Kategori: Macera

John Steinbeck – Sardalye Sokağı

California’da Monterey’in Sardalye Sokağı bir şiir, bir koku, gıcırtılı bir ses, bir ışık demeti, bir renk, bir itiyat, bir özlem, bir rüyadır. Sardalye Sokağı bir araya toplanmış, darmadağın olmuştur. Teneke, demir, pas, kıymıklı tahta parçası, delik deşik kaldırım, ot bürümüş arsa, hurda yığını, oluklu saçtan yapılmış sardalye kutuları, korna sesleri, aşçı dükkânları, kerhaneler, küçücük yerlere […]

John Steinbeck – Köpeğim Charley İle Amerika Yollarında

Yeniyetmelikte, sürekli başka yerlerde olmayı istediğim zamanlarda, yaşını başını almış insanlar, içimdeki bu kıpırtıyı yılların tedavi edeceğini söylerlerdi. Yıllar geçip de olgunlaştığımda bu sefer reçeteyi orta yaşa kestiler. Orta yaşa geldiğimde ise yaşlanınca bu ateşin düşeceği söylendi ama artık elli sekizi bulduğuma göre bu işi olsa olsa bunaklık halledecek galiba. Hiçbir şey işe yaramadı. Boğuk […]

John Steinbeck – İnci (Anjel Selver Çevirisi)

Güneş ışınları kulübenin yarıklarından içeri sızarak çalılarla yapılmış evi ısıtmaya başladı. Coyotito yatağını ve onu tavana bağlayan ipleri de aydınlatmıştı bu ışınlar. Belli belirsiz bir kımıltı Kino ile Juana’nın bakışlarını asma yatağa çevirmelerine yol açtı. Ikǚ isi birden donakaldılar. Tavandan inen ipin üzerinde bir akrep ağır ağır yatağa yaklaşıyordu. Zehirli kuyruğu arkasında dümdüz uzanmıştı, ama […]

John Steinbeck – İnci (Oda Yayınları)

Kino gün ağarırken uyandı. Yıldızlar hâlâ parlıyordu ve doğuda ufku soluk bir pembelik bürümüştü. Horozlar ötmeye başlamıştı bile; erken uyanan domuzlar geceleyin gözlerinden kaçmış yiyecek bir şeyler bulabilmek umuduyla durmadan tahta parçalarını, dalları, öteye beriye itiyorlardı. Çalılarla yapılmış evin dışında bir sürü küçük kuş, yığınla balığın üzerinde kanat çırparak döneniyor, cıvıldaşıyordu. Kino gözlerini açtı. Kapının […]

John Steinbeck – İnci (Tomris Uyar Çevirisi)

Amerika’da 1930-1940 yıllarında yaşanan Büyük Bunalım döneminin en sevilen yazarı, hiç kuşkusuz John Steinbeck’tir. Steinbeck, 1902’de Salinas, Kaliforniya’da doğdu; toprakları bereketli, gelgelelim geçim koşulları açısından akıl almaz güçlüklerle dolu bir yörede. Daha ilk gençlik yıllarından başlayarak tarım ve sanayi işçilerinin yaşama biçimini, göğüsledikleri güçlükleri yakından gözlemledi. 1919’da girdiği Stanford Üniversitesi’nden 1925’te ayrıldı. Zaten amacı, resmi […]

John Steinbeck – Fareler ve İnsanlar

Soledad’ın birkaç mil güneyinde Salinas deresi, tepenin yamacını yalayarak yemyeşil ve derin akar. Suyu ılıktır da, çünkü bu dar yatakta durgunlaşmadan önce, sarı kumlar üzerinde güneşten parıldayarak inmiştir. Çayın bir yanında, tepenin yaldızlı sırtları ta Galiban dağlarının kayalık yığınına kadar, kıvrıla büküle çıkar ama, vadi yönünde dere kıyısı ağaçlıktır. Baharla filizi bir renk alan ve […]

John Steinbeck – Altın Kupa

Öğleden sonra rüzgâr kış mevsiminin kutuplardan kayıp gelmekte olduğunu haber verircesine, Galler ülkesinin karanlık vâdilerinde hafif hafif esti durdu; dere yönünden, buz tutmakta olan suların belli belirsiz iniltisi geliyordu, iç karartıcı bir gündü, kapalı, huzursuzluk ve sıkıntı verici bir gün. Hava, sanki sevinçli bir şeyin yitirilmesine yumuşak, sevecen bir ağıt yakıyor gibiydi. Ama otlaklarda atlar […]

John Keats – Ormanda Unutulan Askerler

1942 yılının Mayıs ayı başında Filipinler’de henüz serbest olan çok az sayıda Amerikalı vardı. Bu Amerikalılar’dan ikisi, Mindanao adasındaki terkedilmiş köylerden birinde, bir kulübede oturmuş, tartışıyorlardı. Mindanao, takımadaların büyüklük bakımından ikincisi ve en yabanisiydi. Tartışanlar da bir subayla bir erdi. Er olanın adı Robert Ball’du. Elinde tüfekle pencerenin önünde duruyor, gözlerini dar patikadan ayırmıyordu. Japonlar […]

John Grisham – Sokak Avukatı

Lastik çizmeli adam asansöre benim arkamdan bindi ama, önce onu görmedim. Ancak kokusunu duydum – sigara, ucuz şarap ve hiç yıkanmadan sokaklarda geçen yaşamının o keskin kokusunu. Yukarıya çıkan asansörde ikimiz yalnızdık ve bir ara başımı çevirip baktığımda, siyah renkli, çamur içindeki koskoca çizmelerini gördüm. Adamın üzerinde, âdeta paçavraya dönmüş, eski, diz boyu bir pardesü […]

John Flanagan – Gölgelerin Efendisi 1

Will: Araluen Krallığı’ndaki Redmont Eyaleti’nde, Baron Arald’ın koruması altında büyüyen ufak tefek, çelimsiz bir yetim olan Will, yetimhanede şövalyelik hayalleri kurarken, kendini Orman Muhafızı Halt’ın çırağı olarak bulur. Halt: Gelmiş geçmiş en iyi Orman Muhafızlarından biri olan Halt, gölge gibi sessizce hareket edebilir, yayı ve oku kusursuz kullanır. Halt, yıllar önce Morgarath’ın ordusunun yenilmesinde de […]

John Boyne – Çizgili Pijamalı Çocuk

Bruno, bir akşamüstü okuldan eve döndüğünde, başı hep öne eğik, gözlerini yerden kaldırmayan hizmetçileri Maria’yı odasında, dolabındaki bütün eşyaları, dört büyük sandığa doldururken bulmuş, çok şaşırmıştı. Hatta arkaya gizlediği özel eşyalarını bile alıyordu ki onlar kimseyi ilgilendirmezdi. “Ne yapıyorsun?” diye sordu, olabildiğince nazik olmaya çalışarak. Birinin, eşyalarını karıştırdığını görmekten mutlu olmasa da anne, Maria’ya saygılı […]

John Altman – İhanet Çıkmazı

Ön büronun arkasındaki yanık tenli adam ona baktı, tanıdı ve tek kelime etmeden gözlerini indirdi. Tabii. Katil son iki gece, Epstein çifti akşam yemeğinden dönerken yanlarında yürüyerek kendisini otel lobisinde iki kez teşhir etmişti. Gece sorumlusu da normal olarak katili onların oğlu sanmıştı. Yakın plandan bakılınca, üzerinde Venezia, Mi Amore yazılı bir tişört ve elinde […]

Jeffery Deaver – Lincoln Rhyme #4 – Taş Maymun

Onlar kaybolmuştu, onlar talihsizdi. Onları defolu mallar gibi dünyanın dört bir yanına taşıyan insan kaçakçıları -yılanlar- için adları ju-jia, yani domuzlar’dı. Gemilerine el koyup onları tutuklayarak sınır dışı eden Amerikan Göçmen Bürosu ajanları için adları belgesizlerdi. Umutluydular. Önlerinde uzanan riskli, aşırı çalışma isteyen yıllara karşılık, binlerce yıllık ata mirasından, ailelerinden ve evlerinden vazgeçen insanlardı onlar. […]

Colleen Houck – Kaplan Laneti

Mahkûm elleri önünde bağlı ayakta dikiliyordu. Yorgundu, dayak yemişti ve pisti fakat damarlarında dolaşan asil Hint kanına yakışır bir biçimde sırtını gururla dikleştirmişti. Odadaki uzun ve beyaz sütunlar birer gardiyan gibiydi. Tül perdelerin arasından ormanın fısıltısı bile gelmiyordu. Mahkûmun tek duyduğu şey Lokesh’in değerli taşlı yüzüklerinin altın sandalyenin yanına vurarak çıkarttığı tıngırtıydı. Lokesh mahkûma bakarken […]

Clive Cussler – Oregon Dosyaları #5 – Kıyamet Gemisi

Norveç’in Kuzeyi 29 NİSAN 1943 Ufuk çizgisinin üzerinde asılı duran solgun dolunayın ışıkları, buz gibi okyanus sularında göz kamaştırıcı yansımalar oluşturuyordu. Kışın hâlâ hüküm sürdüğü yılın bu bahar öncesi günlerinde henüz yüzünü göstermemiş olan güneş, gezegen kendi eğik ekseni etrafında dönüp dururken, gökyüzünün denizle buluştuğu kavsin ardında, belirsiz bir ışıldama şeklinde gizlenmekteydi. Tamamen gözükmesi için […]

Clive Cussler – Oregon Dosyaları #4 – İskelet Sahili

KALAHARI ÇÖLÜ 1896 Onlara silahlarını geride bırakmalarını asla söylememeliydi. Bu karar hepsinin hayatına mal olacaktı. Ama başka bir seçenekleri var mıydı? Son yük atı da zayıf düşünce, onun yükünü dikerlerine dağıtmak zorunda kalmışlardı. Bu da teçhizatı geride bırakmaları anlamına geliyordu. Hayvanın taşıdığı su mataralarım getirmenin gerekliliği konusunda bir tartışma olmamıştı, kesilmemiş taşlarla dolu çantaları da. […]