Richard Sale – Bir Olu Katilini Ariyor

KERRY GARTH uyuyordu Tanınmış sinema yıldızı Kerry Garth uyuyordu. Uyumak onun için öyle önemsiz bir iş değildi. Vaktiyle uykuyu can sıkıcı bir zorunluk saydığı halde şimdi uykuda anlatılması imkânsız bir zevk buluyordu. Otuzunu yıllar önce geçmişti- Epey zamandan beri beyaz perdenin ünlü yıldızlarındandı. Jönprömiye rolleri oynamak için kendini epey zora sokması gerekiyordu artık. Sarı saçları epey kırlaşmıştı. Hayatın bazı ufak tefek işleri, örneğin uyku; içkiden, kadından ve eğlenceden hatta paradan bile önemli olmaya başlıyordu. Şimdi takma saç takıyordu, ama yalnız kamera önünde. Çünkü saçları epey gür ise de şakakları iyiden iyiye beyazlaşmıştı. Arrowhead gölü kıyılarındaki bu terkedilmiş küçük villânın zevkle döşenmiş küçük odasındaki geniş bir yatakta dinleniyordu. Beyaz perdede göre göre herkesin o kadar iyi tanıdığı yüzü yastığının içine gömülmüştü. Burnu biçimsiz bir hal almıştı, ağzı yan aralıktı* Saçları karmakarışıktı. Belirli aralıklarla yükselen horultusunda bile bir kibarlık vardı; hiç de gülünç kaçmıyordu. Öylesine derin bir uykuya dalmıştı ki, çevresinde dört dönüp onu uyandırmak için ne yapacağını bilemeyen ufak tefek sinirli adam sonunda sinirlendi. Seslenişi, çağırışı hiç bir sonuç vermiyordu! Santa Anita’ya gidip gelenler bu adamı hiç de yabancı bulmayacaklardı. Çünkü oraya sık sık giderdi. Nihayet bardağa soğuk su doldurdu, tara bir ciddilikle Garth’ın yüzüne ve başına döktü. Kerry soğuk suyun temasıyla yüzünü buruşturdu. «Hayır… Hayır» diye inledi, yatağında doğruldu, yüzündeki suyu eliyle sildi, gözlerini şaşkın şaşkın açtı. «Kütük gibi uyuyordun be» dedi yabancı adara. Kerry, sol kaşını Barrymore’vari çatarak karşısındakine baktı. «Ne, sen misin? diye bağırdı. Çok yorgun görünen adam, bir sandalyeye oturdu, yüzündeki teri mendiliyle sildi, çünkü damlalar durmaksızın alnında birikiyordu. Kerry: «Senden nefret ediyorum» dedi. Ufak tefek adam, Casey Jones’du. Eski gazeteci, birçok işe yaramaz makalenin yazarı, Casey Jones. Gazeteciliğin her alanında, spor sayfasından maliye sütununa kadar her alanında dirsek çürüttükten sonra artistlerin propaganda şefliği gibi işlerde çalışmaya başlamıştı. Kerry bir poker partisi sonunda onu Bop Hope’dan kazanıncaya kadar adı sanı bilinmezin biriydi. Şimdi ise tersine tanınmış bir kişiydi: Yıldızın basınla ilgili işlerini yönetiyor, fazla can sıkan kimseleri basından savıyordu. Garth’ııı bir numaralı adamı, evinin kâhyasıydı. Haftada yüz dolar ücret karşılığında Kerry’nin bütün işlerine koşan candan bir dostuydu. Uyku sersemliği geçtikten sonra Kerry arkadaşını üç gün önceki kıyafetiyle karşısında duruyor buldu. Tertemiz kurşuni fötr şapkası sol kulağına doğru eğikti, çizgili gömleği zarifti, kravatının düğümü genişti, kül rengi bıyıkları üst dudağında titriyordu. Keny gözlerinde soğuk bir ifade ile: «Sana, hiç değilse iki hafta boyunca pis suratını görmek amirane laflarını dinlemek istemiyorum dememiş mıydim’TTîe zaman ölüm haline girdiğimi dinarsan ancak o zaman beni rahatsız edebilirdin…» dedi. Casey: «Sen zaten ölüm halindesin» dedi. «Uç gün geçtiğini hiç sanmıyorum.» «Kalksan daha iyi olur.» «Sen defolup gitsen çok daha iyi edeceksin» Casey tatlılıkla: «Sus canım dedi. Bir duş hazırlıyayım ve elbiselerini toplıyayım.» «Defol, seni trlandaîı seni! Yoksa cinler tepeme çıkacak.» «Hemen burdan ayrılman gerek. îşin içinden nasıl çıkılacağını düşünmekten kafam patladı a-ma bir çare buldum sonunda… Tekrar yatma Kcrr…» Kerry içini çekti, sonra bağırdı: «Eğer merhametli bir insan olmasam seni a-yağımın altına alıp böcek gibi ezerdim. Suratıma su dökmek ha!.» «özür dilerim yavrum» dedi Casey. Sen herkesin gözünde ölmüştün, fazla vakit kaybedemez-dim… Biı aktörün bu kadar derin bir uykuya dalabileceğim düşünemezdim, uykusunu kaçıracak bir huzursuzluğu vardır sanırdım.. Lütfen Kerry, yatma artık gözlerini ac buradan hemen ayrılmamız gerek diyorum sana.» Ama Kerry yatağa tekrar uzanmış, gözlerini kapamıştı, bir düşteymiş gibi konuşuyordu: «Seni bağışlıyorum îrlandalı, ama ufak tefek şeyler için tâ buralara kadar gelip canınu sıkmamalıydın. Gene ne var? Meteliksiz misin? Ka-tîa Henshaw sana avans verir, bilirsin asıl patron o. Git onu bul, istediğin parayı al, sonra git Santa Anita’da son meteliğine kadar kaybet, ama beni rahat bırak.» Casey içini çekti: «Eğer bugün kalkmazsan yarınki cenaze törenine yetişemezsin.» Yüzünde durgun ve budalaca bir ifadeyle uyumaya hazırlanan Kerry birden gözlerini açtı* «Cenaze töreni mi dedin?» «Hı, hı» dedi Casey. «Bildiğimiz biri mi ölen?» «Hı hı» «Kim» «Sen» Öbürü doğruldu, ayaklarını dışarı sarkıttı. «Ben mi» dedi? «Hı, hı» Kerry iyice sinirlenmişti. ♦ Bugün konuşacak söz bulamıyorsun, her zamankinden de beter Hı, hı, hı, hı… Kafa yerine kullandığın bu kilise çanının içinden neler geçiyor? Kim gönderdi seni buraya? Ben on beş gün izin aldım, buraya geldim, hiç bir kuvvet beni Ho-livut’a döndüremez. Son ödevini yapmış bir adamım, yeni bir film tamamladım. Yok, Sam Sal-toııstall, Ed Haley’in çevirmeği unuttuğu bir sah-:e için beni bu dünya cennetinden ayıracağını sanıyorsa aldanıyor. İkisi de kupaj atölyesinde beni istedikleri kadar bekleye dursunlar, boşuna… Şimdi çek arabanı artık.» Casey Jones yerinden kıpırdamadı, eşyaları sakin sakin toplamaya başladı. Kerry’nin öteye beriye attığı elbiseleri değil, valizlerin içindek’ temiz eşyaları topluyordu. Kerry yalvardı: «Yalvarırım İrlandalI, bu oyunu bırak git başkasının başım ağrıt biraz olmaz mı?» Casey başını salladı ve dişleri arasından homurdandı «Onlara dersin ki, Kerry’yi bulamadım, böy-lece beni aramaktan vazgeçerler çaresiz.» «Canım kimsenin seni aradığı yok» dedi Cascy. Artık diyeceğini demişti. Kerry dostunun yüzündeki değişik ifadeyi beğenmedi. Casey’in yüz hatlarında alışılmadık bir ciddilik vardı. «Artık kimse seni aramıyor» dedi Casey sükûn tle. Şu anda sen nerdenin biliyor musun? «Dert içinde! dedi, lîüniin bu saatinde tara da bilmece satacak vakti buldun.» Casey: «Sen şimdi soğuk bir mermer masanın üzerindesin. Morg’da sırt üstü uzanmış yatıyorsun. Los Angeles’teki adlî tabip vücudunun en gizli yerlerini didik didik ediyor. Şu anda yerini bir krallıkla bile değişmez. Sen sessiz sinema gibi öldün artık Kerry, seni perşembe günü Forest Lawn mezarlığına gömecekler.» Kerry bu defa ayağa kalktı, bîr metre seksen yedi santimlik boyuyla ufak tefek adamı tepeden seyre başladı. Gözleri bir burgu gibiydi. Hemen Casey’in nefesini kokladı, ama viski kokusu yoktu. Casey ayıktı adamakıllı… Nazikçesine: «Belki de kendini iyi hissetmiyorsun!» dedi. Casey: «Hayır, hissetmiyorum» dedi. Sen de birazdan iyi hissetmiyeceksin kendini. Daha birşey anlamadın, hiç birşey anlamadın, söylediklerim şaka falan değil. Hayat artık sana veda etti. Neptün stüdyosunun kapılarına siyah matem işareti taktılar. Sam Saltonstall sinirinden bitik halde, Ccleste Haverford evin içinde bir çılgın gibi Ka-mclyalı kadın rolünü oynuyor ve biHiin millet senin İçin matem tutuyor.» KerryVın çenesi sertleşti ve tehdit edici bir hal aldı. «AUahaşkına İrlandalI bu sözler ne anlama geliyor? Reklâm dalgası mı? Eğer öyle bir şeyse kendini kovulmuş bil. Seni çok severim, ama bu çeşit bir dalavereye beni sürükleyemezsin. Sam Saltonstall’e benim öldüğüm haberini yutturmakla onu işletmişsen şimdi telefonu açar durumu düzeltirim. İkimizden biri deli, ama ben hiç de deli bulmuyorum kendimi.» «Bu ıssız memlekette telefon falan yok. Unutma ki kuş uçmaz kervan geçmez bu yerdeki bu evi kimse seni rahatsız ettirmesin diye yaptırmıştın. Kısacası Şam’a telefon etmene imkân yok.. Sana söylediklerim şaka maka değil Kerry.» Kerry şaşkına dönmüştü, Casey ölçülü bir tonla: «Kerry sen dün gece öldürüldün. Ve sana «sen» derken seni kastettiğimi bil.» Kerry kolunu Casey’in boynuna dostça geçirdi. «Anlıyorum» dedi. Çok çalıştın, yoruldun, doğru değildi bu derece yorulmak. Senin de benim kadar dinlenmeye ihtiyacın var. Belki daha da 1azla. Burada benimle kalsan ha, ne dersin?… Birlikte balığa çıkardık.» Casey melekçe bir sabır göstererek sordu: «Civarda bir ruh doktorunun bulunup bulunmadığını da düşünüyorsun belki.» «Evet, hem de en iyisinden bir doktor var. (Göreceksin seni kısa zamanda eski haline çevirecek. Hemen gidip onu bulacağız* Sen masrafı hiç düşünme.» Casey: «Benim geçirdiğim sarsıntı biraz sonra senin geçireceğin şok karşısında hiç kalır» dedi. Gazeteci kalktı, masanın üzerinde duran el çantasını aldı, kapağını açtı, içinden bir sabah gazetesi çıkardı. Bu Los Angeles’de çıkan «Exa-miner»’in bir sayısı idi. Birinci sayfa kırmızılı siyahlı harflerle o kadar kaplıydı ki uzaktan bir ilân tabelâsını andırıyordu. Casey gazeteyi arkadaşının bacakları üstünden yatağa boylu boyunca yaydı. Sayfayı kara bir çizgi çevreliyordu. Tepedeki harfler Almanya’nın teslimini bildiren manşetteki harflerden iki kat büyüktü: tKerry Gartlı tabanca ile öldürüldü! Tanınmış yıldız Çin Tiyatrosundaki gala gecesinden dönerken tecavüze uğradı. Katil lcaçfı. Polis Müdürü diyor ki: Araştırmalara ara verilmeden devam olunacaktır, Katil er geç yakalanacaktır.% Casey gazeteyi topladı. «Bu kadarı yeter dedi, bana biraz rahatsız gibi görünüyorsun! Biraz bilgi vereyim. Sözlerim bu gazetenin manşeti kadar sert olmayacak. Biraz kendine gelince «sen» sanılarak öldürülen a-damın başına gelenleri rahatça okursun.» Ve gazeteyi hemen çantasına tıktı. Kerrys «Casey diye kekeledi. Bu korkunç bir şey» «öyle.» «Kendimi iyi hissetmiyorum.» «Şaşılacak bir şey değil.» «Ama buna imkân yok.» «îmkân yok, ama doğru.» «Nasıl oldu bu iş?» «Şimdi bir kahve pişireyim, sen de kalk ve giyin. Hemen buradan ayrılmalıyız. Düşünmeye başla, iyice kafam yor ki bir çare bulalım. Zaman kaybetmiyelim, Kerry. Düşünürsen o «sen» in sen olmadığını anlarsın. Hatırla üç gün öncesini, şimşek hızıyla bazı şeyler aklına gelecek.» Kerry yataktan çıktı, kafası kaynıyor, kalbi heyecanla çarpıyordu, kendini birdenbire boşalmış hissediyordu, bacakları pamuktanmış gibi ayakta güç tutuyordu kendini. Kurşun gibi uykusu tamamen dağılmıştı, şimdi kendini uyku öncesinden daha da yorgun buluyordu. Pijamasını sırtından atarken. «Peki diye düşündü, ha-tırlıyalım bakalım. Ed Halley ‘tamam, film sona erdi artık’ diye bağırdığı an yeniden hürriyetime kavuşmuştum. Sonra…» İKİNCİ BÖLÜM TAMAM DİYE BAĞIRDI ED HALLEY. TAMAM HER ŞEYİ TOPLAYIN FİNİTA LA COMMEDİA. OYUN SONA ERDİ.» Kamera operatörleri emrini yerine getirdiler, ses mühendisi makinesini durdurdu. Güçlerinin sonuna gelmiş, makinistler çekilip gittiler. Elektrikçiler büyüklü küçüklü bütün projektörleri söndürdüler, sahne karardı. Az zaman sonra bir karışıklık başladı. Her yandan insanlar çıkıyordu, makyajcı kızlar aktrisler, müdür yardımcıları, senaryo yazarları, aktörler, işçiler, yani son sahnenin çekimi sırasında dekor dışında duran herkes bir anda platoya çıkmıştı. Herkes birbirini tebrik ediyordu. Uzun zamandır tutulan heyecan başıboş bırakılıyordu. Film bitmişti, uzun süren bir çalışma sona ermişti. Ed Halley, en iyi ücret alan, üstelik de en iyi direktörlerden biri olarak tanınan Ed, koltuğuna gömülmüştü, kemikli elini külrengi saçlarında gezdirdi. Bakımlı saçları sürekli olarak bir berberin itinasını taşırdı. Gururlu hali bazı kimseleri kızdırırdı, ama değeri olan bir insandı. İnsanın da değeri oldu mu, ister istemez biraz mağrur olur! «Kerry! Kerry!» diye seslendi. «Evet, Ed» «Kerry, benimle konuşmadan sakın gitme.» «O. K. geliyorum.» Kerry, Ed Halley’den pek o kadar hoşlan-mazdı. Şimdi az önce son sahneyi filmin öteki yıldızı Mille Nancy Ann Blake’le birlikte oynadıkları muhteşem yatağın j’anında idiler. Nancy henüz 8 yaşındaydı. Siyah saçları, gülüşündeki harikulade tazelikle dikkati çeken bu kızın inanılmaz derecede kuvvetli bir belleği vardı, rolünü saf bir incelikle tam bir başarı ile oynardı. Kerry yatağa oturdu, küçük kızı kollarına aldı, çocuk elinde kendisine son iş günü dulayı-sıyle armağan edilen Disney’in bir Mickey Mouse bebeğini tutuyordu. «Oh Kerry» dedi. «Nc kadar hoş değil mi. Hiç bunun gibi fareye sahip olmamıştım. Kerry sana hayranım.» «Peki» dedi Kerry. «Artık beni asla unutmazsın, ihtiyarlayıp da kamburumu çıkararak rol dağıtan memura telefon edip ikinci derecede bir rol ya da bir figüranlık istediğim zaman, sen o günlerin kraliçesi, bu şehrin kraliçesi olacaksın. O zaman ben küçücük bir kızken Kerry Garth’ı tanımıştım, onunla birlikte Ateşli Fare filmini çevirmiştik diyeceksin» Nancy inanarak: «Kerry sen ihtiyarlamayacaksın ki» dedi. «Sen müthiş bir insansın Kerry, ben de seninle evleneceğim.»

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir