Bismillahirrahmanirrahim Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Hamd âlemlerin Rabbine, Salât onun Resulü Muhammed’e (s.a.v.) ashabına ve âline olsun. İlmi Kelâm Müslümanların meydana getirdiği onlara mahsus ehemniyetli bir İlim kolu ve öğündükleri sermayeleridir. Ben, bugünlerde bu ilim kolunun geniş bir tarihini yazıyorum ve bu kitabımı dört bölüme ayırdım. 1- İlmi Kelâm’ın başlangıcı, çeşitli kolları, zaman zaman değişmeleri ve gelişimleri. 2- İlmi Kelâm; İman esaslarını ispat etmek için nasıl bir başarı göstermiş ve Felsefî (Düşüncelerle bu esaslara zıt düşen) görüşleri iptal etmek, geçersiz kılmak için ne yapmıştır ve ne dereceye kadar bunda muvaffak olmuştur. 3- İlmi Kelâm’da, önder durumunda olan âlimlerin şahsiyet ve hayatları. 4- Yeni Kelâm ilmi. Birinci bölümü mümkün mertebe yazıp tamamlamış olmamıza rağmen bazı sebeplerden dolayı orada durduk ve ikinci bölümü de atlayarak üçüncü bölüme geçtik. Bu üçüncü bölümde, İmam-ı Gazâli’nin hayat ve şahsiyetini yazmaya başladık. Fakat tek başına bu bölümdeki bilgiler birike birike bir kitap haline geldi. Halbuki tam bir kitap hazırlamak için (Bu dört maddelik konuyu bir kitap halinde hazırlamak için) çok zaman gerekiyordu. Gerisini tamamlamayı beklemeden bu bölümü ayrı bir kitap haline getirmeyi uygun gördük. Gazâli Hazretlerinin bütün cephesini belirtmek, onun İman esaslarını ve kanaatlerini ispat etmek için, ortaya koyduğu delilleri genişçe yazmamız da gerekiyordu. Bu sebepten İlmi Kelâm’ın pek çok önem taşıyan meselelerinin bazısı bu kitapta anlatılması gerekmiştir. İmam-ı Gazâlî’nin sadece hayatı ve kişiliği konuşunda zannediyorum ki müstakil bir eser yazılmamıştır. Fakat şahıslar ve tezkirelerle ilgili eserlerde (Biyografi kitaplarında) umumiyetle hayatı bir derecede zikredilmiştir. Bu kitaplar içinde (Teybîn-ü Kizbül Müfterî Fî Mâ Nüsibe İlâ Ebil Hasan Eş’arî) ve (Tabakât-ı Şâfiiyye) bilhassa zikredilmeye değer. Birinci kitap meşhur Muhaddis (İbn-i Âsâkir) tarafından yazılmıştır. Bu kitap aslında İmâm-ı Eş’ari’nin şahsiyeti hakkındadır, fakat Eş’âri Mezhebinde olan ne kadar meşhur şahıs varsa onlardan da anlatmalar, nakiller, bahisler vardır. Bu münasebetle İmâm-ı Gazâlî’nin hayatından da bahsedilmiştir. Hatta İmam-ı Gazâlî’nin devrinde yaşamış olan (Abd-el Ğâfir Fârisî)ye atıflar yapmak suretiyle yazmıştır. Bunlardan dolayıdır ki yaşadıklarının hepsi, harf harf senet olarak kabul edilme değerine haizdir. Bu kitap Avrupa’da basılmıştır. İkinci kitap, meşhur muhaddis Allâme İbn-el-Sübkî tarafından yazılmıştır. Bu kitap o kadar geniş malûmatla ve sağlam bilgilerle donatılmış olarak yazılmıştır ki hiçbir biyografik kitap buna eş olamaz. İmâm-ı Gazâlî’nin hayatını bu kitaptan daha geniş çaplı olarak hiçbir kitap yazmamıştır. Hatta bu kitabın düzeyine bile yaklaşamamıştır. Bundan dolayı hayatıyla ilgili bilgi verdiğim yerlerde daha çok bu iki kitaba dayandım. Geride İmâm-ı Gazâlî’nin görüş ve kanâatleri ve uğraştığı konular kalıyor ki bunun için de İmâm-ı Gazâlî’nin kendi kitapları yeterlidir. Kaldı ki bu kitapların çoğu zaten benim kütüphanemde mevcuttur. İmâm-ı Gazâlî o kadar büyük bir şahıstır ki, eserlerinin ünü ve şöhreti Avrupa’da uzun zaman dalgalanmıştır ve pek çok ünlü İlim adamları onun eserlerinin şerh ve izahlarını yazmışlardır. Felsefe’nin tarihi ile ilgili yazılmış kitaplarda İmâm-ı Gazâlî özel olarak yer almış, kendisine çok değer verilmiş ve hatta bazı eserler sadece İmâm-ı Gazâlî’nin kitapları hakkında yazılmıştır. Bunlardan iki kitap Prof. R. Gosche’nin kitabı (Al-Gazâlî) ve Prof. S. Munk’un kitabı, İslâm ve Yahudi felsefesi arasındaki bağ (Melanges de Philosophie Juive et Arabe) bende vardır. Birinci kitap Almanca olduğu için ondan faydalanamadım, ama ikinci kitaptan faydalandım ve yer yer ona atıflarda, müracaatlarda bulundum. Şiblî Nûmânî Dekken/HAYDARÂBÂD, 1901 ÖNSÖZ Allaha şükür ki; Şibli’nin “El-Gazâlî” isimli eserini ikinci kere tercüme etmişçesine bir tashihle yayınlamış oluyoruz. Kayıhan Yayınevi yetkililerine özellikle teşekkür ediyorum. Adem Bey’in bu ve benzeri önemli eserlere düşkünlüğü, coşkunluğu, her şeye katlanacak fedakârlığı olmasaydı bu eser sanki hiç yayınlanmamış gibi olacaktı. İlk baskıdaki korkunç dizgi hataları, satır atlamalar, kelimelerde yanıltmalar nerede ise eseri anlaşılmaz bir hale getirmişti. Eser bizatihi muhtevası bakımından çok ağır, ilmi, fikri (düşünce) konuları, en hassas meseleleri anlatmaya ve çizmeye çalıştığı için konulara yabancı olan kimselerin zor anlayacağı ağırlıktaydı. Aynı zamanda birtakım özgün dili Urducadan Türkçeye çevirdiğim, yayınlanan ilk eserimde benim için iki zorluk birleşince ortaya konu ettiğim büyük kusurlar çıktı. Şimdi ise bu şekliyle eser, o büyük ayıplardan kurtulmuş oldu. Ama şurasını peşinen itiraf edeyim ki, bazı İslami konularda emsalsiz yetkisi, derin bilgisi ile kaleme aldığı, hala İslam coğrafyasında hayranlık uyandırmış olan bu eseri ile Şibli Nûmânî ilmi hizmetlerine en büyük katkıyı sağlamıştır. Kitabın baş tarafında yer alan tercüme-i halimden de anlaşılacağı gibi Şibli, ilmi şöhreti İslam coğrafyasının dışına taşmış çok önemli bir kişidir. Bu kitabın konusu olan İman, akide, sezgi ve ilham gibi dini ve felsefi konularda, birde bunları akli ve dini olarak inceleyen kelam ilmi üzerindeki derin bilgisi herkes tarafından kabul edilmiş bir ferdi ferid (benzeri çok az görülen bir ferd) dir. Gazâlî’yi konu alan bu eser, O’nun hayatını bir bütün olarak özellikle kafası, gönlü, düşünce derinliği içinde ele almıştır. O, duygularını, inançlarını, Allah ve İslam çizgisini yaşayarak, uygulayarak bir ömür geçirmiştir. Nefsiyle mücadelesi, çevresiyle mücadelesi çocukluk çağlarındaki hayatının zorlukları ile mücadelesi, Müslümanların sosyal, dini ilmi yönünü Allah’a kulluk etmek üzere olan sapık cereyanlarla mücadelesi olarak özetleyeceğimiz dopdolu, müthiş bir ömürdür bu. Sevgili okuyucu! Bu eseri okuduktan sonra ancak gerçek değerini anlayacağınız şu satırları size takdim ediyorum: Hz. Muhammed’in Peygamberliğine Başkaldırma: Şer’î kelime ve terimlerin kesin bildirilen ve nakledilen mana ve mefhûmlarını reddedip Kur’an ve hadisin zâhir ve bâtın, kabuk ve öz diye manalarının ayırıma uğratılması öyle bir saldırı ve savaş tarzıdır ki, her zaman ve her devirde İslâm’ın inanç düzenini, düşünce sistemini bozmak isteyenler, onlara bir oyun oynamak isteyenler bunu kullanmıştır. İslâm’ın tüm yapısı bununla kolayca dinamitlenebilir, İslâm’ın dış kılıfının içinde devlet içinde devlet kurulabilir. Nitekim daha sonraki yüzyıllarda Hz. Peygamber’in peygamberliğine başkaldırmak isteyen fırkaların, münafıklar grubunun, Bâtınîlerin bu saldırı ve savaş tarzını kullandıklarım görüyoruz. Bu manevî tevâtür ve tevârüsü inkâr ederek bütün İslâm düzenini güvensiz kılmak, şüpheli hale getirerek yaralamak istediklerini ve kendi dinî hâkimiyetlerini kurmak, hatta yeni bir peygamberlik kapısı açmak istediklerini görüyoruz. İran’da çıkan Bahâîlik ile Hindistan’da çıkan Kâdıyânîlik buna en açık bir örnektir. Bu devrin manâ icâdçılarını -ki bunlara yukarıda örnekler verilmiştir- aklı başında bir adamın kabul edemeyeceği ortadadır. Fakat Kelâm ilminin mücâdele tarzı İslâm dünyasında öyle bir düşünme dağınıklığı meydana getirdi ve felsefenin etkisi ile insanlarda karmaşık ve kapalı meselelere (içinde hiçbir öz ve mana olmasa da) karşı öyle bir istek doğurdu ki; bir sınıf insan üzerinde Bâtınîlerin büyüsü tuttu. Bunlar eski astronomi ilmini, tabîiyyât ilimlerini, Yunan ilâhiyâtına ait meseleleri ve Yunan tâbir ve terimleri olan ön akıl vs.yi rahatlıkla kullandılar ve çeşitli tesirler, çeşitli maksatlarla insanlar onların etrafında toplandılar. Bir kısmı intikam alma duygusuyla, bir kısmı sırlar ve sembollere hayranlıklarıyla, bir kısmı yanlış şekilde anlatılan zâhirîliğe karşı tepki göstermeleriyle, bir kısmı züppelik ve nefsine hoş gelmesi sebebiyle, bir kısmı da Ehl-i Beyt adına hareket edilmesi düşüncesiyle Bâtınîlerle böyle gizli bir teşkilât kurdular. Bu teşkilât yüzünden güçlü İslâm devletleri uzun süre rahatsız oldu. İslâm âleminin en kıymetli, en değerli ve faydalı bazı insanları (Nizâmülmülk Tûsî ve Fahrulmelik vs. gibi) bunların eliyle öldürüldü. Uzun süre bir büyük âlim ve Müslüman sultan veya vezir bunlardan emin olamadı, daima ölüm tehditleri altında bulundu. Sabaha sağ çıkarmayım diye endişe içinde oldu. İbn Cevzî şöyle yazıyor: “İsfahan’da eğer bir kimse ikindiye kadar evine dönmezse, bir bâtınîye hedef olup öldürüldüğü zannedilirdi.” Böyle huzursuz bir ortam doğurmalarına ilâveten, düşünce ve edebiyatı da etkilemeye başladılar ve dinin temel prensiplerini, naslarını, kesin emir ve hükümlerini te’vil ve tahrif ederek genel sapıklık ve dalâlet kapısını açtılar. Yeni Büyük Bir Kimseye İhtiyaç Duyulması: Felsefe ve Bâtınîliğin bu İslâm’ı mahvetmek isteyen etkileri karşısında aklî ve naklî ilimleri tam olarak bilen, onların en ince problemlerini çözen, yetkili ve etkili büyük bir kimseye ihtiyaç vardı. Bu kişi her ilim dalında müctehidçe görüşe sahip olmalı ve Allah vergisi zekâsı, temiz karakteri, görüşlerindeki titizliği, Yunan filozoflarından ve pek çok eski fikir babalarından daha az olmayan kişiliği ile gözleri doldurmalıydı. Pek çok yeni ilimleri modern biçimde tertipleyerek düzene koyma yeteneğinde olmalı, çok geniş bilgisi, derin görüşü ile kesin iman devletine de sahip olmalıydı. Kendi şahsî görüşü, araştırma, inceleme, ibâdet ve takvâsıyla dinin ebedi gerçeklerine taze iman taşımalı, bu taze iman ve yeni güvenle keskin görüşüne dayanarak dinin önderliğine yani dine bağlanmaya ve peygambere tabi olmaya çağırmalıydı. Bir de İslâm âleminde ve ilim dünyasında kendi bilgisi, kesin imam, feraset ve basireti ile yeni bir ruh ve hayatta yeni bir dalgalanma meydana getirebilmeliydi. Hicri beşinci asrın tam ortasında İslâm dünyasının şiddetle muhtaç olduğu böyle bir kişi İslâm’a nasip oldu. Bu kişi İmam Gazâlî idi.[1] İşte Gazâlî öyle bir dönemde, ya İslam dünyasını istila eden eski Yunan hurafelerinin eski İran efsanelerinin, o gün isim yeni ortaya çıkan, değişik isimlerle anılan zırva, sapık cereyanlarının karşısına dikiliğ sağlam İslam inançlarını savunan, ispat eden, koruyan bir kimsedir Gazâlî. Uzun söze gerek yok. Elinizdeki eser, size Gazâlî’nin azametini ve himmetlerinin önemini anlatacak ve gösterecektir. Şüphesiz ki bizim yetersizliğimize rağmen siz müminlerin feraseti konuları anlamaya yetecektir. Allaha hamd ederek sizlerden gönül bağı ile dualar bekliyorum.

Sibli Numani – Gazali
PDF Kitap İndir |