Arif K. – Felsefe Dersleri

Problemler… Malum Grek felsefesi. Anaksimandros ne demiş? “Karşıtlık kötü” demiş, boğuşturmuş onları. Aperion’dan {1} çıkmış, diyor ki “her oluşa gelen, oluşa gelişinin bedelini öder ve geri döner”. Bu bir bakış. Diyor ki, boğuşma. Sadece boğuşmadan söz etmiyor, boğuşmanın kötü olduğunu da söylüyor. Greklerde töz yoktur, özellik vardır. Yani Grekler tözü bilmezler. Nereye kadar, Aristotales’e kadar. O bildi mi? O da geçmişten gelen yarım bilmenin, bir sürü eksikliklerini yaşadı ve iyi bir töz tanımı yapamadı. Yani bizim bugün kolayca basite alabileceğimiz bir töz çözümlemesi sunabildi. Ama sonuçta az-çok bir töz fikrini de geliştirdi. Şimdi ondan önce herhangi bir özellik, mesela sertlik bir tözdü; mesela kuru olmak bir tözdü, yaş olmak bir tözdü. Ateş, mesela bir tözdür ama özellik olarak tözdür, herhangi bir olgu olarak değil. Yani Grekler bizim bildiğimiz özelliklere töz diyorlar.


Kendi başına var oluşu olmayan bir kokuya töz diyebiliyorlardı, bir renge töz diyebiliyorlardı. Ve onların sağlaşımından bir yaşam, bir süreç üretiyorlardı. Anaksimandros da dedi ki; var oluşa geldin, bir karşıt olarak, bir karşıtın çıktı senin önüne, o seni savaşta yendi, seni asli, temel yuvana gönderdi, o yaşamaya başladı. Ama onun da başına gelecek olan, yenip gönderdiğinin başına gelenle birdir. O da cezasını çekecek. Şimdi geliyorsun Heraklitos’a, yani problemden söz ediyoruz ya, diyor ki; yok, çatışkı iyidir, savaş tanrıdır. Çatışkı olmasa bu olmazdı, diyor. O gün az-çok ufak bir dokunduk, Hegel pek kavramamıştır, Aristo kavramamıştır Heraklitos’u. Bunu hep söylüyoruz. Hegel diyor ki, tez-antitezsentez oluşur, bir durak, bir düzenleme. Heraklitos asla onu demiyor. Yani bir barış bir savaş demiyor, hayır. Heraklitos diyor ki; hem savaş hem barış. Yani diyor, bu Müjdat denen töz, yani olan, sürekli içinde savaş olan, çatışkı olan bir süreçtir. Bir barış bir savaş demiyor, hem savaş hem barış.

Bunun içinde, ikisi de yan yana, boğuşuyorlar diyor. Zaten bu da o diyor, bu boğuşma. Aristo diyor ki, çelişme ilkemizin canına okudu. Aristo’nun dediği; bir nesne çelişik ya da karşıt ögeler, yüklemler alamaz. Bir nesne hem siyah, hem beyaz olamaz, bir nesne hem kuru hem yaş olamaz. Bunun canına okudu diyor Heraklitos için. Okumadı, çelişkiye kesin aykırı bir şey yok. Onun dediği, sizin A dediğiniz şey, bir karşıtlar savaşının süreç halindeki karşınızdaki duruşudur. Durum bu olunca da siz ona A diyemezsiniz, ona ad vermeyin, diyor. Yani şimdi bir beyaz oldu, bir siyah oldu da değil. Heraklitos’u iyi kavramak lazım. Heraklitos diyor ki; nesneler, savaş halindeki karşıtlıkların karşımızda süreç olarak bir geçişidir. Duruşudur demiyor. Olay bu ve diyor, karşıtlık çok iyi, savaş çok iyi. Şimdi Heraklitos’umuzu çok seviyoruz.

Heraklitos’u gerçekten anlamamışlar. Anlayan var mı diyeceksin, ben pek sanmıyorum. Platon adına da söylüyorum, Aristo hiç anlamamış. Platon epeyi saygı gösteriyor ama Platon, Heraklitos ontolojisinin yanından bile geçmemiş. Varsa yoksa Pisagor. Üç kere güney İtalya gezisi var Platon’un. Üçünde de temel amacı Pisagorculuğu kavramak. Yani o Sicilya’daki krala akıl vermeye gitti derler ama asli amacı, temel amacı Pisagorculuğu kavramak. Şimdi Grek felsefesinin anakara Atina felsefesine dönüşmeden önceki iki ayağı var. Birisi İyonya, birisi güney İtalya. İyonya’da ne var, Milet ve Efes var, tarihsel sıraya göre. Bergama var. Niye Bergama var? Bergama’dan Galenos yetişti, büyük hekim.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir