Kategori: Psikoloji

John Steinbeck – Gazap Üzümleri

Oklahoma’nın bütün kırmızı topraklarına ve külrengi topraklarının bir kısmına son bir iki hafif yağmur düştü. Bu yağmurlar katı toprağı delemedi. Sapanlar küçük derecikler boyunca dolaşıp durdular. Bu son yağmurlar, mısırlara çabucak boy attırdı. Yol kenarlarında yoncalar ve otlar bitirdi. Böylece, külrengi topraklarla koyu kırmızı topraklar yeşil bir örtü altında kaybolmaya başladı. Mayısın sonlarına doğru gök […]

John Steinbeck – Cennetin Doğusu

Salinas Vadisi, Kuzey Kaliforniya’dadır. İki dağ sırası arasında kalan dar, uzun bir düzlüktür. Salinas Irmağı, işte bu düzlüğün ortasında, kıvrılıp bükülerek ta Monterey Körfezi’ne kadar uzanır, orada denize dökülür. Çocukluğumda, benden başka kimsenin bilmediği bazı çiçeklere ve otlara yakıştırdığım adları hâlâ hatırlıyorum. Kurbağalar nerede yaşarlar, yazın kuşlar ne zaman uyanırlar, ağaçlar ve mevsimler nasıl kokar, […]

John Steinbeck – Bitmeyen Kavga

Akşam olmuştu sonunda. Dışarda sokak ışıkları yanmıştı; köşedeki lokantanın neonu yanıp sönüyor, keskin kızıl ışıklarını patlatıyordu havaya. Neondan Jim Nolan’ın odasına yumuşak kırmızı bir ışık dökülmekteydi. Jim iki saattir küçük ve sert sallanır koltukta, ayaklarını beyaz yatak örtüsüne dayamış oturuyordu. Hava epeyce kararmıştı, ayaklarını yere indirip uyuşmuş bacaklarını ovuşturdu. Bir an bacaklarındaki karıncalanmanın dalgalanarak geçmesini […]

John Steinbeck – Bilinmeyen Bir Tanrıya

Vermont’ta Pittsford yakınlarındaki Wayne çiftliğinde ürün koruma altına alınmış, kışlık odun kesilmiş ve ilk ince kar tabakası toprağı kaplamıştı. Bir öğleden sonrasının ilerleyen saatlerinde şöminenin yanındaki berjere yaklaşan Joseph Wayne babasının karşısına dikildi. İkisi de birbirine çok benziyordu. İkisinin de burnu iri, elmacık kemikleri çıkık ve sertti; ikisinin de yüzü, insan etinden daha sert, daha […]

John Steinbeck – Alev

ALEV, yeni bir tarzda, roman-piyes tarzında üçüncü denemem oluyor. Bunu benden önce deneyen oldu mu, pek bilmiyorum. Bundan önce iki kitabım, FARELER VE İNSANLAR ile AY BATARKEN bu tarzdaydı. Bir bakıma buna yeni bir tarz demek yanlış olur. Daha ziyade birçok eski tarzların karışımı bir şey. Kolay okunabilecek bir kısa romandır bu. Bu şekli tercih […]

John Green – Kağıttan Kentler

Anladığım kadarıyla, herkesin payına bir mucize düşüyor. Mesela muhtemelen bana asla yıldırım çarpmayacak ya da Nobel Ödülü alamayacağım ya da Pasifik adalarındaki küçük bir ulusun diktatörü olmayacağım ya da son evre kulak kanserine yakalanmayacağım ya da bir anda delirmeyeceğim. Ama bütün ihtimal dışı şeyleri düşünürseniz, en azından biri muhtemelen her birimizin başına gelecektir. Gökten kurbağa […]

John Green – İlk Aşk

Üstün zekâsıyla tanınan Colin Singleton liseden mezun olmasının ve on dokuzuncu sefer Katherine isimli bir kız tarafından terk edilmesinin ertesi sabahı banyo yaptı. Banyo küvetinde yıkanmayı tercih ediyordu; hayattaki ilkelerinden biri yatarak kolayca yapılabilecek bir şeyi asla ayakta yapmamaktı. Suyun ısınmasının hemen ardından küvete girip oturdu ve su onu kaplarken boş gözlerle baktı. Bükerek küvete […]

John Fowles – Daniel Martin

Ama bu adamın nesi var böyle? Bütün öğleden sonra (dün, evvelsi gün ve bugün) orada öylece bir aleve bakarak oturdu durduki akşam merdivenlerden inerken rastlaştığımızda bana söyle dedi: “Beden ölür, su bulanır, ruh tereddüt eder ve rüzgâr unutur, hep unutur ama alev aynı kalır.” Bana bir de şunu dedi: “Biliyorsun belki de alıp başını öbür […]

John Fowles – Büyücü

1927’de doğdum, her ikisi de Inǚ giliz ve orta sınıfa mensup bir anne– babanın tek çocuğuydum, onlarsa berbat cüce Kraliçe Victoria’nın bitmek bilmeyen kasvetli döneminde doğmuş, hayatları boyunca da asla onun uzun gölgesinden sıyrılamamışlardı. Beni özel okula gönderdiler, iki yılımı askerlik yaparak harcadım, Oxford’a gittim ve işte orada olmak istediğim kişi olmadığımın farkına varmaya başladım. […]

John Fante – Toza Sor

Bir gece Bunker Hill’deki otel odamın yatağında oturuyordum, Los Angeles’ın tam ortasında. Hayatımın önemli gecelerinden biriydi çünkü otelle ilgili bir karar vermek zorundaydım. Ya öde, ya da çık: ev sahibemin kapının altından attığı notta böyle yazıyordu. Hassasiyet gerektiren önemli bir sorunla karşı karşıyaydım. Sorunu ışıkları söndürüp yatağa girerek hallettim. Sabah uyandım, daha fazla egzersiz yapmam […]

John Dos Passos – A.B.D. 42. Enlem

1896 yılında doğan Passos için Amerika’nın ulusal kimlik arayışı, kendi kişisel zorlu yolculuğuyla bütünleşmiştir. Onun gözünde kimlik sorunu çok yoğun özel bir anlam taşır, çünkü John, her ikisi de o doğduğunda başkalarıyla evli olan ana babasının yasadışı çocuğudur. On altı yaşına gelinceye kadar kendi babasının soyadını taşıyamaz. New York’lu çok ünlü ve varlıklı bir avukat […]

John Cleland – Bir Kadının Zevk Anıları

Bir Kadının Zevk Anıları, yani daha iyi bilinen ismiyle Fanny Hill, İngiliz edebiyatının en çok tartışılan metinlerindendir. On sekizinci yüzyılın ortasında şehvet edebiyatı popüler olmaya başlayınca dek John Cleland ahlaksız yakıştırmasından kurtulamamıştır ve seksüel zevk ayini olarak kabul edilen Fanny Hill en iyi satan romanlar kategorisine girmiştir. Hikâye Fanny’nin masum olarak bildiği Londra’ya gelişi ile […]

John Boyne – Çizgili Pijamalı Çocuk

Bruno, bir akşamüstü okuldan eve döndüğünde, başı hep öne eğik, gözlerini yerden kaldırmayan hizmetçileri Maria’yı odasında, dolabındaki bütün eşyaları, dört büyük sandığa doldururken bulmuş, çok şaşırmıştı. Hatta arkaya gizlediği özel eşyalarını bile alıyordu ki onlar kimseyi ilgilendirmezdi. “Ne yapıyorsun?” diye sordu, olabildiğince nazik olmaya çalışarak. Birinin, eşyalarını karıştırdığını görmekten mutlu olmasa da anne, Maria’ya saygılı […]

D. H. Lawrence – Adaları Seven Adam

Adaları seven bir adam vardı. Bir adada doğmuştu, ama çok kalabalık olduğu için oradan hoşlanmıyordu. Onun istediği, tümüyle kendisinin olacak bir adaydı: Orada ille de bir başına yaşaması gerekmiyordu, ama orayı kendi dünyası kılmalıydı. Kocaman bir adanın bir anakaradan farkı yoktur. Bir adanın, kendini ada gibi duyumsaması için, enikonu küçük olması gerekir. Kaldı ki, bu […]

Jodi Picoult – Kız Kardeşim için

Küçükken bana en anlaşılmaz gelen şey, bebeklerin nasıl yapıldığı değil, neden yapıldığıydı? Yöntemi anlamıştım; ağabeyim Jesse beni yeterince bilgilendirmişti – gerçi o zamanlar anlattıklarının yarısını kesin yanlış duymuştur diye düşünürdüm. Yaşıtım olan diğer çocuklar sınıfta öğretmen arkasını döndüğü an sözlüğü açıp penis ve vajina kelimelerine bakarlardı, ama ben başka ayrıntılara dikkat ederdim. Örneğin bazı anneler […]

Joanne Greenberg – Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

Güzün ortasında, bitek çiftlik arazilerinden, sokaklarında sararıp kızaran ağaçların canlı renklerinin yansıdığı eski ve yabansı kasabalardan geçip gidiyorlardı arabalarıyla. Fazla konuşmuyorlardı. Üçü içinde en belirgin biçimde gergin olan kişi babaydı. Zaman zaman bir iki şey söyleyerek uzun süreli sessizlikleri bölüyor, gelişigüzel ve yerli yersiz birtakım şeylerden söz ediyordu; ama söylediklerine kendisi de katlanamıyormuş gibi bir […]