P atates Kız öldürüldüğünde, katil onun kalbini kesip çıkarmış. Kalbi gömmüş, ama ertesi gün kız dirilmiş. Hem de aynı yerden çıkarak.” Ryan söylediklerini vurgulamak için kamp ateşini elindeki sopayla dürttü ve gecenin içine kıvılcımlar yağdırdı. Opal yavaşça Ryan’a doğru yaklaştı. Ryan on beş yaşındaydı, sevimli sayılabilecek bir çiftlik oğlam havası vardı. Tori, Opal’e Ryan’ın ondan çok hoşlandığım söylemişti. Zaten her şeyi Tori ayarlamıştı, ormana gidip oğlanlarla takılmanın eğlenceli olacağını söyleyen de oydu. Opal on iki yaşındaydı ve daha önce hiçbir oğlanla öpüşmemişti, ama bunu kimseye anlatacak değildi, en yakın arkadaşına bile. “Nasıl yani, zombi gibi mi?” diye sordu Tori. Opal sessizdi. Patates Kız hikâyelerinden nefret ederdi. Onlardan nefret ederdi, çünkü gerçek olduklarını biliyordu. “Bir zombi gibi ölümden geri dönmüş. Aynı patates gibi: onu parçalara bölersin, o parçalardan herhangi birini gömersin. Eğer gözenekleri varsa -bu bir parça kabuk bile olabiliryenisi büyümeye başlar.” Ryan sopayı kemik kırar gibi ortadan ikiye böldü ve ateşin içine attı. 5 Opal titredi. Daha bu öğlen yaşadığı ziyareti düşünü, yordu. Ama hayır, böyle şeyler hakkında düşünm em eliyi Ve bundan başkalarına bahsetmemesi gerektiğini de iyi ^ yordu. Yalan söylediğini ya da deli olduğunu düşünürlerdi hatta belki ikisini birden. “Ve artık bu ormanda dolanıyor/’ diye ekledi Sam. “Onun geldiğini nasıl anlarsınız biliyor musunuz? Kokudan. O pis çürük patates kokusundan. Onun kokusunu elli metre uzaktan bile alabilirsiniz.” “Haydi canım!” Tori gözlerini devirdi. Sam onun erkek arkadaşı gibi bir şey sayılırdı. “Şunu bir açıklığa kavuşturalım. Sen Patates Kız’m gerçek olduğuna inanmıyor musun?” Ryan şaşırmıştı. “Bir zamanlar yaşadığına inanıyorum. Bunu biliyorum. Annem onunla birlikte okula gitmişti. O kız sadece cinayete kurban gitmiş zavallı bir çocuktu. Bütün bu hayalet saçmalığı mı? B u … Nasıl derler, sadece bir şehir efsanesi.” “Tanrı aşkına Tori, D an ve C hris’in daha geçen hafta onu tam burada gördüğünü unuttun mu?” dedi Opal. “Hem Becky Sheridan’m küçük kız kardeşi Janey’ye ne demeli? Patates Kız’la Griswold’larm eski arazisinde tanıştığını ve onun kendisini kilere kilitlediğini söylüyor.” Peki ya ben? diye düşündü Opal. “Tanrım, biraz büyüyün lütfen. D an ve Chris’in kafalan iyiydi, her zamanki gibi. Janey ise boş boş etrafta dolaşırken orada mahsur kaldı.” Tori işte bu kadar dercesine ellerini iki yana doğru açtı. “Tabii canım,” dedi Opal. “K apı dışarıdan kilitlenmişti/ zekâ küpü. Peki, sence bunu nasıl becerm iş olabilir?” Benim söylemeye çalıştığım sadece şu, bu saçmalıkların hepsi açıklanabilir.” SÖYLEMEYECEĞİNE SÖZ VER 6 JENNIFER McMAHON “Ve benim söylemeye çalıştığımsa bazı şeylerin açıklanamayacağı,” dedi Opal. Opal, ceket yüzünden Tori’nin hâlâ kendisine kızgın olduğunu biliyordu. O gün öğlen, henüz oğlanlarla buluşmadan önce Opal’in, ceketini ona sormadan ödünç aldığını öğrenmişti Tori. Bu yeterince kötü değilmiş gibi bir de ceketi bisikletinin zincirini değiştirirken giymişti ve Tori ceketin sol kolundaki yağ lekesi yüzünden çılgına dönmüştü. Opal’in onu kuru temizlemeye götürmeye ve parasını da kendi cebinden vermeye söz vermesi lazımdı. Ve bu arada, Tori de onun ceketini ödünç alabilirdi. Yalnız, ceket tam olarak onun değildi. O annesinin en eski ve en sevdiği ceketiydi, hatta Opal onu pek çok kez sormadan ödünç aldığı için şimdi ona dokunması bile yasaklanmıştı. Açık kahverengi süet bir ceketti, kollarında ve ön tarafında püskülleri vardı. Kadın kovboylara ve rock yıldızlarına yakışır bir şeydi, Opal istemeyerek de olsa onun yaşça kendisinden daha büyük ve biçimli bir vücuda sahip olan Tori’ye daha çok yakıştığını kabul etmek zorunda kalıyordu. İki kızın da saç kesimi aynıydı (ikisini de kasabanın ucunda bir kuaförde çalışan Shirley kesmişti) ve ikisi de sarışındı, ama aralarındaki benzerlik orada son buluyordu. Opal aralarında güzel olanın Tori olduğunun farkındaydı, oğlanlar hep ona bakardı. Ama işin doğrusu, çoğu zaman bu hiç umurunda olmuyordu. Onun endişelenmek için oğlanlardan daha önemli sorunları vardı. Opal ödünç alma huyunun insanları rahatsız ettiğini biliyordu ve bir gün bunun yüzünden başı büyük derde girebilirdi, ama bir türlü kendini durduramıyordu. Bazen bunu farkında bile olmadan yapıyordu. Tori’nin ceketini aldığı gece de öyle olmuştu, onu giydiğini fark ettiğinde evin yolunu yarılamıştı bile. Bazı insanlar sigara içer. Bazıları tırnaklarım yer. Opal ödünç alıyordu. Aslında buna tam olarak çalmak 7 SÖYLEMEYECEĞİNE SÖZ VER denemezdi. O sadece tanıdığı, Hoşlandığı ve kendine yakın hissettiği insanların eşyalarını ödünç alırdı. Ve kimse alın dıklarmı bile fark etmeden eşyalarını sağ salim geri götürme k için elinden geleni yapardı. Bu onu heyecanlandırıyordu. Öyle bir histi ki, diğerlerinin eşyaları onunlayken on iki yaşında ol maktan çıkıyor ve bundan çok daha fazlasıymış gibi hisstdi yordu. O eşyalar onun için sanki diğer insanların ruhlarından küçük parçalar taşıyan iyi şans tılsımları, uğurlar gibiydi.
Jennifer McMahon – Söylemeyeceğine Söz Ver
PDF Kitap İndir |