Kelile ve Dimne – Beydeba

Kelile ve Dimne tarih boyunca en çok okunan, çevrilen ve uyarlaması yapılan üç-beş kitap arasındadır. Temel konusu ahlak ve siyâsettir. Eserin Özü, hükümdar ile aristokrat bir aydın arasında gerçekleşmesi kurgulanıp temenni edilen görüş alışverişi ve istişare sohbetleridir . Otorite’ye yakınlık, uzaklık; otoritenin devamını sağlayan temel ilkeler; halk -hükümdar ilişkisi,hükümdarla vezirleri arasındaki ilişkiler, siyâsî ihtiraslar, ehliyet, beceriklilik, ihanet; hile v.b. konular kitap boyunca uzayan sohbetin temel konularıdır. Bu kitap ikibin yıl evvel Beydaba isimli bir Hint bilgesi tarafından Debşelim adlı Hint kralına Sanskritçe olarak sunuldu.Eserin Sanskritçe adı “Karataka ve Damanaka” dır.Bunlar kitapta geçen iki çakalın adıdır.Bugün elimizde bulunan Kelile ve Dimne, İbnü’l Mukaffa tarafından Berzeveyh’den çevirilen ve bazı değişiklikler yapılan nüshadır. Rivayetlere göre, Makedonyalı İskender’den halkın başına geçen Debşelim sınır tanımaz bir despot olmuştu.Beydaba bu azgını usulüne uygun bir dille uyarmak, yaptığı zulüm ve hatalardan caydırmak için bu kitabı yazdı.Eski çağların Brahmanlarının yaptığı gibi o da verdiği nasihatleri hayvanların dilinden verdi. Kitabın Sanskritçe nüshasında dağınık bir şekilde bulunan ve her biri kendi içinde başka hikayelere açılan bölümlerin isimleri: 1) Arslan ve Öküz 2) Gerdanlı Güvercin [Yahut Tasmalı Güvercin] 4) Maymun ile Kaplumbağa 5) Âbid ile Gelincik 6) Tarla Faresi ile Gelincik 7) Hükümdar ile Fenze Adlı Kuş 8) Arslan, Âbid ve Çakal 9) Dişi Arslan, Avcı Süvari ve Çakal 10) îlaz, Bilaz, îraht 11) Gezgin ile Kuyumcu 12) Şehzade ve Arkadaşları Kelile Dimne bugüne kadar dünyanın bir çok diline çevrilmiştir.


Eserin dünya dillerine çevrilişinde birinci durak Berzeveyh çevirisidir. Bugün Kelile ve Dimne adlı derli toplu bir kitap varsa, bu durumu önce Berzeveyh’e sonra da İbnü’lMukaffa’ya borçluyuz. Kelile ve Dimne, Anadolu Türkçesine (belki deTürkçe’ye) ilk defa Aydınoğlu Umur Bey zamanında 1360. yılında Kul Mesud tarafından çevrilmiştir. Düzyazı olarak yapılan bu ç (1359-1389) ithaf edildi. Daha sonra Ali Vâsi’ ya da Ali Çelebi diye tanınan Sâlihoğlu Ali, Envâr-i Süheylî’yi oldukça süslü, cümle sonları uyumlu bir nesirle Türkçe’ye çevirdi; “Hümâyunnâme” adını verdiği bu tercümesini, Kanunî Sultan Süleyman’a takdim etti. Eserin, Türkiye’de Cumhuriyet’ten sonra da çevirileri yapılmıştır. Bazan birkaç hikaye alınıp çocuk kitabı olarak basılmış bazan da tamamı çevrilmiştir. Bunlar arasında en dikkat çekenleri şu üç tanesidir: 1) Bedir Yayınları tarafından yayınlanan Salahaddin Alpay çevirisi 2) İkinci çeviri Ömer Rıza Doğrul tarafından yapılan çeviridir. 3)Üçüncü çeviri H. Karaman-B. Topaloğlu tarafından yapılan çeviridir – İBNÜ’L-MUKAFFA KİMDİR ? Kefile ve Dimine isimli eserin bu günlere kadar gelmesini sağlayan kişi İbnü’lMukaffadır. Kefile ve Dimne’nin evrensel bir eser haline gelmesi onun sayesinde olmuştur. 720’li yıllarda doğan ve bir ihtimal 759 da vefat eden İbnü’l Mukaffa asıl adı Dâzoye oğlu Rozbeh’tir. Kaynaklarda Ebû Muhammed Abdullah Rûzbîh b. Dâzûyeh İbnü’l-Mukaffa olarak geçer.

“Rozbeh” Farsça “Kutlu” demektir. İranlı olup “Gör” şehrinde doğmuştur. (106 h./723-4 m.) Babası, vali Haccac b. Yusuf a bağlı bir vergi tahsildarıydı. Devlet malına hıyanet ettiği için takibata uğramış, verilen cezalar sonucu eli kurumuştu. Bu yüzden oğluna İbnü’l- Mukaffa=Elikuruyanınoğlu dediler. Dâzoye kendi dini üzere öldü. Mecûsi-Maniheist olan baba, oğlunu da bu tarzda yetiştirdi. Ancak kendisi gibi oğlu da iyi bir Arapça eğitimi görmüş yüksek seviyede siyâsî yazışmalarda görev almıştır. Arap, Fars, Yunan ve Hint kültürlerinü çok iyi bilen İbnü’l- Mukaffa, Ümeyyeoğullarının son döneminde Irak divanlarında çalıştı. Abbasî Devleti kurulduğunda Mansur’un amcaları olan Süleyman b. Ali ile Isa b. Ali’ye mektup yazarak bağlılığını bildirdi, onların hizmetine girdi.

Yine onların huzurunda Müslüman olduğunu ilan etti, “Ebû Muhammed” diye çağrılır oldu. Abdullah b. Ali, Şam valisiyken yeğeni Mansur’un hilâfetine başkaldırdı. Ancak Mansur onu yendi. Böylece Abdullah b. Ali, kardeşleri olan Süleyman ve İsa’nın yanına kaçtı. Halife Mansur, amcalarından Abdullah’ı istediyse de onlar “ancak emân şartıyla teslim ederiz” dediler. Mansur bu teklifi kabul etti. O zaman İsa, katibi İbnü’lMukaffa’ya “emân” yazma (=can güvenliği sözleşmesi) salâhiyeti verdi. Emân sözleşmesinin hiçbir iptali yoruma kapı aralamayacak açıklıkta olmasını tembihlemişti. Isa b. Ali Mansur şu ibarelerin altına imza atacaktı: “Eğer Abdullah b. Ali’ye yahut onunla gelenlerden birine küçük-büyük bir zararım dokunur veya gizli-açık bir kötülük yaparsam, bu işi hangi yöntemle veya hileyle yaparsam yapayım zina dölü olayım! Abdullahoğlu Muhammed b. Ali ile de soybağım geçersiz olsun! Bu durumda Ümmet-i Muhammed beni tahttan indirsin, bana harb-îlan etsin, hiçbir Müslüman bana el vermesin, beni kayırmasın, canlı tutmasın…” Mansur bu emânı okuyunca öfkelenip, küplere bindi. O, amcası Abdullah’ı öldürmeye kesin niyetliydi.

Oysa bu emânla arzusuna erişemeyecekti. Üstelik neredeyse kendisine küfrediliyordu! Hemen “Bu sözleşmeyi kim kaleme aldı?” diye hışımla sordu. Ona: “Amcan İsâ’nın katibi olan İbnü’I-Mukaffa!” dediler. Böylece Mansur, Süfyan b. Muâviye el-Mühellebî’ye “İbnü’l-Mukaffa’nın işini bitir!” diye haber gönderdi. Basra valisi olan Süfyan, İbnü’l- Mukaffa’nın eski düşmanıydı. Süfyan, İbnü’lMukaffa’yı tuzağa düşürdü, parça parça kesti ve tandıra attı. İbnü’l-Mukaffa’nın hakikaten zındık olduğu neredeyse tüm kaynaklarda söz edilir. O, önceki dinini unutmamış hatta islam olduktan sonra çağrıldığı ziyafette, Mecûsîler gibi dua mırıldanmıştı. İbnü’l-Mukaffa, peygamberleri küçük düşüren bir kitap yazmıştır. Kısaca, İbnü’lMukaffa’nın zındık olduğu birçok müellif tarafından paylaşılan bir görüştür. Zındık olmasına rağmen bazı meziyetlere de sahipti.Kaynaklarda geçtiğine göre cömert, nüktedan, vefakâr ve azla yetinen bir adamdı. Onu hiç sevmeyenler dahi bu vasıflara sahip olduğunu reddetmiyor. -İBNÜ’L-MUKAFFA’NIN ESERLERİ- İbnü’l-Mukaffa, bıraktığı eserlerle çağını ve Arap nesrini etkilemiş biridir.

Çok genç yaşta (36 yaşında) öldürülmesine rağmen fikirleri, muhakeme kudreti ve dil ustalığıyla Arap Edebiyatında çığır açmıştır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir