Edip Cansever – Gelmiş Bulundum

Kendini, anlatmak, hep anlatmak. bıkmadan, usanmadan, sonuna kadar anlatmak şeklinde vareden bir bitmez tükenmez dil akışı-aktarımını bilebiidiyse şiirimiz, bunu öncelikle Nazım Hikmet’ e, ama pek çok yönden ve daha fazlasını Edip Cansev er’ e borçludur; iddiayı daha anlaşılır kılmak adına eklemek gerekir ki mesele nicelikle ilgili değildir ve mesela, külliyatının cesametiyle hem Nazım Hikmet hem de Edip Cansever’in yazdıklarını geride bırakan Fazıl Hüsnü Dağlarca anlatmamış, söylemiştir. Anlattığı, tek kelimelik bir maceradır Edip Cansever’in … ama işte, öyle bir “tek kelime” dir ki o macera, geçmişi ve şimdiyi, içine geleceği de ka tıp “an” da kavrayan binbir kollu kapsayışıyla “varoluş”un akla geldik gelmedik tüm konaklarına uğrar; eğleşir de o konaklarda bir zaman, ama hangi konakta ne süre eğleşirse eğleşsin, bir sonraki konağın çağrısı kaçınılmazdır ve bir zaman da söz konusu o “yeni” konağın suyundan içmek üzere yola koyulmak zorunda kalır; sonra bir konak daha, sonra bir daha … yalnızlık çünkü, sonsuzdur; insan gibi; ki bunu, başı sonu yalnızlık demek olan ömür adlı o kutlu macerayı, Şairin Seyir Defterı adını verdiği kitabının girişindeki şu dört dizeyle, (dünya durdukça duracak, ancak has şairlerin harcı bir mükemmel dille) gene Edip Canse7 ver’in kendi özetler: “Doğanın bana verdiği bu ödülden 1 Çıldırıp yitmemek için 1 İki insan gibi kaldım 1 Birbiriyle konuşan iki insan”. Bu şah şiir, Edip Cansever’in (reddettiği Ikindi Üstü ve ölümünden sonra yayımlanan Gül Dönüyor Avucunıda adlı kitapları da dahil) onsekiz kitaplık külliyatının da özetidir gerçi… ama söz konusu dört dizeyi epeyce indirgemeci davranarak “doğa-ödül-insan” kavramlaştırmasıyla ele aldığımızda, sadece kişi ve şair olarak Edip Cansever macerasının bir mükemmel özetiyle değil, felsefe’nin bin yıllardır çözmeye uğraştığı bir “çözülmez bilmece”nin, Şiir’ce tam (ve ona mükemmel niteliğini kazandıran) alçakgönüllü çözümüyle de karşı karşıya kalırız; “çıldırıp yitmemek için” vurgusu ise meseleye (felsefe’ye) şair katkısıdır, ki yukarıda anıldığı üzere ancak has şairlere mahsustur. Buradaki “ödül”, başlıbaşına “yaşamak” olarak okunabileceği gibi, pekala, balışedilmiş (durmaksızın kaynayan, taşan, uçan, sonuç olarak hiç susmayan), kişiyi çıldırtacak ölçüde gözalıcı-güzel-zenginsonsuz bir iç dünya olarak. ya da eldeki kalem (yazma yeteneği, bahtı) olarak okunabilir; bu ya da bunlarla (bu arada yalnızlıkla da) başedebilmenin yegane yolu, kişinin bir kendi “daha” bulabilmesidir ancak. ki Şair, kendinden bir “kendi” daha çıkarıp karşısına koyarak, onunla konuşup ona anlatarak bulacaktır çözümü. Topadamak adına son bir çabaya daha girişirsek söylenecek söz şudur: Yalnızlığın ilacı yoktur … ama işte söz konusu bu devasızlık nedeniyledir ki, kişiye “kendini bulmak” gibi eşi menendi yok bir armağan bahşeder; fazladan, bu armağanı başkalarıyla, mesela insan kardeşleriyle de payiaşabilmek gibi bir çoğalma-çoğullama-çoğullaşma konağına varır ki serencam, varana-bulana ne mutlu! Edip Cansever’in (daha sonra çocuksu ölçüde “naif” bulup da reddedeceği) Ikindi Üstü’nden başlayarak varmak öz- · lediği konak budur; öyle bir konak ki, çaresi yok yalnızlığa bir çare, bir eş bulsun, avunsun. Dirlik Düzenlik’in “Masa Da Masaymış Ha … ” başlıklı şiirinde “Adam ha babam koyuyordu” derken aradığı budur; Yerçekimli Karanfil’in “Yangın” şiirinde “Tıkır da tıkır işleyen apartmanlar vardır ya, sakın ha! 1 Ya da her sabah 1 Göğe bir yüz metre kollarınızla” ya da “Buz Gibi” şiirinde “Aşk iyidir bak 1 Duyumunu artırır insanın” derken; Umutsuzlar Parkı’nın “Amerikan Bilardosuyla Penguen V” şiirinde “Siz değil, o kadar ayrı gidiyor ki sizden 1 O ne mi, yaşadıklarınız belki” derken; Petrol’ün “Phoenix” şiirinde “Kim ne derse desin ben bu günü yakıyoruro 1 Yeniden doğmak için çıkardığım yangından” derken; Nerde Antigone’nin “Medüza” şiirinde “Ne kadar konuşursak o kadar bir sessizlik olur 1 Adımızı sorarız birine, o bize adını söyler” derken; Tragedyalar’ın “Tragedyalar III- Koro” şiirinde “Bir yankı: durmadan yalnızsınız 1 Durmadan yalnızsınız” derken; Çağrılmayan Yakup’un IV.


şiirinde “Biz işte onunla birlikte savunacağız beni 1 Düşlerimi ve düşlerimden arta kalan ellerimi 1 Biz ikimiz” derken; Kirli Ağustos’un “Ha Yanıp Söndü Ha Yanıp Sönmedi Bir Ateş Böceği” şiirinde “O kadar yalnızım ki birden, gördüm de 1 Binlerce yıldızıyla bu sonsuz mağaranın içini 1 Ha yanıp söndü, dedim 1 Ha yanıp sönmedi bir ateş böceği.” derken; Şairin Seyir Defteri ‘ nin “Kuşatma” başlıklı şiirinde “Doğasın sen, doğasın, yarat beni yeniden 1 Ey yalnızlığıını kuşatan yalnızlık” derken … Sonrası Kalır; Ben Ruhi Bey Nasılım; Sevda ile Sevgi; Bezik Oynayan Kadınlar; likyaz Şikayetçileri; Oteller Kenti … derken, aradığı budur: Bulunca biz kardeşleriyle de paytaşacağı bir “kendi” daha yaratmak. ya da daha doğru ifadesiyle “kendini keşfetmek” . Gene has şairlerin harcı bir kehanetle, “Sonrası Kalır” diye, olabilecek “en son sözü” söylemek bahtı da Edip Cansever’in olmuştur; sonsuzluk diye bir şey varsa ve biz “bur9 da”ysak, sonrası hep kalacaktır çünkü; sonrası, olsa olsa “bir sonra” gelenle, gelenlerle … “bir”ken “iki” olmayı özleyenlerle; mesela, Gelmiş Bulundum’dan yola çıkıp “sonrası”nı merak edecek sizlerle gelecek. Öyleyse, bir daha: Şair’ e, okuruna, ne mutlu! 10 Bedirhan Toprak 22 Ekim 2007 1 Üsküdar MASA DA MASA YMIŞ HA. Adam yaşama sevinci içinde Masaya anahtarlarını koydu Bakır kaseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini çıkrık sesini Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu Adam masaya Aklında olup bitenleri koydu Ne yapmak istiyordu hayatta İşte onu koydu Kimi seviyordu kimi sevmiyordu Adam masaya onları da koydu Uç kere üç dokuz ederdi Adam koydu masaya dokuzu Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu Bir bira içmek istiyordu kaç gündür Masaya biranın dökülüşünü koydu Uykusunu koydu uyanıklığını koydu Tokluğunu açtığını koydu Masa da masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu ll DİPSİZ TESTİ Beni dinlersen Üsküdar’a gitme İbrahim’ i görme şiir yazma Şu herkesin bildiği düzlük Bu deli alacası çayır Ardıç kuşu türkülü sokak Senin için değil Sen yoksun Çevrende kimseler yok Zengin de olsan Yoksulluğun gitmez

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir