Kaderde bu mevzuda yazmak da varmış. Zira başlığımız: “Nasıl Koca Bulunur?’ filan da olabilir. Ama artık biriktirdiklerimi, siz özellikle -kadın okurlarımdan saklamanın, adaletsizlik filan olacağını düşünme raddelerine dayandım. Aslında tüm bunların nedeni, biraz da Ally Mc Beal. Önüne gelen, pardon önde gelen kadın köşeci, muhtelif televizyon programlarında ‘Ally Mc Beal tartışmaya davet ediliyor’ okuyoruz. Benim şahsen gözümü değdirmişliğim dahi yoktu diziye. Zira ‘Sex and The City’ ekolünden şeyler, hakikaten içimi kapıyor, ruhumu sıkıyor, bir kısım kadın ahalinin durumu bu mudur hakikaten diye üzüyor, aşağılara çekiyor beni – filandır falandır. Ama geçenlerde Ece Temelkuran’ın bir yazısını okudum Ally Mc Beal üstüne. Girin okuyun internetten, şimdi hatırladıklarımdan ne söylesem yazıya haksızlık olacak, şahaneydi. ‘Raşitik bir çocuk’ diyor Mc Beal için. Ve habire düşen, sakar, halüsinasyonlar gören bu aşırı zayıf çocuk kadının hakiki profesyonel hayatlarda nah barındırılacağına işaret edip, dizinin nasıl da erkek penceresinden yapılandırıldığını açık ediyor. (Dayanamadım, söyledim işte yine de.) Dün gece de dayanamadım, son beş dakikasına yetişmişim, baktım diziye. Davayı kazanıyorlar, ama hep erkek avukat konuşarak kazanıyorlar; kadın müvekkil erkeğe aşkını ilan ederken bir köşeye çekilmiş bulunan Mc Beal, acayip sesler (yani bir spastik ya da otistiğin çıkarabileceği sesler) çıkarıyor. Erkek avukat da ‘She is a bit of an odd bal!’ (Tuhaftır yani biraz) tarzı bir açıklamada bulunuyor müvekkiline. Ama Ally Mc Beal habire koca/sevgili arıyormuş, plot bu galiba. Oysa bakın Yeşim Salkım mütemadiyen ‘buluyor’. Kadınlık âleminde böyle bir başarı skalası varsa, Salkım en üstlerde bir yerlerde anlaşılan. Bence tabii ki başarı/maşarı değil becerdikleri. Ama o, böyle kabul ediyor. Hakan Uzan’la evliyken: “Müzik piyasasında kim böyle doğru dürüst (en trilyonerinden kast ediliyor) bir evlilik gerçekleştirebildi ki?” diye gep gep geğirerek verdiği demeçleri hatırlarım. Geçenlerde sosyetik bir doktorla ‘stratejik danışman’ (ne demekse artık) eşinin bol baharatlı boşanma davasında da, doktorun şoförüne çaldırdığı hatıratında, eş hanım ‘Yeşim Salkım gibiyim. Prenses Diana’ya benziyorum’ tarzı laflar yazmış bulunuyordu. Yani tırmanıcı kadınlıklar âleminde, kolektif bilinçaltı ve üstlerin bir parçası, bir kod adı mertebesine kadar yükselmiş bulunuyor Yeşim Salkım. Ben şahsen kendisini büyüleyici buluyorum. Topladım Dağılan Kalbimin Her Köşesini Perihan Mağden ___________________________________ __________________________________ 4 Hakan Uzan’dan boşanmasının akabinde hatırlarsınız, Hangi Kanalı Açsam Karşımda Buruk Acı ekolü olarak, mütemadiyen televizyonlardaydı. Habire anlatıyor, açıklıyor, ağlıyor ve gülüyor; arada şarkı da söylüyordu. Önce mesela bir horoz olarak çöplüğünü özlediğini; sahnelerimiz için yaratıldığından, evliliğini elinin tersiyle ittiğini iddia etti. Sonra, birkaç zaman içinde sahnelen bıraktığını ilan etti bu kez. Ayrıca aldatılmıştı: Suçlu Gülben Ergen’di. Beş kuruş almadan çıktım gittim o evden, dedi. Sonra, trilyonluk mücevher ve mal mülk ‘birikimleri’ gündeme geldi. Bir gece zaplarken, Sibel Turnagöl’e konuk olmuş, yakaladım onu. Gözlerimi ayıramadım ya da dondum kaldım. Başka kanala geçemiyorum da, geçemiyorum. Bir kere hakiki bir kadın sosyopat! Ki kadın sosyopatlar hemcinslerini illet edip erkeklere pek bir meşgul edici/şefkat ve koruma uyandırıcı/aşk yaratıklandırıcı gelirler. Durmadan ağlıyor: ‘Gönül bahçelerimin çiçeklerini ezenler’ tarzı alabildiğine fantastik laflar topaçlıyor habire. “Duygularımı bu dönemde şarkı sözü olarak döktüm” diyerek bir şiirimtırak şeyler okudu ki, ‘döktü ortalığa* hakikaten. Üstünde en pahalısından tasarımlandırıklanma kıyafetler, Yeşim Salkım her şeyden çok, ‘Uzay Yolu’ndan filan Türk Gezegeninden Histrionik, Nevrotik, Sosyopat Kadın Yaratığı’ tiplemesini andırıyordu. Aşkındı, aşkın! Bir lafı kesinlikle ikinci lafını yalanlıyor; fantastik dünyasıyla insanı esir alıyordu. Bu müthiş ‘başarılı’ kadının; evlendiği adamın annesiyle babasını resmen delirterek baş sayfalara tırmanan, son rolüyle ‘Parisli Küçük Hammefendi’nin, roman kahramanı, en azından sabun operası kahramanı olmayı hak eden bir tipleme olduğunu kabul edin, çok rica ederim. Böyle bir kadın tipi var işte. Bunlar erkekleri cezbetmeye daima muvaffak olan kadınlar. Hepsinin de ortak (ve can alıcı) bir özelliği var. Çokçokçokçok zayıflar. (Ki açacağız bu mevzuu.) Sonra Yeşim Salkım’ın diyelim, Akdeniz anemisi tarzı az bulunan bir hastalığı var. Kral ödüllerinin dağıtıldığı gece arabasından inip kapıda düşüp bayılma sahnesini hatırlayın. Ne sahneydi yani! Çok ince, aşırı kırılgan, Tom Wolfe’un tabiriyle ‘X-ray kadınlar.’ Natürel bir diyet halinin yaratıkları. Bunlar başlı başına bir ekol. Bir ‘başarma’ klasiklemesi. Yurt ve dünyadan başka örnekleriyle devam edeceğiz. Siz bu arada ölüm diyetine filan girmeyin, sabredin. Topladım Dağılan Kalbimin Her Köşesini Perihan Mağden ___________________________________ __________________________________ 5 ÇOKÇOKÇOK ZAYIF KADINLARIN BAŞARISI Evet: Neden bazı kadınlar bu Koca Bulma tabir edilen postmodern zamanların en çetrefil ve üstünde durulan cephesinde son derece başarılıdırlar da, bazıları habire başaramamaktadır? Nasıl bir çiçekle yaz olmazsa, bir tek Yeşim Salkım örneğiyle de bir teori yaratıklandırılabilmekte midir? Ben yıllardır BUNU düşünüyorum valla: Aşırı zayıf bir kadın tipinin, erkekler üstündeki müthiş ‘başarısının’ tuhaf sırlı halini yani. Biliyorsunuz Yeşim Salkım’ın evlendiği adamın anne babası, Ulus 29’daki seçkin düğünü dar ettiler bu ince ruhlu, ince bedenli kadına. Baba, oğlunu bir yandan alkışlayarak protesto ederken, diğer yandan: “Aferin oğlum, bunu da yaptın. BU KADINI ailemize de soktun” demekteydi. Annesi ise kırmızı şarap kadehini En Müthiş Evlenmelerin Salkımı’nın üstüne boca etti ki, hakikaten hem eğlenceli, hem de matrak buldum davranışını. Yani damadın annesinin hislerini anlıyorum, bir nevi, iyi mi? Şimdi bir oğlum olsa ve de Yeşil Salkım vari müthiş bir sosyopat tarafından kafalansa, onunla evleniyor (yani aynı eve giriyor) olsa bozulurum. Rezalet! Ama böyle. Böyle olur annelerin olaya yaklaşması yani. Ama işte şimdi size Lady Simpson’ı, yani Kral Edward’ı tahtından eden ‘Amerikalı Dul’u hatırlatmanın TAM sırası. Hatta Türkiye’nin en can alıcı köşecilerinden saygıdeğer: Sevgi’nin Diviti’nde de, bu Lady Simpson meselesi enine boyuna, ilmek ilmek işlenmişti. Evet, neydi Lady Simpson’ın sırrı? Ya Jackie Onassis? Yani Jackie Kennedy; ya onun sırrı neydi? Dünyanın ağzını açık bırakan bu kadınların ortak özelliğine bakalım şimdi. Hatta araya Churchill’in eski gelini Pâmela Harriman’ı da katalım. Evet, erkekleri kendilerine çılgınca bağlayan, onların ağzını açık bırakan tüm bu efsanevi kadınların -çok çok mühim bir özellikleri var. O da: X-RAY KADIN OLMALARI. Yani aşın zayıf, ama aşırı aşırı zayıf olmaları. VE DE: AŞIRI CAN SIKICI OLMALARI. Evet, sizin benim gibi, Allah’ın normal kullarına baygınlık verecek derecede can sıkıcı olmaları. Vıdı vıdı vıdı: Hep o iyi ayarlı, pek inmeyen çıkmayan, burundan gelen sesleriyle, çok çok mühim sorunlardan bahseder gibi; dünyanın en afaki, en zırva ve iç bayan sorunlarından sözümona KENDİ İÇ MESELELERİNDEN (yok aslında meseleleri, hatta içleri yok) bahsetmeleri, bahsetmeleri, bahsetmeleri. İnsanı kendinden geçinceye kadar delen bir RUH MATKAPI gibi aynı. Topladım Dağılan Kalbimin Her Köşesini Perihan Mağden ___________________________________ __________________________________ 6 Ama işte bu sorunlu, bu daima daima vızvızvız boş konulu, sözümona işine ve sorumluluklarına müdrik, pseudo (yalan) şahsiyetli bu kadınlara; bayılır, bayılır, bayılır özellikle kendini bir halt zanneden birtakım erkekler. Yeşim Salkım’ın triltrilyoner Hakan Uzan’la evliliği boyunca oynadığı: müzik şirketi sahibi, daima çalışan, işine âşık kadın rolünü hatırlayın mesela. Hep şirketteydi. Hep çalışıyordu. Adama bir çocuk doğuramıyordu. Doğumdan korkuyordu. Müthiş meşguliyetlerin, inanılmaz bir müzik kariyerinin kadınıydı! Onassis mesela, hakiki arıza bir kadın olan Maria Callas’ı elinin tersiyle itip, gidip o dünyanın en içi boş Jackie’siyle evlenebildi. Kral Edward yine mercimek beyinli Lady Simpson uğruna (aslında sayesinde tabii ki) tahtını, yurdunu filan terk edebildi. Bu kadınlar çok çok mühim olduklarına dair, sıkı bir illüzyon yaratabiliyorlar erkeklerde. Ve tabii ki, o kadar boş da değiller. Bir kere gerçek bir azim/irade/inat kumkuması her biri. Çokçokçok zayıf olmalarının sırrı da burda yatıyor. Çenelerini tutup hemen hiç yemek yemeden yaşayabiliyorlar mesela. BUNU başarabiliyorlar! Düşünün: dünyanın en zevkli şeylerinden birini, yemek yemeyi, sonsuza dek ellerinin tersleriyle hayatlarından atabiliyorlar. Bunu hem inanılmaz azim ve iradeleri sayesinde başarıyorlar, hem de kilitli karakterleriyle. O kadar basit şeylere kilitlenebiliyorlar ki hırs içinde, öylesine basit yükselme/tırmanma planlarına, takıntılı oldukları ‘başarmalara’; aşırı sinir ve konsantrasyondan karınları doğru dürüst acıkmıyor. Biz zayıf iradeli, eksi azimli kadınlar gibi, durmadan ve çılgınca acıkmıyor karınları bir kere. Daima SİNİR içindeler. SİNİR BASMASI halindeler. Zamanın tamamına yayılmış bir sinir krizi hali. Patlayıp öyle kendini rezil etmektense. Acayip sinirler. O sinir halleri ve nedensiz kendini ağır beğenmeleri de, fena halde cezbediyor erkekleri. ‘Ne kadın ama!’ hissini filan yaratıyorlar. ‘Ne şahsiyetli, ne kendi kendine yeterli, ne dolu, ne mühim bir kadın!’ Her biri birer illüzyon ustası esasında. Zira yarattıkları tüm bu duyguların, tam tersinden ibaretler. Mesele vücut ölçülerinde değil yani. Ruh ölçülerinde. Zira onca zayıf Yıldız Tilbe’nin ağır ‘başarısızlıklarına’ bakın. Ruhu var zira. Acıyor, acıtıyor. X-Ray kadınlar gibi mütemadiyen delmiyor, tırmanırken. Onun için de “başaramıyor”, tökezliyor habire. Topladım Dağılan Kalbimin Her Köşesini Perihan Mağden ___________________________________ __________________________________ 7 Yalnız başa dönerek soralım, bu plastika kadınların başardıkları “haltlar” her ne ise -Onlarla, tökezleyenlerin galaksileri uyuşmuyor: Hayattan bekledikleri de.

Perihan Magden – Topladim Dagilan Kalbimin Her Kosesini
PDF Kitap İndir |