Etiket: Eduardo Galeano

Eduardo Galeano – Kucaklaşmanın Kitabı

Colombia kıyılarındaki küçük Neguâ kasabasında, gökyüzüne tırmanabilen bir adam vardı. Yere döndüğünde gezisini betimler, insan yaşamının yukarıdan nasıl göründüğünü anlatırdı. İnsanlığın minik alevlerden oluşmuş bir deniz olduğunu söylerdi. “Dünya, bir insanlar yığını, bir minik alevler denizidir,” derdi. Herkes kendi ışığıyla ışıldar. Hiçbir alev öbürüne benzemez. Büyük alevler vardır; küçük alevler, her renkten alev. Kimi insanların […]

Eduardo Galeano – Aynalar

Yaşam, isimsiz ve anısızken, yapayalnızdı. Elleri vardı, ama dokunacak kimsesi yoktu. Ağzı vardı, ama konuşacak kimsesi yoktu. Yaşam hiçbir çağ ile tanımlanamıyordu henüz. İşte o zaman arzu yayını gerdi ve fırlattığı arzu oku yaşamı ikiye böldü ve yaşam iki kişi oldu. Bu ikisi buluştular ve gülüştüler. Birbirlerine bakmak güldürüyordu onları ve birbirlerine dokunmak da. Renk […]

Eduardo Galeano – Ve Günler Yürümeye Başladı

Mayalar, Yahudiler, Araplar, Çinliler ve bu dünyanın diğer birçok sakini için bugün yılın ilk günü değil. Bugünün tarihi Roma tarafından, Vatikan Roma’sı tarafından, kutsanmış emperyal Roma tarafından icat edildi ve yılların bu sınır kavşağını bütün insanlığın kutladığını söylemek oldukça abartılı bir ifade. Ama şunu kabul etmek gerekiyor: zaman bize, yani gelip geçici yolcularına karşı yeterince […]

Eduardo Galeano – Gölgede ve Güneşte Futbol

Tüm Uruguaylılar gibi ben de futbolcu olmak istedim. Doğrusu çok da güzel oynuyordum, hatta harikaydım bile denebilir; ama yalnızca geceleri rüyamda. Gündüzleri, ülkemin sahalarındaki çarpık bacaklı oyunculardan en kötüsü bendim. Taraftar olarak da pek iyi sayılmazdım. Juan Alberto Schiaffino ve Julio Cesâr Abbadie, Peñarol’de oynuyorlardı, yani rakip takımda. Gerçek bir Nacional taraftarı olarak, ben onlara […]

Eduardo Galeano – Biz Hayır Diyoruz

Büyük Britanya’dan, İtalya’dan, İspanya’dan ve Almanya’dan büyük dedeler: Honduras’ta bir İsveç konsolosu çehresi. Bununla beraber her zaman Machu Picchu’nun taşları ya da ülkemin çakılları kadar Latin Amerikalı olduğumu biliyordum. Bunu biliyordum ve biliyorum, bir şey nasıl gerçekten biliniyorsa öyle: İçimde, en derinlerimden kafama doğru yolculuk ederek, tersine değil. Hâlâ kendisinden habersiz olan topraklara aitim. Kendisini […]