Jules Verne – Ne Altı Var Ne Üstü

“NORTH POLAR PRACTICAL ASSOCIATION ” İKİ DÜNYANIN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BİR BİLDİRİ YAYIMLIYOR “Demek oluyor ki Bay Maston, bir kadının matematikte ya da deneysel bilimlerde asla başarılı olamayacağını, ileri sürüyorsunuz!” “Üzülerek Bayan Scorbitt, ama buna mecburum,” diye yanıtladı J.-T. Maston. “Özellikle Rusya’da birkaç değerli matematikçi olduğunu kabul ediyorum. Ancak beyin yapısı dikkate alındığında, bir kadının hiçbir zaman Arşimed’in ve Newton’un düzeyine ulaşması beklenemez!” “Oh! Bay Maston, buna cinsiyetimiz adına karşı çıkmama izin verin…” “Cinsiyetiniz ne kadar çekiciyse de Bayan Scorbitt, kendini bilimsel çalışmalara adamaktan o kadar uzaktır!” “Yani Bay Maston, size göre düşen elmayı gören hiçbir kadın, 17. yüzyılın sonunda ünlü İngiliz bilginin yaptığı gibi evrensel çekim yasalarını bulamaz!” “Elmayı düşerken gören bir kadının, Bayan Scorbitt, aklına gelecek tek şey, tıpkı Havva anamızın yaptığı gibi onu yemektir!” “Şunu iyi anlıyorum ki, bizim üst düzey soyutlamalar yapmaya uygun olmadığımıza inanıyorsunuz…” “Uygun olmadığınıza?. Hayır, Bayan Scorbitt! Yine de şunu belirtmek isterim ki, yeryüzünde insanların ve doğal olarak kadınların görülmeye başladığı günden beri, bilim alanında, Aristoteles’in, Eukleides’in, Kepler’in, Laplace’ınkilere eşdeğer bir buluşu borçlu olduğumuz bir kadın beynine rastlamak mümkün olmamıştır.” “Geçmişte yapmamış olmamız, gelecekte de yapamayacağımızın göstergesi olabilir mi?” “Hımm! Binlerce yıldır yapılamamış olan, kuşkusuz ki hiçbir zaman yapılamayacaktır.” “O halde şunu kabul etmemiz gerekir ki Bay Maston, gerçekten de bu işler için uygun değiliz…” “İyi yürekli olmaya uygunsunuz ama!” diye yanıtladı. J.-T. Maston. Bunu, kafası x’lerle dolu bir bilginin inceliğiyle söylemişti. Zaten Bayan Scorbitt de bununla yetinmeye razıydı.


“Tamam! Bay Maston,” diye devam etti Bayan Scorbitt, “bu dünyada herkes kendine düşeni yapmalı. Siz muhteşem bir hesapçı olmaya devam edin. Kendinizi, dostlarınızla birlikte hayatınızı adadığınız bu olağanüstü girişimin problemlerini çözmeye verin! Ben de olmam gerektiği gibi ‘iyi bir kadın’ olarak, size ekonomik destek sağlamayı sürdüreceğim.” “Bu yüzden size sonsuz bir minnet duyacağız,” diye yanıtladı J.-T. Maston. Bayan Evangelina Scorbitt zevkle kızardı, çünkü bütün bilimadamlarına olmasa da, J.-T. Maston’a karşı büyük bir yakınlık duyuyordu. Kadın yüreği dipsiz bir uçurum değil miydi? Gerçekten de Amerikalı zengin dul olağanüstü bir girişime, büyük bir sermaye yatırmıştı. Şimdi bu girişimin ve öncülerinin hedefinin ne olduğunu açıklayalım. Maltebrun, Reclus, Saint-Martin ve diğer coğrafyacılardan edindiğimiz bilgilere göre, kuzey toprakları şu bölgelerden oluşmaktadır: 1° Kuzey Devon, yani Baffin Denizi’nin ve Lancastre Boğazı’nın buzlarla kaplı adaları; 2° Banks topraklan ve Sabine, Byam-Martin, Griffith, Comwallis ve Bathurst gibi birçok adadan oluşan Kuzey Georgie; 3° Kuzey topraklarının, Cumberland, Southampton, James-Sommerset, Boothia-Felix, Melville ve diğer az bilinen çeşitli bölümlerini kapsayan Baffin-Parry Takımadaları. Yetmişsekizinci paralelle çevrelenmiş bu bölgede karalar bir milyon dört yüz mil, denizler ise yedi yüz bin milkarelik bir alan kaplıyorlardı. Son zamanlarda gözüpek kâşifler, bu paraleli aşarak, seksendördüncü enlem derecesine kadar ilerlemeyi başardılar, yüksek bankiz sıralarının arkasında gizlenmiş kıyıları ortaya çıkararak, Kuzey Highlands olarak adlandırılabilecek bu geniş topraklardaki burunlara, körfezlere, kıyılara isimlerini verdiler. Ancak, seksen dördüncü paralelin ötesi gizemini koruyor, haritacıların gerçekleşmesi imkânsız hayalleri arasında yer alıyordu ve henüz kimse Kuzey Kutbu’nun buz yığınları arasına saklanmış, altı derecelik bu alanın denizlerle mi yoksa karalarla mı kaplı olduğunu bilmiyordu. Oysa, 189.

yılında Birleşik Devletler hükümeti beklenmedik bir şekilde henüz keşfedilmemiş Kuzey Kutup bölgelerinin ihale ile satışını önermişti. Birkaç yıl önce, Berlin Konferansında, işletme ya da ticari pazarlar açma bahanesiyle başkalarının topraklarına sahip olmayı isteyen büyük devletlere yönelik özel bir yasa çıkmıştı. Bununla birlikte, kutup bölgesinde kimse yaşamadığına göre, bu koşullar altında, bu yasanın geçerliliği kalmıyordu. Ne de olsa kimseye ait olmayan, herkese aitti, zaten yeni Şirket gelecekteki itirazların önünü kesmek için bu bölgeyi “zaptetmek” değil, onu “satın almak” istiyordu. Birleşik Devletler’de en gözüpek hatta gerçekleşmesi imkânsız projelere bile, onun pratik yararlarından faydalanmak isteyen ve sermayelerini hiç çekinmeden akıtacak girişimciler her zaman bulunur. Bu durumun en güzel örneği, birkaç yıl önce Baltimore’daki Gun-Club’ın uydumuzla doğrudan iletişim kurabilmek amacıyla Dünya’dan Ay’a bir gülle göndermeye giriştiğinde yaşanmıştı. Bu girişimci Yankee’ler, bu ilginç deney için gerekli maddi kaynaklan kolaylıkla sağlamamışlar mıydı? Ve eğer başarılsaydı, bu insanüstü girişimin tehlikelerini göze alan, söz konusu kulübün iki üyesi sayesinde olmayacak mıydı? Lesseps, Atlantik kıyılarından Çin Denizi’ne kadar Avrupa ve Asya’yı kat edecek büyük bir kanalın kazılmasını önerdiğinde; dâhi bir kuyucu toprağı kazarak akışkan halinde bulunan silikat katmanlarına ulaştıktan sonra Dünya’nın merkezine doğru inmeyi düşündüğünde; girişken bir elektrikçi, dünya yüzeyine yayılmış olan akımları bir araya getirerek, bitmez tükenmez bir ısı ve ışık kaynağı oluşturmak istediğinde; gözüpek bir mühendis yaz sıcaklarını geniş alıcılarda depolayıp, kışın soğuktan etkilenen bölgelere göndermeyi tasarladığında; sıradışı bir su mühendisi ısı ya da enerji üretmek için gelgitlerin gücünden yararlanmayı denediğinde, bu tür yüzlerce projeyi hayata geçirmek için anonim ve komandit şirketler kurulduğunda, yanlarında her zaman şirket kasalarını Kuzey Amerika’nın okyanuslara dökülen geniş nehirleri gibi dolar ırmaklarıyla dolduran Amerikalıları bulmuşlardı. Kuzey Kutbu’nun ihaleye çıkarılarak en yüksek arttırımı yapana satılacağı haberi yayıldığında, doğal olarak kamuoyunda büyük bir heyecan yaşanmıştı. Zaten sermayelerin önceden yatırıldığı bu satış için, halka hiçbir çağrı yapılmamıştı. Gerisi, daha sonra, alan yeni sahipleri tarafından kullanıma açıldığında düşünülürdü. Kutup bölgesini işletmek!. Gerçekten de bu ancak çılgınların aklına gelebilirdi! Yine de herkes bu girişimi konuşuyordu. Haber, Avrupa, Afrika, Okyanusya, Asya gazetelerine Amerikada’kilerle aynı anda ulaşmıştı. New York Herald bu belgeyi ilk yayımlayan gazete olmuştu. Bilim ve endüstri dünyasında hızla yayılarak, çeşitli yorumlara neden olan bu haber, 7 Kasım sabahı Gordon Bennett’in köşesinde yerini almıştı.

“Dünya Sakinlerine Çağrı “Seksendördüncü kuzey paralelinin ötesinde Kuzey kutup bölgeleri, henüz keşfedilememiş olduklarından dolayı, işletmeye açılmamışlardır. “Değişik uluslardan gelen denizcilerin ulaştıkları en son noktalar şöyle sıralanabilir: “Temmuz 1847’de, İngiliz Parry, Spitzberg’in kuzeyindeki yirmisekizinci batı meridyeninde, 82° 45ya varmıştı.” “Mayıs 1876’da, İngiliz Sör John George Nares’in düzenlediği seferde, Markham, Grinnel topraklarının kuzeyindeki ellinci batı meridyeninde, 83° 20’ 28” ye ulaşmıştı. “Demek ki seksendördüncü paralelden kutba kadar uzanan ve dünyanın çeşitli devletleri tarafından paylaşılmamış olan bu bölgenin, ihale sonrası özel mülkiyete dönüşmesi olanaksız değildir. “Oysa hukuk ilkelerine göre, hiç kimse bölünmez mülkiyet koşulları altında yaşamaya zorlanamaz. Bu yüzden Amerika Birleşik Devletleri bu ilkelere dayanarak, ortaklığın giderilmesine karar vermiştir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir