Peter Randa – Merdivendeki Gölge

KAR, rüzgârın etkisi ile sürüklenerek kümeleniyor, özellikle geceleri, farların donuk ışıkları alƨnda otomobillerin basamaklarına kadar yükseliyordu. Üstelik gece karanlığında insana garip bir yalnızlık, bir iç sıkıntısı veriyordu. Jacques Riviere dişlerinin arasından bir küfür savurdu. (Hiç bir şey göremez olmuştu; silecekler bütün hamaratlığına rağmen camın üzerinde meydana gelen kalın tabakaya engel olamıyorlardı. «Artık ilerleyemem; doğru yolda olduğumuzdan bile pek emin değilim,» dedi. Bernard Ligniere sıçrayarak uyandı: «Amma da üşüyorum haa!…» Kadınlar arabanın arka taraķnda uyuyorlardı. Üstüste giydikleri kalın elbise ve kürkleri, ayrıca dizlerinin üstüne örttükleri kalın deve tüyünden battaniyeleri ile hiç de üşümedikleri belliydi. Jacques motoru stop eƫrmeden arabayı durdururken Bernard mekanik bir hareketle cebinin derinliklerinde sigara paketini aradı. «Eğer durursan tam anlamıyla donacak hareket edemeyeceğiz.» «Biliyorum, ama yola devam edersek, bu defa da kendimizi bîr çukurun içinde bulacağız.» Oysa saat sekizde yol düzgün ve hava açıkƨ. Tekerleklerindeki zincirle ilerideki boğazı büyük güçlük çekmeden geçebilirlerdi. Daha doğrusu öyle düşünüyorlardı. Üstelik kendilerine F… de gerekli uyarıyı yapmışlardı. Şimdi oldukları yere kadar da her şey yolunda gitmişti.


Bernard kızgın kızgın söylendi: «Bu kadar çok yağacağını nereden bilebilirdik?» Gerçekten birdenbire büyük bir ķrƨna kopmuştu. Önceleri pudra gibi serpişƟren kar, sonraları rüzgârın hızlanması ile birlikte yol kenarlarına kümelenmeye başladı. Sonunda taneler kalınlaşmış ve esaslı bir fırtına şeklini almıştı. «Eee? Şimdi ne yapacağız?» Jacques omuzlarını silkti: «Eğer doğru yolda değilsek her an bir kayalığa yuvarlanabiliriz.» «Ama şu karşı düzlüğü de geçebiliriz her halde.» «Neye yarar? doğru yönde değiliz, işaret noktalarımı kaybettim.» Hava karardıktan sonra bile dağın tepesine bakarak yönlerini saptayabilmişlerdi. Oraya bakarak dosdoğru ilerlemek, doğru yolda kalmak için yeterli olacakƨ. Ama şimdi görüş olanağı kalmamıştı. Uçuşan kar tanelerinden başka hiç bir şey görünmüyordu. «Geriye dönme şansımız da yok mu?» «Ne yazık ki, hayır.» «Allahın cezası hava! Yani geceyi burada geçirmek zorunda mıyız?» «Korkarım ki evet. Belki de bütün geceyi değil. Fırƨna dinerse dağın tepesini yeniden görebiliriz belki.» «Dışarı da çıkamayız, desene.

» Bernard sigarasını yakarak ayaklarını ileriye doğru uzaƴ. Arabanın içi fena değildi. Ne olursa olsun karın yağması soğuğu biraz kırmıştı. Ne pahasına olursa olsun ille de yola çıkma fikirleri hiç de isabetli olmamışƨ. Bernard gülmeye başladı. Aslında insanların verdikleri kararların pek azında sağduyu galip gelirdi. «Ne düşünüyorsun?» diye sordu, Jacques. «Kasabadakileri. Kimbilir şimdi bizim halimizi düşünerek ne kadar gülüp, eğleniyor!ardır?» «Boğazı geçƟğimizi sanırlar. Tepenin arkası ķrƨnadan daha çok korunmuştur. Tepeye de iki kilometre kadar bir yolumuz kaldığının farkında mısın?» «Baksana şuradaki bir şato değil mi?» «Hay Allah!… öyle ya, bir şato var tabiî.» «Oraya göre yönünü düzenleyemez misin?» «Belki…» «Bir ışıkla işaret verebiliriz.» «Evet ama, arabadan inmemiz gerek.» Bernard pardösüsünün yakasım kaldırdı. Boyun atkısına iyice sarınarak kapıyı yavaşça açƨ.

Buzlu bir rüzgâr arabanın içini doldurmuş ve iki kadın soğuğun etkisiyle uyanmışlardı. «Ne oluyor? Neredeyiz?» Simone kuşku ile sordu: «Sevgilim neden durdun?» «Yolumuzu kaybettik.» Üç yıllık evliydiler. Jacques gülmeye başladı. Sabaha kadar arabanın içinde beklemek zorunda kalsalar bile, bu bir felâket değildi. Devam etti: «Kar yüzünden yolu göremiyorum. Şimdi Bernard bir işaret bulmaya çalışacak.» Arkadaşı bu sırada, gömüldüğü yerden kurtulmaya çalışıyordu. Arabadan iner inmez kar dizlerine kadar çıkmışƨ. îçerdekiler onun esaslı bir küfür salladığını duydular. Aynı anda kafasını içeriye uzatarak : «Biraz sağda ışık görüyorum.» dedi. «Ama kar giƫkçe yükseliyor, biraz sonra motora kadar çıkacak. Mübarek, mıknatıs gibi çekiyor sanki. Ön taraf hayli yükseldi.

» Kar yağarken herhangi bir cisimle karşılaşırsa, kenarlarına daha çok saldırır ve daha çabuk örterdi. Jacques arabayı yeniden hareket ettirmek istedi, ama tekerlekler patinaj yapıyordu. «Bu yol temizlen Çok seyrek kızdığı halde, kendisini en az Simone’nun hızlı çıkışları kadar tehlikeli olan bir sessizlikle savunurdu. Her ikisi de güzelliklerinin farkındaydılar. Olaylar hiç bir zaman birbirlerini kıskanmalarına neden olacak şekilde gelişmemiş, bu ise dostluklarının güçlenmesini sağlamıştı. Bu amacı belirsiz serüvende alƨ gündür birlikte yoldaydılar. Boğazı gece geçmek fikri ise Bernard’a aiƫ. Aslında kararları her zaman o verir, Jacques yürütür, hanımlar da onları izlerlerdi. Marthe sigarasından bir nefes çekerek, «Profesör olduğu için mi acaba?» diye düşündü. Bernard’ın kararları her zaman en iyi kararlar olmazdı. Ama o hiç bir zaman kimsenin fikrini sormayı gerekli bulmazdı. Marthe hafifçe gülerek: «Bu bay mesleği dolayısıyle her zaman haklıdır.» dedi. Simone yerinde doğrularak: «Bunu garip mi buluyorsun?» diye sordu. «Hayır, aksine… Bernard’ı, bizi güç durumlara sokmakta gerçekten yetenekli bulduğunu söylemek istiyorum.

Profesör kızgın kızgın: «Doğrusu, durumumuzda nasıl bir güçlük olduğunu göremiyorum; ortada yalnızca önceden kesƟremediğimiz bir olay var, hepsi o kadar. Kasabada kalsaydık, şu anda esneyerek bir briç parƟsini tamamlıyor olacakƨk. Bunun yerine, şimdi orta çağdan kalma bir şatoda konuk olacağız, fena mı?» diye karşılık verdi. «Hayaletler var mıdır dersin?» «Belki de bu gece grev yapıyorlardır.» «Acaba içinde oturanlar nasıl insanlar?» diye sordu, Simone. «Başkalarından bu kadar uzak ve yalnız yaşadıklanna bakılırsa ilginç kimseler olmalı.» Jacques güldü. Her şeye rağmen durumları eğlenceli idi. Böyle şeyler olmasa yolculukları gerçekten de çok monoton geçecekti. «Acaba alışverişleri için kasabaya mı inerler?» Bernard omuzlarını silkti: «Tepenin öteki yamacında daha yakın bir kasaba var.» Jacques sigarasını arabanın küllüğünde söndürdükten sonra yanındaki pencereyi indirdi. Kar taneleri şimdi arabanın içinde uçuşmaya ve oraya buraya düşmeye başlamıştı. «Çocuklar, burada hiç bir şansımız kalmadı. Bîr iki saata kalmaz, büsbütün örtülmüş oluruz. Harekete geçmemiz için kaybedilecek bir dakikamız bile yok.

» Arabanın camları gitgide daha da kalınlaşan buz tabakaları ile kaplanıyordu. Dışarıda gecenin karanlığı iyice yoğunlaşmıştı. Öyle kî, farlar bile arabanın önünü aydmlatamıyordu. «Şatonun ışıklarına doğru dümdüz ilerleyeceğiz. Ama çukurları düşünerek çok dikkatli olmalıyız.» Jacques biraz önce açtığı camı kapayarak: «İyi örtünün,» dedi. «Arkadaki valizler ne olacak?» diye sordu Simone. «Şimdi onları düşünecek durumda değiliz.» İki kadın bir anda üşüdüklerini hissederek mantolarının yakasını iyice kaldırdılar. «Haydi, gidiyoruz.» Bernard bütün gücüyle kapıya dayanarak açƨ. Dışarı çıkmış, ama bu sefer deminkinden daha çok kara gömülmüştü. Yol açabilmek için arabamn yanında birkaç adım attı. «Burunlarımız donacak,» dedi. «Boş ver! yine de düşe kalka gidebiliriz.

» Kadınlar Jacques’in çevresinde bu işi nasıl yapacaklarını kesƟrmeye çalışıyorlardı. Birkaç adım ilerledikten sonra, Jacques arabanın içine eğilerek farları söndürdü. Şimdi bütün karanlığı ve sessizliği ile gecenin ortasında kalmışlardı. Simone kocasının kolunu ararken Bernard uzun uzun bağırdı: «Heyyyl… Heyy!…» Yankı onlara yarı yarıya karşılık verebilmişƟ. Gözlerini kırpışƨrırlarken Ɵtrek sarı bir ışık gördüler. Onlara hem çok uzak, hem de çok yakın gibiydi. «O ışığa doğru yürüyeceğiz,» diye seslendi biri. Jacques karısının kolundan çıkarak Bernard’ın yanına geldi. «Hanımlar bizi izlesinler,» dedi. Bizleri sakın gözden yiƟrmeyin ve izlerimize basarak yürümeye dikkat edin.» Her şeye rağmen bütün bunlar gerçekten tehlikesi olmayan ve ilerde akşam sohbetlerinde eğlenerek anlatılacak birer anı konusu idi. Yola koyuldular. Güçlükle ve yavaş ilerleyebiliyorlardı. Çünkü iki erkek basƨkları yerleri dikkatle seçmek zorundaydılar. Havanın bütün soğukluğuna rağmen terlemeye başlamışlardı bile.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir