Jojo Moyes – Bir Artı Bir

Sidney içeri girdiğinde Ed Nicholls kreatif ekibin odasında Ronan’la kahve içiyordu. Sidney nin arkasında Ed’in belli belirsiz seçebildiği bir adam duruyordu; takım elbiseliler güruhundan biri daha işte. Seni arıyorduk, dedi Sidney. Eh, işte buradayız, dedi Ed. Ronan’ı değil, seni. Ed bir an için onları inceledi, sonra elindeki kırmızı, köpük malzemeden topu tavana atıp yakaladı. Göz ucuyla Ronan’a baktı. I ııvestacorp, tam on sekiz ay önce şirket hisselerinin yarısını satın almıştı ancak Ed ile Ronan onları hala takım elbiseliler güruhu olarak görüyordu. Baş başa kaldıklarında onlardan bahsetmek için kullandıkları nispeten kibar sözcüklerden biriydi bu. Deanna Lewis diye bir kadın tanıyor musun? Neden sordun? Yeni yazılımın lansmanı hakkında kadına herhangi bir bilgi verdin mi? Ne? Basit bir soru sordum. Ed, bir takım elbiseliden diğerine baktı. Ortamdaki hava tuhaf derecede gergindi. Midesi, ağzına kadar dolu bir asansör gibi yavaşça ayaklarına doğru alçalmaya başladı. İş hakkında sohbet etmiş olabiliriz ancak hatırladığım bir ayrıntı yok. Deanna Lewis mi? dedi Ronan.


Bu konuda açık konuşman gerekiyor Ed. SFAX lansmanı hakkında kadına herhangi bir bilgi verdin mi? Hayır. Belki. Ne bu şimdi? Polisler alt katta, maliyeden iki sersemle birlikte ofisini arıyor. Kadının erkek kardeşi içeriden bilgi sızdırma suçlamasıyla tutuklanmış. Yazılım lansmanı hakkında onlara verdiğin bilgileri kullanarak. Deanna Lewis? Bizim Deanna Lewis mi? Ronan gözlüklerini silmeye başladı, endişeli olduğunda hep böyle yapardı. Kadının kardeşinin Hedge fonu, borsadaki ilk işlem gününde iki nokta altı milyon dolar kaydetti. Kadın tek başına, kendi kişisel hesabı üzerinden yüz doksan bin dolar kazandı. Kardeşinin Hedge fonundan mı? Anlamıyorum, dedi Ronan. Tane tane açıklayayım. Deanna Lewis, erkek kardeşiyle SFAX lansmanı hakkında konuşurken kayda alınıyor. Kadın diyor ki, bu Ed lansmanın muazzam olacağını söylemiş. Ve tahmin et ne oluyor? İki gün sonra, kadının kardeşinin fonu, hisselerin en büyük alıcıları arasına giriyor. Kadına tam olarak ne söyledin? Ronan ona baktı.

Ed düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Yutkunduğunda çıkan ses, utanç verici derecede yüksekti. Ofisin karşısındaki ürün geliştirme ekibi, bölmelerinin üzerinden ona bakıyorlardı. Ona hiçbir şey söylemedim. Gözlerini kırpıştırdı. Bilmiyorum. Bir şeyler söylemiş olabilirim. Devlet sırrı falan değildi ya. 8 ]ojo Moyes Evet devlet sırrıydı Ed! dedi Sidney. Bu yaptığına içeriden bilgi ticareti deniyor. Kadın ona tarihleri, saatleri verdiğini de söylemiş. Ona şirketin bir servet kazanacağını söylemişsin. O zaman yalan söylüyor! Boş boş sallıyor. Biz sadece… şey yapıyorduk. Kızı etkileyip yatağa atmak için boşboğazlık ettin, değil mi? Öyle değil.

Deanna Lewis’le yattın mı? Ed, Ronan’ın miyop bakışlarının, yakarcasına içine işlediğini hissedebiliyordu. Sidney ellerini kaldırdı. Avukatını araman lazım. Benim başım neden dertte olsun ki? diye sordu Ed. Bu işten herhangi bir menfaatim falan yok. Kardeşinin Hedge fonu olduğunu bile bilmiyordum. Sidney arkasına baktı. Onlara bakan yüzler birdenbire masalarında bakacak daha ilginç bir şeyler bulmuş gibiydi. Sesini alçalttı. Şimdi gitmen gerek. Seni polis merkezinde sorgulamak istiyorlar. Ne? Bu delilik. Yirmi dakika içinde yazılım toplantım var. Polis merkezine falan gitmiyorum. Bu işin iç yüzünü anlayana kadar seni açığa alıyoruz.

Ed güldü. Şaka mı yapıyorsun? Beni açığa alamazsın. Burası benim şirketim. Onlara arkasını dönerek, köpük topu havaya atıp yakaladı. Kimse kıpırdamadı. Hiçbir yere gitmiyorum. Burası bizim şirketimiz. Söyle şunlara Ronan. Ronan’a baktı ama Ronan sabit bir şekilde yere bakıyordu. Ed, Sidney’ye baktı; Sidney başını iki yana salladı. Sonra başını kaldırıp arkasında beliren üniformalı iki adama, elleriyle ağzını kapatan sekreterine ve arkasındaki halıyla kaplı yola baktı. Köpük top sessizce yere, ayaklarının arasına düştü. 1 Jess Thomas ile Nathalie Benson, kamyonetlerinin koltuklarına yığılmışlardı. Kamyonet, Nathalie’nin evinden yeterince uzağa park edilmişti; içeriden bakınca görülmüyorlardı. Nathalie sigara içiyordu.

Altı hafta önce kırkıncı kez sigarayı bırakmıştı. Haftada seksen sterlin garanti. Ve tatil ücreti. Nathalie çığlık attı. Lanet olsun. O küpeyi unutan şırfıntıyı bulup bizi en karlı işimizden ettiği için gerçekten pataklamak istiyorum. Belki de adamın evli olduğunu bilmiyordur. Ah, biliyordu. Nathalie, Dean’le tanışmadan önce Southampton’ın karşı yakasında bir değil iki ailesi olduğu anlaşılan bir adamla iki senesini harcamıştı. Hiçbir bekar adamın yatağının üzerinde renklerine göre dizilmiş kırlentler olmaz. Neil Brewster’in var, dedi Jess. Neil Brewster’in müzik arşivinin yüzde yetmiş yedisi Judy Garland’dan, yüzde otuz üçü de Pet Shop Boys’dan oluşuyor. Beachfront Tatil Parkının yarı cennet yarı inşaat alanı olduğu zamanlardan beri, dört senedir, hafta içi her gün birlikte temizlik yapmışlardı. O zamanlar, müteahhitler bölgenin yerlisi olan ailelere yüzme havuzuna erişim imkanı vaat etmiş ve üst sınıfa yönelik bir imar projesinin, küçük sahil kasabalarını sömürmek yerine daha ıı Bir Artı Bir çok fayda sağlayacağının güvencesini vermişlerdi. Rengi solmuş Benson&’Ihomas Temizlik şirketinin adı, beyaz kamyonetlerinin yan tarafına basılıydı.

Nathalie bu yazının altına: Kirli İşlerinizde Yardımcı Olalım ibaresini eklemişti, ta ki Jess iki buçuk ay boyunca gelen aramaların yarısının temizlikle hiçbir ilgisinin olmadığına dikkat çekinceye kadar. Artık aldıkları işlerin neredeyse tamamı Beachfront imar alanındaydı. Kasabada doktorlar, avukatlar ve artrit rahatsızlığı nedeniyle artık kendi temizliğini kendi yapamayan tuhaf müşterileri Bayan Humphrey dışında pek kimsenin temizlikçi tutacak parası veya niyeti yoktu. Temizlikçilik, bir bakıma iyi işti. Kendin için çalışıyor, çalışma saatlerini kendin düzenleyebiliyor, çoğunlukla müşterilerini kendin bulup seçebiliyordun. Ancak tuhaftır ki işin kötü tarafı, boktan müşteriler (her zaman en az bir tane boktan müşteri olurdu) veya başkasının tuvaletini ovmanın, her nasılsa insana tırmandığı merdivende planladığı yerin bir basamak altında olduğunu hissettirmesi değildi. Jess, başkalarının lavabo giderlerinden topak topak saçları çekip çıkarmayı veya yazlık ev kiralayan insanların çoğunun kendilerini bir hafta boyunca domuzlar gibi yaşamak zorundaymış gibi hissetmesini umursamıyordu. Onun hoşuna gitmeyen, eninde sonunda başkalarının hayatı hakkında istediğinden çok daha fazla şey öğreniyor olmasıydı. Örneğin Jess, insanlara Bayan Eldridge’in gizli alışveriş alışkanlığını anlatabilirdi: Banyodaki çöpün içine tıkıştırılmış tasarımcı ayakkabılarının faturaları ve dolabındaki giyilmemiş kıyafet poşetleri, hala yerinde duran etiketler… Lena Thompsonın dört senedir bebek yapmak için uğraştığını ve ayda iki kez gebelik testi kullandığını da anlatabilirdi (külotlu çoraplarını hiç çıkarmıyormuş). Ayrıca kilisenin arkasındaki büyük evde oturan Bay Mitchell’in maaşının altı haneli olduğunu (maaş bordrolarını salondaki sehpanın üzerinde bırakırdı; Nathalie adamın bunu kasıtlı olarak 12 Jojo M oyes yaptığına yemin edebilirdi) ve kızının banyoda gizli gizli sigara içtiğini söyleyebilirdi. Ve Jess eğer isteseydi, dışarıda tertemiz görünen, saçları kusursuz, tırnakları boyalı, pahalı kokular sürünmüş ama külotlarını hiç düşünmeden gözler önünde bırakan kadınların adlarını sayabilirdi. Ya da (maşa olmadan tutmak istemediği) odalarındaki havluları kaskatı olmuş yeni yetme oğlanların adlarını… Geceleri ayrı yataklarda yatan çiftler, Jess’den boş odanın çarşaflarını değiştirmesini isterken uyanıklık ederek son zamanlarda inanılmaz fazla misafirlerinin geldiğini ısrarla vurgulayan ev kadınları, gaz maskesi ve TEHLİKELİ KİMYASAL uyarısı isteyen tuvaletler vardı. Bir de ara sıra Lisa Ritter gibi iyi müşteriler olurdu. Evini süpürmek için uğradığınızda elinizde bir elmas küpeyle ve gerçekten bilmesem de olurdu dedirtecek türden bir şeyi bilmenin yüküyle kalırdınız. Lisa Ritter küpeyi elinde tutup, Herhalde kızımındır, en son gelişinde düşürmüştür, demişti.

Fakat bunu söylerken harcadığı çabayla sesi titriyordu. Onun da böyle bir küpesi var. Tabii, demişti Jess. Muhtemelen birinin küpeye ayağı çarpmıştır ve fırlayıp sizin yatak odasına girmiştir. Ya da birinin ayakkabısına yapışıp taşınmıştır. Bunu tahmin etmiştim aslında. Affedersiniz. Sizin olmadığını bilseydim asla rahatsız etmezdim. Ve tam o anda Bayan Ritter ona arkasını döndüğünde, her şeyin sona erdiğini anlamıştı. İnsanlar kapılarına kötü haber götürdüğünüzde size teşekkür etmiyorlardı. Yolun sonunda, yeni yürümeye başlamış, kalın kalın giydirilmiş bir bebek devrilen bir ağaç gibi yavaşça yere düştü ve kısa bir sessizliğin ardından avaz avaz ağlamaya başladı. İki eli mükemmel dengeli alışveriş torbalarıyla dolu olan annesi de durup sessiz bir dehşet içinde ona baktı. 13 Bir Artı Bir Bak, geçen hafta ne dediğini duydun. Lisa Ritter bizden kurtulmadan önce kuaföründen kurtulurdu. Nathalie, Jess’in nükleer faciaya bile iyi tarafından bakacağını kanıtlayan bir yüz ifadesiyle baktı.

Temizlikçilerden kurtulmadan önce. Bu durum farklı. İster biz olalım ister Hızlı Temizler isterse Paspaslı Temizlik olsun umurunda değil. Nathalie başım salladı. Hayır. Ona göre, bugünden itibaren biz artık aldatan kocasıyla ilgili gerçeği bilen temizlikçiler olacağız. Bu, onun gibi kadınlar için önemlidir. Bazı şeylerin dışarıdan nasıl göründüğü önemlidir, değil mi? Anne çantaları yere bırakıp bebeği almak için eğildi. Jess, çıplak ayağını arabanın ön paneline koyup yüzünü ellerine gömdü. Başımıza iş aldık. O parayı nasıl kazanacağız Nat? Orası tertemiz bir evdi. Sadece haftada iki kez toz alıyorduk. Nathalie pencereden dışarı baktı. Parayı da hep zamanında öderdi. Elmas küpe Jess’in gözlerinin önünden gitmiyordu.

Neden görmezlikten gelip geçmemişlerdi ki? Hatta ikisinden biri küpeyi çalsa daha iyi olurdu. Tamam, ne yapalım, bizimle çalışmayı bırakacak. Haydi konuyu değiştirelim Nat. Bardaki vardiyamdan önce ağlayamam. Peki, Marty bu hafta aradı mı? Konuyu buraya getirelim demek istememiştim. Eee, aradı mı? Jess içini çekti. Evet. Geçen hafta neden aramadığını söyledi mi? Nathalie, Jess’in ayaklarını iterek ön panelden indirdi. Hayır. Jess, Nathalie’nin ona baktığını hissedebiliyordu. Ve hayır, para göndermedi. 14 ]ojo Moyes Of, haydi ama. Çocuk Yardımı Dairesini adamın üzerine salmaksın. Böyle devam edemezsin. Kendi çocukları için sana para göndermeli.

Bu eski bir tartışmaydı. O… o hala iyi değil, dedi Jess. Ona daha fazla baskı yapamam. Hala bir işi yok. Eh, artık o paraya ihtiyacın olacak. En azından tekrar Lisa Ritter’ınki gibi bir iş buluncaya kadar. Nicky nasıl? Annesiyle konuşmak için Jason Fisher’ın evine uğradım. Şaka yapıyorsun. O kadından ödüm kopuyor. Jason’ın Nicky’i rahat bırakmasını sağlayacağını söyledi mi? Onun gibi bir şey söyledi. Nathalie bakışlarını Jess’in üzerinde tutup çenesini iki santim aşağı eğdi. Bir daha kapısına ayak basarsam beni mahvedeceğini söyledi. Hem beni hem de… Ah, ne demişti? Evet, hem beni hem de ucube çocuklarımı. Jess yolcu aynasını indirip saçını kontrol etti ve tekrar atkuyruğu şeklinde topladı. Ah, sonra da dedi ki Jason karıncayı bile incitmezmiş.

Ne beklenirdi ki! Önemli değil. Norman yanımdaydı. İlginçtir ki arabalarının hemen yanına kaka yaptı. Ve ben de her nedense cebimde bir poşet olduğunu unutuvermişim. Jess ayaklarını tekrar kaldırıp aynı yere koydu. Nathalie tekrar iterek indirdi ve arabanın ön panelini ıslak bezle sildi. Haydi ama Jess! Marty gideli ne kadar oldu? İki sene mi? Gençsin. Zamanını onun kendini toplamasını bekleyerek geçiremezsin. Tekrar at sırtına çıkman lazım, dedi Nathalie yüzünü büzüştürerek. Tekrar at sırtına çıkmak. Aferin. Liam Stubbs senden hoşlanıyor. Mesela onu tam anlamıyla bir at gibi sürebilirdin. ı5. Bir Artı Bir Bir çift X kromozomuna sahip olduğu tespit edilmiş olan herkes Liam Stubbs’ı at gibi sürebilir.

Jess camı kapattı. Kitap okurum daha iyi. Üstelik, bence Yeni Amcanızla Tanışmaca oyununu oynamadan da çocukların hayatı yeterince altüst oldu. Değil mi? Başını kaldırdı ve gökyüzüne doğru bakarken burun kıvırdı. Çayı koyup bara gitmek için hazırlanmam lazım. Gitmeden önce hızlıca bir arama turu yapıp herhangi bir müşteri ekstra bir iş istiyor mu diye bakacağım. Hiç belli olmaz, belki de kadın bizim işimizi iptal etmez. Nathalie yanındaki camı indirip sigarasının dumanını üfledi. Tabii tabii. Bir sonraki işimiz de Sarı Tuğlalı Yolun sonundaki Zümrüt Kenti temizlemek olacak. Seacove Caddesi, 14 Numara uzaktan gelen patlama sesleriyle doluydu. Tanzie kısa bir süre önce Nicky’nin (on altı yaşında olduğuna göre gayet normal) boş vaktinin yüzde seksen sekizini odasında geçirdiğini hesaplamıştı. Jess onu suçlayamazdı. Temizlik sepetini salona bıraktı, ceketini astı ve tel tel olmuş halının durumu karşısında her zamanki bezginliği hissederek üst kata çıkıp Nicky’nin kapısını itti. Nicky’nin kulağında kulaklıkları vardı ve birine ateş ediyordu.

Odadaki ot kokusu Jess’i sersemletecek kadar güçlüydü. Nicky, der demez biri kurşun yağmuru altında yere serildi. Nicky. Oğluna doğru yürüdü, kulaklıklarını çekip çıkarınca Nicky ona dönüp baktı. Yüzünde uykudan zorla uyandırılmış gibi şaşkın bir ifade vardı. İşlerin bitti mi?

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir