Etiket: Ömer Seyfettin

Ömer Seyfettin – Turan Devleti

«BİR MİLLETİN TABİİ HUDUTLARI DAĞLAR VE IRMAKLAR DEĞİLDİR. İSTİNAD ETTİĞİ MİLLİYETİN LİSANI VE DİNİ SINIRLARIDIR.» ÖMER SEYFETTİN (ARKA KAPAK) Ömer Seyfettin’in İki Şiiri Ömer Seyfeƫn’in, hikâyeleri kadar olmamakla birlikte, oldukça başarılı şiirleri vardır. Aşağıda bunlardan iki örnek veriyoruz: KIZILIRMAĞA Ah, ey Kızılırmak! Ağlıyor musun? Dalgaların coşmuş, bilmiyor durmak, Çöktü yüz bin ocak, anlıyor musun? Ben […]

Ömer Seyfettin – Kaşağı

Ahırın avlusunda oynarken aşağıda, gümüş söğütler altında görünmeyen derenin hazin şırıltısını duyardık. Evimiz iç çitin büyük kestane ağaçları arkasında kaybolmuş gibiydi. Annem İstanbul’a gittiği için benden bir yaş küçük kardeşim Hasan’la artık Dadaruh’un yanından hiç ayrılmıyorduk. Bu, babamın seyisi yaşlı bir adamdı. Sabahleyin erkenden ahıra koşuyorduk. En sevdiğimiz şey atlardı. Dadaruh’la beraber onları suya götürmek, […]

Ömer Seyfettin – Hikayeler

Pireler Aşk Dalgası Külah Kütük Kaşağı Ant Diyet Forsa Ferman İlk Cinayet Yeni Bir Hediye Pembe İncili Kaftan 28 Şubat 1884 tarihinde Gönen’de doğdu. Öğrenimine Gönen’de başlayan Ömer Seyfettin, Ayancık’ta ve annesiyle birlikte geldiği İstanbul’da Aksaray’daki Mekteb-i Osmaniye’ye devam etti. Eyüp’teki Baytar Rüşdiyesi’ni bitirip asker çocuğu olduğu için Kuleli Askeri İdadi’sine yazıldı (1893). Bir müddet […]

Ömer Seyfettin – Balkan Harbi Hatıraları

Ömer Seyfettin, şair, hikâyeci, fikir ve siyaset adamı, asker, öğretmen, nazariyatçı ve tenkitçi yönüyle Tanzimat’tan sonraki Türk edebiyatının ve düşünce dünyasının göz ardı edilemeyecek önemli bir şahsiyetidir. Hakkı Süha Gezgin’in ifadesi ile o, “Dalları meyvelerinin ağırlığı ile esneyip sarkmış bir ağaçtı.” [1] Ömer Seyfettin’in otuz altı yıllık hayatında ortaya koyduğu birçok hikâye, tiyatro eseri, bazıları […]

Ömer Seyfettin – Bütün Hikayeleri

“Ömer Seyfettin Külliyatı” yayımlama arzusunu çeyrek asırdan beri kafamda ve kalbimde taşıyorum. Çalışmalarım artık kitaplaşabilecek aşamaya geldiğinde, mevcut külliyatların en geniş ve en güzeli, merhum Muzaffer Uyguner’in hazırladığı Ömer Seyfettin Bütün Eserleri (Bilgi Yay., 1987-1992) 15. cilde ulaşmıştı. Artık benim külliyat yayımlamam büyük ölçüde gereksizdi. Fakat burada pek çok metin tekrar edildiği gibi birçoğu da […]

Omer Seyfettin – Üc Ogut

Küçük Ayşe, sabahtan beri önünde mekik dokuduğu yüksek bez tezgahından kalktı. Yorgun yorgun gerindi. Bugün evde yapayalnızdı. Babasıyla kardeşleri dün erkenden kasabaya, pazara gitmişlerdi. Annesiyle ablası da komşuda idiler; belki Zaim’lerde… Gözlerini ovuşturdu. Yavaş yavaş sofanın duvarındaki sarı çerçeveli aynaya yaklaştı. Kendine baktı. Beyazlan azalan kömür gözleri uykudan henüz kalkmış gibi mahmurdu. Yanakları daha ziyade […]

Omer Seyfettin – Terakki

Yaz… Ramazan! Hava öyle sıcak ki… ĠndirilmiĢ perdelerin arkasında gizli gizli tutuĢan, fakat hiç gürültüsü duyulmayan bir cehennem var sanılacak. Niyazi ile NeĢet, duvarları yeĢil kâğıt kaplı odanın kapı tarafındaki geniĢ bir koltuğa iki canlı keyif heykeli gibi uzanmıĢ, cıgaralarının dumanları içinde konuĢuyorlar: — Evet. — Olur iĢ değil. — Bu kadar az zaman içinde. […]

Omer Seyfettin – Kütük

Alaca karanlık içinde sivri, siyah bir kayanın belirsiz hayali gibi yükselen Şalgo Burcu uyanıktı. Vakit vakit inlettiği trampet, boru seslerini akşamın hafif rüzgârı, derin bir uğultu hâlinde, her tarafa yayıyor. Karga sürüleri bulutlu havanın, donuk hüznünü daha beter artırıyordu. Mor dağlar gittikçe koyulaşıyor, gittikçe kararıyordu. Yamaçlardaki dağınık gölgeler, ormanlar, dereler, yollar ve ıssız korular sanki […]

Omer Seyfettin – Külah

Mıstık, Bulgaristan’da doğmuş, büyüyüp biraz aklı başına gelince hemen sınırın on dakika ötesine kapağı atmıştı. “Türkiye değil mi? Sınırı geçer geçmez Bağdat’a kadar her yer aynı!” diyordu. Az zamanda Babyak’taki Türkçe bilmez Pomakların akıl hocası oldu. Bulgaristan’da kalan akrabalarıyla mektuplaşmaya gerek yoktu. Onlarla Bulgar sınır karakolundaki nöbetçinin süngüsü altında, küçük bir hediye karşılığında, saatlerce oturup […]

Omer Seyfettin – Harem

DİBACE – Alçak… – Alçak… -Hain!.. – Hain!.. – Vicdansız. – Asıl sensin vicdansız… Daha düne kadar bütün kibar Şişli halkının, yeni yetişen çocuklarına: «İşte saadetin timsali! Siz de böyle bir yuva yapmaya çalışınız» diye gösterdiği bu çift, şimdi birbirlerine öyle korkunç bir nazarla, öyle vahşî bir hiddetle bakıyorlardı ki… Sermet tekrar haykırdı: – Asıl […]

Omer Seyfettin – Asilzadeler

Ahmet Bey kaleme girince arkadaşlarına şöyle bir baktı. Güldü. Boyun kırdı. Başını salladı. — Nasıl, gördünüz mü? dedi. Yirmi dört saat evvel Allah’tan ziyade Abdül-hamit’ten korkan kâtiplerin henüz benizlerine kan gelmemişti. Hepsi, yeni geçmiş bir fırtınanın kapalı yerlere savurduğu sonbahar yaprakları gibi solgundu, içlerinde korkunç bir “şüphe” çarpıyor, soramadıkları bir “acaba?”, sökülmez bir hıçkırık ıstırabıyle […]