Richard Dawkins – Tanrı Yanılgısı

Bu kitap sizin için. Bilinci arttırmayı amaçlar, bir ateist olmanın gerçekçi, cesur ve görkemli bir istek olduğu konusunda bilinci arttırmayı. Mutlu olan, dengeli, ahlaklı ve mantığa dayalı fikirlerle tatmin olmuş bir ateist olabilirsiniz. Belki de agnostisizmin makul bir görüş olduğunu, ancak ateizmin en az dinsel inanç kadar dogmatik (inançsal) olduğunu düşünüyorsunuz. Amerikan kamuoyu yoklamaları, ateistlerin ve agnostiklerin sayısının dindar Yahudilerin ve hatta diğer bazı dindar topluluk üyelerinin sayısını açık ara farkla geçtiğini ileri sürüyor. Ancak, Amerika’da en etkili siyasal lobi olduğu herkesçe bilinen Yahudilerin ve daha büyük politik gücü kullanabilen ev anjelik Hıristiyanların aksine, ateistler ve agnostikler organize değildirler ve bu yüzden hemen hemen sıfır etkiye sahiptirler. Aslında ateistleri organize etmek, kedileri gütmeye benzetilir çünkü ateistler bağımsızca düşünmeye yatkındırlar ve otoriteye boyun eğmeyeceklerdir. Robert M. Pirsig şöyle demiştir; “Yanılgıdan bir kişi acı çekiyorsa, buna delilik denir. Yanılgıdan birçok insan acı çektiğinde ise buna Din denir.” Kafamda insan suretinde bir Tanrı canlandırmaya çalışmam; dünyanın yapısı karşısında, onu kavramaya yetersi z algılarımızın el verdiği ölçüde huşu duymak yeterlidir. ALBERT EINSTEIN HAKLI İTİBAR Nobel ödüllü fizikçi (ve ateist) Steven Weinberg, Dreams of a Final Theory ‘ de (Son Kuramın Düşleri) basit bir açıklamayla taşı gediğine oturtmuştur: “Bazı insanların öylesine geniş, öylesine esnek Tanrı görüşleri vardır ki her nereye bakarlarsa baksınlar Tanrıyı bulacaklarına hiç şüphe yoktur. Onlara sorduğunuzda, ‘Tanrı en büyüktür’ ya da ‘Tanrı bizim en üstün yaradılışlı halimizdir’ ya da ‘Tanrı kainattır’ diyeceklerdir. Elbette, tıpkı diğer kelimelerde olduğu gibi ‘Tanrı’ kelimesine de istediğimiz anlamı verebiliriz. Eğer ‘Tanrı enerjidir’ demek isterseniz, onu bir avuç kömürün içinde de bulabilirsiniz.


” Daha talihsiz bir kafa karışıklığı ise Einstein’cı din denilebilecek şeyi doğa üstücü dinden ayıramamak yüzünden doğmuştur. Einstein’ın ara sıra Tanrının adını anması, (ki bunu yapan tek ateist bilim adam ı o değildir) yanlış anlamaya ve bu ünlü dü şünür üzerinde hak iddia etmeye can atan doğa üstücülere cazip gelmişti. Julian Baggini, Ateizm: Çok Kısa Bir Takdim’de bir ateistin natüralizmle bağlantısının anlamını açıklar: “Ateistlerin temel in ancı; kainatta yalnızca tek çeşit hammadde bulunduğu ve bunun da fiziksel olduğudur, bunun dışındaki şeyler, güzellik, duygular ve ahlaki değerler yani kısacası insan hayatına zenginlik katan zengin fenomenlerin tümü akılda oluşur.” 2 Eğer kesin olarak anlaşılamadığı için doğanın ötesine uzanıyormuş gibi görünen herhangi bir şey varsa, eninde sonunda onu anlamayı ve doğanın içinde onu kucaklamayı umarız. Ne de olsa bir gökkuşağını bilimsel tanımıyla açıkladığınızda muhteşemliğinden hiçbir şey kaybetmeyecektir. Yahudi olduğunu gurur duyarak söyleyen ve Yahudi dini kurallarına uyan bir çok entelektüel ateist vardır. Bunun sebebi belki eski geleneklere, ya da öldürülmüş akrabalara karşı sadakat ve aynı zamanda “din”‘i, birçoklarımızın paylaştığı en ünlü taraftarı Albert Einstein olan panteistik saygı olarak sınıflandırmaya olan şaşkın ve şaşırtıcı isteklilik olabilir. İnanmayabilirler ancak Dan Dennett’in söylediği şekilde, ‘inanca inanırlar’. Einstein’ın en hevesle alıntı yapılan düşüncesi şudur, “Dinsiz bilim topal, bilimsiz din kördür.” Ancak Einstein aynı zamanda şunları da söylemiştir: “Dinsel görüşlerim hakkında okuduklarınız elbette bir yalandı, düzenli olarak tekrar edilmekte olan bir yalan. İnsan suretinde bir Tanrıya inanmam; ve bunu hiçbir zaman inkar etmedim, aksine bunu açık bir şekilde ifade ettim. Eğer içimde dinsel olarak tanımlanabilecek bir his var ise, bu dünyanın yapısı karşısındaki sınırsız hayranlığımdır, elbette bilimimizin açıklayabildiği kadarına.” İşte Einstein’dan birkaç alıntı daha, amaç Einstein’cı inancın lezzetini katmaktır. “Ben içten inanan bir inançsızım. Bu biraz yeni bir tür inançtır.

” “Ben doğaya hiçbir zaman bir amaç, hedef veya antropomorfik (insan biçiminde) olarak anlaşılabilecek bir şey yüklemedim. Doğadan anladığım, onun sadece çok eksikçe kavrayabildiğimiz, olağanüstü güzellikte bir yapı olduğu ve düşünen insana alçakgönüllülük hissini aşılaması gerektiğidir. Bu, mistisizm ile hiç alakası olmayan gerçek bir inanca dayalı bir duygudur. ” “İnsan suretinde bir Tanrı fikri bana oldukça yabancıdır ve hatta safça gelir.” O halde, o da tıpkı Voltaire ve Diderot gibi bir deist miydi ? Yoksa felsefesine hayran olduğu Spinoza gibi bir panteist miydi: “Varolanın sistemli harmonisinde kendisini belli eden, Spinoza’nın Tanrısına inanırım, kendisini insan eyl emleri ve kaderleriyle ilişkilendiren bir Tanrıya değil. ” ? Gelin terminolojiyi hatırlayalım. Bir teist, ilk işi olan evreni yaratmasının yanında, hala ortalıklarda ilk yarattıklarının sonraki kaderini etkileyen ve gözleyen bir doğaüstü zekaya inanır. Tanrıya inanan birçok inanç sisteminde, Tanrı insani meselelerle çok yakın ilişkidedir. Dua edenlere cevap verir, günahları affeder ya da cezalandırır, mucizeler yaratarak dünyaya müdahale eder, iyi ve kötü eylemlerimizin hesaplarını tutar ve bunları ne zaman yaptığımızı bilir (ve hatta ne zaman yapmayı düşündüğümüzü de bilir). Bir deist de doğaüstü bir zekaya inanır ancak bu zekanın eylemleri, öncelikle kainata hükmeden kanunları düzenlemekle sınırlıdır. Deist Tanrı asla daha sonra müdahale etmez ve insan meselelerine özel bir ilgi duymadığı kesindir. Panteistler doğaüstü bir Tanrıya hiç inanmazlar, ancak tarih kelimesini doğanın ya da kainatın ya da işleyişe hükmeden kanunların doğaüstü olmayan eşanlamlısı olarak kullanırlar. Ancak bu eşanlamlılık doğa üstücülüğü içermez. Deistlerin Tanrısı duacılara 3 cevap vermez, günahlarla ya da günah çıkarmalarla ilgilenmez, düşüncelerimizi okumaz ve kaprisli mucizelerle müdahale etmez ve dolayısıyla deistler teistlerden bu noktada ayrılır. Deistler ile panteistler arasındaki fark ise, deist Tanrının panteistin kainatın kuralları için belirlediği mecazi ya da şiirsel eşanlam olmaktan ziyade, bir çeşit kozmik zeka olmasıdır.

Panteizm uyarılmış ateizmdir. Deizm, sulandırılmış teizmdir. Einstein’dan alıntı yaparsak; “Tecrübe edilebilecek herhangi bir şeyin arkasında aklımızın kavrayamayacağı bir şey olduğunu ve bunun güzelliğinin ve de haşmetinin bize yalnızca dolaylı bir yolla ve zayıf bir yansıma olarak ulaştığını hissetmek, bu dindarlıktır. İşte ben bu anlamda dindarım.” Ben de bu anlamda dindarım ama “kavrayamayacağı” ifadesinin “sonsuza kadar kavranamaz” anlamına gelmemesi koşuluyla. Ancak kendime dindar dememeyi tercih ederim çünkü bu yanıltıcı olur. …Carl Sagan bunu çok güzel ifade eder: “… ‘ Tanrı’ eğer sadece ve sadece kainata hükmeden fiziksel kanunlar serisiyse, o halde böyle bir Tanrının varlığı çok açıktır. Bu Tanrı duygusal yönden tatmin edici değildir … , yer çekimi kanununa dua etmenin pek anlamlı olduğu söylenemez.” Bu fizikçilerin metaforik (mecazi) ya da panteistik Tanrısı, İncil’in, rahiplerin, molla ve hahamların ve de Katolik Kilisesi’nin değişmez kurallarının müdahale eden, mucize üreten, düşünceleri okuyan günah cezalandıran, dualara yanıt veren, Tanrısından birkaç ışık yılı uzaktadır. Bu ikisini kasıtlıca karıştırmak, benim kanaatimce entelek tüel hainliğin daniskasıdır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir