Usûlü Hadis: Hadis ilminin esas konusundan önce öğrenilmesi gerekli kurallar, prensipler ve başlangıç bilgileri yani teknik bilgiler demektir. Kur’an’dan sonra İslam dininin ikinci kaynağı olan (sünnet) hadis; 59 Haşr 7, 4 Nisa 79, 3 Al-i Imran 31, 33 Ahzab 21, 4 Nisa 65 ve 16 Nahl 44 ayetleriyle Müslüman’ın hayatında en büyük önemi taşımaktadır. Çünkü, sünnet ve hadisler Kur’an’ın açıklaması durumundadır. Ayette geçmeyen fakat sadece hadisle bildirilen bazı konular da vardır ki: “İpek elbisenin erkeklere haramlığı” “Denizin suyunun temiz, içersindekilerin de helal olup yenebileceği” “Yırtıcı hayvanlardan ve bazı kuşlardan eti yenmeyecek olanların bildirilmesi” gibi pek çok konular da hadislerle bildirilmiştir. Bu sebeple Hadis (sünnet) ayrı bir değer ifade etmektedir. Necm sûresi 4. ayeti de Hadislerin de vahye dayandığını bildirir 42 Şura 51. ayeti de bu konuyu vurgular. Vahyedilen şeylerin iki bölüm olduğunu biliyoruz. I. Okunan Vahiy: Namazda ve namaz dışında okunarak kulluk yapılır. Kur’an gibi. II. Okunmayan Vahiy: Yani hadisler ve sünnaet sadece içeriği ile kulluk yapılmış olur. Hadisler içerisinde Kudsî, ilâhî ve Rabbanî, hadis denilen bir kısım daha vardır ki hem sözü hem de manası Allah’tan olup Kur’an’a girmeyen hadis kitaplarında: “Rabbinden rivâyet ettiği bir hadiste” veya “Rasûlullah (s.a.v.), Allah’tan şöyle rivâyet etmiştir.” şeklinde gelen sözlerdir ki bunlara Kudsi hadisler denilir. Hadisler, Asrı saadette bir araya toplanmaya başlamıştır. H. 150 yılından itibaren de tasnif edilerek çeşitli kitaplar haline getirilmiştir. Hicri 3. asırda ise “Kütüb-ü Sitte” ve “Müsned” türü kitapların bir araya getirildiği devirdir. 3. asırdan 7. asrın ortalarına kadar özel metotlarla pek çok hadis alimi değişik özelliklerdeki eserlerini meydana getirmişlerdir. İlk asırda hadisin metni ve senedi yönünde söz eden sahabilerden, İbn Abbas, Ubade b. Samit, Enes b. Malik ve Âişe (r.anhüm) sayılabilir, bunları takip eden dönemde büyük tabiilerden diyebileceğimiz Şa’bî, Said b. Müseyyeb ve İbn Sirîn’de bazı rivâyet ve raviler hakkında söz etmişlerdir. İkinci asırda -orta yaşlı tabiin dönemi- hadislerin metin ve sened tetkiki ve tenkidi biraz daha hareketlenmiş çeşitli mezhebler ve pek çok milletler ve kültürlerle temas neticesinde ve sünnete karşı bidatçıların hadis uydurmaları karşısında bu konuda çalışan ve konuşan pek çok kişi çıkmıştır. A’meş, Şu’be, Malik b. Enes, Ma’mer, Hişam, Evzâî, Süfyan es Sevrî, Hammad b. Seleme ve Leys b. Sa’d bunlar arasında sayılacak gözde şahsiyetlerdendir. Bu asırda usulu hadis ilmine ait, Râmehurmuzî, Hatîb Bağdadî, Neysabûrî, İbn-ü Salah eserler kaleme almışlardır. Daha sonraları bu konuda pek çok eser kaleme alınmış ve usûlü hadis ilmi içersinde: “Cerh ve Ta’dil (Tenkid ve düzeltmek), Sahabeyi iyi tanıma, Hadis rivâyet edenlerin hayatı, Hadis rivâyet edenlerin değişik isim ve lakapları, birbirine zıd gibi görünen hadislerin birbirleriyle çelişkisiz hale getirilmesi, Manası zor anlaşılan hadislerdeki bazı kelimelerin açıklanması, uydurma sözlerin tesbiti ve teşhiri” bir de en zor ilim kolu denilebilcek “İllet-ül hadis (Hadisin metin ve senedinde herkesin anlayamayacağı sadece yetkili kimsenin bilebileceği kusurlardan bahseden ilimlerde ortaya çıkmış ve bu konularda da pek çok eserler kaleme alınmıştır. Bu konuda en özlü eseri Tirmîzî vermiş olup 3. cildin sonunda 51: Kitab-ül İlel olarak terceme edilmiştir. Yine hadisler değişik konularda da kaleme alınarak Akaid (İman esasları), Ahkâm (İbadet ve muamele), Rikak (İman ve ibadet duygusunu kuvvetlendiren dünyaya bağımlılığı zayıflatan), Adab (Yeme içme giyim kuşam ve ahlakî konuları konu edilen) Tefsir (Taberi ve Süyutî’nin tefsirleri gibi sadece hadislerle Kur’an tefsiri, tarih ve Peygamberlerin hayatları) Şemail (Peygamberimiz (s.a.v) şekil ve davranışları, Fiten (Kıyamet alametleri gibi konularda da özel kitaplar yazılmıştır. Yazılış metotlarına göre de hadis kitapları: Camiler: Bir önceki paragrafta sayılan sekiz konuyu içeren kitaplardır ki; Buharî, Müslim ve Tirmîzî’nin sahihleri bunlardandır. Müsnedler: Hadisi rivâyet eden ravilerin isim sırasına göre düzenlenmiş kitaplardır. Tek şahış olarak düzenlenmiş müsnedler olduğu gibi tüm ulaşabildiği hadisleri ravilerine göre kaleme alanlar da olmuştur. Ahmed b. Hanbel’in müsnedi gibi. Mu’cemler: Bir hadisçinin rivâyet ettiği şeyhinin ismine göre düzenlediği hadis kitaplarıdır. Taberânî’nin Mu’cemleri gibi Cüzler: Muayyen kişilerin veya muayyen konularda meydana getirilen hadis kitapçıklarıdır. Kırk hadisler veya Ru’yetullah konusundaki hadisleri toplayan hadisler gibi. Müstahraç: Bir hadisçinin kendisinden önce meydana getirilen bir eseri esas alarak kendi rivâyet ettiği şeyhinin rivâyetini alarak kitap sahibinin rivâyet yolundan ayrı kendi isnadıyla rivâyet ettiği hadis kitabıdır. En çok Buharî ve Müslim üzerine yapılmıştır. Müstedrek: Genellikle bir hadisçinin şartına uyduğu halde kitabına almadığı hadisleri toplayan kitaplardır. Hâkim’in Buharî ve Müslim’e yaptığı gibi. Etraf: Bir hadisin sadece bir bölümü alınarak meydana getirilen kitaplar olup yine Buharî ve Müslim üzerine pek çok hadisçiler tarafından yapılmıştır. Ahkam: Dini hükümleri içeren hadislerin bir araya getirildiği cami’ ve musennef türünden kitaplardır. Sünen ismi de verilir. Ilel: Dış görünüşü olarak bir şey görülmeyen fakat yetkili kişilerin bilebildiği hadislerin sened ve metinlerindeki kusurları tespit edip bulan bir ilim dalıdır. En küçük şekli Tirmîzî’nin kaleme aldığı olup 3. cildin sonunda 51: Kitab-ül İlel olarak tercemesi sunulmuştur. Sahih: Sahih hadisleri içeren kitablara verilen bir isim olup Buhari, Müslim, İbn Hıbban ve İbn Huzeyme’nin sahihleri gibi. … olmak üzere çeşitlere ayrılır. Sadece Müslümanlara has olan isnad ve sened ilmi ki hadis bu bilgiden ve metinden oluşur. Peygamberimizden başlayarak bize o hadisi aktaran hadisçiye kadar “üç-dört-beş kişiden oluşan sahabi, tabiin, tebe-i tabiin ve hadis kitabının yazarı ve Peygamberimiz (s.a.v.)’den aktarılan sözü ki ilk bölümüne “sened” ikinci bölümüne de “metin” adı verilir. Bize kadar ulaşan hadisler bazen manasını muhafaza ederek başka bir ifadeyle, bazen aynen, bazen dinlenme ve işitme yoluyla bazen da okuma yoluyla, bazen da hoca durumunda olan hadis rivâyetçisinin talebe durumunda olan kimseden dinleyip doğrudur demesi şekli olan “İcazet” yoluyla veya elden ele yazılı belgeler aktarmak suretiyle, yazarak, haber vererek vasiyet yoluyla ve herhangi bir yerden yazılı belge bulma “Vicadet” yollarlarıyla bize ulaştırılmıştır. Hadisleri bize nakledenler, ilk asrın insanları olan sahabiler ki 2 Bakara: 143, 3 Al-i Imran: 110, 8 Enfal: 64, 9 Tevbe: 100, 48 Feth: 18, 59 Haşr: 8. ayetleriyle övülmüş kimselerdir. Pek çok hadislerle de bize; En hayırlı insanlar oldukları ve incitilmemeleri gereği bildirilmiştir. Hadis kitaplarımızda çok hadis rivâyet ederek meşhur olanları: “Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud, Enes b. Malik, Cabir b. Abdullah, Ebû Said el Hudrî ve Abdullah b. Amr, bunlardandır. Bunları da kendi aralarında derecelendiren alimler olmuştur. Sayısının 114 bin olduğu da tesbitler arasındadır. Yine sadece sahabenin hayatından bahseden eserlerde meydana getirilmiştir. Yine ikinci asır insanları denilen “Tabiûn” neslide Peygamberimiz (s.a.v)’in hadislerini bize aktarmada en büyük görevlerini yapmışlardır. Bunların da en meşhurları: “Üveys el Karani, Said b. el Müseyyeb, Hasan-ı Basrî, Ata b. ebî Rebah” bunlardandır. Bunları da tabakalara ayırıp derecelendiren alimler olmuştur. Üçüncü Asrın insanları ki Peygamberimiz (s.a.v)’in en hayırlı nesiller diye haber verdiği kimselerin üçüncü nesli de bunlardır. Bunların da en meşhurları: “Malik b. Enes, Şafii, Evzâî, Sevrî, Şu’be, İbnül Mübarek” tir. Bize bu hadisleri aktaran her üç asrın insanında aranan bazı özellikler de vardır ki, bunlar: Müslüman, ergenlik çağına gelmiş, aklı başında, günah ve edep dışı hareketlerden uzak duran, dikkatli, uyanık, hafızası sağlam olmasıdır. Bu şartları kendisinde bulunduran ve değişik isimler altında, “Muhaddis, Hafız, Huccet, Hakim” diye adlandırılan değişik konularda mütehassıs bilginler de gelip geçmiştir. O derece ki hadis rivâyet edenleri tenkid için yazılan kitapların cilt sayısı büyük rakamlara ulaşmaktadır. Bu mütehassıs bilginler hadis rivâyet eden kimseleri yalan söylemesi veya yalan söylemekle itham edilmesi, çok yanılması, Dikkatsizlik, günahkarlık doğru zannı ile bazı hatalarda bulunmak (vehm) ve hafıza bozukluğu ve benzeri hususlarda süzgeçten geçirip hadisin sağlam bir şekilde sonraki nesillere ulaştırılmasına yardımcı olmuşlardır. Bu işi yaparken de “İnsanların en sağlamı, Adil, çok doğru, üstad, hadisi kabul eden kişi” diyerek hadisi rivâyet edenlere isimler vermişler. Rivâyette kusurlu gördüklerini de “Gevşek, kuvvetli biri değil, hadis konusunda zayıftır, hakkında konuşulmuştur, hadisleri kabul edilmez, meçhuldür, çok hata yapar, hadisi hiçe sayıldı, beş para etmez, mahvolmuş, sözkonusu bile edilmez, terk edilmesinde görüş birliğine varılmış, çok yalancı, yalanın direğidir, hadis uydurdu” gibi sözlerle tenkid edip o kimseleri kabul etmemişlerdir. Hadisleri de kendi aralarında çeşitlere ayırıp derecelendirmişlerdir. Tirmîzî dönemine kadar hadisler, sahih ve zayıf diye iki bölümde mütalaa edilirken Tirmîzî bu derecendirmeye “Hasen” diye üçüncü bir ilave daha getirmiştir. I. SAHİH HADİS: Güvenilir ve adaletli kişilerin birbirlerinden kesiksiz olarak rivâyet ettikleri her türlü teknik hastalıktan uzak hadislere denir. Buharî, Müslim, ve bazı hadis kitapları bu tür hadislerle doludur. Aklın kabul edemeyeceği kadar çok sayıda kişilerin ve yalan söylemek üzere birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların görerek veya işiterek naklettikleri haber ve hadislere de “Mütevatir hadis” denilir. II. HASEN HADİS: Kesiksiz ve teknik hatadan uzak fakat adalet ve zapt bakımından biraz gevşek kimselerin rivâyet ettikleri sahih hadis derecesine ulaşamayan hadislere denir hasen hadisle ilgili Tirmîzî’nin ortaya koyduğu bazı terimler vardır ki şunlardır: · Hasen sahih: Hadisin birkaç senedinin olduğunu ve şahitlik derecesine ulaştığını gösterir. Bu ifade bir yönden hasen diğer yönden sahih anlamında da anlaşılmıştır. · Hasen garib: Gariblik hem sened hem de metinde olur ve tekbir senedle rivâyet edilir ve manasını takviye eden başka deliller de bulunursa Tirmîzî bu tür hadislere bu ismi vermiştir. Çünkü garib hadis bazen sahih, bazen hasen, bazen de zayıf olabilir. Rivâyet edenin tereddüdünden dolayı garib adını almıştır. Hasen sahih: Aynı hadis metni birkaç senedle gelmişse bu hadis bazen sahih bazen hasen senedle gelmiş demektir. Bu sebeple senedler birbirini takviye etmiş olacağından hasen sahih denilen hadis, sahihten daha kuvvetli sayılır. III. ZAYIF HADİS: Sahih ve hasen hadisin şartlarını taşımayan hadislerdir. Bu özelliklerden herhangi biri eksik olursa hadisçiler tarafından pek çok çeşidi ortaya konan zayıf hadisin meşhur olan şu çeşitleri vardır: A. Mu’dal: Senedin herhangi bir yerinden iki ve daha çok ravi atlanırsa veya isimleri söylenmezse bu çeşit hadislere mu’dal denilir. B. Munkatı: Senedinde bir kişinin hiç adı geçmeyen veya kapalı bir şekilde geçen hadistir. C. Müdelles: Seneddeki bir kusurun gizlenmesidir ki birkaç çeşidi vardır. D. Metrûk: Hadisçilerce kusurlu sayılan bir kimsenin tek başına rivâyet ettiği hadistir. E. Münker: (Şaz) İki zayıf rivâyet edenden daha zayıf olanın diğerine aykırı olarak yaptığı rivâyettir. F. Muallel: Sadece hadis bilginlerinin fark edebileceği bir kusuru bulunan hadise muallel veya ma’lul denir. G. Müdrec: Senedde veya metinde başkaları daha sağlam zannetsinler diye bir ilave yapılmış hadislerdir. H. Maklûb: Metin ve senedte yapılan altını üstüne getirme olayıdır. İ. Muzdarib: Değişik şekillerde rivâyet edilir ve tercih yapma imkanı da olmasa bu çeşit hadislere de muzdarib denilir. SAHİH HASEN ZAYIF HADİSLER ARASINDAKİ ORTAK TERİMLER 1- Müsned: Senedinde hiç atlama bulunmayan hadistir. “Merfu” ve “Muttasıl” da aynı anlamdadır. 2- Mevkuf: Ashab’tan nakledilen söz iş ve takrirlerdir. 3- Maktû: Tabiilere ait olarak nakledilen söz ve işlerdir, “Munkatı” da denilir. IV. MEVZU (UYDURMA) HADİSLER: Bir kimsenin çeşitli nedenlerle uydurup Rasûlullah (s.a.v.)’e nisbet ettiği hadislerdir ki: “Kim bilerek benim hakkımda benden olmayan bir şeyi benden imiş gibi söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın.” Hadisine göre o kimse mutlaka cehennemliktir. Bu konuda insanları uyarmak için pek çok kitaplar yazılmış içersinde uydurma hadisleri toplayan eserler ortaya konmuştur. SÜNEN-İ (SAHİH-İ) TİRMîZî VE MÜELLİFİ Tirmîzî (Ebû İsa), Orta Asya şehirlerinden Termiz, Türmiz şeklinde de telaffuz edilen Tirmiz şehrinde 209/824 yılında doğmuş olup 279/892 yılında 70 yaşında vefat etmiştir. Künyesi Ebû İsa’dır. Kitabında kendi görüşünü sunarken Kale Ebû İsa (Tirmîzî der ki): diyerek başlar. Hadis ilmini elde edebilmek için Horasan, Hicaz, Irak gibi pek çok beldeler dolaşmıştır. Hadis öğrenimini Buhara’da yapmış olup, Buharî ve Müslim hocalarındandır. Tirmîzî’nin yaşadığı çağ hadis ilimlerinin büyük kalkınma çağı idi. Kütüb-ü Sitte imamları denilen hadisçiler de aynı asırda yaşamışlardır
Tirmizi – Sunen-i Tirmizi
PDF Kitap İndir |