Ben küçükken vitir namazının ne anlama geldiğini ve niçin kılındığını hep merak ederdim … Cevabı, bir din hocasının basit bir benzetmeyle sunduğu izahta buldum. Hoca kılınan günlük vakit namazlarının, benzetilmesi caizse, bir torba içinde hayır meleklerinin önüne geldiğini, vitir namazının ise bu torbanın ağzını sıkıca kapatan ip görevini yüklendiğini söylüyordu. Ağzı kapanan torba, içindekilerin ebediyete kadar kaybolmadan korunmasını sağlardı. Ama vitir namazı kılınmazsa torbanın ağzı açık kalır, kim bilir içindekilerin başına neler gelirdi.. “Ağzı açık torba” deyimi, çalınan veya kaybolan ulusal değerlerin neden kaybedildiğini en iyi ifade eden deyim olarak, o zamandan beri adeta beynime çakılmıştı. Çok sonralan Kürtler’in maddi ve manevi hayatına ait herşeyin talan edilmekte olduğunu gördükçe bu ulusun, deyim yerindeyse, vitir namazını kılmayı unuttuğunu düşünmeye başladım. Torbanın ağzı açık kalmış; atalardan kalma; kültürü namına, manevi hayat nan1ına ve maddi hayat namına üretilen herşey kapanın elinde �almıştı. Evet, Kürtler; maddi ve manevi bütün değerlerine, dillerine, kültürlerine ve ulusal kimliklerinin ifadesi olan herşeye sahip çıkarak bu · vitir namazı benzetmesinde olduğu gibi “torba”lannın içindeki şeyleri koruyabilir veya çalınanı geri alma şanslarını elde edebilirlerdi. 7 Konu ile ilgili olarak sözel Kürt folklorunu yazılı hale getirmek için çalışmalar yapılmıyor değil. Bu arada tarihin karanlıkJanna gömülmeye yüz tutmuş yazılı Kürt eserlerinin kurtarılması yolunda da önemli mesafe alınmış bulunuyor. Hem de ne şartlarda.. Ama çok daha büyük vurgunlar yaparak Kürtler’in örf ve adetlerini çalan, onların manevi dünyaları ile ilgili ne varsa silip süpünnek suretiyle bir ulusu ulus yapan en önemli unsuru; yani “kimliklerini” yok sayan ırkçı devlet makinalarına karşı daha aktif mücadele etmenin bir yolunu bulmalarının gereği de ortada .İşte bu düşüncelerin ışığında, Kürdistan’lı olduğu bilinen ilk büyük insan olan Zarathustra’yı araştırma konusu yapmaya karar verdim. Tarihin karanlık sayılan dönemlerinden itibaren meseleyi alıp getirmeye çalışacak, bu büyük peygamber’in Kürdistan’lı kimliğini ortaya koymaya çalışacaktım. İşe başlarken kafamda kof bir Zarathustra fotografı vardı ve doğrusu bu entellektüel gevezenlik için bile yeterli değildi.. Sadece; “karanlıkla aydınlığın savaşı” olarak formüle ediyordum bu büyük Aryan kökenli peygamberin ideolojisini.. Basit ve soyut bir fotograftı bu. Oysa incelemelerimi sürdürdüğüm üç yıl boyunca belgeler elime ulaştıkça ve bilgi dağarcığım doldukça olayın öylesine yüzeyel geçiştirilecek cinsten olmadığını anladım. Zarathustra; öğretisiyle, etik değerleriyle, eskatolojisi ile ve sosyal öngörüleriyle akıl almaz büyüklükte bir dehaydi .. Haksızlığa uğramış bir deha .. Elinizdeki eseri dikkatle okumaya başladığınızda; bazan Kürdistan’daki kapalı aşiretlerin gelenek ve göreneklerini yaşayacak, bazan kendinizi Mevlevi deıvişlerin ulvi danslarındaki huşu dolu dini musikiyi dinliyormuş gibi hisedeceksiniz .. Bir an Kuran-ı Kerim’in ayetleri arasında dolaşıyonnuş hissine kapılırken, birdenbire Tevrat’ın, İncil’in, Hazreti Eyub’un kitabının 8 veya Zebur’un gizemli dünyasında bulacaksınız kendinizi.. Ahlaksızlıklarla, aşağılık toplumsal asalaklarla, “şeytani güçler”le ve haksızlıklarla savaşında Kürdistan’lı Zarathustra’nın mücadelesinin anlamını kavrayacaksınız. Zarathustra’yı başta tek kitapta takdim etmeyi düşünüyordum. Çalışmanın olgunlaştığı bu günlerde “tek kitapta Zarathustra” gibi bir planın pek cılız kalacağını anladım. Bunun için en aşağısından iki ciltlik bir eser kaleme almak gerekiyor. Birinci ciltte Zarathustra’nın hayatı ve öğretisi yer alırken, ikinci cilt bu büyük Kürdistanlı peygamberin kutsal kitabından arta kalan bölümlerle bu bölümlerin açıklanmasına ayrılacaktır. Eğer okuyuculardan talep gelirse kaleme alınacak bir üçüncü ciltte Zarathustra konusundaki akademik polemikler verilebilecektir. Faydalı olacağı umuduyla .. M.Sıraç Bilgin 9 / .ıı ……. ı ,�’il r ,,, ‘ vi Zarathustra’nın Yaşadığı dönemde Mada ve Parsa ile diğer ülkeler. ‘I !.BÖLÜM İRAN ARYANLARI İnsanlık Tunç devrinin eşiğindeyken, şimdiki Hint ve İran halklarının atalan hala ortak bir hayat sürdürüyorlardı. Kendilerine proto Hint-İran topluluğu diyebileceğimiz bu insanlar, Volga Nehri’nin cıvarlan da dahil olmak üzere, genellikle bu nehrin batısındaki engin Rusya steplerinde ilkel bir hayat sürdürüyorlardı. Hazar Denizi’nin hemen kuzeyi ile Rus steplerinin güneyini yurt edinen bu insanları; biricik geçim kaynakları olan sığır, koyun ve keçileri mutlu etmeye yetiyordu. Daha henüz atlan bile ehlileştiremedikleri tarihin o karanlık çağlarında en büyük yardımcıları ve hatta koruyucuları, dondurucu kuzey kışlarında kızağa da koştukları köpekleri idi. Çok yavaş bir sosyal gelişme sürecine müsaade eden ·step hayatı, binyıllar boyu böyle sürüp gitmişti. Ama yine de bu insanların o şartlarda yarattık.lan kültürel değerler ve mitolojileri, başta Hindistan’ın ve İran’ın yerli halk.lan olmak üzere dünyanın diğer bazı köşelerinde hala insanların mutluluklarını etkiliyor ve manevi hazlarını tatmin etmeye devam ediyor gibidir. Güneş üstiİne, ay üstüne veya gökyüzü üstüne yeminler sıralayan ellili yılların Kürtleri’ni, bu tanımlamanın dışında tutmak mümkün “?” mu. 11 Kuvvetli bir kastlaşma eğilimi taşıyan proto-Aryanlar; rahipler, avcı veya savaşçılar ve· çobanlardan oluşan basit bir sosyal sistem geliştirmişlerdi. Boğazköy yazıtlarını inceleyen Winckler’in bildirdiğine göre M.Ö. 2000’li yıllarda bu insanlar daha henüz sağlam bir birlik arzediyorlardı. Aşağı yukarı milada 2000 yıl kala bu insanlar ilk büyük ayrışmayı Hint ve İran gruplarının ayrı yollan tutturması ile yaşadılar.Hint gurubu Hayber geçidini aşarak şimdiki yurtlarına doğru yol alırken, bugünkü İrani kavimlerin atalan olan ikinci grup bir süre daha Ortaasya’da kalacaktı.Bu insanlar, uygarlıkta ileri bir düzey tutturan güneylerindeki Mezopotamyalı ırkdaşlan ile giriştikleri ticari ve kültürel ilişkiler sayesinde, öküzle çekilen kağnı arabasını yapmayı öğrendiklerinde bu, ekonomik hayatlarında büyük bir devrim anlamına gelecekti. Bu arabaları geliştirerek savaş arabalarını elde etmeleri, savaşçı sınıfın daha da güçlenmesine yol açacaktı. Atların ehlileştirilmesi ile başlayan savaş arabalar “çağı”, toplumda savaşçılar sınıfının rahiplerin önüne geçmesine, onların hakim sınıf haline gelmesine yolaçtı. Savaşçıların artık yeni bir adlan da vardı;” ratha eştar”. Eştar veya eshtar, bugünkü Kürtçe’nin Zazaki lehçesinde “Astwar” veya “Astor” olarak hala “at”a verilen addır. Ratha ise yine Kürtçe’de “romıtwex” olarak değişsede “sürücü” olarak çevrilebilir. Savaş arabalarının kullanıma girnıesi ile eski yeknesak hayat renklenmiş, tehlike ve heyecan dolu bir hale gelmişti. Çağ, artık destansı kahramanlar çağı idi. Bu kahramanların takipçileri elde edilen ganimetlerle zenginleşiyor, “parlak” bir hayat yaşıyorlardı. İkibinli yılların bir yerinde veya M.Ö.’nün 1000 ve 2000 yıllan arasında Ortaasya Aryanları bronz çağına geçtiler. İnsanların bu alaşımın oluşturulması için bakır ve kalaya olan ilgileri müthiş bir şekilde artmış olmalıydı. Yeni ve kudretli savaşçılarının önderliğinde yürüyüşe geçen proto-İran aşiretler Urallar’ı 12 aşmış, engin Orta Asya topraklarını kat ederek Altay’lardaki bu maden kaynaklarına ulaşmışlardı. Proto-İrani kabilelerin Orta Asya’daki hayatı ile ilgili pekçok kalıntı, Sovyet araştırmacılarının en önemli bulguları olarak bu göç yollan hakkında bize önemli bilgiler verir durumdadır. *** Tarihi “Aryan” kelimesi, büyük bir ihtimalle, ilk büyük bölünmeden önce Keltçe’de bu kavimleri adlandırmak için kullanılmıştı. Keltler bu insanlara “Ariovistus” diyorlardı. Bu isim, kendileri de Aryanlar’ın bir kolu olan Grek diline “arithtos” olarak geçmişti. Şöyle veya böyle, bilim adamlarının arasındaki konsensusu nazarı itibare alırsak, Hint-Avrupa kavimlerinin Orta ve Kuzey Avrupa kesimi ile bunların Asya’ya göç eden Hint-İran kollarının tümene birden yazılı tarihin şafağında Aryan müşterek ismi verilmişti. Bu halkı teşkil eden kabilelerin konuştukları lehçelerdeki farklılığa rağmen, kaynak aynı German aşiretinin diliydi. Bu dil daha sonra esaslı değişiklikler geçirerek, bugünkü Hint-Avrupa diller ailesini oluşturacaktı.

M. Sıraç Bilgin – Zarathustra (Zerdüşt) Hayatı Ve Mazdaizm
PDF Kitap İndir |