Narayana – Hitopadeşa

Masal deyince akla ilk gelen ülke Hindistan’dır. Bu büyük coğrafyanın sıcak çöllerinden sık ağaçlı ormanlarına, lotuslu göllerinden karlı dağlarına uzanan hayal ürünü topraklarında, Hintli bilgelerin türlü türlü hayvanlar üzerindeki gözlemleri, “hayvan masalları” dediğimiz türün doğmasına neden olmuştur. Fili eğiten ve onu savaşlarda kullanan bu insanlar, satrancın yapı taşlarından birini daha hazır hale getirmişlerdir. Yeniden doğuşa inanan Hindular, bir sonraki yaşamda hayvan olarak da doğulabileceğini düşündüklerinden olsa gerek, onları konuşturmuş ve insanlara söyletemediklerini onlara söyletip politik kızgınlıkların hedefi olmadan politika yapma ve öğretme yolunu bulmuşlardır. Sıfır ve ondalık sayı sistemini bulmuş olan bu büyük uygarlık, uydurduğu hayvan ve peri masallarını, tıpkı satranç ve sayı sistemi gibi matematiksel bir kurgu içine oturtmayı akıl etmiştir. Bilgisayardaki “pencere” uygulamasına benzer biçimde, içi içe geçirdikleri masal anlatma tekniği ile, az sözle çok olay anlatmayı başarmışlardır. Hayvan masalları serisinin başını Pançatantra çeker. Sanskrit aslı kayıp olan bu eser, çeşitli çeviri nüshalar yoluyla yaşamını sürdürmüştür. Kuzey nüshalarından biri sayılan Hitopadeşa, bu türün en önemli yapıtlarından biridir. Hintliler, Machiavelli’den yüzlece sene önce, vezir Kautilya’nın Arthaşâstra adlı eseri sayesinde (M.Ö.3.yüzyıl), devlet yönetme, politika ve askerlik sanatı üzerine ne kadar bilgili ve deneyimli olduklarını kanıtlamışlardır. Ancak Arthaşâstra çok ciddi ve ağır bir kitaptır. Genç kral adaylarına daha eğlenceli ve pratik bir yöntemle devlet yönetmeyi öğretmek gereksinimi vardı. İşte bu nedenle politika sanatını masalların içinde yoğurup fabl türünü yarattılar ve sonraki yüzyıllar içinde sadece Hindistan’ı değil tüm dünyayı etkilediler. Hitopadeşa bunlardan biridir; bu eser bir tür “yöneticinin el kitabı” dır. İnsanlara eğlenceli yoldan, yaşam sürdürme, ülke yönetme, savaşma, barışma, dost edinme gibi konularda bilgi verir, onları bilinçlendirir. Bu eserin bugün bile işlevi kaybolmuş değildir. Tüm siyasetçilere önerilecek bir kitaptır. Eserin, çevirisini yaptığım ana kitabı, M.R.Kale’nin ilk 1896’da yayınlattığı “Hitopadeşa of Nârâyana” adlı çevirisidir. Bu kitapta eserin hem Sanskrit orijinali hem de İngilizce çevirisi bulunmaktadır. Bu kadarı çeviriye yeterli olduğu halde, bir hataya düşmemek için, kaynakçada belirttiğim Hindi çevirisinden de yararlandım. O nedenle eseri, İngilizce, Sanskrit ve Hindi dillerinin yardımıyla çevirdiğimi belirtmeliyim. Eserde özel isimler yazılırken sadece uzun seslileri belirtmek için uzatma imlerinden yararlandım. Uzun /a/, uzun /i/ gibi sesleri, /â/, /î/ biçiminde yazdım. Bazı sessizlerin altlarına gelen noktaları kullanmadım. Örneğin Karataka adında bulunan /t/ sesinin altında bir nokta bulunması gerekir; fakat ben bunu, genel okuyucuyu göz önüne alarak noktasız yazmayı yeğledim. Daha önce 2000 yılında Vetalapançavimşati’yi (Hortlağın 25 Öyküsü) Türkçe’ye kazandırmıştım. Bu kez de Hitopadeşa’yı (Yararlı Eğitim) dilimize kazandırmış olmaktan mutluluk duymaktayım. Hitopadeşa’yı “Yararlı Eğitim”, “Uygun Öğüt”, “Dostça Tavsiye” gibi çeşitli biçimlerde Türkçe’ye çevirmek olanaklıdır. Sanskrit dilinde “yararlı, uygun, dostça” gibi anlamlara gelen “hita” sözcüğü ile, “eğitim”, “öğretim”, “bilgi”, “öğüt” gibi anlamlara gelen “upadeşa” sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. Çerçeve masallarla birlikte elliye yakın masal, yediyüzden fazla özdeyiş içeren bir eserdir. Amacı, geleceğin krallarına devlet yönetimi bilgisini vermek, onları olası aksaklıklara ve zorluklara karşı hazırlıklı hale getirmektir. Bu siyaset biliminin Hint’teki genel adı “nîti” dir. Hitopadeşa’nın yazarı Nârâyana’dır. Bu ad, tanrı Vishnu’nun adlarından biri olması nedeniyle yazarın Vishnucu bir kimse olduğunu akla getirirse de, eserin tanrı Şiva’ya dua ile başlayıp yine ona duayla bitmesi, onun Şivacı bir yazar olduğunu gösterir. Eserin sonunda adı geçen kral, onu koruyan ve gözeten kişi, yani Dhavalaçandra’dır. Nârâyana, Hitopadeşa’yı 14.yüzyılda yazmıştır. Eserin elyazması nüshalarından birinde 1373 tarihi okunmuştur. [1] Nârâyana bu eseri oluştururken, başta Pançatantra olmak üzere, başka kaynaklardan da yararlanmıştır. Örneğin 3.Bölümün 8.masalı, Vetalapançavimşati (Hortlağın 25 Öyküsü) 4’den alınmıştır. Keith, bir çileci ermişin besleyip büyüttüğü bir fareyi, sırasıyla kediye, köpeğe ve kaplana çevirdiği masalın da Mahâbhârata’dan (XII, 116) alındığını belirtir. [2] Yazarın en önemli kaynaklarından biri de, öğütleri aldığı Kâmandaki’nin Nîtişâstra adlı eseridir. [3] Nârâyana bazen bu özdeyişleri o kadar yoğun vermiştir ki, masal mı özdeyişe oturtulmuş özdeyiş mi masala, belirsiz hale gelmiştir. Fakat bunu ustalıkla yaptığı gözden kaçmamaktadır. Winternitz, 600 vecizeden 273’ünün politik görüş, 222’sinin genel dünya görüşü, 105’inin de ahlaksal ve dinsel konularla ilgili olduğunu belirtmektedir. [4] Nârâyana’nın ana kaynağı olan Pançatantra’da benzer konular beş bölüm halinde işlenmiştir. M.Ö.1.yüzyıl ile M.S.4.yüzyıl arasında derlenip yazıldığı kabul edilen Pançatantra, “Kralla Üç Oğlu” nu anlatan giriş öyküsü ile başlar. Sonraki beş bölüm şöyledir: 1) Mitrabheda (Dostluğun Bozulması), 2) Mitraprâpti (Dost Kazanma), 3) Samdhivigraha (Savaş ve Barış), 4) Labdhanâşa (Kazanılmış Şeylerin Kaybı), 5) Aparikshakaritva (Düşüncesiz Hareketin Sonu). Nârâyana bu bölümlerden son ikisini yok etmiş, üçüncüsünü ikiye ayırarak eserinin son iki bölümü haline getirmiştir. Ayrıca bir ve iki numaralı bölümlerin yerlerini değiştirmiştir. Pançatantra da kendinden önce var olan Arthaşâstra (M.Ö.3.yüzyıl) adlı devlet idaresi kitabından etkilenmiştir. Pançatantra’daki isimler, örneğin iki çakalın adı olan Karataka ve Damanaka (ki eseri Pehlevi dilinden Arapça’ya çeviren Abdullah İbn el Mukaffa bu adlardan dolayı esere “Kelile ve Dimne” adını vermiştir), aynen korunmuştur. Yine aslan Pingalaka ve öküzler Nandaka ve Samcîvaka Hitopadeşa’da da aynı şekilde kullanılmış, isimlerle oynanmamıştır. Öte yandan Pançatantra’da savaşan kuşlar kargalar ve baykuşlar iken, Hitopadeşa’da kuğular, turnalar ve onların düşmanları olan tavuskuşlarıdır. Bunlara papağan, karga, akbaba gibi kuşlar eklenmiştir. Dünyanın birçok diline çevrilmiş olan Pançatantra’nın ünü ve büyüklüğü tartışılmazdır. Ancak Hitopadeşa’yı da onun ünü ve büyüklüğü altında boğmamak gerekir. Bu eser de çok önemli bir “klasik Sanskrit edebiyatı” baş yapıtlarındandır. Hitopadeşa’yı önemli kılan, onun bu kadar küçük hacimle bu kadar çok şey anlatması, kurgulamasındaki pratiklik ve anlatımındaki akıcılıktır. Eser din dışı bir eserdir. Öğretiler büyük çoğunlukla yaşama ilişkin, deneye dayanan, bilimsel temelli öğretilerdir. Örneğin “kimse kimsenin durduk yerde dostu veya düşmanı değildir; dostluğu ve düşmanlığı belirleyen davranıştır” derken veya “işler ters gittiğinde kişi kaderine söver, ancak bunun kendi işlerinden olduğunu bilmemek budalalıktır” derken hep bu somut dünya görüşünü hissederiz. Satrancı bulmuş olan bir toplum için bu elbette çok normaldir. Eserin son bölümünde Buddhist öğretilerinin etkisi olsa gerek. Gerçi 14. yüzyıl Buddhizmin Hindistan’dan tamamen çıkarılmış olduğu bir dönemse de, bu felsefenin etkisi uzun yıllar sürdüğü için, bu kabul edilebilir bir durumdur. Son bölümün özellikle sonlarında yuvalanmış sözlerden birkaç örnek şöyledir; “Bağlılık kaçınılmaz olarak ayrılığa işaret eder, tıpkı doğumun kaçınılmaz olan ölümü işaret etmesi gibi. Sevilen insanlarla kurulan birlikteliklerin sonu çok korkunçtur; sadece başlangıçta güzel olan bu beraberlikler yenilmiş bozuk yiyeceklere benzerler. Bu dünyada gerçekte var olan şey acıdır, mutluluk değildir. Mutluluk sözcüğü ancak kederden kurtulma durumunda kullanılacak bir sözcüktür.” Hitopadeşa Avrupa’da çok eskiden beri bilinmektedir. Winternitz en eski çevirilerinin 1787’de Londra’da ve 1790’da Paris’de yapıldığını söylerken, Max Müller’in Almanca çevirisini 1844’de, I.Schoenberg’in çevirisini 1884’de Viyana’da, L.Fritze’nin çevirisini ise 1888’de Leipzig’de yaptığını belirtir. [5] Eserin modern Hint dilleri olan Bengali, Brac Bhasha, Gucarati, Hindi, Hindustani, Marathi ve Nevari dillerine de çevirileri yapılmıştır. Türkçe’ye ise çeşitli Pançatantra ve Kelile ve Dimne çevirilerinin yapıldığını biliyoruz. Ancak bildiğimiz kadarıyla bir Hitopadeşa çevirisi yapılmamıştı.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir