkıları oldu. Ermeni soykırımı üzerine parlak ve tutkulu araştırmasıyla bana esin veren Hilmar Kaiser’e özellikle minnettarım. Yayımlanmamış büyük eserinin taslağını bana verme lütfunu gösteren Raymond Kevorkian’a ve Türkçeden çeviriler yapan Ödül Bozkurt’a da teşekkürlerimi sunarım. Nazi soykırımları üzerine yardımlarından ötürü lan Kershaw’a, yetkin araştırma rehberliği için Michael Burleigh’e, ilk taslağa eleştirileri için Christopher Brovvning ile George Browder’e, Almancadan çeviriler için Martin Tahany’ye ve Macarcadan çeviriler için Peter Stamatov’a teşekkürler. Mark Lupher, komünist temizliklerle ilgili ilk taslağa faydalı eleştirilerde bulundu. Aleksandra Milicevic, Balkanlar konusunda yabancılıktan kaynaklanan cehaletimi giderdi; ayrıca Scott Straus’la Ruanda üzerine çarpıcı araştırmasını tartışma ayrıcalığına eriştim. Patricia Ahmed, Hindistan ve Endonezya üzerine malzeme toplamama yardımcı oldu. Merkezi argümanlarım konusundaki sağlam ve faydalı eleştirileri için David Laitin’e de şükran borçluyum, ama korkarım yaptığım düzeltmeler onu hâlâ tatmin etmeyecektir. UÇLA bana cömertçe araştırma fonları ve yetenekli öğrenciler verdi (burada dördünün adını verdim). Her zaman olduğu gibi, John Hail genel olarak entelektüel bakımdan beni cesaretlendirdi, Nicky ve Louise Hart ile Gareth ve Laura Mann da böyle sinir bozucu bir araştırma projesinde akıl sağlığımı korumamı sağladı. Los Angeles, Aralık 2003
Michael Mann – Demokrasinin Karanlık Yüzü – Etnik Temizliği Açıklamak
PDF Kitap İndir |