Regine Pernoud – Burjuvazi

Burjuva, burjuvazi: Kantitatif tarihle amatör olarak uğraşan bir kişi, bu kelimelerin son yıllarda yaygınlaştıklannı saptamakta hiçbir güçlük çekmeyecektir. Her türlü düzen karşıtının temel dilinin esas parçası olan bu kelimeler Fransa’da olduğu kadar aynı zamanda yabancı ülkelerde de, siyasal veya sendikal literatürün değişmez ögeleridir. Ancak bunlar ’80’li yıllarda klişe olma yolunu tutmuş ve kullanımdan düşmüşlerdir. Bir burjuva nedir? Her türden çok sayıda psikolog, sosyolog ve düşünür, bir cevap, bir tanım gerektiren bu soruyu birçok kereler sormuştur. Yazariann en antikonformist olanının özellikle Fransa’da olmak üzere eger işe konuşacagı şeyi tanımlamakla başlamazsa, kendini rahatsız hissetmesi, zihinsel alışkanlıklarımızm bir parçasıdır. Sonuç, aslında burjuva sınıflan hakkında tamamen dikkate deger bir kitabın bile, altmış sahifelik bir tanım bölümüyle başlaması, ama bunun devamında, itiraf edelim ki, sınıf ve “burjuvazi” kavramlanmn gene de açık hale gelmemeleridir; bu ön bölürnün bıraktıgı izlenim, kendini tarihçiye hemen dayatma durumunda olanın bıraktıgı izlenimdir; yani yaşayan bir gerçekliği tanımlamak, soyutun içinde çerçevelemek zor, hatta olanaksızdır. Nihayette, benzeri etiketlemeler tarihin yanlış okunmasına yolaçmaktadır: Çok sayıda olgu, önceden oluşturulmuş sınıflandırmalann dışında kalmaktadır. Öyleyse, tarihçinin burjuva olgusu karşısındaki 7 tutumu ne olabilir? Buıjuvanın bir do� tarihi vardır. Ne buıjuvadan, ne burjuvaziden söz edilen bir dönem olmuştur, sonra Bab uygarh� tarihi içinde, belli bir anda, terim ortaya çıkmıştır; yeni bir insanı, yani daha önceden varolmayan, en azından adlandınnaya ihtiyaç duyacak yeterlikte varolmayan fiili bir durumu işaret etmektedir. Bizim döneminıiz, bir uygarh�n içinde, yeni bir terimin ortaya çıkmasının ne anlama geldiğini ölçecek kadar, dilin önemini ve açıklayıcı güçünü takdir edebilmektedir. Lengüistik burada tarihin yardımına gelmektedir. Bu terim, yani burjuva terimi-Latince halinde burgensis, çünkü o sıralar Fransızca konuşuluyorsa bile, Latince yazıhyordu- bir metinde belirdiği andan itibaren, burjuvanın varlığını teyid etmiştir: Tarihte yer almaktadır. Burgensis kelimesi ilk kez 1007’de düzenlenen bir Beaulieu-les-Loches carta’sında okunmaktadır; bulunan metinler arasında, kelimeyi kullanan en eski belge budur. O halde, 1007’de burgensis, burjuva kelimesi ne anlama gelmekteydi? Tarihçinin görevi, o dönemin bu mütevazi Beaulieu carta’sına benzeyen belgelerde, bu burgensis, buıjuva kelimesinin neyi işaret ettiğini daha yakından çerçevelemektir. Nerede? Ne zaman? Nasıl adlandınlmı.ştır? Ne yapmaktadır? Ne demektedir? Onun hakkında ne denilmektedir? vs. Onu gündelik hayatı içinde yakalamak, ne istediğini, ne yaptı�nı görmek, yani onun ne olduğunu hiç değilse kalın çizgileri içinde anlamak. Böylece, binlerce hayat tarafından bırakılan ve binlerce yazı içinde yer alan izienim sayesinde, giderek çeşitlenecek olan bir fizyonomi, yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. Böylece, örneğin daha 14. yüzyılın başında terimin, birbirlerinden, ama aynı zamanda başlangıçta ifade ettiklerinden çok farklı insanları işaret etti8 ği farkedilmektedir. Bundan daha normal birşey olamaz: Üç yüz yıl içinde evrimler, hatta sıçramalı değişimler meydana gelmek zorundadır. O zaman metinlerio bize açık ettiklerini, tarihin di�er malzemelerine -para sikkesinden ‘katedrale kadar çeşitli anıtlar, arkeolojik kalıntılar, tablo veya yontu haline getirilmiş imgelemler vs.- yaslanarak adım adım, kat kat izlerneye dayalı olan bu yöntem, en güvenilir olanı olarak gözükmektedir, ama teoriler, sistemler, yasalar üzerine akıl yürütmeye dayalı olanına nazaran, sonsuz derecede daha yavaş ve karmaşık olmaktadır. Böylece zaman içinde, somut belgeler üzerinde kişileri ve kişi gruplannı izlemenin sonucu olarak, bazı değişmez ögelere, bir silueti belirleyen çizgilere ulaşılmaktadır – Werner Sombart ve birçok diğeri gibi, çok sayıda tarihçinin çözümledikleri değişmez ögeler. İçinde yaşadığımız 20. yüzyılın sonunda ulaştı�­ mız, konuya olan uzaklık ve aynı zamanda, 1962’de yayımlanan Burjuvazi Tarihi adlı kitabırnız için kişisel olarak giriştiğimiz önceki araştırmalarırnız sayesinde, işe başlamak için, burjuvanin temsili portresi olarak adlandınlabilecek şeyi incelernek ilginç gözüktü. Belli bir dönernde çizilen portre, bazı hata risklerini yoketrnekte, ama tarihin akışı içinde ortaya çıkan ve seçilen dönemde daha aşikar hale gelmek üzere yavaş yavaş gelişen çizgilerden meydana geliyor olmaktan geri kalmarnaktadır. Bunun sonucunda, her temsili resimde olduğu gibi, keyfili�e yer bırakan bir yeniden inşa sözkonusu olmaktadır. Ancak bu resmin unsurlan �yice belirlenmiş veya belirlenebilir kişilere aittir. Ote yandan, birçok kimsede ortak olan bu çıkıntılı çizgiler, dünyanın tüm burjuvalanna bir “aile havası” veriyora benzeyen çizgilerdir. -Fransa’da bizatihi burjuvazinin yapısını daha derinlemesine oluşturmakta olanlar-. 9 Okuyuculann, bu iç yapının sağlamasını yapabilmeleri için daha sonra bize burjuvalann tipik karakteri olarak gözüken şeyleri zaman içinde keşfetrneye ve hiç değilse, gelişmelerini kuşbakışı görmeye giriştik. Eserin sonundaki bibliyografya isteyen herkese daha uzağa gidebilrne, şu veya bu özgünlüğü, kökenlerini, sonuçlannı, inceleme olanağı sağlamaktadır. Bütün için, bir tanımdan çok bir imge, referans olarak işe yarayabilir. 10 BİRİNCİ BÖLÜM BURJUVANIN TEMSiLi PORTRESi “Fransız burjuvası”nı 1840’lar civarında, Paris’e yerleştirmek gerekir. Kuşkuşuz tüm taşra kentlerinde benzerleri vardır, ama şu veya bu nedenle Paris’te işi olmayan, Paris’e dognı bakmayan, onun haberlerini beklemeyen ve davranışlarını taklit etmeyen hiçbir taşra burjuvası yoktur. Zaten bundan daha dogal bir şey olamaz. Çünkü Paris o sıralar ekonomik gücü veya daha iyisini söylemek gerekirse, her tür ekonomik faaliyetteki mali gücü kendi elinde yoğunlaştınnaktadır; önceliği, başkent olma rolü zaman içinde çok gerilere gitmektedir ve üstelik, Fransız Devrimi’nden başlayarak, yani yarım yüzyıl kadar önce siyasal iktidar, .yönetsel iktidarla birlikte buraya yerleşmiştir. Toplumun üst kesiminin buluştuğu salonlar, tiyatrolar, konserlerle birlikte sanatsal ve edebi hayatı da unutmayalım ve müzelerin, kitaplıklann, aynı zamanda en önde gelen hocalar için karlyerlerinin kutsanma yeri olan üniversiteler ise cabası. Burjuvamızı tercihen, Balzac’ın sözünü ettiği, Paris’te şu “kapıcılı güzel evler”i yaptırtanların arasmda sayaca�z. Çünkü Louis Philippe’in Parisi’nde çok sayıda inşaat yapılmaktadır; ve şehremini Rambuteau, halefi Haussmann’ın çapına sahip değilse de, kentin koskoca bir kısmını yıktırtmış ve yeniden inşa ettirmiştir -yani, kısa bir süre sonra bir milyondan fazla nüfusa sahip olacak olan şu Paris-. Burjuvamız Monceau, Europe, Saint-Georges ll Meydanı gibi yeni mahallelerde e�er bizzat oturmuyorsa, en azından burada gelir getirici bir binanın sahibi olacaktır; ve tüm ça�daşlan gibi burada Madeleine Kilisesi’nin bitirilmesini, Concorde Meydanı’na dikilitaş konulmasını, Seine üzerinde kurulan yeni köprüleri ve aynı zamanda, ileride yapılacak demiryolu için yapımına girişilen tren istasyonlarını alkışlamaktadır. Ve Paris, gaz aydıntatması sayesinde “Işık Kent” haline gelmektedir. Buıjuvamız toplumda, işlevinin önemine orantılı bir konuma sahip olmaktadır: E�er bankacı de�ilse -bu zaten başannın zirvesidir-, büyük toptan ticaret veya büyük endüstri alanlanndadır. Onu tahta çıkartan 1830 Devrimi’nden hemen sonra, Louis Philippe kendine başbakan olarak Jacques Laffitte adlı bir bankacıyı seçmiştir; ve onun halefi de, Casirnir Perler adlı başka bir bankacı olacaktır. Ve onun ça�daşı olup, kendi de tipik bir burjuva olan Adolphe Thiers, burjuvanın tipik yükselişini tanımlamak istedi�nde: “baba köylü, bir manüfaktürde işçi, bir teknede tayfaydı. Baba e�er çalışkan ve tutumlu olabildiyse, o�lu manüfaktür sahibi, gemi kaptanı olacaktır. Torunu bankacı olacaktır … kuşaklar böylece birbirlerinin üzerinde yükselmektedir” demektedir.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir