H. G. Wells – Görünmez Adam

Bay Gollancz, fantastik hikâyelerimden yapılan bu derlemeye bir önsöz yazmamı istedi. Hikâyeler kronolojik olarak sıralanmışlardır, ama burada daha kitabın başında söylemeliyim ki, benim eserlerimle ilgili hiçbir şey bilmeyen birinin Görünmez Adam ya da Dünyaların Savaşı ile başlaması daha uygun olacaktır. Zaman Makinesi dördüncü boyutla ilgili olduğu için biraz ağırdır ve Dr. Moreau’nun Adası da oldukça acıklıdır. Bu hikâyeler daha önce Jules Verne’in eserleri ile kıyaslanmışlardı, bir ara edebiyat gazetecileri arasında bana İngilizlerin Jules Verne’i demek gibi bir eğilim vardı. Aslında o büyük Fransız’ın gelecekte gerçekleşecek buluşları da içeren hikâyeleri ile benim fantezi hikâyelerim arasında edebi açıdan hiçbir benzerlik yoktur. Onun çalışmaları neredeyse her zaman için gerçek buluş ve keşif olasılıklarıyla ilgili idi ve gerçekten de kayda değer birkaç öngörü yapmıştı. Onun uyandırmaya çalıştığı ilgi pratik amaçlara yönelikti; o zaman için henüz yapılmamış, ama yapılabilecek şu ya da bu şeylere inanıyor, onları yazıyor ve anlatıyordu. Okurunun bunların gerçekleştiğini hayal etmesine ve bu buluşların ne tür bir eğlence, heyecan ya da fesatlık getirebileceklerini anlamasına yardımcı oluyordu. Buluşlarının pek çoğu “gerçekleşti.” Ama benim bu kitapta toplanan hikâyelerim olası şeylerle uğraşıyormuş iddiasında değiller; bunlar bambaşka bir alanda gerçekleştirilen hayal gücü alıştırmalarıdır. Bunlar Golden Ass of Apuleius, Tine Histories of Lucian. Petcı Schlemil gibi eserleri ve Frankenstein’ın öyküsünü içeren bir vazı tarzına aittirler. İçlerinde, örneğin, Bay David Gamett’in Lady into Fox eserinde gerçekleştirdiği birkaç takdire değer buluş da yer almaktadır. Bu hikâyelerin tümü fanteziye dayalıdır, ciddi bir olasılığın nasıl gerçekleşebileceğini göstermeye çalışmak gibi bir amaç güdülmez; aslında bunlarda amaçlanan sadece insanın sürükleyici bir düşte duyacağı inanç kadar bir inandırıcılığa sahip olmaktır.


Hikâyelerin amacı okuru kitabın sonuna kadar ispatlarla ya da tartışmalarla değil bir yanılsamaya çekerek tutmaya çalışmaktır ve okur kitabın kapağını kapatıp, olanları düşündüğünde de bunların olanaksızlığının farkına varacaktır. Bu tür hikâyelerin tümünde, ilgiyi canlı tutan şey, yapılan buluşun kendisi değil, fantastik olmayan öğelerdir. Bunlar insanlarda herhangi bir “sempatik” romanın uyandıracağı kadar duygudaşlık uyandıracaklardır; fantastik öğeler, tuhaf nesneler ya da tuhaf dünyalar sadece hayret, korku ya da şaşkınlık gibi doğal tepkilerimizi uyandırmak ya da bu tepkileri güçlendirmek için kullanılacaktır. İcadın kendisi başlıbaşına bir anlam ifade etmez, bu temel ilkeyi anlayamayan acemi yazarlar böyle bir şeye kalkıştıklarında ortaya çıkan şeyden daha budalaca ve abartılı bir şey de düşünülemez. Herkes içi dışına çıkmış insanlar, jimnastik güllesi gibi dünyalar, ya da çekmek yerine iten yerçekimi gibi buluşlar yapabilir. Bu tür hayale dayalı kurguları ilginç kılan şey, bunların sıradan ifadelere çevrilebilmesi ve başka birtakım mucizelere de hikâyenin içinde kesinlikle yer verilmemesidir. O zaman hikâyeler insani bir hale gelirler. “Bu başınıza gelseydi ne hissederdiniz?” sorusudur asıl soru, örneğin domuzlar uçabilse ve bir çitin üzerinden dosdoğru sizin üzerinize gelselerdi ne hissederdiniz gibi. Birdenbire bir eşeğe dönüşseydiniz ve bunu kimseye söyleyemeyecek durumda olsaydınız ne hissederdiniz? Ya da görünmez olsaydınız? Ama kimse hem çitlerin hem evlerin uçmaya başlamasıyla, ya da sağda solda bütün insanların aslanlara, kaplanlara, kedilere, köpeklere dönüşmeye başlamasıyla ya da her önüne gelenin bir şekilde ortadan kayboluvermesiyle iki kez üst üste ilgilenmek istemez. Her şeyin olabileceği bir yerde ilginç bir şey kalmaz. Fantastik hikâyeler yazarının, okurunun oyunu doğru bir şekilde oynamasına yardımcı olabilmesi için, onun alçakgönüllüce mümkün olabilecek her türlü yoldan, söz konusu imkânsız varsayımı ehlileştirmesine de yardımcı olması gerekir. Okurunu makul bir varsayıma ulaştığını düşündürerek gafil avlayıp, henüz yanılsamadan kurtulamadığı süre içinde de hikâyesini anlatmaya devam etmelidir. İşte hikâyelerimdeki kimi küçük yenilikler bu noktada ortaya çıkmışlardır. Şimdiye kadar, keşiflerle ilgili birtakım fanteziler dışında, fantastik öğeler hikâyenin içine sihirbazlık kullanılarak sokulmuştur. Frankenstein bile, kendi yaptığı canavarı canlandırmak için bir tür abrakadabra sihirbazlığı kullanmıştır.

Çünkü yaratığın ruhu ile ilgili bir sorunu vardı. Ama geçen yüzyılın sonuna doğru, insanları artık sihir kullanarak para yapıldığına inandırmak bile çok zor hale gelmişti. Benim aklıma da o geleneksel şeytanla ya da büyücüyle görüşme meselesi yerine, bilimsel abrakadabraları hünerli bir şekilde kullanmanın daha avantajlı olabileceği geldi. Bu öyle büyük bir keşif değildi.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

Yorum Ekle
  1. Görünmez adam

  2. Abseron
    Baksel