Etiket: Emile Zola

Emile Zola – Therese Raquin

Rıhtımdan yola çıkıldığında Guenegaud sokağının sonunda Mazarine’den Seine sokağına açılan ve karanlık Pont-Neuf geçidi görülürdü. Bu, otuz adım uzunluğunda, iki adım’genişliğinde bir geçitti. Sararmış, yerinden oynamış, sürekli pis bir su sızdıran eski maltataşlarıyla kaplıydı. Üstünü örten üç köşe üç köşe kesilmiş camekân kir-denA kapkara bir haldeydi. Yaz güneşinin sokakları yakıp kavurduğu güzel günlerinde bu kirli […]

Emile Zola – Meyhane

Rougon — Macquartflar, yirmi kadar roman olacak. Bunun, genel planı 1869’dan heri kararlaştırılmıştır ve hu planı son derece sıkı uyguluyorum. Sıra L’Assommoir’a (1) geldi, yazdım; bundan sonrakileri de, doğru yoldan zerre kadar ayrılmadan yazacağım. Bana kuvvet veren budur. Bir amacım var, ona doğru yürüyorum. L’Assommoir bir gazetede çıktığı vakit, benzeri olmayan sertlikle hücuma uğradı, mimlendi, […]

Emile Zola – Hülya II

Aynı günün akşamı sofradan kalkar kalkmaz, Angélique iyice keyifsiz olduğundan yakınarak odasına çıktı. Öğleden önce çektiği yürek çarpıntıları, benliğiyle yaptığı savaşlar onu bitkinleştirmişti. Hemen yattı; yok olmak, yitip gitmek gereksinmesiyle, umutsuzluk içinde, başmı yorganın altma soktu ve yineshüngür hüngür ağlamaya başladı. Saatler geçti, gece olmuştu; ağır sessizliği ardına dek açık bırakılmış pencereden içeri giren kızgın […]

Emile Zola – Hülya I

1840’ta Paris’te doğan Emile Zola, babasının erken ölümü üzerine yoksul bir çocukluk geçirdi ve liseyi bitiremeden bir yayınevinde çalışmaya başladı. Bu işi sırasında, dönemin önemli yazarlarıyla tanışan ve yazınla ilgilenmeye başlayan genç Zola, önce dergilerde eleştiri, öykü ve şiirlerini yayınladı; Therese Raquin (1867) adlı romanının kazandığı büyük başarı üzerine de, tümüyle romancılığa yöneldi. Zola daha […]

Emile Zola – Dol Bereketi

O sabah, Mathieu, üç aydan beri yerleştikleri, koruların eteğindeki küçük paviyonda hazırlanıyor, Kendisini her gün Paris’e götüren yedi trenine Jan-ville’den yetişmek için acele ediyordu. Saat altı buçuk olmuştu, paviyondan Janville’e kadar, iki kilometrelik upuzun bir yol vardı. Üç çeyrek saat süren bu yoldan sonra da, kuzey garından Grenelle bulvarına gitmek için bir üç çeyrek saat […]

Emile Zola – Angelique’in Hülyası

1860 yılındaki şiddetli kışta. Oise nehri dondu, aşağı Picardie ovalarını karlar kapladı; hele kuzey doğudan öyle bir sağanak geldi ki, Noel günü; Beaumont’u adeta gömdü. Kar, sabahtan yağmaya başlamış, akşama doğru artmış, bütün gece yığılmıştı. Yukarı şehirde öte başında katedralin yan kolunun kuzey cephesi bir ucuna geçmiş gibi olan Orfevres sokağına, kar, rüzgarla itilerek gömülüyor, […]

Êmile Zola – Suçluyorum

Herkesin bildiği gibi, Dreyfus olayı XIX. yüzyıl sonlarında, Fransa’da, Yahudi kökenli bir subayın, Alfred Dreyfus’ün, haksız yere casuslukla suçlanarak yüzeysel bir yargılama sonunda zindana gönderilmesiyle başlar, yargıya ve yargıyı getiren soruşturma ve belgelere ilişkin tartışmalarla da sürer. Ama yalnızca bir hukuk, yalnızca bir ayrımcılık olayı değildir. Başta ordu ve yargı olmak üzere, ülkenin tüm kurumlarını […]

Emile Zola – Nana

– Yo, hayır! dedi. Burada insan bunalıyor. Dışarı çıkıyorum ben… Belki aşağıda Bordenave’a rastlarız. İşin iç yuzunu anlatır bize. Aşağıdaki mermer döşeli buyuk holde, bilet kontrolu yapılıyordu. Seyirciler görunmeğe başlamıştı. Açık duran uç parmaklıklı kapıdan bulvarlarda, bu guzel Nisan gecesinde, ışıklar arasında kaynaşan kalabalık göruluyordu. Araba tekerleklerinin gurultusu birden duruyor kapılar açılıyor, sonra gurultuyle kapanıyor, […]

Emile Zola – Nana (v2)

Saat dokuz olduğu halde Varietes tiyatrosunun salonu ‘daha dolmamıştı. Balkonda ya da alt ön sıralarda, kadife koltukların arasında kaybolmuş bir kaç kişi avizenin hafif aydınlığı içinde bekliyorlardı. Kırmızı perde yarı karanlığa boğulmuştu; sahneden hiçbir gurultu duyulmuyordu; ışıkları sönmuştu, muzisyenlerin kursuleri dağınık bir haldeydi. Yalnız paradide, gaz lâmbasının soluk ışığının etkisi ile yeşile çalan bir gökyuzunde […]

Emile Zola – Germinal

Kara bir mürekkep kadar yoğun ve karanlık gecede, düz ovada, Marchiennes’le Montsou’yu birleştiren ve pancar tarlaları arasında ip gibi uzanan yolda, bir adam tek başına yürüyordu. Bastığı yeri bile göremiyor, engebesiz vadinin uçsuz bucaksızlığını da, ancak denizi döven sağanağı andıran, çırılçıplak tarlaları ve bataklıkları yalayıp gelirken buz kesen mart rüzgârından sezebiliyordu. Göğün tekdüze karanlığını bozan […]

Emile Zola – Germinal (Can)

Yıldızsız gecenin zifirî karanlığına gömülmüş dümdüz ovada bir adam, pancar tarlalarının arasından geçerek dosdoğru Marchiennes’den Montsou’ya uzanan on kilometrelik anayolda tek başına yürüyordu. Bastığı siyah toprağı bile görmüyor; uçsuz bucaksız ufkun varlığını ise, fersahlarca uzayıp giden bataklıkları ve çorak toprakları yalayıp geçerken buz kesen mart rüzgârının, engin denizlerdekine benzer bir fırtınanın sayesinde hissedebiliyordu ancak. Gökyüzüne […]

Emile Zola – Apartman

Octave’ı getiren üç sandık yüklü at arabası sokağın başında durdu. Kasım ayının karanlık öğleden sonrasında havanın soğuk olmasına aldırmayan genç adam camlardan birini açıp dışarı baktı. İç içe geçmiş sokaklarda insanların kaynadığı bu kalabalık mahallede birden kararan güne şaşırmıştı. Depreşen atlarına söven arabacılar, kaldırımlarda birbirine çarparak geçen insanlar, mağazalardan akan tezgahtar ve müşteriler onu şaşırtıyordu; […]