Lao Tse – Tao Te Ching

Tao Te Ching, Taoculuğun temel kitabıdır. Eğer böyle söylemek hoşunuza gidiyorsa Kutsal Kitabı’dır da diyebilirsiniz. Ama aslında, Tao Te Ching bundan olasılıkla 2500 yıl önce yazılmış bir bilgelik öğretisidir. 2500 yıl önce yazılmış bir kitabın ne de olsa eskidiğini, zamanında ne derece önemli ve etkili olursa olsun bugünün insanına bir bildirisi, bir çağrısı kalmamış olduğunu düşünebilirsiniz. Ama bu öğreti belki de toplumsal değerleri ve yönetenlerin otoritesini hafife aldığı için çoğunluk tarafından kabul görüp kullanıma konmadığı için hiç eskimedi. Günümüzde de tazeliğini koruyor. Hatta dünyamızı arsızlığımızla, doymak bilmez hırslarımızla berbat ettiğimizi, acımasızca kaynaklarını tüketip havasım suyunu kirlettiğimizi fark etmeye başladığımız şu günlerde Tao The Ching’in öğretisine kulak vermeye her zamandan daha çok ihtiyacımız var. dünyayı ele geçirmek tutkusu dünyayı elden geçirmek tutkusu denenmiştir yenilgiye mahkûmdur kutsaldır dünya ele geçmez el atan çürütür onu elde tutmak isteyen yitirir onu (Tao Te Ching, 29. Mesel) Savaş nağralarıyla doğaya egemen olmak, doğayı yenmek için başlattığımız savaşı artık kaybettiğimizi anlayanlaTAO TE CHING rın sayısı her gün çoğalıyor. Bu durumda hiç olmazsa, bu bilince varanların değer yargılarım yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor gibi geliyor bana. Belki ilk bakışta bize çok ters, yadırgatıcı görünse de Tao Te Ching’in öğretisi bir seçenek olarak ortada duruyor. Kendimizi kandırmadan, yan tutmadan, gerçekçi bir gözlemcilikle dünyaya bakmayı öğütleyen bir öğreti bu. Tanrıyı yeryüzünden gökyüzüne çıkaran göksel dinler, yani Musevilik, Hıristiyanlık ve islamlık’ta gönlümüze göre bir Tanrı var. Affedici ve kahredici, iyileri ödüllendirip, kötüleri cezalandıran insan gönüllü bir Tanrı… Oysa Tao Te Ching’in Tao’su insan gönüllü değildir. Karıncayla imparator arasında fark gözetmez. Rahmetini iyiden de kötüden de esirgemez. İyininde bahçesine yağmur yağdırır, kötününde… Tao Te Ching’in bilgeleri de insan gönüllü değildir. gökle yer sevgi bilmez bin bir tür saman kukladır ona kutlu kişi sevgi bilmez yetmiş iki, millet saman kukladır ona (Tao Te Ching, 5. mesel) Dünyanın gerçekçi olarak değerlendirilmesi dediğim zaman, gözlem dediğim zaman bunları anlatmak istedim. Acı ama gerçek! Dünyayı biz yaratmadık, dünya gönlümüze göre değilse sorumluluk bizim değil. Dünya, her nasılsa ona katlanmaktan, acı ve tatlı yanlarıyla onu içimize sindirmekten başka elimizden gelen bir şey yok. Ne yapalım ki kartlan da biz dağıtmıyoruz. Bu oyunu elimize gelen kartlarla oynamak, mutluluğu, huzuru bu koşullar içinde bulmak zorundayız. Hem durumu abartmaya da hiç gerek yok.. Dünya zaten olduğu gibi olağanüstü güzel. Bundan daha güzel olamazdı. Başka türlüsünü düşünmek bile saçmalık. Kitabın en sonunda yer alan Tao The Ching’den de eski olduğu sanılan “Sırlar Kitabı”, ‘Yin Fu Jing’de dile getirildiği gibi iyilik bilmez gökyüzü en büyük iyiliği de budur işte Doğal olan güzeldir. Doğal olan iyidir. Doğal insan ya da insan doğası da güzeldir ve iyidir, insan iyidir ve içinden öyle geldiği için iyilik yapmalıdır, iyiliği ödül beklediği için ya da cezadan korktuğu için değil içinden geldiği için yapmalıdır. insan, insan yapısı olan bütün kurallardan, ahlak yasaları da içinde olmak koşuluyla bütün yasalardan daha büyüktür. Bütün kurallar, yasalar insanın içtenliğini sınırlar, içten gelmeden yapılan şeyler de uyum getirmez. Taocu dünyayı olduğundan başka türlü bir şey yapmaya çalışmaz. Taocunun gözüyle insan yapısı olan her şey doğal olanın, bozulmamış doğallığın yanında yavan kalır, isteklerini azaltmak, tutkularını dizginlemesini bilmek, işte Taocunun yolu budur. Bugün dünyayı içine düşürdüğümüz berbat durumun nedeni dünyayı düzeltmeye, düzenlemeye kalkmış olmamız, ondan verebileceğinden daha çoğunu istememizdir. Doğaya egemen olmaya, doğayı yenmeye kalktığı zaman insan, doğanın karşısında bir hiçtir. Doğaya yenilmeye mahkûmdur. Bunu bugün daha iyi anlıyoruz. Ama insan doğayla uyum içinde yaşar, doğayı karşısına değil de yanına, arkasına alırsa doğanın sınırsız gücünü kullanabilir, huzur ve mutluluğu da bulur. Bilgeliğin yolu yaşam ırmağının içinde yerini bulmak, karşı koymadan, dayatmadan yüzmesini, akmasını bilmektir. Hepimiz biliriz, yüzmek bilmeyen bir kimse suya düşünce sırtüstü dönüp kendini sulara teslim etse su onu kaldırır ve yüzdürür; ama çırpınır, kendini kurtarmaya çabalarsa boğulur. Burada Çuang Tzu’nun (Zhuang zi) bir öyküsünü anımsıyorum: “Bir gün Konfüçyüs (Kong Zi) öğrencileriyle birlikte kayaların arasında deli deli, çağlaya çağlaya akan bir ırmağın kıyısında dolaşıyormuş. Birden ırmağın yukarılarında yüzmekte olan yaşlı bir adam görmüş. Adam bir sulara gömülüyor bir görünüyormuş. Konfüçyüs hemen adamı kurtarmaları için ırmağın aşağı .bölümüne öğrencilerini göndermiş. Adamı sağ salim ırmaktan çıkarıp Konfüçyüs’ün önüne getirmişler. Konfüçyüs kayaların arasında ve coşkun suların içinde sağ kalmayı nasıl başardığım sormuş adama. ‘Çok kolay!’ demiş adam. ‘Akıntı beni aşağı çektiği zaman daldım, yukarı ittiği zaman da su yüzüne çıktım.'” Kendini aldatmaya karşı gerçeği göğüslemenin, sertliğe karşı yumuşaklığın, zorlamaya karşı zorlamasızlığın, tutkuya karşı tutkusuzluğunu, hoşgörüsüzlüğe karşı hoşgörünün, savaşmaktansa savaşmamanın, erkeğe karşı kadının yanını tutan bir öğreti bu… Taoculuğun Konfüçyüsçülük ve Budacılık’la birlikte Çin kültürünü taşıyan sacayağının bir ayağı olduğu söylenir. Ama belkide Taoculuğun hem Konfüçyüsçülüğe hem Budacı- lığa yaptığı etki ve katkı göz önüne alınırsa Çin kültürünün temel direği olduğunu söylemek daha doğru olur. Her çeviri kuşkusuz bir yorumdur. Ama Tao Te Ching dünyadaki yorumlanması en güç kitapların en başta gelenlerinden biri… Tao Te Ching’in doğru yorumunu Taoculuğu derinlemesine özümlememiş bir kimsenin yapması mümkün değildi. Onun için söylüyorum, Berlin’de gerçek bir Taocu, bir bilge yaşıyor. Bu değerli çalışmasından dolayı Ömer Tul- gan’ı yürekten kutluyorum. Son Söz Yin Fu Jing’den aktardığım şu dizelerde de… Çılgınlar tanrısal vahiy ararlar göğün yerin işaretlerinde ben bilgelik ararım zaman ve dünyanın işaretlerinde kimileri ahmakça kaygılara kutsal der ben ahmakça kaygılan bırakmaya kutsal derim kimileri mucizeleri kutsal sayar ben mucize olmayanları kutsal sayarım Florya, Ekim 1994 İlhan Güngören GiRiŞ Parka gittik karımla – Tao Te Ching’i tartışmak için. Bir ağacın altına oturduk… Söyleşirken bir köpek geçti sahibiyle birlikte; plastik bir halka taşıyordu dişleri arasında gururla. Ağcé altları kuru, çürük, kırık dal doludur hep. Köpekler sever koca koca dallar taşımayı parkta gezerken. “Köpekleri de insanlaştırıyoruz,” dedim, “budaklı, pis dallar yerine, bak, plastik halkalar taşıyor onlar da.” Karım, “Parkta radyo çalmak gibi,” dedi – “Ve Tao Te Ching’i tartışmak gibi,” dedim, “kuş seslerini dinlemek dururken.” Sustuk; parkın sesini dinlemeye koyulduk. “hep hiçlikte kalanlar görür onun özünü hep varlıkta kalanlar görür onun yüzünü…”1 Batı kültürlerinin iyi ile kötüyü ayırt etmede usta, usçu dünyasına böyle yansıyor Klasik Çin1 Bk.: Açıklamalar -1. meselin açıklaması. ce’nin ele avuca sığmaz düşün-simgeleri (hece- harfleri). Tao Te Ching’in ilk şiirinden şu dizeler, hep bu ya da benzeri içerikte çevrilir Avrupa dillerine. Oysa çok-anlamlı düşün-simgelerin çağrışım denizine bir süre dalıp gittin mi, bunlar birden Escher’in siyah-beyaz kertenkele-kuşları gibi anlam değiştirir: “hep hiçlikte kalanlar tutkuludur özüne hep varlıkta kalanlar tutkuludur yüzüne…”2 Hangisi doğru? Sözü sürdürüyor Lao Tse: “bu ikisi aynıdır aslında ancak ayrılır adında aynılıkta sözün sırrı…” Yalnızca ilk bakışta sırrını ele verirmiş gibi görünüyor Lao Tse: Ama “aynı” olan ne? Varlığın özünü ya da yüzünü görme tutkusu mu, yoksa Çin düşünsimgesinin çok-anlamlılığı ardına gizlenmiş şu iki karşıt yorum mu? Bilmece çözülmüyor, yeni bir boyut kazanıyor… Tao Te Ching’i özümseyerek okumanın ilk adımı, bu çelişkili çok-anlamlılığa yüreğini açmak olmalı. Özümseyerek dedim, başka sözcük bulamadığımdan. “Anlayarak, kavrayarak” sözcükleri tam yerini bulmuyor, çünkü ussal, mantıksal, tek 2-1. mesel – (B). boyutlu anlamlardan öte bir anlayış, kavrayış söz konusu: Tao Te Ching’i her okuyan, kendi Tao Te Ching’ini yeni baştan yazmalı kendi tinsel dünyasına. – Bir gazeteci dostum Tao Te Ching ile ilk tanıştığında şöyle dile getirdi bunu: “Çokanlamlı Çin harflerine bakar gibi bakmak gerek dünyaya.” Lao Tse’nın (Lav Dzı’nın) yapıtı, usçu çözümlere kapalı olduğunu gözlerden ustaca gizleyip sırrını inatla koruyan bir hazine. Bununla hem dilin yetersizliğini, sözcüklerle ifade edilebilir düşüncenin sınırlarını gösteriyor bize o, ama hem de bu sınırların ötesinde bir gerçeğe işaret ediyor. Sözle ifade edemesek de erişilmez olmayan, benliğimizin özünde tanıdığımız bir gerçeğe: Taocu bilge Zhuang Zi’nın (Cvang Dzı’nın) şöyle bir öyküsü var – Bilge, sofist dostu Hui Shi ile sık sık giriştiği keyifli tartışmalarından birine girişmiştir: Zhuang Zi, göldeki balıkların “sevinç içinde” oynaşmalarına işaret etmekte, Hui Shi ise “Siz balık değilsiniz ki. Nasıl bilebilirsiniz onların sevincini” diye itiraz etmektedir… Çetin bir söz düellosunun sonunda Zhuang Zi, “Gelin başa dönelim,” der, “Siz çok iyi biliyorsunuz benim balıkların sevincini bildiğimi aslında! Bunu ben, kıyı boyunda gezerken duyduğum kendi sevincimden biliyorum…”3 3 Zhuang Zi, XVII. 12. Aynı zamanda bk.: “Han Şan – Soğuk Doruktaki Adam”, Yol Yayınları 1993, s. 77. “Tao Te Ching” 4 Tao Te Ching’i ilk eline alanın soracağı soru her halde “Tao Te Ching ne demek?” olacaktır… “Tao”, gerek klasik Çince’deki, gerekse günümüz Çince’sindeki anlamıyla, bir kez, yol demek, yöntem demek, gitmek demek, yol göstermek, yönetmek, yönlendirmek demek. Sonra yine aynı “Tao”, söz demek, anlam demek, söylemek ve anlatmak demek… “Te” hem günümüzde, hem klasik Çince’de “erdem” anlamında kullanılıyor. Ama klasik anlamı daha zengin: Orada o, aynı zamanda enerji demek, kuvvet demek, yaşam gücü demek…

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir