Anthony Ryan – Kuzgunun Gölgesi #1 – Kan Şarkısı

Pek çok adı vardı. Daha otuz yaşına gelmemiş olmasına rağmen, tarih ona bol unvan ihsan edilmesini layık görmüştü: Onu bize eziyet etsin diye gönderen deli kralın karşısında Diyar’ın Kılıcı, savaşlar boyunca onu izleyen adamların yanında Genç Atmaca, Cumbraelli düşmanlarına karşı Karanlıkkılıç ve sonradan öğrendiğime göre Büyük Kuzey Ormanı’nda yaşayan esrarengiz kabileler arasında da Beral Shak ur adıyla anılırdı yani; Kuzgun Gölgesi. Ama benim insanlarım onu tek bir isimle tanırdı ve onu iskeleye getirdiklerinde aklımda dönüp duran da bu isimdi: Umut Katili. Yakında öleceksin ve ben de bunu göreceğim. Umut Katili. Çoğu adamdan daha uzun boylu olsa da duyduğum hikâyelerin aksine dev gibi olmadığını gördüğüme şaşırmıştım. Yüz hatları sert dursa da yakışıklı olduğu söylenemezdi. Kaslı bir yapısı vardı ama hikâye anlatıcılarının anlata anlata bitiremedikleri adalelere sahip değildi. Dış görünüşünde, hakkında yaratılan efsaneye yakışır tek şey gözleriydi: oltutaşı kadar kara ve atmacanınki kadar delici. Gözlerinin insan ruhunu soyabildiğini, bakıştığı birinin ondan hiçbir sır saklayamayacağını söylerlerdi. Buna hiç inanmamıştım, ama şimdi diğerlerinin neden inanmış olabileceklerini görüyordum. Mahkûma bir bölük İmparatorluk Muhafızı eşlik ediyordu. Mızrakları hazır pozisyonda ve hemen yanında atlarını sürüyorlar, herhangi bir sıkıntı çıkma tehlikesine karşı sert bakışlarla kalabalığı tarıyorlardı. Kalabalık ise sessizdi. Yanından geçerken ona bakmak için duruyorlar, ama ne bağırıp çağırıyor ne de bir şeyler fırlatıyorlardı.


Bu adamı tanıdıklarını hatırlıyorum. Kısa bir süreliğine onların şehirlerini yönetmiş ve duvarlarının içinde yabancı bir orduyu komuta etmişti. Yine de suratlarında nefret ya da intikam arzusu görmüyordum. Meraklı bir halleri vardı. O neden buradaydı? Neden hâlâ yaşıyordu ki? Bölük iskeleye geldiğinde durdu ve mahkûmu bekleyen gemiye bindirmek üzere atından indirdiler. Notlarımı bir kenara koydum, dinlenme yerimden çıkıp baharat dolu bir fıçının üzerine çıktım ve bölükten sorumlu yüzbaşıya başımla selam verdim. “Hürmetler, efendim.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir