Platon – Sofist

Sofist, Platon’un yaşlılık dönemi eserlerinden biri olup, Platonik külliyatın oldukça önemli metaϐiziksel ve epistemolojik konular üzerinde yoğunlaşan temel eserlerinden biridir. Onun üç diyalogla y Diyalogun Yazılış Tarihi ve Kişiler Bu durumda Timaeos, Yasalar ve Philebos gibi son dönem eserlerinden önce yazılmış olduğuna inanılan Sofist’in, Theaetetos ve Devlet Adamı’yla birlikte, yaklaşık 367-362 yılları arasında kalan bir tarihte yazılmış olduğu sanılmaktadır. Yorumcular arasında söz konusu tarih ile ilgili olarak 360 tarihi verenler olmakla birlikte, baskın görüş eserin Platon tarafından 363 yılında kaleme alındığını ifade eder. Diyalogun karakterlerine gelince, eserde kişiler, iki önemli farkla Theaetetos adlı diyalogda yer alan kimselerden oluşur. Yani Theodoros, Sokrates ve Theaetetos, diyalogun Theaetetos’tan Sofist’e taşınmış kişileridir. Farklılıklardan birincisi, Theodoros’un diyaloga gelirken, kendisiyle birlikte getirdiği bir kimse olarak Parmenides’in memleketi olan Elea’dan gelmiş bir misaϐirdir. Diyalog boyunca, ondan “Yabancı” diye söz edilir. Ikǚ inci önemli farklılık, eserde Yabancının, Parmenides istisnasıyla daha önceki bütün diyalogların başkonuşmacısı veya soru soranı olarak Sokrates’in yerini almasından oluşur. Başka bir deyişle, Sofist, bir yaşlılık dönemi diyalogu olarak Sokrates’in rolünün sınırlandığı, arka plana itildiği, dolayısıyla yerinin başka biri, çoğu zaman Elea felsefesini temsil eden bir ϐigür tarafından doldurulduğu diyaloglardan biri olmak durumundadır. Burada Platon Sokrates’in yerini Elealı bir Yabancıya vermek suretiyle Parmenides’in “var olmayanın düşünülemeyeceği ve söylenemeyeceği”ni dile getiren görüşünü eleştirmeyi amaçlar. Nitekim Platon’un eserin ana bölümündeki en önemli amacı veya stratejisi, varlığın olumsuzlanmasını yokluktan ayırt etmek ve doğru ile yanlış yargı veya inancı tanımlamak olarak tezahür eder. Diyalogda Sokrates’in yerini Elealı bir Yabancıya bırakması, içerik olarak da özellikle gençlik diyaloglarına özgü Sokratik çürütme yönteminin yerine yeni bir yöntem olarak toplama-bölme yönteminin ikame edilmesi üzerinden ifade edilir. Eserin, Theaetetos ile kıyaslandığında, yerinde ve işinde hiçbir farklılık olmayan yegâne kişisi, genç ve çok seçkin bir matematikçi olarak Theaetetos’tur. O, diğer diyalogda olduğu gibi, burada da kendisine sorulan sorulara yanıt verir. Diyalogun Genel Mantıksal Yapısı Sofist, bir girişle birlikte, beş ana bölümden oluşan bir diyalog olarak oluşturulmuştur.


Nitekim eser, diyaloga katılan kişilerin ve diyalogun konusunun tanıtılmasından oluşan bir giriş {9} bölümüyle başlar. Burada Yabancı diyalogun konusunun veya kendisine edindiği işin üç ayrı insan tipinden biri olarak görülen Soϐistin tanımlanması olduğunu ifade eder. Soϐistin tanımlanması ise, kaçınılmaz olarak Soϐistin özünü ortaya koyacak sözel bir nesne tanımından oluşacağından, türlerin doğasına ve dolayısıyla birbirleriyle birleşme veya karışma kapasitesine ilişkin bir bilgiyi gerektirir. Bu yüzden, eserin ana gövdesinin birinci bölümünde {10} bu amaca uygun bir yöntem, yani bir tanım metodu olarak toplama ve bölme yöntemi tanıtılır. Soϐisti tanımlamaya yönelik bu yeni yöntem, Platon’un gençlik diyaloglarında gösterildiği üzere, ilgili ahlaki erdemi tanımlama, yani onun özünü ortaya çıkarma amacı doğrultusunda çoğu zaman aşağıdan veya tekil örneklerden yukarıya idea ya da eidosa doğru yol alan bildik Sokratik yöntemin tersi bir yol izler. {11} Başka bir deyişle, bu yeni yöntemde toplama, bölünecek cinsi {genos) seçme ve o cins üzerinde yoğunlaşmaya karşılık gelir. Bölme ise söz konusu cins içinde yer alan bir türün tanımına yönelen aşağı doğru bir işlemdir. Buna göre Sokratik tanım yönteminde, ilgili erdemin ideasına ilişkin vizyona veya özün açık seçik olarak görülenmesine ve dolayısıyla doğru tanıma, yukarı doğru olan bir dizi sıçramanın hedeϐi olarak varılmaktaydı. Oysa yeni yöntemde hedefe, bölünemez olan bir tür, cins ve türsel ayrım yoluyla tanımlandığı zaman, yani aşağıya doğru olan bir işlemin sonucunda varılır. Bu ise, elbette Platon’un diyalogdaki temel amacının artık bir idealar dünyasına ulaşmak, ideaların varoluşunu kanıtlamak olmadığı anlamına gelir. Eide ya da ideaların varoluşu, teoriye yönelik bütün eleştirilere rağmen, gerekli görülür, hatta kesin olarak kabul edilir. Platon’un dikkati, artık ortak bir öze sahip bireyler öbeğinden özlerin veya ideaların kendi aralarındaki ilişkilere ve özellikle de özgül bir ideanın veya özün tanımlanmasında gündeme gelen idealar arasındaki ilişkilere kaymış durumdadır. {12}

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir