Francis Bacon – Yeni Atlantis (MEB)

Cumhuriyet’le başlayan Türk Aydınlanma Devrimi’nde, dünya klasiklerinin Hasan Âli Yücel öncülüğünde dilimize çevrilmesinin, kuşkusuz önemli payı vardır. Cumhuriyet gazetesi olarak, Cumhuriyetimizin 75. yılında, bu etkinliği yineleyerek, Türk okuruna bir “Aydınlanma Kitaplığı” kazandırmak istedik. Bu çerçevede, 1940’lı yıllardan başlayarak Milli Eğitim Bakanlığı’nca yayınlanan dünya klasiklerini okurlarımıza sunmaya başladık. Büyük ilgi gören bu etkinliği Milli Eğitim Bakanlığı’nca yayınlanmamış -ancak Aydınlanma Devrimi yarıda kalmasaydı yayınlanacağına kesinlikle inandığımız-dünya klasiklerini de katarak sürdürüyoruz. Bütün yanlışlarına karşın Bacon, yeni bir dönemi müjdeliyordu. Başkaları geçmişe özlemle bakıp batan bilgi güneşinin son ışıklarında ısınmaya çalışırken, o yeni ve daha da parlak bir çağın yaklaşmakta olduğunu sezmişti. Ona göre insanlığın özlediği cenneti, geçmişte değil, gelecekte aramalıydı. Platon’un ünlü benzetmesinde olduğu gibi karanlık bir mağarada arkalarını ışığa çevirmiş oturan ve önlerinde yalnızca gerçeğin gölgelerini izleyenlerin gözlerini ışığa çevirdi. Eleştirileriyle geçmişin kurduğu dizgeleri yıktı, insan aklında doğmaya başlayan yeni düşünceleri dile getirerek bilgide yeni hareketin başarılı olmasını sağladı. Fakat Bacon, büyük ve tam bir felsefi dizge kurmuş bir kişi değildir, daha çok kendisinden sonra geleceklere felsefe ve bilim yolunu göstermiştir. Kendi döneminde bilimin bazı dallarındaki gelişmeleri bile iyice izleyememişti. “Dünyayı harekete getiren zihinleri o harekete geçirdi.” Kendisi, “Ben yalnızca diğer zekâları bir yere toplamak için çanı çaldım” demektedir. Diğer bir yapıtında da “daha iyi ellerin çalabilmeleri için müzik aletlerini akort etmekle yetindiğini” söylüyor.


Bacon’ın ilk işi, zamanında egemen olan skolastik felsefeyi yıkmak olmuştur. 11’inci yüzyıldan 15’inci yüzyıla kadar egemen olan bu felsefe dizgesine göre gerçek zaten bulunmuş, İncil’de ve kilise toplantıları kararlarında bütün açıklığıyla yazılmıştı. Skolastik dizge bu dinsel inançları kabul ediyor, mantık yoluyla bunları usa uygun bir biçime dönüştürmek, onlara bilimsel bir biçim vermek istiyordu. Amacı dinsel düşünceyi tümüyle mantığa uygun bir duruma getirmekti. Bununla birlikte, bilgiye ilerleyen bir şey olarak bakmıyor, denemelere dönerek yeni gerçekler araştırmaya çalışmıyordu. O dönem üzerinde yetkenin ağır baskısı duyuluyor, skolastik dizgenin temelini oluşturan varsayımların doğruluğu hakkında hiçbir soru sorulmuyordu. Onlar hakkındaki tartışmalar hep bir daire çevresinde dönüyor, gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmuyordu. Bacon, yalnızca “bilimin örümcek ağlarını ortaya çıkardığını, bu ağların ipliklerinin ve işlerinin inceliği bakımından hayran olunmaya değer olduğunu, fakat hiçbir cevher ve yararı olmadığını” söylüyordu. Bacon’ın amacı düşünmeyi somut deneylerle verimli bir ilişkiye sokmaktı. Bu hedefe varmak kolay bir iş değildi. Tembellikten doğan araştırma isteksizliği yüzünden, zamanın yargısı bütün tartışmalarda son söz oluyordu. Bacon, özellikle bunu belirtmek istiyordu. Bu nedenle eskilerin akıl ve bilgisini tümüyle yadsımak zorunda kaldı. Gerçekten inançlarının çoğunun kaynağı var olan boş inançlara karşı duyduğu tepkidir. Saldırdığı boş inançlar unutuldukları zaman, onun görüşleri de boş ve yanlış bir duruma gelmişlerdir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir