Eckhart Tolle – Varolmanın Gücü

Şimdi’nin Gücü, Eckhart Tolle’yi günümüzün en önemli spiritüel öğretmenlerinden biri haline getirdi. Şimdi, Şimdi’nin Gücü’nün devamı niteliğinde olan ve uzun zamandır beklenen bu kitap —yaklaşık sekiz yıldır yazdığı ilk kitap-Tolle’nin güçlü mesajını ve ruhsallığını tamamen yeni bir kuşağa taşıyor. Şimdi’nin Gücü’nün sıra dışı başarısından yola çıkan Tolle, şimdi çok daha sevgi dolu yeni bir dünyanın doğumunu göstermek için bizleri kendi yaşamlarımızın ötesine taşıyor. Bu, egomuzla yaptığımız mevcut kimlik tanımlamamızı aşarak, kim olduğumuz hakkında tamamen yeni bir düşünce tarzını benimsemeyi gerektiriyor. Bunun olması için, insan zihninin yapısının evrimsel bir değişim geçirmesi gerekiyor. Var Olmanın Gücü’nde, Tolle ego temelli bilincimizin dinamiklerini detaylıca açıklıyor. Sonra nazik ve son derece pratik terimlerle bizi bu yeni bilinç düzeyine geçiriyor. Kendimizi tanımladığımız her şeyin çok daha ötesine geçerek, gerçekten kim olduğumuzu ve kimliğimizin sonsuz yüceliğini deneyimleyeceğiz. ECKHART TOLLE hiçbir din ve gelenekle bağlantısı olmayan çağdaş bir spiritüel öğretmendir. Yazı ve seminerlerinde, basit ve derin bir mesajı antik spiritüel üstadların zamansız ve sade berraklığıyla naklediyor: Acı çekmemenin, huzurlu olmanın bir yolu daima vardır.


114 milyon yıl önce Dünya’da, bir sabah gündoğumundan hemen sonra: Gezegen üzerindeki ilk çiçek, güneşin ilk ışıklarını almak için açıldı. Bitkilerin yaşamında bir evrim aşamasının gerçekleştiğini haber veren bu muhteşem olaydan önce, gezegen zaten milyonlarca yıldan beri bitkilerle kaplıydı. İlk çiçeğin ömrü muhtemelen pek uzun olmadı ve büyük olasılıkla çiçekler ender rastlanan canlılardı, çünkü doğa ve iklim şartları henüz çiçeklerin her tarafa yayılmasına izin verecek kadar iyi değildi. Yine de, bir gün önemli bir eşik noktasına ulaşıldı ve aniden, bütün gezegen kokulara ve renklere boğuldu; tabii orada buna tanık olacak bir bilinç olsaydı. Çok sonraları, çiçek dediğimiz o güzel ve kokulu varlıklar, başka canlıların bilinç evriminde önemli bir rol oynadı.


İnsanlar giderek artan bir şekilde çiçeklere karşı bir çekim ve hayranlık duyuyordu. İnsanların bilinç seviyesi geliştikçe, çiçekler belki de bir işlevi olmayan -yani hayatta kalmaları açısından bir önem taşımayan -ama değer verdikleri ilk şey oldu. Sayısız sanatçıya, şaire ve mistiğe ilham kaynağı oldular. İsa bize çiçekler üzerinde düşünmemizi ve nasıl yaşayacağımızı onlardan öğrenmemizi söyler. Buda’nın ise, bir defasında bir çiçeği eline alıp bakarken kendinden geçtiği anlatılır. Bir süre sonra, yanındaki kişilerden biri, Mahakasyapa adında bir rahip, gülümsemeye başlamıştı. Söylendiğine göre, Buda’nın sessiz vaazını anlayan tek kişi oydu. Efsaneye göre, o gülümseme – yani anlayış – peş peşe gelen yirmi sekiz usta boyunca kuşaktan kuşağa aktarıldı ve sonunda Zen’in kökenini oluşturdu. Bir çiçekteki güzelliği görmek, insanları uyandırabilir ve çok kısa bir süre için bile olsa, kendi içlerindeki güzelliği görmelerini sağlayabilirdi. Güzelliğin ilk algılanması, insan bilincinin evrimindeki en önemli olaylardan biriydi. Mutluluk ve sevgi duyguları, temelde bu algılamaya dayanacaktı. Biz onu tam olarak anlayana kadar, çiçekler bizim için en yüce, en kutsal ve biçimi olmayan bir içsel ifade olmaya devam edecekti. Yetiştikleri bitkilere oranla çok daha uçucu, çok daha göksel ve çok daha nazik olan çiçekler, başka bir alemin elçileri, fiziksel biçim dünyasıyla biçim olmayan dünya arasında bir köprü olacaklardı. Sadece insanları mutlu eden güzel kokuları yoktu, aynı zamanda ruhlar aleminden bir koku getiriyorlardı. “Aydınlanma” kelimesini geleneksel olarak kabul edilmiş anlamından daha geniş bir açıyla ele alırsak, çiçekleri bitkilerin aydınlanması olarak görebilirdik.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. O kadar çok öneren var ki.