Moliere – Hastalık Hastası

ARGAN. Odasında, yalnız başına bir masanın önüne oturmuş, bir takım markalarla sayı sayarak eczacının hesap pusulalarını incelemekte (1), bir yandan da kendi kendine konuşmaktadır. ARGAN – Üç iki daha beş eder; beş daha on eder; on daha yirmi eder; üç iki daha beş eder. “Keza şehr-i hâlin yirmi dördünde ahşâ ve em’a-yı âlîlerini telyin, tartib ve tefrih için müessir, müstahzır ve müleyyin bir tenkıyecik.” (2) Şu bizim eczacı Mösyö Fleurant’ın hoşlandığım bir yönü varsa, o da hesap pusulalarını hep böyle pek incelikli bir dille yazmasıdır. “Ahşâ ve em’a-yı âlîleri, bir buçuk frank.” Evet ama Mösyö Fleurant, yalnızca incelikle iş bitmez, biraz da insaflı olmalı, derilerini yüzer gibi hastaları soymamalı. Bir tenkıye bir buçuk frank. Ben bu işe gelemem, size bunu daha önce de söylemiştim. Siz zaten öteki pusulanızda bir frank yazmıştınız; eczacı kısmının bir frank dediği de, aslında elli santimdir; işte elli santim. “Keza yevm-i mezkûrda batn-ı esfel-i âlîlerini tanzif ve gasl ü tathir zımnında reçete mucibince katmerli mâcun-ı yekta, râvenr, asel-i verdi vesaireden mürekkep şiddetli bir tenkıye-i müessire, bir buçuk frank.” (3) İzin verirseniz, elli santim. “Keza yevm-i mezkûr akşamı zât-ı âlîlerini uyutabilmek üzere tertip edilen muhaddir ve münevvim bir gülâb-ı kebedi, bir frank yetmiş beş santim.” (4) İşte buna diyecek yok, bu ilaç beni iyi uyuttu. Elli santim, elli santim daha bir frank, seksen yedi buçuk santim.


(5) “Keza, mâh-ı cârînin yirmi beşinci günü safra-yı âlîlerini tahliye ve ihraç için Mösyö Purgon’un reçetesi mûcibince taze hint hıyarı, sinâmeki ve sâireden mürekkep müshil ve mukavvî bir devâ-yı şâfî, dört frank.” (6) Aman Mösyö Fleurant, alay mı ediyorsunuz Tanrı aşkına! Hastaları soyup öldürmemeli; hem yaşatmalı, hem sayelerinde yaşamalı. Mösyö Purgon reçetesine dört frangı da yazmadı ya! Haydi bunu da sayalım sayalım da, cabadan üç frank sayalım. Onun da yarısı tam bir buçuk frank eder. “Keza yevm-i mezkûrda istirahat-i âlîlerini temin için müsekkin ve kâbız bir menku, bir buçuk frank.” (7) Âlâ… Bu da yetmiş beş santim. “Keza, şehr-i hâlin yirmi altıncı günü gazât-ı âlîlerinin def ü ihracı zımnında dâfî-ür-rîh bir hokne, bir buçuk frank.” (8) Hayır, elli santim, Mösyö Fleurant. “Keza yevm-i mezkûr akşamı berveçh-i bâlâ ihtikan-ı âlîlerinin tekrarı, bir frank.” (9) Elli santim, Mösyö Fleurant! “Keza mâh-ı cârînin yirmi yedinci günü zât-ı âlîlerini bir an evvel helâya sevk ile ahlât-ı fasîdelerini def ü tarda mahsus bir devây-ı müessir, üç frank.” (10) Pek iyi, bir buçuk frank; sizi böyle insaflı gördükçe içim açılıyor. “Keza şehr-i hâlin yirmi sekizinci günü mübarek kanınızı taltif, tasfiye, tâdil ve tefrih için bir içim musaffâ şekerli şurutka, bir frank.” (11) Ona da eyvallah, ama elli santim. “Keza reçetesi mûcibince on iki habbe panzehir taş ile, kebbat, nar vesaire şuruplarından mâmûl edviye-i vâkıyeden bir porson kordiyal, beş frank.” (12) Aman Mösyö Fleurant, rica ederim, öyle yüksekten atıp tutmayın! Siz böyle davranırsanız, artık kimse hasta olmak istemez; gelin dört frankla yetinin; onun da yarısı, tam iki frank.

Üç iki daha beş eder; beş daha on eder; on daha yirmi eder. Toplam altmış üç frank yirmi iki buçuk santim. Bu duruma göre bu ay içinde ben bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi ve toplam sekiz ilaç almış ve bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, on bir ve toplam on iki tenkıye yaptırmışım; oysa geçen ay, on iki ilaçla yirmi tenkıye tutmuştu. Onun için bu ay kendimi geçen ayki kadar iyi bulmayışıma şaşmam. Bu durumu Mösyö Purgon’a anlatayım da, artık bu işe bir düzen versin. Haydi, şunları kaldırın. Ne o, kimse yok mu? Ne kadar söylesem yararsız, beni hep böyle yalnız bırakırlar; bunları burada tutmanın yolu yok. (Adamlarını çağırmak için çıngırak çalar.) İşitmiyorlar; benim çıngırağın da sesi iyi çıkmıyor ki! Şıngır, şıngır, şıngır, işin yoksa çal. Şıngır, şıngır, şıngır… Hepsi sağır… Toinette! Şıngır şıngır, şıngır… Ha çalmışım, ha çalmamışım. Hay köpeğin kızı, hay kaltak! Şıngır, şıngır, şıngır, çıldıracağım geliyor. (Artık çıngırak çalmaz, haykırır.) Şıngır da şıngır, şıngır da şıngır, şıngır. Hay leşin çıksın da cehennemin dibine git! iç böyle zavallı bir hasta yapayalnız bırakılır mı? Şıngır da şıngır, şıngır da şıngır, şıngır, şıngır… Ne acınacak hal! Şıngır, şıngır, şıngır da şıngır, şıngır da şıngır. Aman Tanrım, öleceğim de kimsenin haberi olmayacak.

Şıngır da şıngır, şıngır da şıngır, şıngır da şıngır!

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir