Hiç sönmeyen ateşin dumanı burun deliklerine doldu. Aşağısında, Albuquerque’nin merkezindeki vadi için için yanarken Em-ma’nın o anki endişesi yukarıdaydı. Marcus, insan kılığındaki Su elementi, uçurumun kıyısında duruyordu. Emma, Marcus’un sebep olabileceği yıkımı bilmesine rağmen kurtarıcısı olacağım umarak onu aramıştı. Ama Marcus kendini Emma’nın en korkunç kâbusu ilan etmişti bile. “Neler oluyor?” diye gürledi Will gövdesiyle Emma’yı korumaya çalışarak. Yarık kayadan büyüyen bir ağaçta otururken yapılması epey zor bir görevdi bu. “Bana onu kurtarmamı söylemiştin. Şimdi de onu tehdit mi ediyorsun?” Marcus uçurumdan aşağı eğildi, bir şeyler söyleyecekmiş gibi ağzını açtı ama bir anda arkasını dönerek gözden kayboldu. “Buradan kurtulmalıyız.” Will çömelirken başını daha ileriyi görmek için uzattı. “Kesinlikle,” diye mırıldandı Emma. O da bir kaçış yolu arıyordu. Üzerinde oturdukları ağaç gövdesi uçurumun üç metre aşa-ğısındaydı. Emma’nın daha önce içinde olduğu araba ise on beş metre aşağıda, uçurumun dibinde uzanıyordu. “Kahretsin,” diye gürledi Will. Emma, Will’in onu korumak için daha başka neler yapabileceğini sadece hayal edebiliyordu. Jake, Will’i gizemli bir işaretle damgaladığı ve ikisini birbirlerine bağladığı zaman da Will kendini Emma’nın koruyucusu gibi hissetmişti. Ama sadece birkaç dakika önce Emma ile Will birleşerek kalplerini ve güçlerini sonsuza dek birbirlerine bağlamışlardı. Will, Emma’nın onu korumak için hissettiklerinin yarısını hissederse, gözü kara davranabilirdi ve bu, Emma’yı endişelendiriyordu. Will birkaç metre ötede duran ama uzanamadıkları bir ağacı işaret etti. “Şu dala tutunabilirsek, bence oradan uçurumun kenarına tırmanabiliriz.” “Peki sonra?” “Elbet bir yolunu buluruz. İlk önce ben gidiyorum.” “Anlaştık.” Will kayalıktan sarkan bir çıkıntıya tutunup kendini duvara doğru çekti. O sırada Emma yukarı bakıyordu. Marcus gitmiş olmalıydı ama Emma yine de şüpheliydi. Su elementi bir sebep için ortaya çıkmıştı. Emma ve Will daha yarı elementken, Emma’nın diğer elementlerle yaşadığı deneyimler onların bencil ve çıkarcı olduklarını göstermişti. Marcus’tan da bu şekilde davranmasını bekliyordu ama Emma onu ararken, babası Aiden’a olan karşılıklı nefretlerini kullanmayı umuyordu. WiH’in ayağı küçük bir kaya çıkıntısından kaydı, Emma’nın bir anda nefesi kesildi. Will ayağını tekrar toparlarken küçük kayalar uçurumun dibine yuvarlandı. “Will, dikkatli ol.” Bunu söylememin bir anlamı yoktu ama yine de söylemek Emma’yı rahatlattı. “Henüz gerçekten kim olduğumu çözmeden ölmem, Prenses. Ayrıca belki bir su kaydırağı ya da başka bir şey yaratabilirim.” Tabii ki Will kendinde yeni keşfettiği gücüyle ilgili şaka yapacaktı. Sağ eli ağaç dalına uzandı ama ağırlığını test ederken ayağını kaya çıkıntısından ayırmadı. Daha sonra kendini yukarı iterek dalı iki koluyla kavradı. “Tamam. Sıra sende.” Emma omuzlarında asılı duran sırt çantasını düzeltti ve oturduğu ağaç dalı üzerinden kalkarak ayakları üzerine çömeldi. Yukarı doğru bakıp gözlerini Will’e kenetledi. Will dudaklarını kararlılıkla sıkmıştı. Emma bir kayaya doğru uzanırken, “Sence hâlâ yukarıda mı?” diye sordu. Eli ıslak yüzeyden kaydı. Bu ıslaklık Will’in yeni gücünün ispatıydı. Will’in sessizliği Emma’nın cesaretini kırdı ve şüpheyle etrafa bir göz attı. Will suratını buruşturdu. “Bilmiyorum. Sanırım öğreneceğiz.” Çantasındaki bilgisayar ve kitap Emma’ya dengesini kaybettiriyordu ama kitap, Will’le haftalar önce çaldıklarında fark ettiğinden çok daha önemliydi. Sıradan insanların okuyamayacağı büyülü bir dille yazılan kitap, elementlerin bir sonraki yüzleşmesiyle ilgili detayları içeriyordu. Bu, son yüzleşmeydi. Albuquer-que’nin bir kısmını yarı Ateş Emma, Toprak elementi Raphael ve Hava elementi Alex kitabın kontrolünü ele geçirmek için savaştıklarında yerle bir etmişlerdi. Şimdi Emma kitabın uçuruma yuvarlanmasına izin vermezdi çünkü felaketin kitapla birlikte yuvarlanıp gitmeyeceğinden emindi. Emma, WilPe yaklaştığında, Will onu bileğinden kavradı ve kendi tutunduğu dala doğru çekti. İkisinin toplam ağırlığı ağaç dalını çıtırdattı. “Şimdi yukarı mı?” diye sordu. Onları yukarıda bekleyen şeyin düşüncesi Emma’nm midesini altüst etti. WiH’in gözlerini endişe kapladı. “İlk önce ben gideceğim.” Emma, Will’in bu karannı kabul etti. Bunun ilk sebebi Özel Kuvvetler’deki eski denizci Will’in tecrübeli bir savaşçı olmasıydı. Bir diğer sebep, WilPin gücünü daha yeni keşfetmesine rağmen, Emma’nın ustalaşmak için haftalarca uğraştığı şeyi başarmasıydı. Ve son sebep ise görünüşe göre, Marcus’un, Will’in biyolojik babası olmasıydı. Marcus onu daha yeni bulmuştu ve oğlunu, zarar vermek için aradığı şüpheliydi. Emma’nm babası Aiden bile, bütün o sapkın oyunlarında Emma’ya fiziksel bir zarar vermeyi asla denememişti. “Dikkatli ol,” dedi Emma yeniden, laf kalabalığı yapmasına kendisi de sinirlenerek. Ama yine de Will’i bir şey söylemeden göndermek istemedi. “Her zaman.” Will yüzüne kendinden emin bir gülümseme yerleştirdi, ardından Emma’yı öptü. Will geri çekilmeyi denedi ama Emma ellerini onun kafasının ardında birleştirmişti ve yüzünü kendi yüzüne daha da yaklaştırarak, “Seni seviyorum, Will. Kendine zarar verirsen seni öldürürüm. Anladın mı?” dedi. Will tekrar gülümsedi. “Daha sonrası için bir sürü balayı planım var. Hiçbir şeyin buna engel olmasına izin vermeyeceğim.” Balayı! Teknik olarak yeni evli oldukları aklına geldi. Kilisenin veya devletin gözünde evlenmemiş olabilirlerdi ama Will ve Emma kendilerini sonsuza dek birbirlerine kenetlemişlerdi. Ruhları doğaüstü bir şekilde birbirine bağlanmıştı ve onları hiçbir şey ayıramazdı. Ölüm bile. “Planlarında Ritz’deki balayı süiti de var mı?” “Hayır, ama sıcak bir duş var.” “Bu daha iyi.” Will yukarı, uçurumun kenarına bakarken yüzündeki gülümseme soldu. “Orada neyle karşılaşacağımı bilmiyorum; bu yüzden sana güvenli olduğunu söyleyene kadar buradan ayrılma.” “Senin yanında olmalıyım.” Will kafasını salladı, kararlılık gözlerini sertleştirmişti. “Mar-cus daha yeni seni tehdit etti, beni değil. Bana seni korumamı söylerken onun sana zarar vermeye çalışması hiç mantıklı gelmiyor. Önce Marcus’la konuşmama ve neler olduğunu öğrenmeme izin ver.” “Tehlikede olduğunu duyarsam, o zaman gelirim.” Will durup yukarı baktı, sonra yeniden Emma’mn gözlerine bakarak, “Pekâlâ, ama ben tehlikedeysem kendine dikkat et,” dedi. “Tamam.” Will yüzünü uçurumun duvarına döndü, az bir çabayla kayayı tarttı. En tepeyi yakaladığında, uçurumun kıyısına tırmanmadan önce Emma’ya son kez baktı. Emma herhangi bir konuşma duyabilmek için tetikteydi ama sadece sessizlikle karşılaştı. O bir yerde sıkışıp beklemek zorun-dayken WilPin düşmanlarıyla yüzleşmek için çıkıp gitmesi bir alışkanlığa dönüşmüştü. Bu fikir Emma’yı sarstı. Silahlı adamlarla yüzleştiğinde WilPin bu yaptığı mantıklıydı çünkü Emma bir tüfeği doğru bir şekilde nasıl ateşleyeceğini pek bilmiyordu ve oyun bunun çok ötesinde bambaşka bir safhaya geçmişti. Emma’nın gücü diğerlerinin gücüyle boy ölçüşemeyebilirdi ama bu bilgisi bile hiç yoktan iyiydi. Kendini ve gerekirse Will’i muhtemelen koruyabilirdi. Her şeyden öte ikisinin de tek bildiği, Raphael ve Mar-cus’un takım olup onları pusuya düşürmek istediğiydi. Emma sırt çantasını düzeltip derin bir nefes aldı. Will’in yaptığı gibi duvardaki bir kayaya tutunma konusunda kendine çok güvenmiyordu ama Will başardıysa, Emma da yapabilirdi. Emma ağaç dalının üzerinde ayağa kalktı ve Will’in kullandığı kayaya tutundu. Kalbi güm güm atıyordu. Kayalık ıslaktı ve Emma on beş metrelik bir düşüşten kurtulabileceğinden hiç emin değildi. Yine de bütün kaygılarını bir kenara itip tepeye ulaştı. İleride bir çığlık duydu ve aciliyet Emma’nm cesaretini körükledi. Tepeden bir iki metre aşağıda eli kaydı ve birkaç metre aşağıya düştü. Küçük bir çığlık atarak yanındaki ağaç dalma tutundu. Vücudu uçurumun üzerinde sallanıyordu. Uçurumun tepesinden Marcus’un yüzü göründü, elini Emma’ ya doğru uzattı. “Elimi tut.” “Will nerede?” Gözlerini etrafta gezdirerek bir kaçış yolu ya da en azından ayağını basabileceği bir yer aradı. “Emma, sana zarar vermeyeceğim. Elimi tut ve seni yukarı çekmeme izin ver.” “Sana neden güveneyim? Will’e ne yaptın?” “Will, Raphael’in peşinden koşuyor.” Marcus iç geçirdi. “Ag-resif bir insan olarak göründüğümün farkındayım, nedenini size daha sonra açıklayacağım. Ama seni temin ederim, seni hayatta tutmak benim en önemli görevim. Şimdi seni yukarı çekmeme izin ver, ben de sana ve Will’e ne yapabileceğimi anlatayım.” Emma gözlerini kıstı. “WilPin, Raphael’in peşinden gittiğini söylememiş miydin?” Elleri kayalar yüzünden ıslaktı. Soluklanabileceği bir ağaç dalı yakalayabilmek için elini uzattı. Duvarda ayak genişliğinde bir kaya çıkıntısı vardı. Oraya gidene kadar ölmezse, o çıkıntıya basarak durabilirdi. “Güven bana. Will gitti ama özellikle birleşmenizden sonra senden çok uzağa gitmesi imkânsız. Geri gelecek ve ben de gitmeniz gerekmeden hemen önce size birkaç şey açıklayacağım. Ama sen düşüp ölürsen bütün bunlar bir hiç uğruna olacak.” Sesi daha ısrarcı oldu. Emma’nın parmakları kaydı, ağaç dalı sallandı. Marcus elini daha da aşağı uzattı ve parmaklarını Emma’ya doğrulttu. “Emma, sana yardım etmeme izin ver. Lütfen.” Emma ona güvenmekten nefret ediyordu ama yukarı çıkmasının tek yolu buydu ve etrafında başka bir yol yoktu. Ya elini tutup sonra onu aşağıya bırakırsa? “Kitap üzerine yemin ederim ki bana güvenebilirsin.” Emma derin bir nefes çekerek yukarıya, Marcus’un yüzüne baktı. “Kitabı biliyor musun?” “Biliyorum ve buraya gelirsen sana da açıklayacağım.” Gözleri yumuşadı. “Emma, bana güven. Sen ölürsen Will’in benim için bir anlamı olmaz.” Ya bu kitabı almak için bir hileyse? Ya Marcus, Will’e bir şey yaptıysa? Wîll, neredesin? Raphael ’in peşinden gidiyorum. Marcus burada. Will’in endişesini ve sinirini hissetti. Hemen geliyorum. Emma’nm tutunduğu dal sarsıldı ve duvardan gevşemeye başladı. İrkilince istemsiz bir çığlık attı. Marcus yüzüstü uzanarak elini daha da ileri uzattı. “Emma, lütfen. Endişeni anlıyorum ama yemin ederim seni bu gece incitmeyeceğim. Sadece sana yardım etmek istiyorum.” Şüphesiz ki, Emma’nın düşmesini istemiyordu çünkü kitap sırtmdaydı ama Marcus’un sözlerinin aksine yukarıda ona ihanet etmeyeceğine dair hiçbir güvencesi yoktu. Ağaç dalı çıtırdayarak biraz aşağı düştü. “Emma!” Marcus, Emma’yı bu gece incitmeyeceğini söyledi, ki bu bazı nedenlerle az önceki sözlerini daha güvenilir yapıyordu. Ama bu önemli değildi. F.mma’nın sadece iki seçeneği vardı: Ya ölüme atlayacaktı ya da Marcus’la şansını deneyecekti. Artık elinin, vücudunun ağırlığım taşıyacağından şüpheliydi; bu nedenle elini Marcus’a doğru uzattı. Kolları epeydir kasılmaktan titriyordu. Emma’nın bileğini yakalarken Marcus’un yüzüne bir rahatlama geldi ve Emma’yı şaşırtıcı kuvvetiyle yukarı çekti. Neticede kendisi doğaüstü güçlere sahipti. Onu uçurumun kıyısına çekerken kayalar Emma’mn göbeğini sıyırdı. Marcus ellerini bıraktığında Emma’nm gövdesi uçurumun kenarında ama ayakları hâlâ aşağı sallanıyordu. Nefes nefese tırmanıp ayağa kalkarken Will sık ağaçların arasından onlara doğru koşuyordu. “Ondan uzak dur, Marcus.” Marcus ellerini havaya kaldırıp geri çekildi. “Düşmeden hemen önce yukarı çektim. Onu incitmek istemiyorum.” Will onaylaması için Emma’ya baktı. Gözlerini Marcus’tan ayırmayan Emma, başıyla onayladı. “Doğru söylüyor. Kaydım ve üzerinde olduğum ağaç dalı kırılıyordu. Marcus beni incitmeyeceğine söz verdi. Sadece bu gece için.” Emma’ya doğru yaklaşan Will dikkatini biyolojik babasına verdi. “Yani başka bir gece, buna hakkın var, öyle mi?” Marcus somurtarak başını salladı. “Hayır, ama kimseye gü-venemeyeceğimiz zamanlar geliyor. Oyun bitiyor ve herkes kendi başına kalacak. Herkes.” Will, Emma’nın elini tutarak kenardan uzaklaştırdı. “Eğer Emma’yla benim savaşacağımı kastediyorsan başka bir şey bulmalısın.” “Başka bir şansınız olmayabilir.” Gülümsemesi geri dönmüştü. Emma’nm şaşkınlıktan neredeyse nefesi kesildi. Bu sırıtışı daha önce yüzlerce kez WilPin suratında görmüştü. “Saçmalık. Neden Emma’yı kurtarmak için bana yardım ettikten sonra onu tehdit ettin?” Will, Emma’yı arkasına itmeyi denedi ama Emma elini itti. Artık Will’in arkasına saklanmayacaktı. “Emma’yı tehdit etmedim ama her şeyi harekete geçiren bendim. İkinizi lanetleyen kişi de bendim.” Emma çenesini yukarı kaldırdı. “Sen neyden bahsediyorsun?” Marcus iç çekti. “Seneler önce, Aiden ve ben bir anlaşma yaptık. Ve bu anlaşma işlerin yönünü değiştirdi.” “Bir anlaşma mı?” Marcus’un bakışları kısa bir süreliğine Emma’ya kaydı, sonra yeniden Will’e döndü. Emma’yı bir korku sardı. “Ne tür bir anlaşma yaptınız?” Marcus yeniden sırıttı ama bu defa içten değildi. “Babanın yeni bir kız evladı yaratmasındaki ısrarım, yüz yıldır öne sürdüğüm en iyi ikinci fikirdi.” Will bir adım öne atıldı. “Ne demek istiyorsun?” “Yeni bir Emmanuella’nm nedeni benim.” “Aiden’ı seni dinlemeye ikna eden şey neydi? O sadece kendini düşünür.” “Sen.” Emma nefesini içine çekerek, Will’e bir bakış attı. Will kaşlarını çattı. “Benimle ne alakası var? “Aiden bir kız evladı yaratırken ve onu sürekli başka bedenlerde tekrar diriltirken, benim hiç çocuğum olmadı. Sen ilktin.” Will şaşırdıysa da bunu belli etmedi. Ağırlığını diğer tarafına verip tek kaşını kaldırarak sordu. “Peki, neden şimdi?” “Aiden’ın oyun dediği saçmalığı sonlandırmak, dünyanın dengesini yeniden sağlamak için.” “Benim bununla ne alakam var?” “Emmanuella pek çok kere yeniden diriltildi ve gücü azaldı. Tıpkı Raphael ve Alex’inki gibi. Ben de seni yaratarak oyunu kendi lehime çevirdim.” Will iğrenerek kafasını salladı. “Senin, oyunun bir parçası olduğunu bilmiyordum. “Oyuna katılıp katılmadığım önemli değil. Ben bir elementim ve bunun bir parçasıyım. Ama artık beklemekten yoruldum. İşte bu yüzden bu işe bir son vermek istiyorum.” Emma kollarını bağladı. “Peki, neden yeni bir Emmanuella?” Marcus kısa bir süreliğine onu izledi ve gülümsedi. “Taze bir başlangıç için. Emmanuella’nın Raphael’le bir bağı vardı, ki bu, adaletsiz bir ittifaktı. Yüzlerce yıl boyunca Raphael’in onun üzerinde çok güçlü bir etkisi vardı ve o, RaphaePden başka kimseyi seçmezdi. Ben yalnızca oyunu eşit bir hale getirmek istedim.” “Sen de bu nedenle benim gerçek kimliğimi ve suya hükmedebildiğim gerçeğini sakladın?” diye sordu Will. “Neden bana en baştan anlatmadın?” “Bu, Aiden’ın tek ısrarıydı. Başta reddettim. Emmanuella tekrar gücünü kazanırken, kim olduğunu bilmeden oyuna nasıl dahil olabilirdi ki? İşte bu nedenle sen Seçilmiş oldun. Aiden seni, Emmanuella’nın koruyucusu yaptı. Bu durumu güvenilir bulduğundan eminim. İki bin yılı aşkın süredir Emmanuella’nm koruyucusuna, basit bir düşkünlükten başka hisleri olmadı. Bizim açımızdan başka türlüsünü beklemek için bir sebep de yoktu.” “Peki, Emma’nm koruyucusu olsaydım, kim olduğumu ne zaman öğrenmem gerekecekti?” “Emma gücünü yeniden kazandığında sana ihtiyacı olmayacaktı. Seni serbest bırakacaktı ve sen de kim olduğunu öğrenecektin.” “Demek Raphael haklıydı,” diye mırıldandı Emma. “Tavsiyesinin ne kadar önemli olduğunu anlamasa da.” “Raphael sana Will’i serbest bırakman gerektiğini söylediyse, evet haklıydı. Ama sen Raphael’le tepede karşılaşmadan önce zaten WilPi açıkça terk etmiştin.” Emma cevaplamadı. “Senden bir öncekinin senin sahip olmadığın bir avantajı vardı. Gücünü nasıl kazanacağına ve gerçekte kim olduğuna dair bilgisi vardı. Alex ve Raphael’in kim olduğunu biliyordu. Her yeniden dirilişinde bütün bunları biliyor ya da en azından erken dönüşümünden önce hatırlamaya başlıyordu. Aiden senden bunu çaldı. Gerçi bütün bu anılar senin değildi. Onlar gerçek Emmanu-ella’ya aitti. Her hâlükârda bu sefer gücünü nasıl kazanacağına dair bir fikrin yok ve Will’i serbest bırakmana da gerek yok.” “Birleşme sözlerini de hatırlamıyordum.” Bu nedenle Raphael, Emma’dan hatırlamasını bekliyordu ama Emma bilmiyordu. “Kesinlikle. Sen Will’i serbest bırakmak zorunda olmasaydın, Will asla kim olduğunu bilemezdi. Ve eğer birleşme sözlerini bilmezsen, kimseyle birleşemezdin. Bunun Aiden’ın bir planı olduğundan şüpheleniyorum.” Will başını iki yana salladı. “Tamam, ama bütün bunlar hâlâ benim hikâyeye nasıl girdiğimi açıklamıyor. Neden beni oyuna soktun? Bunun sana faydası ne?” “Çünkü Emmanuella’nın artık.. Emma gerildi. “Emma,” dedi Will bir adım öne giderek. “Emma denmesini tercih ediyor.” Marcus hafif bir sırıtmayla kabul etti. “Emma’nın artık Rap-hael’le bir bağı yok. Bu da demek oluyor ki herhangi birini seçmekte özgür. Eğer sen onun koruyucusuysan, düşündüm ki sana olan ilgisi diğer ikisinin sahip olduğu avantajları gölgede bırakır ve kendini sana sadık hisseder. Bu nedenle seni seçerdi. Çok geçmeden Aiden, Emma’nın sana olan aşkını fark etti ve eminim bu durumun bana bütün güç dengelerini altüst edecek bir avantaj sağlayacağından korktu. Böylelikle kuralları değiştirdi. Her zamanki gibi… ikinizin birleşmesini engelleyeceğini düşünerek senin Emma olarak hafızanı çaldı. Özellikle birlikte olduğunuz bu kısa zaman içinde, hiçbirimiz birbirinize bu kadar bağlanmanızı beklemiyorduk. Eski koruyucular Emma’yla aylar geçiriyordu ama bu sefer Aiden bu sürenin hızlandırılmasında ısrar etti. Muhtemelen seni Emma’ya bağlayan bütün bağları kesme umudundaydı.” “Yeni kurallar koyduğunuz halde, Aiden onları nasıl değiştirdi?” “Aiden hilekâr bir pislik, sürekli bir çıkış yolu arar. Kaçabileceği bir mazgal… konuyu açıkladım sanmıştım. Ama apaçık ortada ki yapamamışım. Bu sana bir ders olsun: Aiden’la bir anlaşma yaparsan, çok dikkatli düşünmelisin.” Emma’nm bu tavsiyeye ihtiyacı yoktu. Hepsi Aiden’m ölmesi üzerine bir anlaşmaya varmadığı sürece, hiçbir anlaşma olmayacaktı. “Ve kuralları değiştirdi.” Emma savrulan saçlarını yüzünden çekti. “Şimdi ne olacak? Sanırım yedek bir planın vardır.” Tek kaşım kaldırarak, “Her zaman yedek planım vardır,” dedi. Birkaç saniye Marcus’u izledikten sonra Emma sinirlendi. “Detayları anlatmaya başla.” “Hayır, şimdi değil. Önce olayların kontrolüm altında olduğuna güvenmelisiniz.” “Güvendiğim tek insan Will.” Marcus güldü. “Çok zekisin ama öyle zamanlar geliyor ki Will’e bile güvenemeyebilirsin.” Emma, Will’e doğru bir bakış attı. Will’in gözleri sızladı. “Onu incitmek gibi bir planın yoksa neden Emma’ya onun en korkunç kâbusu olduğunu söyledin?” “Çünkü geçmişte Emmanuella, Raphael ve Alex arasında bir seçim yapmalıydı ve her yeni gelenle birlikte bu artık bir seçim olmaktan çıktı, bilinen bir gerçeğe dönüştü. Bu sefer onayladığım ve yapılmasını istediğim değişiklikler ayarlandı ve şimdi Emma yapacağı çok daha zor bir seçimle yüzleşecek.” Emma’nın yüzüne baktı. “Seçim yapman gereken zaman yaklaşıyor ama bu sefer ya Will’i ya da Jake’i seçmek zorundasın.”

Denise Grover Swank – Son Karsilasma
PDF Kitap İndir |