H. G. Wells – Efendi Uyanıyor

fendi Uyanıyor ilk olarak 1899 yılında, Uykucu Uyandığında adıyla kitaplaştırıldı. Daha öncesinde ise The Graphic 1 ‘in de aralarında bulunduğu çeşitli süreli yayınlarda tefrika edilmişti. Bu kitabımın, en iddialı kitabım olduğunu düşünüyorum. En azından en tatmin edicisi. Bu yeni basımda kitapta bir dizi değişiklik yapma imkanı buldum. Önceki çalışmalarım gibi Efendi Uyanıyor’u da baskı altında yazmıştım. Bu baskının izlerine sadece ikinci bölümün dilinde değil, hikayenin genel kurgusunda da rastlanabiliyor. Bir türlü kurtulamadığım genel dağınıklığımın haricinde, giriş bölümünde beni utandıracak pek az şey var. Buna karşılık, üzerinde yeterince düşünülmemiş olan ikinci bölümün kurgusundaki özensizlik her türlü eleştiriye açıktır. İkinci bölümü yazdığım sırada çok yoğun çalışıyordum. İyi bir tatile ihtiyacım vardı. Sıradan gazetecilik görevlerime ek olarak üzerinde çalıştığım bir kitap daha vardı, Love and Mr. Lewisham (Aşk ve Bay Lewisham). O zamanlar bu kitaba Efendi Uyanıyor’dan daha fazla önem veriyordum. Bunlardan birisinin ben tatile çıkmadan önce bitirilmesi gerekiyordu.


Önceliği Efendi Uyanıyor’a verdim. Amacım mümkün olduğunca kısa sürede satılabilir bir metin ortaya çıkarmaktı. Yayınevleri kitabı keşfetmeden önce, tekrar gözden geçirmek için yeterince zamanım olacağını umuyordum. Ne var ki talihsizlik peşimi bırakmadı. Ağır derecede hastalanınca İtalya’dan İngiltere’ye döndüm. Bay Levisham ile ilgili hikayemi bir şekilde bitirebilmek için nasıl çırpındığımı hâlâ hatırlıyorum. Ateşim 39’a çıkmıştı. Her şeye rağmen kitabı yarım bırakmanın düşüncesi bile bana dayanılmaz geliyordu. Daha sonraları kitabın bu koşullar altında yazılmasından kaynaklanan kusurları düzeltmek için epeyce fırsatım oldu. Gerçekten de Love and Mr. Lewisham benim en aklı başında kitabım olarak kabul edilebilir. Efendi Uyanıyor’da ise gözümden kaçan birçok nokta olmuştu. Efendi Uyanıyor’un yazılmasının üzerinden yirmi yıl geçti. Kitabın yazarı olan otuz bir yaşındaki o delikanlı bugün çok uzaklarda. Benimle onun arasında çok büyük farklılıklar var.

Tam da bu nedenle o delikanlının kaleminden çıkan yapıtı etkili bir şekilde yeniden yapılandırmam mümkün olmadı. Benim bugün için oynayabileceğim rol tecrübeli bir editörün yapabileceğinden fazlası değildi. Metnin bütününü okunmaz hale getiren uzun ve yorucu paragrafları çıkardım. Finaldeki belirgin tutarsızlıkları elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım. Bunun dışında sorunlu cümleleri düzeltmek ve tekrarları ortadan kaldırmak dışında kitaba herhangi bir katkım olmadı. Önceki baskıda Helen Wotton ve Graham arasındaki ilişkinin ifade ediliş biçimi beni fazlasıyla rahatsız etmişti. Sanatta acelecilik her zaman vülgarizasyona 2 neden olur. Nitekim ben de Helen’den bir sevgili karakteri 3 yaratırken belirgin bir basitliğe düşmekten kurtulamadım. Hatta kitapta Graham’ın “uçan makinesine” atlayıp savaşmak yerine, Ostrog’a boyun eğerek Helen’le evlenebilme ihtimali gibi acemice imalar dahi mevcuttu. Bu baskıda böylesine akılalmaz ifadelere yer vermedim. Zira bu ikisinin arasında en ufak bir cinsel etkileşimin dahi yaşanması mümkün değildi. Birbirlerini sevmişlerdi. Hatta bir keresinde öpüşmüşlerdi bile. Fakat birbirlerine karşı hissettikleri bu duygu, bir genç kızla büyükbabası arasındaki sevgiden farksızdı. Öpücük ise kriz anında yaşanan bir kafa karışıklığının sonucuydu.

Tüm bu aksaklıkların daha büyük bir düzensizliğe yol açmadan hikayeden temizlenebileceğini düşündüm. Bu şekilde biraz olsun vicdanım rahatlamış olacaktı. Ayrıca halkın Ostrog’u pataklaması ile ilgili hoş olmayan anlatımları da metinden çıkardım. Graham’ın hikayesinin sonu, onun gibilerin hikayesinin sonuyla aynı. Hikayenin finalinde kesin bir zafere ulaşılıyor mu? Ortada gerçek bir zafer var mı? Kim kazanacak? Ostrog mu yoksa halk mı? Bu bin yıllık sonrunun yanıtı verilebilecek mi?

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir