Lev Nikolayeviç Tolstoy – İnsan Neyle Yaşar

Vaktiyle karısı ve çocuklarıyla bir mujik kulübesinde yaşayan bir ayakkabıcı vardı. Ne ev kendinindi, ne toprağı vardı; ailesini de sadece ayakkabıcılıkla geçindirirdi. Ekmek pahalı, emek ucuzdu; kazandığını yiyeceğe yatırırdı. Ayakkabıcının karısıyla paylaştığı bir gocuğu vardı ama giye giye üstlerinde paralanmıştı; iki yıldır bir koyun postu alıp yeni bir gocuk dikmek için para biriktiriyordu ayakkabıcı. Sonbahara doğru biriktirdi parayı: Karısının sandığında üç ruble vardı, köydeki mujiklerden de beş ruble yirmi kapik alacağı. Sabah olur olmaz post için köye gitmeye hazırlandı ayakkabıcı. Karısının pamuklu Çin bezinden ceketini geçirdi gömleğinin üzerine, onun üstüne de bir kaftan; üç rubleyi cebine koydu, baston niyetine bir dal kırdı ve kahvaltının ardından çıktı. “Mujiklerden beş rubleyi alır, üç rubleme eklerim; sonra da gider postu alırım,” diyordu kendi kendine. Ayakkabıcı köye indi, mujiklerden birine uğradı ama adam evde yoktu; karısı da gelecek hafta göndereceğini söyleyip para falan vermedi. Sonra bir diğerine uğradı ama adam parası olmadığına yeminler etti ve sadece yirmi kapik verebileceğini söyledi, fakat çizmelerini onarması şartıyla. Ayakkabıcı da postu veresiye alabileceğini düşündü; ancak satıcı buna razı olmadı. — Paran varsa, –dedi,– dilediğini alırsın, veresiye satışı iyi biliriz. Böylece hiçbir işini halledemeyen ayakkabıcının eline sadece yirmi kapik ve bir çift keçe çizme geçmişti. Bu işe canı sıkılan ayakkabıcı yirmi kapiği de votkaya yatırıp, postu alamadan evine yollandı. Sabah soğuktan donuyordu, içtikten sonra gocuğu olmasa da birden ısınmış gibi geldi ona.


Ayakkabıcı değneğiyle donmuş toprağa vurup, diğer elindeki keçe çizmeleri sallayarak yürürken şöyle diyordu kendi kendine: — İşte gocuksuz da ısındım. Bir kadehçik içtim, tüm damarlarım açıldı. Gocuğa gerek yok. Derdi tasayı da unuttum, yoluma gidiyorum. İşte böyle bir adamım ben! Ne diye takayım kafama? Gocuksuz da yaşarım. Hiç lazım değil bana. Yalnız bizim kocakarının canı sıkılacak. Ama ayıp şey doğrusu: Sen çalış dur, elin herifi beş para vermesin. Fakat dur bakalım hele: Parayı bir getirme de gör bakalım nasıl alıyorum paçanı aşağı, yemin ederim alacağım paçasını aşağı! Bu ne böyle yahu? Yirmi kapik veriyor bir de! Ne yapayım ki yirmi kapikle? Bir tek atarsın o kadar. Bir de fakirlik diyor. Sen fakirsin de ben değil miyim? Evin var, sığırın var, her şeyin var, bense nah böyle dımdızlak; sen ekmek yaparsın, ben satın alırım… Haftada üç ruble sadece ekmeğe gider. Şimdi eve döneceğim ekmek yok; yine gidecek bir buçuk ruble. Madem öyle öde borcunu arkadaş. Böyle konuşarak köşedeki küçük kiliseye yaklaşan ayakkabıcı, kilisenin arkasında beyaz bir şey gördü. Hava kararmaya başlamıştı.

Dikkatle baktıysa da ne olduğunu çıkaramadı. “Taş desem, burada öyle bir taş yoktu. Hayvan mı acaba? Yok, hayvana da benzemiyor. Başı insan başına benziyor ama bembeyaz. Hem burada insan ne gezer?” Biraz daha yaklaşınca açıkça gördü beyazlığı. Tuhaf bir şeydi: Ölü mü diri mi belli olmayan, kilisenin duvarına yaslanmış, kıpırdamadan oturan çırılçıplak bir adam vardı karşısında. Korkmuştu ayakkabıcı, “Adamcağızın birini öldürüp soymuşlar, bir de buraya atmışlar,” diye geçirdi içinden, “yanına gitsem iş alırım başıma.” Sonra yürüyüp geçti adamın yanından. Adamı görmezden gelip kiliseden uzaklaşmıştı. Biraz yürüdükten sonra dönüp kiliseye baktı: Adam artık duvara yaslanmıyordu, hatta kımıldanıp ona bakmıştı sanki. Ayakkabıcı iyice korktu ve şöyle düşündü: “Yanına dönsem mi, yoksa çekip gitsem mi? Dönsem daha kötüsü gelmesin başıma? Nasıl biri olduğunu nereden bileyim? Herhâlde hayırlı bir iş için düşmedi buraya. Ya üstüne atlayıp seni boğarsa, kaçacak yer de yok ki. Boğmasa bile başa bela olur. Elin çıplağıyla ne yapacaksın? Üstümdeki son giysiyi de çıkarıp veremem ya! Aman Tanrı esirgesin!” Sonra birden dönüp yoluna devam etti. Kiliseyi iyice geride bırakmak üzereydi ki vicdanı sızladı.

Yolun ortasında duruverdi ayakkabıcı. — Ne yapıyorsun be Semyon? –dedi kendi kendine.– Adam orada yokluktan geberip gidiyor, sense korkup tabanları yağlıyorsun. Çok mu zenginsin de paranı çaldırmaktan korkuyorsun? Yuh sana Semyon, utan! Sonra dönüp adamın yanına gitti Semyon. II Semyon adama yaklaşıp inceledi: Gücü kuvveti yerinde bir delikanlıydı, vücudunda yara izi falan da görünmüyordu, yalnız üşümüş, korkmuş gibiydi; duvara yaslanmış oturuyor, başını kaldıracak hâli kalmamış gibi Semyon’a dönüp bakmıyordu. İyice yaklaştı Semyon, adam birden ayılmış gibi başını kaldırıp ona baktı. Bakışı hoşuna gitmişti Semyon’un. Elindeki çizmeleri yere attı, kuşağını çıkarıp çizmelerin üzerine koydu ve kaftanını çıkardı. — Hiç konuşma! –dedi.– Giy haydi şunu! Haydi giy! Semyon kolundan tutup kaldırmaya çalıştı. Adam ayağa kalktı. Semyon ince yapılı, tertemiz görünen adamın tatlı bir yüzü olduğunu fark etti, eli ayağı da sapasağlamdı. Semyon kaftanını onun omuzlarına attı, beriki bir an kollarını geçiremedi. Semyon adamın ellerini tutup kaftanın kollarına geçirdi, güzelce sarıp önünü kapattı ve kuşağını da beline doladı. Lime lime kasketini de çıkarıp çıplak adamın kafasına geçirmek istediyse de kendi kafası üşüdü, “Benim kafam kel,” diye düşündü, “bununsa kıvır kıvır saçları var.

” Tekrar giydi kasketini. “İyisi mi çizmeleri giydireyim.” Adamı oturtup çizmeleri de giydirdi. Adamı güzelce giydirdikten sonra şöyle dedi ayakkabıcı: — İşte oldu kardeş. Haydi biraz kıpırda da ısın. Geri kalan her şey sonra da hallolur. Yürüyebilecek misin? Adam kalkıp içtenlikle Semyon’a baktı ama bir şey söyleyemedi. — Neden susuyorsun? Burada kışlayacak değiliz ya. Eve gitmeliyiz. Haydi al şu sopamı, hâlin yoksa dayanırsın. Haydi aç pergelleri! Adam yürümeye başladı. Rahat yürüyor, geride kalmıyordu. Yürürlerken konuşmaya başladı Semyon: — Ey, de bakalım nerelisin? — Buralı değilim. — Buralı olsan tanırım zaten. Buraya, kilisenin dibine nasıl düştüğünü soruyorum.

— Söyleyemem. — Herhâlde birileri sana kötülük etti. — Kimse kötülük etmedi. Beni Tanrı cezalandırdı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

Yorum Ekle
  1. Kitabi okumak istiyirum

    1. Kitap’ın tamamını okumak istiyorum.