Tankred Dorst – Dönemeç

Sarp, yarık yarık bir kayanın önünde küçük, kendi halinde, rahat bir kulübe; çiçekler, bir ufak bahçe; belki bir de Bicdcrmeier stili mavi bir cam küre. Kulübenin yakınında alçak, aralıklı bir tahta parmaklık; gerisinde haçlar, mezar tümsekleri. Atelyemsi bir yer. RUDOLF ile ANTON, bir bankın üzerinde oturmaktalar. İkisi de eş giyinmişler: siyah, eskimiş frak ve silindir şapka. RUDOLF. (Bir haç yontmaktadır.) ANTON. (Bir not defterinden yavaş sesle bir şeyler okumakta.) RUDOLF. (İşaret parmağım ağzında ıslatır, hava durumunu anlamak istiyerek kaldırır, havada tutar.) Termik yükseliş. ANTON. (Gözlerini defterden ayırıp bakar.) Ne dedin? RUDOLF.


Termik yükseliş. ANTON. Çok fena. RUDOLF. (Gökyüzünü gözden geçirir.) Bulut yok; pırıl pırıl, duru bir gök. ANTON. (O da göğe bakar.) Ama arkalardan bir fırtına geliyor. RUDOLF. Bir tek bulut. Öğleye doğru sırtta toz olur, gider. ANTON. Öğleye doğru! RUDOLF. Güneş tanı güneyde olunca.

ANTON. Fena. RUDOLF. Yaz gibi yine hep sıcak hava. Plaj havası, tatil havası, gezi havası. ANTON. Fena. Sus, sus! RUDOLF. Her şey yolunda. Tam da spor otomobil havası. ANTON. Ne de katı yüreklisin, şaşıyorum. RUDOLF. Ben mi yaptım bu havayı? Bu güzel havayı? Bu gezi havasını? Bu lodosu? Ben mi? Bulul toz olacaksa, güneş güneye gelecekse suç bende mi? ANTON. Aman, bari güzel deme bu havaya! RUDOLF.

Ben demiyorum, hava raporu diyor. ANTON. Ama sen de düşünmeden tekrarlıyorsun. RUDOLF. Senin gibi günlerce düşünmiye vaktim yok benim. ANTON. (Gücenmiş.) Rica ederim! RUDOLF. Hem benim tahsilim de yok. ANTON. Sana az mı anlatmıya çalıştım, tahsille 6 ilgisi yok bu işin. RUDOLF. Canımın istediğini söylerini ben, anlıyor musun? Hava güzel! Güzel değil mi sanki? Harika, alabildiğine güzel! Sonra ben kendi değerimi de kendim biliyorum, senin söylemene lüzum yok, hanım evlâdı sen de! ANTON. Herkesin işi ayrı. Kim diyebilir ki şu ya da bu iş, daha değerlidir? RUDOLF.

Benim işini doyurur adamını. Sonra aile geçindirir, bir de küçük çocuğu giydirir, kuşatır; daha ne? ANTON. Bir işe yaramadığımı yine başıma mı kakacaksın? RUDOLF. Senin şöyle adamakıllı avuçlarına tükürüp bir işe giriştiğin var mı hiç? ANTON. Sana baktıkça içimden senin gibi tasasız çalışabilmek geçiyor. RUDOLF. Sen yalnız parmaklığın gerisine çiçek dik! ANTON. Bize çiçek de lâzım, biliyorsun pekâlâ. RUDOLF. Sonra da bütün gün çimenlere yan gel! ANTON. Haksızlık ediyorsun, Rudolf. Biliyorsun ki senin gibi ben de çalışıyorum. İşte. görmek istersen eğer… (Not defterini gösterir.) RUDOLF.

Neymiş o? ANTON. Nutuk. RUDOLF. Şu eski nutuk mu? ANTON. (Okur.) «İşte yine o hadise, işte yine karşınızdayız…» RUDOLF. Hep aynı şey. Dinliye dinliye ezberledim âdeta.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir