Ara Avedisyan – Evrende En Büyük Sır

PERU Dünyanın îîk Medeniyet Merkezlerinden Biri : Peru, Dünyanın en ilgi çekici yerlerinden biridir, çünkü geçmişin en esrarlı sırlarını saklar. Tarih araştırmacıları, Peru’nun TÎAHUANA-KO — KUZKO — ATAHUADPA — MACHU PİÇC-HU gibi eski şehirlerinin harabelerini birer altın madeni kadar değerli buluyorlar. Zaten bu bölgeler, eski Ispanyol fatihleri tarafından da Altın Silosu anlamına gelen «ıSigle de Ore» adıyla bilinirdi. Bugün bilginler bu harabelere altın soygunu için değil, fakat paha biçilmez değerdeki tarih hâzinelerinden nasiplerini almak için koşuyorlar. 1513 yılı 29 Eylül günü sabahı, saat iki sularında, Vasco Nunez de Balboa ve Don Fransisco Pizarre; Kristof Kolonib tarafından yirmi bir yıl önce keşfedilmiş bulunan Yeni Dünya topraklanma ayak basıyorlardı. Bölgenin yerli halkı, başlarına gtıltıMı Mİııitliirdan habersiz, bu beyaz derili mace-İn i tanrılar gibi karşılamışlardı. Aç gözlü ………. ayaklan dibine akıllara durgunluk verendi *I* ‘i*«■ ı ı I(■ hediyeler yığılmaktaydı. Virini seııe gibi kısa bir zamanda, îspanyollar linin İl göıüşlcrine göre yeni kıt’anın fethini tamam-Iıi1111MI. (TENLİLER DOLUSU ALTIN ISPANYA’YA TAŞINDI.İNİ İLANLARIN GÖZLERİ ALTM’DAN BAŞKA HİÇ BİR ŞEY GÖR-MLLYNRDII. SARI, PARLAK MADENDEN YAPILMIŞ, TARİH DEĞERİ ÖLÇÜLEMEYECEK KADAR BÜYÜK BİR ÇOK ESERLERE, MİDECE AYNI AĞIRLIKTAKİ ALTIN KADAR KIYMET VERİLİYORDU. YERLİ HALK, EN KORKUNÇ ŞEKİLDE HORLANIYOR, SÜRÜ HALİNDE KATLEDİLİYORDU. Balboa ve Pizzare yeni dünyaya geldiklerinde, Peru’da büyük ŞÎMU hanedanından hükümdarlar vardı.


Şimu hanedanı, M.S. 500 yıllarından beri Peru tahtını işgal etmekteydi. Bu soydan gelenlere İNKA deniliyor ve onların GÜNEŞÎN OĞULLARI olduklarına inanılıyordu. (Mısır’daki Firavun hanedanları gibi…) Son zamanlarda yapılan etnolojik araştırmalar, yerlilerin genellikle mongoloid tipte görünmeleri esası üzerinden yürütülmüş ve înkalar prehistorik çağlarda Behring Boğazı yoluyle Asya’dan gelen ka vimlerden oldukları kanısını hasıl etmiştir. (1) Bilginlerin vardığı sonuca göre, Alaska yarımadasına geçen Asyalı kavimler, kendilerine verimli (1) Aslında, İskalarla yerli halk karıştırılmamalıdır. Yerli halk genel ölarak mongoloid etnik karakteri gösterir, fakat İnkalar beyaz insan görünüşündedirler. Bu konuya ilerde tekrar temas edeceğiz. topraklar aramak için dalga dalga güneye doğru İnmiş, bugün Alaska’dan itibaren Güney Amerika kıtasının güney bölümlerine kadar uzanan alana yayılmışlardır. Meksika ve Guatamela’da ÖLMEK, TOLTEK, ZAPOTEK, MAYA ve AZTEK medeniyetlerini, Peru’da ise İNKA medeniyetini kuranlar bu göçmenlerdir. Bu göçmenler uzun zaman Asyalı karakterlerini muhafaza etmişlerdir. Nitekim, Meksika’daki UXMAL’da yapılan kazılarda, Mısır medeniyeti eserlerine benzeyen heykeller bulunmuştur. Bazı mabetlerin duvarlarına çizilmiş olan büyük fil resimleri de Çin sanat türlerini andırmaktadır. Zamanla Asyalı özellikleri kaybolmuş, VÎRA-KOŞA ve KUETZALKOATL gibi tanrılar edinmişlerdir. Bu, GÜNEŞİN OĞULLARI devrinin ve kültürünün başlaması olmuştur. En eski Peru efsaneleri, tanrıları VÎRAKOŞA ve KUETZALKOATL’m beyaz derili, sakallı olduk larmı, göklerden büyük denize (yani Okyanusa) indiklerini hikâye eder.

Daha sonra karaya çıkmış ve yerli halkın tanrısı olmuşlardır. TARPUNTAY denen rahipler, Virakoşa’nın hikâyesini şöyle anlatıyorlar: «O zamanlar halkımız cahil, teşkilâtsız ve dağınık haldeydi. Virakoşa bizim başımız oldu. Halkımızı eğitti. Bize bilgiler öğretti. Virakoşa yaşlanınca, ülkenin başına kendi oğulları olan MANKO KAPAK ve MAMA OKLO’yu geçirdi. İlk înkaları-mız bu iki kişiydi. VİRAKOŞA, tebaasına barış içinde yaşamalarım, birbirlerini sevmelerini emretti. Bu emirleri belirleyen kanunlar yaptı. Virakoşa çok bilgin bir tanrıydı. Yanında büyük bir kuşu vardı. Uzun mesafeleri, dağlan o kuş yardımıyla aşar, uzak yerlerdeki tebaalarını görmeğe giderdi.» «Büyük tann Virakoşa, büyük kuşu ÎNTt ile KOZKO yaylasmda bir kent olan URKOS’a geldi. Halk ona büyük sevgi ve saygı gösterdi. Virakoşa oradan aynlmadan önce onlara kendi heykelini hediye etti.

Urkos halkı bir mabed yaparak bu heykeli saf altmdan yapılmış bir tahta oturttu. Daha sonra, görevinin bittiğini anlayınca Virakoşa kuşu ile birlikte geldiği yere gitti.» (2) Yerliler, Virakoşa ve arkadaşlarından söz eder ve hepsini tanrılar diye anarlar. Sakallı, beyaz tenli bir insanın, sırf kendilerinden daha bilgili ve tecrübeli olması yüzünden tannlaştınlmasında, yerliler hesabına şaşacak bir şey yoktur. Urkos halkı tarafından Virakoşa’nın heykeli altına konan altın taht, 1538 yılında, Pizarre’nin payına diişmı soygun mallarına dahildi. O zaman biçilen pahaya göre kıymeti 17 000 Ispanyol altınıydı. Pizarre ve adamlarının payına, yalnız KOZKO’-daki soygunlardan 580 000 altın Ekü düşmüştü. (Bir altın okü 23 gr. dır.) v Virakoşa’mn boya* tenli ve sakallı olması, Ispanyol soyguncularının İşlerini çok kolaylaştırmıştı. Efsaneye güro dönmesi zaten beklenmekte olduğundan, yerliler İspanyolları Virakoşa sanmışlardı. (2) ÎNKA GELENEĞİ, “Aksi halde, sadece yüz elli yaya ve 80 atlıdan, ibaret “bir kuvvetle Pizarre’nin on binlerce kişilik tnka ordusu karşısında başarıya ulaşması hayal olacaktı. Gene eski Peru efsanelerine göre, Virakoşa bırakmış olduğu kanunlara uyulmadığını gördüğü için halkını cezalandırmak istemişti, tnkalar arasında her türlü kötülük almış yürümüştü. Virakoşa okyanusları taşırmış, her tarafı sel kaplamasını eiuret. mişti.

Bu yüzden ovalar deniz, yüksek dağlar ada olmuştu. (Görüldüğü gibi bu, Güney Amerika kıtasındaki Nuh Tufanı hikâyesidir). Bu su baskını yüzünden halkın çoğunun boğulduğu, bir kısmının da yanlan topraklar arasında kaybolduğu rivayet edilir. Kuzko yaylasındaki FUKARA mevkiinde görülen taş anıtlarda, yeni dünya tufanı gelecek nesillere bir ibret dersi olmak üzere e ani andmlmıştır. Yeni dünya tufanı hakkmdaki efsaneleri, İspanyol veüahdı François de Toledo 1570 yılında incelemiş ve çalışmalarını ÎNFORMACÎONES adı altında bir araya toplamış, yayınlamıştır. (Madrid Arşivi — 976 mi IX) Bu eserden önemli saydığımız bir pasajı aşağıda özetliyoruz: «Sanki bütün hayvanlar, büyük bir felâket olacağını anlamış, sezinlemişlerdi. Tufandan bir ay önce, lamalar yemeden içmeden kesildüer. Mahzunlaştılar. Bütün hayvanlar yüksek dağlara doğru çıkıyorlardı. Büyük Rahip L.LAYCA TARPUNTAY bunu görünce oğullarını, kızlarını topladı. Hayvanlarını da önüne katarak ANKASMARA dağına çıktı. Sonra felâket su baskım halinde geldi. 60 gün sular durmadan yükseldi. Fakat Ankasmara dağı- suların üstünde kaldı.

60 gün sonra sular tekrar çekilmeğe başladı.» «Tufanda insan soyu bütünü ile mahvolmuştu Llayca Tarpuntay ve evlâtları, büyük tanrı Virakoşa’nm yardımıyla yeni insan soyunun üremesini sağladı. Yeni nesil, olanları unutmamak için Virako-§a adına TİTİCACA gölündeki bir adada bir HUAKA (Mabet) yaptı. Virakoşa ayrılmadan önce, bütün insanlar aynı dilden konuşurlardı. Fakat bu yeni insan soyu, Virakoşa’nın emriyle çeşitli dillerden konuşmağa başladı. Komşu aileler bile birbirinin dilini anlamaz oldu. (3) Etnolojik Araştırmalar; İnka medeniyeti hakkında tarihsel araştırmaların ilkini, GARCİLLASO de VEGA yapmıştır. Vega’nm annesi CHİMBU – OCÎLLO bir înka prensesi, babası Garcia Laso de la Vega ise îspanyalı bir kaptandı. Garcillaso de Vega’nm yazıları ve incelemeleri oldukça önemlidir. İnka medeniyetinden bu güne kadar gelen yazılı belgeler, ne yazık ki sadece petrogliflerdçn ibarettir. (Taş üzerine kazılmış sembolik yazı işaretleri) Bunların da tamamı okunamamaktadır. Gerçi halen Baalbek, Sis, Petra, Memfis gibi harabeler de bir çok sırlarını saklamaktadır, fakat ne de olsa elimizde bu bölgelerde bulunmuş yazılar (3) Kutsal kitaplarımızdaki Tufan olayı ve Babil küfesindeki dil ayrılıkları —- aradaki büyük mesafeye rağmen — Amerika’da da geçiyor. mevcuttur. Oysa Güney Amerika’da petroglifler dışında hiç bir yazı bulunmamıştır. Efsanelerin incelenmesinden, 3 ncü Inka HU-AYNA CAUİ PÎRHUA zamanında muz yaprakları üzerine yazılan bir yazının mevcut olduğu, fakat 63 ncü tnka TOPU CAUÎ PAŞAKUTİ zamanında bütün yazılı belgelerin toplatılıp yakıldığını öğreniyoruz.

Bu hükümdar, yazı yazmayı ölüm cezasına çarptırılmaya değer bir cürüm saymıştı. Gariptir ki, buna benzer bir devir, Çin’de de yaşanmıştır. İmparator Chen – Hoang – Ti, M. Ö. 200 yıllarında Çin’de bulunan bütün yazılı eserleri tahrip ettirmişti. Güney Amerika tarihini araştırmamız, istilâcı İspanyol askerleriyle birlikte yeni dünyaya gitmiş olan Cizvit ve Fransisken rahiplerinin çabaları ile başlayabilmiştir. Ayrıca, Inka prensesleri ile evlenmiş olan bazı İspanyollar da İnhaların tarihi hakkında bazı araştırmalar yapmışlardır. Don Fransisco Pizarre’nin yeğeni ve silâh arkadaşı Pedro Pizarre, RELACİON de ÎDESCU BRİMÎENTO Y DE LA CONQUÎSTA del PERU isimli bir araştırma eserinde, Inka denen hükümdar hanedanı ile tebaa durumundaki yerlilerin birbirinden farklı ırklar olduklarım yazar. Asil takalar, beyaz derili, açık renk gözlü ve çok zeki insanlardır. Aralarında konuştukları dili halk tabakasından kimseler anlayamaz. İstilâcılarla birlikte Güney Amerika’ya gitmiş olan bir Cizvit papazı ise hâtıralarında şunları yazmıştır : «COYAS denen asil Inka kızları son derece ‘güzeldir. Gözleri yeği], uzun saçları altın sarısı renktedir. Derileri biz îspanyollar gibi beyazdır. Bu memlekette öyle kadınlar gördüm ki, derilerinin beyazlığına hayret ettim. Yerliler, asillerin (İnkala-nn) tanrılardan indiğini söyler.

İnkalar hep kendi aralarında evlenirler. Çoğu zaman kan asaletini korumak için kardeşler arasında evlenmeler olur.»

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir