Jane Porter – Hircin Prenses

“Oraya gitmiyorsun” Prenses Nicholet elinde ki kağıdı çöp tenekesine fırlattı. “Şimdi telefon açıp sultan mı…. Şeyh mi her kimse ona,bu saçma ve barbarca ayarlanmış evliliği yapmayacağını söyleyeceksin.Tanrı aşkına Chantal, sen bir kadınsın,kurban edilecek bir insan değil.” Chantalın dudakları tebessüm edercesine kıvrıldı,ama gülümsemesi gözlerine ulaşmadı. “O çok zengin,Nic.Lillynin özgürlüğünü geri alabilme şansı var.Ve eğer bu şekilde mümkünse…” “Bu şekilde değil.Asla.Cehennem gibi bir evlilikten daha yeni kurtuldun.Bir yenisini nasıl düşünebilirsin?” “Ülkemizin buna ihtiyacı var.İnsanlarımızın ihtiyacı var.” İncecik omuzlarını çaresizce kaldırdı. “Kızımın buna ihtiyacı var.” Chantalın her şeye boyun eğen bu hali,Nici öldürüyordu.


Kız kardeşi bütün ruhunu,enerjisini,cesaretini kaybetmişti. “Ya senin ihtiyaçların…Senin de sevilmeye ,saygı duyulmaya ihtiyacın var.Başka bir playboyla evlenmek….sana daha çok eziyet vermekten başka işe yaramayacak.”Chantal savaşamayacaksa bunu onun için Nic yapacaktı. “Lily e yardım etmeye çalıştığını biliyorum,ama kızının Melio ya ,evine gelmeye ihtiyacı var.Tanımadığı başka bir ülkeye yada kültüre değil.” Chantal irkilerek kardeşine baktı. “Hiç yardımcı olmuyorsun,Nic.” Nic kız kardeşine sevgiyle sarıldı. “Öyleyse yardım etmeme izin ver.Bir değişiklik yapalım.” Chantal alaycı gözlerle kız kardeşine baktı. “Yani sultanla sen mi evleneceksin?Yapma Nic.Sen böyle bir evliliği asla yapmazsın.

Sen yerleşik bir düzen almaya bile hazır değilsin.Çıktığın insanları yakıp geçiyorsun.” “Hiç de değil.Ben erkekleri mahvetmiyorum.Sadece Bay Doğruyu henüz bulamadım.” “Peki doğru erkeği bulana kadar kaç erkekle yatman gerekiyor.” “Çıktığım herkesle yatmıyorum.” “Ama seksi seviyorsun” “Ah ablam yaptıklarımı onaylamıyor.” “Ablan sadece senin için endişeleniyor.AIDS ten,cinsel hastalıklardan yada hamile kalmaktan korkuyor.” Aslında Chantalın asıl korktuğu bunlar değildi.O kız kardeşinin gittikçe yayılan ününden korkuyordu ve Nic bunu biliyordu. “Bu konuşma galiba iyi kızların yapmayacakları şeylere doğru gidiyor.” “Annem burada olmadığına göre bu konuşmayı birinin yapması gerekiyor.” “Belki aneminde iyi kızlar gurubunda olmadığını bilmek seni tatmin eder.

” Chantal gerildi. “Annemiz hakkında böyle konuşma.Ayrıca iyi evlilikler yapmak zorunda olduğumuzu biliyorsun.” Akdeniz de iki küçük adayı kapsayan krallıklarının ikiye bölünme tehlikesi vardı.Eğer Ducasse ailesi vergilerini ödeyemez ve ticari anlaşmaları yenileyemezse Mejia adası Fransa’nın Melio adası da İspanya’nın yönetimine girecekti. Eğer üç Prenses iyi evlilikler yaparsa,bu krallığı koruyabileceklerdi.Zaten Chantal ilk evliliğini La Croix Prensi Armand Thibaudet ile yapmasının nedeni buydu.Krallığın ekonomisine yeni para,yeni ittifak ve yeni bir güç sağlamak….Ama bu bütün kabusların başlangıcı olmuştu. Bu yüzden Nic evlenmeye çok hevesli değildi,ama bu üzeirne düşeni yapmayacağı anlamına gelmiyordu. “Biriyle evlenebileceğimi sanmıyorsun,öyle değil mi?” “Senin şöhretin hakkında bir şey bilmiyorum ama hepimiz Melioyu korumakla sorumluyuz.Başarı bize bağlı.” “Ben asla görevlerimden kaçmadım.Sen gittiğinden beri bütün hayır işleriyle ilgileniyorum.” “Hayır işleri de güzel ama bizim paraya ihtiyacımız var.

Milyonlarca dolara.Ve sen iki evlenme teklifi aldın,Nic.” “Yıllar önce” “Evet.O zamandan beri hiçbir teklif yok.Çünkü bütün Avrupa kralları senin neler yaptığını gazetelerden biliyor.” “Yani senin şu sultanın …Kral Nuri’nin benim gibi birine asla evlenme teklif etmeyeceğini mi söylüyorsun? “Şey,sana teklif gelmedi,öyle değil mi?” Nicholet bir süre Chantalı inceledi.Sadece görevi olduğunu düşündüğü için Baraka’ya sultanla karşılaşmaya gitmesine izin vermeyecekti.Geçmişte ki birkaç yılını zaten feda etmişti.Ablasının neler yaşadığını çok iyi biliyordu. “Herhangi birimizin sultanla evlenmesi için bir neden yok.Özgürlüğümüzü vermeden de onun bize yardım etmesini sağlayabiliriz.Lilyi serbest bırakacağız.Onu eve getireceğiz.” Chantal başını salladı.”Büyükanne ve büyükbabası onun gitmesine asla izin vermez.

” “Eğer uygun baskı uygulanırsa verirler.Mesela Kral Nuri üstelerse….Onun güçlü olduğunu söylemiştin.” “Ve çok zengin.” “Öyleyse Kral Nuriye gidip ondan yardım isteyeceğim.Müstakbelk eşine hayır diyemez,öyle değil mi?” “Nic…” “Ben gideceğim.Senin gibi davranıp onu kendime aşık edeceğim.” “Nic.” “O da bir erkek değil mi,Chantal?Ve ben erkekleri nasıl idare edeceğimi iyi bilirim.” “İşe yaramaz.Kendini benim gibi gösteremezsin.Bir kere sen sarışın,ben ise esmer.” “Saçlarımı boyacağım.Esmer olduğumda rahatlıkla sana benzerim.” Nic neşeyle gülümsedi.

”Gizlice girip,yine gizlice çıkacağım.Ne olduğunu anlamayacak bile.” “Ah Nic her an bir aksilik olabilir. “Ustaca hareket edersem olmaz.Güven bana.Bunu yapabilirim.Plan yapacağım.Beni bilirsin,Chantal.Kafama bir şey koyarsam yaparım.” BİRİNCİ BÖLÜM Baraka Sultanı Kral Malik Nuri,yedi yüz yıllık tarihi limanda durmuş,Ducasse krallığının yatının limana girmesini bekliyordu. Prensesi gelmişti. Bandonun hoş geldin şarkısını dinlerken,evini onun için terk eden prensesinin neler düşündüğünü merak ediyordu.O batıya ait bir dünyanın insanıydı,kendisi ise doğuya aitti.Biraz korkuyor olmalıydı.Sonuçta kendisininkinden farklı bir dünyadan geliyordu.

Hayatı asla eskisi gibi olmayacaktı. Acaba bunun farkında mıydı? Nicholet yatın güvertesinde durmuş,rüzgarla birlikte şişen yelkenin çıkarttığı sesleri dinliyor ve rahatlamaya çalışıyordu. Kararlıydı,Ne yapması gerektiğini biliyordu.Planı işe yarayacaktı.Aksinin olması için bir neden yoktu. Chantal gibi davranarak Barakaya gelmişti.Chantal ve Lily,Amerika da güvende olduklarında,düğün iptal edilecekti.Bu kadar basitti. Gözlerini kısarak,Bakara’nın başkenti Atik’i izledi.Buradan ne kadar çok medeniyetin gelip geçtiği,yapılardan anlaşılıyordu.Bir kaç hafta boyunca işte burada kalacaktı…. Ama uzun boylu adamın geçmesi için yolu açan kalabalığı görünce omuzlarını dikleştirdi. Siyah takım elbiseli adam yavaş adımlarla ona doğru yürürken,nedenini bilmediği bir halsizlik hissetti.Bacakları onu taşımayacak kadar güçsüzleşmişti. Ve bu hiç iyi değildi.

Güçlükle yutkunarak bakışlarını onun dudaklarına çevirdi.Ama onun dudaklarına bakınca aklına öpüşmelerinin ve sevişmelerinin nasıl olacağı aklına takılıyordu. Ağzı kurudu.Dehşet içinde kalmıştı.İnternette gördüğü resimler bu adama hiç uymuyordu.Daha kısa boylu kolayca idare edilebilecek birini hayal etmişti.Ama bu adam hiç de idare edilebilecek birine benzemiyordu. Az önce konuşan adam eğilerek “Majesteleri” diyerek reverans yaptı. Nic’in kalbi deli gibi atmaya,bacakları titremeye başlamıştı.”Majesteleri” diye mırıldandı ama sesinin çıkmadığını sandı. Sultan aralarında ki mesafeyi kapattı ve Yanına gelerek onu baştan aşağı inceledi.Şaşkınlığını gizlemek için gözlerini ilk çeken Nic oldu. Ama Sultan onun kaçmasına izin vermedi.Çenesini tutarak,yavaşça kaldırdı ve dikkatle onun yüzünü inceledi.Sonra gördüklerinden memnun olmuş gibi iki yanağından öptü.

“Selamün aleyküm” dedi içinden gelen boğuk bir sesle. “Huzur sizinle olsun” diye tercüme etti kısa boylu adam. “Sultan Hazretleri size Barakaya,rüyalar ülkesine hoş geldiniz,diyor.” Rüyalar ülkesi,ilginç ve kışkırtıcı “Teşekkür ederim” diye mırıldandı Nic.Ama yanakları hala alev alev yanıyordu.Sultan hakkında öğrendiklerini bir bir aklından geçirip,onun İngilizce konuşmayı bilip bilmediğini hatırlamaya çalıştı. “İnsanlarının sıcak karşılamasından dolayı onur duyduğumu Sultan Hazretlerine iletir misiniz,lütfen” Tercümen söylediklerini aktardıktan sonra Nic’e döndü. “Sultan hazretleri daha fazla güneşin altında durmamanızın sizin için iyi olacağını söylüyor.Araba hemen şurda” diyerek hemen arkalarında duran bir limuzini gösterdi. Tercüman limuzinin koltuğuna tek başına otururken karşısına Nic ve hiç konuşmayan sultan yan yana oturdular.Yolculuk boyunca hiç konuşmadılar.Hatta Sultan ona bakmadı bile,ama Nic birinin yanında bu kadar rahatsız olduğunu hatırlamıyordu. Bir ara Sultan kıpırdanınca eli Nicin elinin yanına gelmişti.Nic ondan yayılan sıcaktıktan etkilenmemeye çalışsa da ensesinde ki tüylerin kabarmasına engel olamadı. Çok garipti…imkansızdı.

Bir erkeğe böyle tepki vermeyeli çok uzun zaman olmuştu. Saraya ulaştıklarında Nic,Sultanın sarayının modern görünümlü bir Kale görünümünde olduğunu fark etti.Ysa nedense daha büyük ve ihtişamlı bir yer hayal etmişti. Dış surlar içinde sanki minyatür bir şehir vardı. Nihayet mermer zemin üzeri kırmızı halılarla kaplı büyük bir salona geldiklerinde,kral odanın ortasında ki alçak kanepelerden birine oturması için işaret etti. Nic memnuniyetle bunu kabul etti.Bir yandan da zengin ve seçkin eşyalarla dolu salonda göz gezdiriyordu. İçeriye elinde tepsi olan bir kız girince, “İçecek bir şey alırmısınız?” diye sordu tercüman. Taze kahve kokusu Nicin ağzını sulandırmıştı. Kral Nuri hala ayakta dikilmiş,rahatsız edici bir dikkatle Nice bakıyordu.Nihayet sessizliği bozup kunuştuğunda güçlü sesi salonda yankılandı. Tercüman “Sultan Hazretleri yolculuğunuzun iyi geçtiğini umduğunu söylüyor.” Nic soğuk bir şekilde “Evet,teşekkür ederim” dedi. “Yolculuğunuzda bir sorun olmadı ya?” diye ekledi sultan birden. Nic sultanın sesinden ne kadar etkilendiğini fark ettirmemeye çalıştı.

Ama kalbi hızla çarpıyordu. “Harika yolculuktu” diye cevap verdi.Bir an önce kendini toparlaması gerekiyordu.Ona vereceği cevabı bile kontrol edemezse,kralı nasıl kontrol edebilirdi. “Hamadullah” dedi Kral hafifçe gülümseyerek. Sultan onun yanında ki kanepeye oturdu.Kahvesini almak için eğildiğinde kolları neredeyse onun bacaklarına dokunmuştu.Nic ürperdiğini hissetti. Onun kendisine dokunmasını mı umuyordu? Sultan yeniden Arapça konuşmaya başlayınca bakışlarını tercümana çevirdi. “Sultan hazretleri burada bulunmanızdan dolayı ne kadar memnun olduğunu dile getiriyor.Onun ve insanlarının bu günü uzun zamandır beklediklerini söylüyor.” Nic’in fincanı tutan parmakları kasılmıştı.Soğukkanlı olmak için gereken bütün çabayı harcıyordu. İyi ki Chantal burada değildi.Kral Nuri onu hemen baştan çıkarıp evlenirdi.

“Ben de sizi tanımayı dör gözle bekliyordum Kral Hazretleri.Ve tabii ki düğünle ilgili fikirlerimi tartışmayı.” “Fikirleriniz mi?” Tercüman hemen sordu. “Evet bu benim düğünüm olduğuna göre fikirlerim olması normal değil mi?” Bir an kimse konuşmadı.Kral Nuri başını eğmiş dikkatli gözlerle onu inceliyordu.Soğuk gözleri her ayrıntının üzerinde ayrı ayrı duruyordu.Nihayet konuşunca tercüman onun sözlerini çevirdi. “Kralımız yeni geldiğinizi ve etrafınızda ki her şeyin sizin için değişik olduğunu söylüyor.Bu yüzden düğün hazırlıkları konusunda kendisine güvenmenizi istiyor.” “Lütfen Kral Hazretlerine söyleyin düğünün ayrıntılarını ona bırakmaktan zevk duyarım.Ama düğün özel bir olay olduğu için ben de bunun bir parçası olma konusunda ısrar ediyorum” “Kralımız ilginize teşekkür ediyor ama endişelenmenize gerek olmadığını söylüyor.Düğünle ilgili tüm ayrıntılar halledildi.İki hafta içinde Baraka’yı tanımak ve dinlenmekten başka yapacağınız bir şey yok.” Nic Kralın cevabına şaşırmıştı.”İki hafta içinde ne olacak?” Tercüman başını hafifçe eğerek cevapladı.

“Düğününüz,majesteleri” Düğün çoktan planlanmıştı.Düğün burada olacaktı.Hem de iki hafta içinde.Bu imkansızdı.Ortada bir yanlış anlama olmalıydı.”Korkarım ki burada bir noktayı gözden kaçırıyorıyoruz.Bana düğün gününün belli olduğunu ve bütün düzenlemelerin yapıldığını mı söylüyorsunuz?” “Evet” Nic alt dudağını ısırdı.Baraka’ya geleli daha iki saat olmadan her şey kontrolünden çıkmıştı.Planlarına ne olmuştu?Amerika’da yapılmasını düşündüğü özel ve sessiz düğüne ne olmuştu? “Nasıl her şey ayarlanmış olabilir.Benimle konuşmadan düğün gününe karar veremez.” “Kralımız Baraka’nın kanun koyucusudur ve….” “Ben de Ducasse Kraliyet ailesi üyesi Prenses Chantal’ım.Ben her şeyin ayarlandığını söyleyene kadar hiçbir şeyin olmayacağını kralınıza söyleyin.” Tercüman tereddüt ediyordu.Söylediklerini Krala aktarmak istemediği belliydi.

Nic “Söyle ona lütfen.” “Majesteleri…” “Belki de Baraka’ya gelmek hataydı.Kral Nuri’nin eğitimli biri olduğunu sanıyordum.Medeni ve…” “Batılı mı?” Kral ayağa kalkarak başında durdu. Nic’in midesi karıncalanırken çenesi gerildi. Demek İngilizce konuşabiliyordu.Tabii konuşabiliyordu.İnternetten onun Oxford’a gittiğini okumamış mıydı? “Neden tercüman kullandık” diye sordu başında ki örtüyü çıkartıp saçlarını açarken. “Kendini daha rahat hissedeceğini düşünmüştüm. Yanlış.Asıl onun kendisini rahat hissetmesi içindi.Nic öfkeden dişlerini birbirine kenetledi.Chantal gibi düşün dedi kendine.Chantal ol. Sultan onun konuşmasını bekliyordu.

Gözlerinden ateşler çıkmasına rağmen,Nic gülümsemeye çalışarak ayağa kalktı. “Ne kadar düşüncelisiniz” dedi dişlerinin arasından tıslayarak. “Size…teşekkür etmem gerek.” Kral Nuri’nin dudakları alaycı bir şekilde kıvrıldı.”Benim için zevkti.” Eliyle bir işaret yapınca tercüman dışarı çıktı. Şimdi ikisi de ayakta birbirlerine çok yakın mesafede duruyorlardı,ama bu yakınlık Nic’i rahatsız ediyordu.Sultan ellerini arkasında kenetlemiş onun etrafında dolaşarak inceliyordu. Sanki satın almadan önce malın değerini inceler gibi. Hiçbir şey kaçırmayan şahin gözleriyle ikinci kez etrafında dolaşmaya başlayınca Nic dayanamadı. “Onayınızı aldım mı,Kral Nuri?” diye sordu alaycı bir tavırla.İki haftalık süre çok zor geçecek gibi görünüyordu.Korkuyordu.Chantal için değil kendisi için korkuyordu.Kral Nuri’nin bir planı vardı ve içinden bir ses onun planının kendi planını ortadan kaldıracağını söylüyordu.

monalizasmile 15.01.2007 15:48 İKİNCİ BÖLÜM Kral etrafında ikinci turunu da attıktan sonra hemen önünde durdu.Nic onun kendisi üzerinde uyandırdığı etkiyi saklamaya çalıştı. “Tahminimden uzunsun” dedi en sonunda. Bu babasından miras kalmıştı.Boyu ve uzun sarı saçları tüm erkekler için sorun yaratmıştı her zaman.”Siz de öyle “diye cevap verdi. “Renginde biraz solgun gibi.Sanırım televizyonda insanlar olduğundan farklı görünüyor.” “Hayal kırıklığına mı uğradınız?” “Ben öyle bir şey mi söyledim?” Nic içinin yeniden ateşlendiğini hissetti.Bu duruma bir anlam veremiyordu.Genellikle erkekler onun için bir sorun oluşturmazlardı.Ama Sultan tanıdığı diğer erkeklere benzemiyordu.Onunla nasıl baş edeceğini bilmiyordu.

Malik Nicin öfkeli bakışlarını sükunetle karşıladı. Ona bakarken yüzünde bir gülümseme belirdi.Neden güldüğünü bilmiyordu.Daha yeni gelmesine rağmen onun yüzünü elleri arasına almak ve öpmek istiyordu.Bu güzelliğin arkasında güçlü bir kadın olduğu belli oluyordu. “Yanınızda kimseyi getirmediniz mi?Sekreter yada oda hizmetçisi gibi.Ama yine de yardıma ihtiyacın olacak.”Onun neden yalnız seyahat ettiğini tahmin edebiliyordu.Kimliğini saklamak istediği için yanında kimseyi getirmemişti.Bu prenses bir oyun oynuyordu. “Yanında birini getirmediğine göre senin için memnuniyetle bir eleman ayarlayabilirim.” “Birine gerçekten ihtiyacım yok Kral Hazretleri.” Malik onun itirazlarını görmezden gelerek devam etti. “Çok yoğun programın var,prensesim.Bir sürü yapman gereken iş ve katılman gereken aktiviteler var.

Giyiminde olduğu gibi günlük işlerinde de yardım alman gerek.” Nic kızarmaktan kendini alamadı.Modayı takip eden biri değildi.Bir kaç güzel parça da Fransız ve İtalyan modacılar hediye göndermişlerdi.”Yanımda çok az şey getirdim.”İçinde ki karmaşayı saklamak için gülümsedi.Bu adam kolay lokma değildi. “Bunun bir ön ziyaret olacağını düşünmüştüm.Tanışmak ve evlilik tarihini belirlemek için…” “Tarih çoktan belirlendi.Bu konuyu tartıştık…” “Hayır bu konuyu hiç tartışmadık kral hazretleri.Kısa nişanlılık dönemi önermiş olabilirsiniz ama tarih hiç konuşulmadı.Öyle olsa hatırlardım.” Malik umursamaz bir tavırla omuz silkti. monalizasmile 17.01.

2007 16:42 “Birlikte bir hayat yaşamaya istekli olup olmadığını anlamak için iki haftanın yeterli olacağını düşündüm.Görevlilerden biri…” “İki haftalık bir nişanlılık dönemi.On dört gün içinde düğünün hazırlanması imkansız.” “Cumartesi gününden itibaren sayarsak on sekiz gün eder.” On dötgün yada on sekiz gün ne fark ederdi ki sonuçta evlenmeyecekti…. En azından onun istediği şekilde.Bir düğün istiyorsa ona bu düğünü verecekti ama Baraka da tuzağa düşmüş bir gelin olmaya hiç niyeti yoktu. “Benim de düğünle ilgili planlarım var.Kendime göre ön hazırlıklar yaptım.” “Öyle mi?” “Evet,annem Amerikalı olduğu için Amerika da düğün yapmayı düşündüm.” Onun bakışlarını görünce aceleyle devam etti.”Annemin bağlı olduğu kilisede evlenmeyi umuyordum.” “Oraya hiç gitmedim.Sen gittin mi?” “Hayır,zaten bu yüzden gitmek istiyorum.Annemin ailesinin de katılmasını istiyorum.

” “Burada da düğüne katılabilirler.” “Onalr…fakir insanlar Kral Hazretler.Bırakın ülke dışına çıkmayı şehir dışına bile çıkmadılar.” “Onlar için jetimi göndeririz.Sorun çözüldü.” Sultan duvar kenarında ki dolaba yürüdü,ordan bir şey aldıktan sonra Nic’in yanına döndü.”İşte programın” diyerek ona bir ajanda verdi.”Gördüğün gibi çok yoğun bir programın var.Bazı şeyler tek başına bazılarını da beraber yapacağız.” “Kral Nuri.Yeterince zeki olmadığım için beni affedin ama neden benim planlarımı tartışmadığınızı anlamıyorum.” Malik başını kaldırıp buz gibi gözlerle ona baktı.”Tabi tartışırız.Senin aile geleneklerini buradaki törenle birleştirmek benim için çok önemli.Düğün planlayıcına bunu söylemeni istiyorum.

Onunla bugün tanışacaksın.” “Bugün mü?” “Bu akşam.Ama senin fazla yorulmaman için yardımcın Alea ile düğün planlayıcın senin gündemini ayarlayacaklar.Sanırım iki kadının da sana büyük yardımı olacak.” “Ben kendi hazırlıklarımı yapabilecek kapasitedeyim.” “Planlama konusunda yetenekli olduğunu biliyorum ama, sen benim karım olacaksın.Baraka Kraliçesi…Gereksiz detaylarla ilgilenerek canının sıkılmasını istemiyorum.Emrinde ki çalışanları seveceksin.” “Benim birine ihtiyacım yok.” “Evet var.Stresle baş etmene yardımcı olacak.” “Ben stresli falan değilim.” Malik’in gülümsemesi yüzüne yayıldı. “Olacaksın.” Aslında Nic yalan söylüyordu.

İnanılmaz derecede gergindi.Ya Baraka’dan dışarı çıkamazsa…Ya kız kardeşi ile Lily buluşamazsa.Ya bu düğünden kaçamazsa… Elinde ki ajandayı açtı ve inceledi.On sekiz günün her saati doluydu.Kral Nuri onu düğün için hazırlıyordu. “Kral Nuri…” “Malik” diye sözünü düzeltti. “Malik…bütün bunlar gerekli mi?” “Kraliçe olacaksın.” “Evet ama bunların hepsi düğünden sonra da olabilir.” “Ne kadar önce olursa o kadar iyi.” Ses tonu tartışmaya açık olmadığını gösteriyordu. “Düğünün hemen ardından benim çocuğumu taşıyacağını umuyorum.İki üç ay kadınların fazla hareket etmek istemediklerini biliyorum.Bende düğün sonrası işlerini kolaylaştırmak ve ailene daha fazla zaman ayırmanı sağlamak istedim.” Bunun Nic’in planlarında kesinlikle yeri yoktu. “Hemen çocuk mu istiyorsun.

Ama biz hala birbirimize yabancıyız.” “İki hafta içinde yabancı olmayacağız.Ajandayı dikkatle incelersen her gün birlikte geçireceğimiz zaman olduğunu göreceksin.Kimi gün birlikte yemek yiyeceğiz,kimi gün eğleneceğiz.” “Buna göre bir buçuk saat içinde yardımcımla tanışacağım.” “Biraz dinlendikten sonra….Odana sandviç ve çay getirilecek.İstersen kısa bir uyku için vaktin var.” Nic daha fazla sinirlerine hakim olamadı.Elindeki defteri koltuğun kenarına fırlattı. “Gerçekten mi?Bundan emin misin?Çünkü söylediklerinden hiç biri ajandamda yazılı değil.” Kral Nuri onun fırlattığı deftere bakmadı bile.Ayakta durmuş,dikkatle onu inceliyordu.”Bu evliliği istemiyorsan söylemen yeterli,Prenses Chantal.” Nic sakin tavrını koruyamadığı için kendinden utanıyordu.

Fırlattığı defteri alarak göğsüne bastırdı. “Özür dilerim.” Malik,Nic’in bakışlarını yerden kaldırana kadar bekledi. “Kafana bir silah dayamıyorum prenses.Evlenmemiz zorunlu değil. Benden hoşnut değilsen hemen söyle.Törenden önce planları iptal edecek kadar vaktimiz var.Tereddüttün varsa söyle.Söz veriyorum seni yargılamayacağım.Sana kızmayacak,kaba davranmayacağım.” Tereddüt mü?

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir