Cecile Morrisson – Haçlılar

“Croisade (Haçlı Seferi)” sözcüğü, ender görülen, geç yerle§mi§ bir terimdir. Ortaçağ Latince’ sinde, Xlll. yüzyılın ortasından önce görünmez. Arapça kar§ılığı lıurub assalibiyya (haç uğruna sava§) ise, ancak 1850 yılında ortaya çıkar. Haçlı Seferleri, Doğulular’ın gözünde, aslında uzun süre Franklar tarafından yürütülmü§ sava§lar olarak kalmı§tır. Her §eyden önce, hacı olan Franklar, kendilerini, “haç simgesiyle i§aretlenmi§” (crucesigrıati) “İsa’nın askerleri” olarak görürler; “croisade” terimi daha sonra bundan türeyecektir. Ortaçağ metinleri, bunu, çoğu zaman, “Kudüs’e yolculuk” (iter lıierosolymitanum, via Sancti Sepulcri) olarak ve Xlll. yüzyılda, hareket daha düzenli hale geldiğinde, “geçi§” (“küçük”, “büyük” ya da “genel”) adıyla tanımlar. Bütün bu ifadelerde, hala, gizli bir hac yolculuğu dü§üncesi ağır basmaktadır: Joinville, hala, “Haç için hac yolculuğu”ndan bahseder. XIV. yüzyılda, Batı, hukuken değilse de, fiilen Kudüs’ü fethetmekten vazgeçtiğinde, Haçlı Seferi “deniza§ırı yolculuk” adını ta§ır. Biz, burada, Haçlı Seferi sözcüğüyle, H. E. Mayer ve J. Richard’ın yaptığı gibi, katılımcılarına ruhani ve cismani ayrıcalıklar veren ve İsa’nın Kudüs’teki Kutsal 7 Kabri kurtarmayı amaç edinen papa tarafından kararlaştırılmış askeri bir hac ziyaretini kastedeceğiz.


XV. yüzyıldan itibaren ve özellikle XVII. yüzyılda, Haçlı Seferleri’nin tarihini yazan yazarlar da, onu böyle tanımlamıştır: 1611 yılında Bongars, Haçlı Seferi’yle ilgili belli başlı Latince metinleri Gesta Dei per Francos adlı kitabında toplamış; 1682 yılında, Maimbourg, Histoire generale des croisades’ı (Haçlı Seferleri’nin Genel Tarihi) yayımlamış ve yüzyılın ortasında, Bizanslı tarihçilerin külliyatı Haçlı Seferleri döneminin Yunanlı yazarlarını tanıtmıştır. Ancak, bu yayınlardan, her zaman tatmin edici biçimde yararlanılamamıştır. Bongars’ın belki de büyük bir hayranlık duyduğu Haçlı Seferleri, Th. Fuller (History of tlıe Holy Wars, 1639-1647) ve Voltaire (Essai sur les mreurs, 1756) tarafından tam tersi bir duyguyla çözümlenmiştir. “Haçlı Seferi” terimi, o dönemde, herhangi bir nedenle Kilise tarafından desteklenmiş olan savaş ve bağnazlık gösterisiyle eşanlamlı hale gelir. XIX. yüzyıl, Doğu ülkelerine ve Ortaçağ Hıristiyanlığı’na duyulan yinelenmiş bir ilgiyle, dar anlamıyla yeniden değerlendirdiği Haçlı Seferleri’ni daha fazla destekler. Bu seferler hakkında, Latince, Yunanca ve Arapça kaynaklar aynı anda kullanılarak yazılmış ilk “modern” tarih kitapları, Almanlar’dan gelir (Wilken, 1807 ve Sybel, 1841). Fransa’da, Michaud’nun, Fransızlar’ın Doğu’daki kahramanlıklarını destekleyen Histoire des croisades’ına ( 1829), Avrupalı, Yunan, Arap ve Türk vakanüvislerin seçmelerinden oluşan bir Bibliotlıeque des croisades eşlik eder, ve bunları, anıt niteliğindeki Recueil des historiens des croisades’ın (1841-1906) yazılarının Akademi’nin sorumluluğunda yayımlanması iz8 ler. Yüzyılın sonunda, Doğu Latin Derncği’nin Arclıives’inde, ba§ka pek çok belge ve Revue’sünde, Alman ve Fransız okullarından çıkmı§ yeni ele§tirel ara§tırmalar yayımlanır. Bu ara§tırmalar sayesinde, XX. yüzyıl pek çok senteze giri§ebilmi§ tir: R Grousset’nin, Fransızlar’ın Suriye’ deki varlığına ili§kin göndermelerin etkisinde kalmı§ olan sentezi ( 1934- 1936), S. Runciman’ın, daha objektif ve daha az Avrupalı sentezi (195 1 -1954) ve son olarak, Pennsylvania Üniversitesi tarafından giri§ilmi§ kolektif Tarih (1969-1989).

Bu çall§maların çoğu, Haçlı Seferleri’nin tarihiyle, dolaylı ya da dolaysız biçimde bunun sonucu olan “Latin Doğu” devletlerinin tarihini birbirine karı§tırır. Biz, burada, bunları birbiriyle ili§kilendiren bağlan görmezlikten gelmeksizin, Haçlı Seferleri’nin tarihi ve bunların esas amacı olarak kalan, Suriye-Filistin Haçlı devletlerinin tarihiyle yetinmeyi tercih ettik. Ostia Kardinali’nin (y. 1 260) deniza§ırı Haçlı Seferi (transmarina) dediği §ey, ona göre, Avrupa’daki Kilise dü§manlarına kar§ı yürütülen “cismarine”* Haçlı Seferi’yle aynıdır. Biz, burada, aynı zamanda, özellikle yarattığı çatı§· ma nedeniyle, Kutsal Topraklar’dan ba§ka amaçlara yönelen §U sapmalara da değindik. Eskiden önemsenmemi§ olan bu Avrupa bakı§ı, bugün Haçlı Seferleri konusunda “çoğulcu” bir görü§e sahip Anglosaksonlar tarafından savunulmaktadır Q. Riley-Smith, E. Siberry, N. Housley). Dahası bu ki§ilere göre, Haçlı Seferleri XVIII. yüzyıla kadar devam etmi§tir. ‘” Denizin beri yakasıııda. (ç.n.) 9 I.

Bölüm HAÇU SEFERİNİN NEDENLERİ I. Haçlı Seferi’nin vaaz edilmesiyle ortaya çıkan kolektif co§ku, hareketin öncüsü Papa 11. Urbanus’u bile §a§ırtmı§tır ve bugün bizi hala §a§ırtmaktadır. Y akla§ ık otuz yıldır, Haçlı Seferleri’nin ba§langıcı sorununu ele alan pek çok ara§tırma, çoğunlukla, diğer sebepleri ayrı tutup incelediği §eye öncelik vererek, bu seferlerin ba§lıca nedenlerini ortaya koymuştur. Öncelikle, haklı olarak, xı. yüzyılın sonundaki toplumsal ve ekonomik ko§ulların altı çizilebilir: nüfus artı§ı, işlenebilir toprakların yokluğu, para ekonomisi ve mübadelelerin artı§ı, İtalyanlar’ın Akdeniz’e yayılmaya ba§lamaları. Bu ko§ullar, bazı Batılılar’ı (kısmen topraksız soylular, maddi ve manevi olarak daha iyi bir yaşam arayı§ındaki yoksullar) Ooğu’ya iten hareketi kısmen açıklar ve olanaklı kılar. Bu ko§ulları görmezlikten gelemesek de, burada bunları i§lemeyeceğiz. Bu coşkunun Haçlı Seferi biçimini almasını açıklayan özel faktörleri değerlendirmeyi tercih edeceğiz. Öncelikle, uzak nedenler: Kudüs’e yapılan hac yolculuğu ve diğer yandan, 10 Sarazenler’e kar§ı “haklı” sava§lar doktrini ve uygulaması. Haçlı Seferi fikri, bu iki geleneğin bulu§masından doğar. Onu ba§latmak için, bir bakıma, bir katalizör gerekir; yakın neden ya da bahane, Doğu’nun derin cahilliğiyle desteklenmi§, Türkler tarafından ezildikleri sanılan Doğu Hıristiyanları’na yardım götürme düşüncesi. 1. – Uzak nedenler 1. Kudüs’e yapı lan hac yolculuğu.

– Haçlı, Ortaçağ metinlerinde, uzun süre, hacı (peregrinus), Kudüs’ e yolculuk yapan ki§i olarak kalmı§tır. Kutsal T opraklar’a yapılan hac ziyareti, dolayısıyla, Haçlı Seferleri’nin temel nedenlerinden biridir ve neredeyse tamamen onu tanımlar. “Ulusların ortasına yerle§tirilmi§” (Eze ki yel 2, 2), “halkların anası” (Mezmurlar 87, 5), “Tanrı’nın kenti”, “kutsal dağ”, dünyevi Kudüs, Hıristiyanlar için hala manevi dünyanın merkezini olu§turmaktadır. Burası, bu İbrani geleneğine, Origenes’in dediği gibi, İsa’nın izlerini arama arzusu eklendiğinde daha da kutsalla§ır: İsa’nın doğduğu mağara, çarmıha gerildiği Golgota Tepesi, mezarı, Konstantinos döneminde yeniden ke§fedilirken ve orada bazilikalar in§a edilirken, Gerçek Çarmıh, her §eyden değerli kutsal kalıt, bir tapım nesnesi haline gelir. Bununla birlikte hac yolculuğu hiçbir biçimde zorunlu değildir: Aziz Y eremya, bunu dini bir eylem olarak görür, ancak zorunlu olmadığını da kabul eder: hatta Aziz Augustinus’a göre bu zararlıdır; İmparatorluk sarayının bazı kadınlarını Kutsal T opraklar’da kalmaya iten moda, Yunanlı 1 1 rahiplerin sert ele§tirilerine maruz kalır. Ancak dindarları Filistin’e götüren akım bunlardan etkilenmez. Roma dünyasının sonu, bundan doğan güvensizlik ve Araplar’ın fethi de bu hareketi durdurmaz; zayıflamı§ da olsa, Vll. ve VIII. yüzyıllarda devam eder. Yolculuğun zorlukları, artık haccın tinselliğinin bir parçasıdır. Malını mülkünü elden çıkardıktan sonra, ermi§lerin ya§amöykülerini kaleme alan dindar yazarların, çoğunlukla, İbranilerin Vaat edilen toprağa doğ- ‘ ru yürüyüşüyle, hatta İsa’nın Çilesi’ne ortak olmayla özde§­ le§tirdikleri bir arayış içinde, acı çekmeye ve ölmeye hazırdır. Hac yolculuğu, VII. yüzyıldan itibaren, kilise kefaretleri arasında yer alır ve İrlanda Kilisesi’nin kefaret kitapları, bu ‘ ibadetin, Kelt misyonerlerin etkinliğinin geçerli olduğu kıtaya yayılmasına katkıda bulunur. Ho§ görülebilir bir karı§ıklıkla, resmi cezalara rağmen (Chalon konsili, 8 13), haccın günahları sildiği fikri yayılır. T anınmı§ tövbekar hacıların ilki, IX.

yüzyılın ortasında yaşayan bir Fransız soylu, Fromond’dur; onu, Normandiya Dükü Şeytan Robert ve Anjou Kontu Foulques Nerra gibi, en ünlüsü, büyük günahlarının kefareti olarak Kutsal Topraklar’a birçok kez gitmݧ olan daha başka pek çok kişi izler. xı. yüzyılda, gerçekten de, hac, kargaşalar yaratıp, Kilise’nin Latin Hıristiyan dünyası içinde sağlamaya çalıştığı barışı bozanlara ceza olarak verilir. X. yüzyılın sonundan itibaren, Akdeniz’ deki barış ortamı da, bir yandan büyümeye devam eden hac hareketine yardımcı olur. Provence (972) ve Girit’te (961) Müslüman korsanlığının sona ermesi, Doğu Akdeniz’in Bizans donanması tarafından denetlenmesi, Macaristan’ın Hıristiyanlaştırılması, Bizans otoritesinin Bulgaristan’ dan Kuzey Suriye’ye 12 yayılması, Fatımilerin vergi kar§ılığında hacılara her tür özgürlüğü tanıdığı Kutsal T opraklar’a giden kara ve deniz yollarını daha az tehlikeli kılar. Halife El Hakim tarafindan emredilmiş ve Kutsal Kabri’n yıkılmasıyla (1009) sonuçlanmış -Yahudilere de yöneltilmiş- olan zulüm, istisnai bir episoddan başka bir şey değildir; zaten bunun hemen ardından, Fatımiler ile Bizans arasında bir anlaşma yapılır ve kutsal mekan restore edilir. Hıristiyan dünyası bu durumdan etkilenir, ancak sadece, zorla din değiştirmeye ya da Avrupa’ya yerleşen ve uğursuz olayın sorumlusu olarak göriilen birkaç Yahudi cemaatinin katliamına tepki gösterir. XI. yüzyılın başında, dünyevi Kudüs’ün kaderi pek önemli değildi; çoğu hacı için, burası sadece, semavi Kudüs’ün, duası kabul edilen Autunlu Liebaut gibi, ahret mutluluğuna hemen kavuşmak için son nefesin verilmek istendiği yerin kusurlu bir suretiydi. 1033 yılına doğru, İsa’nın ölümünün bininci yılına yaklaşıldığında, “dünyanın her yerinden büyük bir kalabalık, Kurtarıcı’nın Kudüs’teki mezarına yönelmeye başladı. Bunlar ilk önce alt tabakanın, sonra orta sınıfın insanları oldu; ardından, en güçlüler, krallar, kontlar, markiler, yüksek rütbeli papazlar geldi; son olarak da … pek çok kadın; en yoksullarla en soylular yan yanaydı … ” “Çoğunun arzusu ülkelerine dönmeden ölmekti” (Raoul Glaber). XI. yüzyılda Kudüs’te çok sayıda manastırın kurulması, yeniden canlandırılmış bir hayatı Kutsal kentte sona erdirme arzusunu somutlaştırır.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir