Nil Gun – Kac Kiloya Programlisin

KAÇ KERE DİYET YAPTINIZ? Kaç kez kilo verdiniz? Diyet yarım bırakıldığında ya da bitince kaç kez kaybettiğiniz kiloları geri aldınız? Hem de fazlasıyla! Normal ve sağlıklı göründüğü halde birkaç kilo daha verme arzusu duymayan kadına neredeyse rastlamadım. (Erkeklerin çoğu itiraf etmiyor.) Hem, “zayıf güzeldir” teröründen hepimiz nasibimizi alıyoruz hem de hazır gıdaların, bol miktarda abur cuburun mutfağımıza girdiği son otuz yılda insanlar eskisine göre daha kilolu. Her yıl yüzlerce yeni diyet kitabı çıkıyor. Moda diyetler oluşuyor. Hayatında hiç diyet yapmamış kadınların sayısı çok az. Buna rağmen kilo artışı insan sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşıyor. Diyet kitapları birbirine zıt önerilerde bulunuyor. Aynı gıda birisinin kilo vermesini sağlarken diğerinin kalçalarında birikiyor. Çünkü her birimiz farklı biyokimyasal yapıya sahibiz. Zayıflamanın meşhur “az kalori içeri/ çok kalori dışarı” formülü de her insan için geçerli olmuyor. Çocuklarda, gençlerde, yetişkinlerde obezite hızla artıyor. Gazetelerin sağlık sayfalarında sıkça metabolik sendrom denilen yeni bir hastalıktan söz ediliyor. Kilo almak, kilo vermek hemen her insanın ilk üç temel sorunu arasında yer alıyor. Medya bize ideal beden diye anoreksik görünümlü gencecik modellerin fotoğraflarını dayatıyor. Biz de dergi kapaklarını süsleyen bu bedenlere özeniyoruz. Eminim, modeller de kendi rötuşlu resimlerine özeniyordur. Bu resimler, gerçeği ve doğal olanı temsil etmiyor. Olmayan bir şeyle kendimizi kıyaslayarak mutsuz oluyoruz. Kilosuyla barışık kaç kişi tanıyorsunuz? İdeal kilomuza ulaşıp, korumak için hem eğitim (bilgilenme) hem de uygulama gerekiyor. Einstein, “Aynı şeyleri yapıp bu kez farklı sonuç alacağımızı sanmak deliliğin tanımıdır” der. Diyetin bizi nasıl şişmanlattığıyla ilgili ve medyada yer almayan “su yüzüne çıkmamış” bilgileri Pazartesi Rejime Başlıyorum başlıklı kitabımda etraflıca ele almıştım. Bu kitapta kaldığım yerden devam ediyorum. Hormonlarımızın, bilinçaltımızın ve içgüdüsel bedensel programlarımızın hayatımızı, metabolizmamızı ve kilomuzu nasıl yönlendirdiğini sizinle paylaşmak istiyorum. Araştırmacılar, insanlığın avcı-toplayıcı dönemindeki beslenme tarzının sağlığımız üzerindeki yararlarını keşfettiği için son yıllarda “taş devri diyeti”, “paleo diyeti” türünden birçok değerli kitap yazıldı. Ama avcı-toplayıcı döneminin doğal egzersiz olan ve dinçleştiren aktivite biçimi yeterince dile getirilmedi. O dönemin insanları günün büyük bölümünde hareketsiz bir yaşam sürüp, daha sonra bir saat boyunca koşu bandında nefes nefese kalmıyor ya da saatlerce koşmuyorlardı. Spor salonlarında saatlerce çalışmıyorlardı. Atalarımız bol bol yürüyor, kaslarını çalıştırıyor ve av kovalamak ya da yırtıcı hayvanlara av olmamak için kısa süreli mesafelerde hızla koşuyorlardı. Bu kitapta bahsettiğim içgüdüsel bedensel programlar ve kilo vermek için önemini vurguladığım doğal egzersiz biçimi olan “interval egzersiz” ilk kez 1960’lı yılların sonunda Dr. Cooper tarafından popülerleştirildi. Dr. Cooper, taş devri beslenme ve egzersiz konusunda öncü isim oldu. Aşırı koşmanın, aşırı ağır egzersizin aşırı hareketsizlik kadar sağlığa zararlı olduğunu savundu. Bu tezin doğruluğu, daha sonraki yıllarda yapılan birçok araştırmayla kanıtlandı. Jon Gabriel, 2008 yılında içgüdüsel bedensel programları ve doğamıza uygun egzersiz biçimini yazdığı kitapla gündeme getirdi. İnterval egzersizin yararları, Dr. Mercola tarafından da milyonlara ulaştırıldı. Amerikan Tıp Dergisi (The American Journal of Medicine) 2010 yılında interval egzersizin bedensel programlarımızda ve genlerimizde kayıtlı olduğunu belirten bir makale yayımladı. Avcı-toplayıcı atalarımızdan gelen içgüdüsel bedensel programlarımız yirmi birinci yüzyılda hâlâ genlerimizde hükmünü sürdürüyor. Bilinçaltı programlarımızın kilo vermemizi engelleyen kayıtlar taşıması da ideal kilomuza kavuşmamızı sabote edebiliyor. Son yıllarda hormonlar üzerine yapılan yeni araştırmalar, kilo sorunun sadece aldığın/ harcadığın kalori miktarından ibaret olmadığını netçe ortaya koydu. Hormonlarımızı tanıyıp işlevleri hakkında bilgilenmemiz farz oldu. İnsan, ruhu, duyguları olan bir biyolojik sistem. Hızla artan obezite ve şişmanlık sorununa da ancak fiziksel (beslenme ve egzersiz), biyolojik (hormonal), zihinsel, duygusal ve ruhsal açıdan yani tüm yönleriyle bakmayı başardığımızda kalıcı çözüme ulaşabiliriz. Tüm bunları bilmeniz, ne yapsanız bir türlü kilo verememenizin nedenlerini ve kilo vermenizi doğal olarak hızlandırma yollarını anlamanızı sağlayacaktır. Bu temel bilgiler olmaksızın, her diyet size bir süreliğine kilo verdirir ama kalıcı sonuç sağlamaz. Bilinçaltımızın, bedensel programlarımızın ve hormonlarımızın işleyişini bilirsek onları yeniden doğal dengesine kavuşturabilir ve bizi sağlıklı kilomuza doğru destekleyecek hale getirebiliriz. Bilgi güçtür. Uygulama sonuçtur. Uygulamanız size “yeni bir ben, yeni bir beden” kazandıracaktır. Ayrıca kitapta kilo vermenize destek olmayı ve bedeninizin enerjisini dengelemeyi amaçlayan bazı (kolaylıkla uygulanabilen) bütünsel kinesiyoloji -PiKiegzersizlerine de yer verdim. Yaşam enerjisini dengelemek sadece kilo vermek için değil, genel sağlık açısından da çok önemli. İdeal kilonuza ulaşmak için size destek olacak PiKi * uygulamaları elbette bu kitapta önerilen birkaç teknikten ibaret değil. Eğer kullanmayı seçerseniz bunları uygulamanın bile ne denli fark yarattığını deneyimleyeceksiniz. Dilerseniz kitabın sonunda yer alan “Yararlanabileceğiniz Kaynaklar” bölümünde size önerdiğim kitap, DVD, CD ve Kuraldışı TV’de yer alan programlardan destek almayı da seçebilirsiniz elbette. Sadece bu kitapta kendinizle ilgili öğrenecekleriniz bile size çok şey kazandıracaktır. Bakış açınızın değişmesi hayatınızın, sağlığınızın kalitesini değiştirecektir. İdeal kilomuz için kalıcı çözüm, bedenimizin bilgeliğiyle işbirliği içinde olmaktır. O bize yol gösteriyor. Mesajlarına kulak vermeyi bilirsek ve onun gerçek isteği olan sağlıklı ideal kiloya dönme çabasında bedenimize destek verirsek tabii. Onun yapacakları var, bizim yapacaklarımız var. El ele. İlk iş, kilomuzla barışmak… Kilolar mutsuzluğumuzun nedeni değil, kendimizle barışık olmamak kilolarımızın nedeni olabilir. Bedenimizde ve hayatımızda gerçek değişim yaratmak için, içimizin derinliklerine bakmak gerekiyor. Gerçek değişim daima içimizde başlar. Bilgilenin, bedeninizle dost olun ve bedeninizin mucizelerine güvenin. Hormonlarınızı ve bedeninizin içgüdüsel programlarını tanıyın. Onlar bedeninizdeki dostlarınız. Bilge bedeniniz, yapabileceğinin en iyisini yapmaya uğraşıyor. Hayatta kalıyor. Bazen size rağmen bazen sizinle beraber sizi olabildiğince sağlıklı kılmak istiyor bedeniniz. Bedeninizin bilgeliğine güvenin. Sevgiyle hoşça olun. Nil Gün Mart 2011 * Değişik kültürlerde Prana, Chi, Ki gibi değişik isimlerle bilinen yaşam enerjisi, bedenin meridyen denilen akupunktur çizgileri boyunca akar. Pi, sonsuzluğu; Ki, enerjiyi temsil eder. Nil Gün’ün yarattığı ve kendisinden çok şey kattığı yepyeni bir eğitim programı olan Bütünsel Kinesiyoloji-PiKi, dengesi bozulmuş yaşam enerjisini dengelemeyi amaçlar. Bütünsel Kinesiyoloji bir enerji çalışmasıdır. Merkezimizde diğer PiKi eğitimlerinin yanı sıra, senede bir kez 13 hafta süren PiKi ile İdeal Kilo uygulamalı eğitimi de verilmektedir. (e.n.) GENİŞLETİLMİŞ BASKI İÇİN NOT Bu kitabın ilk yayınlandığı Mart 2011 tarihinden beri hem kendimin hem okurlarımın deneyimlediği kazanımları ve yeni bilgileri bu baskıda sizlerle paylaşıyorum. Sevgiyle ve keyifle hoşça olun. Nil Gün Ağustos 2012 B Ö L Ü M 1 DİYET: KISA VADELİ ÇÖZÜM ARAYANLARIN UZUN VADELİ KÂBUSU Kilonuzu kontrol etmeyi öğrenmek hayatınızı kontrol etmeyi öğrenmektir. DÜŞÜK KALORİYE DAYALI DİYETLERİN kalıcı kilo verme konusunda bir çözüm olmadığını artık herkes biliyor. Diyet yapmak suyun altında nefesinizi tutmaya benzer. Eninde sonunda su yüzüne çıkarsınız ve havayı yutarcasına alabildiğiniz kadar derin nefes alırsınız. Aç gezerek kilo vermek de öyle. Ne kadar disiplinli olursanız olun, bir süre sonra dayanamayıp kıtlıktan çıkmış gibi tıkınırcasına yersiniz. Diyetin metabolizmayı yavaşlatması sonucunda da eskiden yediğiniz miktar bile kilo almanıza ve özsaygınızı kaybetmenize neden olur. Düşük kalorili yoyo diyetlerin işe yaramamasının dışında beş tehlikesi daha var: 1. Metabolizmanın yavaşlamasına, kas yoğunluğunun azalmasına ve kemik erimesine neden oluyor. 2. Bağışıklık sistemini çökertiyor. Bu da bedenin mikroplara karşı direncinin azalmasına, basit bir soğuk algınlığının bile ölümcül olabilmesine yol açıyor. 3. Beden, ihtiyacı olan nitelikli gıdayı, enzimleri, vitamin ve mineralleri yeterince alamadığı için sağlıklı yeni hücre üretme yetisi yavaşlıyor. Bu da daha hızlı yaşlanma anlamına geliyor. 4. Diyet eninde sonunda “başarısızlık” ile sonuçlanacağı için “başarısızlık kimliği” oluşmasına neden oluyor. Bu da özsaygı üzerinde olumsuz etki yaratıyor ve kişinin daha sağlıklı bir hayat için davranış değişiklikleri yapması konusunda motivasyonunu yok ediyor. 5. Kilo sorununun sadece semptomlarına yani bedende biriken yağlara odaklanmak, kökeninde yatan duygusal incinmişliklerin, yaraların, travmaların, psikolojik sorunların gözden kaçırılmasına neden oluyor. Kök sorun yerine semptomları ortadan kaldırmaya çalışmak kişiyi dar bir bakış açısı içine hapsediyor. Bastırılmış öfke, stres, yas ve endişe duyguları, beyin kimyasallarını değiştirerek hormonal dengesizliğe yol açar. Bu da kişinin aç olmadığı halde açlık hissi duyarak daha fazla yemesine neden olur. Ne kadar inkâr etsek de kilolarımızın olumsuz sonuçlarından kaçınamayız. Diyet yaparız, kendimizi bir süre açlığa mahkûm ederiz, bol giysiler giyeriz, sosyal yaşamdan uzaklaşırız, ağlarız, depresyona gireriz, kızarız, vazgeçeriz ve yeniden deneriz… Ama hiçbiri kilolarımızı kalıcı bir şekilde kaybetmeye yardımcı olmaz. Sürekli kilolarıyla savaşan kişi yemek yemeyi bir takıntı haline getirir. Ne yiyeceğim, ne kadar yiyeceğim? Artık açlık duygusu savaşılacak ve püskürtülecek düşmandır. Bugün az yedim; iyiydim. Bugün ölçüyü kaçırdım; kötüydüm. O zaman bir parça daha pasta yemeye, pizzaları, dondurmaları götürmeye devam. Battı balık yan gider. Madem diyeti bozdum, bir porsiyon tatlı daha yiyeyim de keyfini çıkarayım. Uf , bu yaptıklarımı telafi etmek için yağı alınmış yoğurt yemeli, diyet kola içmeliyim. Acaba bu çikolatalı dondurmada kaç kalori var? Tiramisunun üzerine bir top koydursam mı? Doğal ince insanların yiyecekle böylesine hastalıklı ilişkileri yoktur. Onların iyi günleri kötü günleri yoktur. Yasak yiyecekleri yoktur. İstedikleri şeyi istedikleri kadar yerler. Acıktıkları zaman yerler. Acıkmadıklarında yemezler. Hepsi bu. Ama sürekli abur cuburla, ayaküstü hazır gıdalarla beslenen orta yaşını geçmiş sağlıklı kiloda bir insan da göremezsiniz. Her insanın ideal beden ağırlığı ve kemik yapısı farklıdır; aynı boyda ve yaşta olan iki insanın bile. Her yaştaki bedenin de kendine özgü ideal bir kilosu vardır. Örneğin; 18 yaşında, 1.68 boyunda, 53 kilo olan incecik hoş bir genç kız, 65 yaşında da aynı kilodaysa hoş değil sıska ve sağlıksız görünür. Ama 60 – 64 kiloda ise yaşına uygun hoş ve çekici bir görünüm sergiler. Ayrıca aynı kiloda ve boyda da olsa iki kişiden biri fit, diğerinin bedeninde yağ oranı fazla olduğu için daha kilolu görünümlü olabilir. Siz ideal kilonuzun ne olduğunu biliyor musunuz? Genel istatistikler size özel olan “ideal kilonuzu” bildiğini iddia ediyor ama bu doğru değil. İdeal kilonuzu sadece bedeniniz biliyor. PiKi eğitimlerinde insanların en şaşırdığı şeylerden biri ideal kilo testinde ortaya çıkan rakamın kendileri için sürpriz olması. Zayıf kişiler de kilolu kişiler de kendi bedenleri ile ilgili çıkan ideal kilodan daha az olmaları gerektiğini düşünüyor. İlginç değil mi? İşte medyanın beyin yıkama gücü. Kendi bedenlerinin gerçeklerini yansıtmayan medya pazarlaması bir “ideal kilo” uğruna ne çok kadın kendisini paralıyor, yargılıyor, suçluluk ve öfke duyuyor, özsaygısını aşağı çekiyor. Bedeniniz “kendi” ideal kilonuzdan ne daha zayıf ne daha şişman olmanızı arzu ediyor. Onun doğal programı en sağlıklı olandır. Ama bu programın bozulmaması için de kendi doğamıza uygun bir yaşam sürmemiz gerekiyor.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir