Dünden bugüne ve irili ufaklı her metin istisnasız buna ihtiyaç duyar ya, Egill’in Sagası’nı anlamak için de onun tarihsel ve kültürel arka planını ana hatlarıyla olsun tanımak gerekir. Ben de hakkında, önümüze bir literatür okyanusu yığılmış bulunan ortaçağ İskandinavya’sı devrini, yani Egill’in ait olduğu dünyayı, okuyanı ayrıntılara boğmadan sunmaya çalışacağım. Önce “Genel Bir Bakış” başlığı altında çerçeveyi çizdikten sonra farklı başlıklar altında, bu ilk giriş bölümüyle zaman zaman tekrara düşmeyi göze alarak, biraz daha geniş bir değerlendirme yapacağım. Viking Çağı’na Genel Bir Bakış Yüzyıllardır “barbar” İskandinav savaşçıları hakkında konuşuluyorsa, bunun nedeni ve kökleri Viking Çağı diye adlandırılan dönemde aranmalıdır. Viking akıncıları, yaklaşık 300 yıl süren bu çağ boyunca Batı Avrasya ve Kuzey Atlantik’in başat oyuncularından oldular, toplumsal yaşayışın kılcal damarlarına kadar etkilerini hissettirdiler. Avrupa, Britanya, Rusya, Hazar, Kafkasya, Bizans, Akdeniz, hatta Kuzey Amerika’da akınlar yoluyla yağma, mal ve esir ticareti, kolonileştirme faaliyetlerinde bulundular. Yoğun olarak yürüttükleri ticarc>t ve seyahat faaliyetleri sayesinde yeniliklere ulaşabildiler ve hunları kc>nctilerine uyarlayabildiler. Vikingler, Hıristiyan Batı’da putperest olarak adlandırılırdı. Tarihleriyle ilgili veriler arkeolojik buluntulardan ve yazılı kaynaklardan elde edilir, fakat Viking kelimesine 10. yüzyılın sonlarına dek Eski Kuzey (Literatürde “Old Norse”, İzlanda dilinde “Fornnomena”) kaynaklarında rastlanmaz. Kelimenin muhtemelen ilk geçtiği kaynak, bir 10. yüzyıl elyazması olan Codex Exoniensis’in içinde yer alan ve 7. yüzyıla ait olan Widsith adındaki İngilizce şiirdir. Bu uzun şiirde Vikingler, “Wicinga-cynn” şeklinde anılır. Kelimenin kökenbilimsel açıklaması hala yapılamamaktadır. İki farklı varsayıma göre ya haliç, koy anlamına gelen “vik” ya da kamp istihkam anlamına gelen Eski İngilizce “wic” kelimelerinden türemiştir. Şu biliniyor ki İskandinavyalılar İngiltere’deki işgal, akın, yağma hareketleri sırasında geçici askeri bölgeler kurmaktaydılar. “Wic” kelimesi aynı zamanda kasaba ya da pazar anlamında kullanılırdı. Eski Kuzey dilinde “-ing” son eki bir yere ya da gruba ait olmak anlamını kazandırır. Bu durumda Viking, bir fiyorttan gelen kişi anlamında olabilir. Bağlantılı bir varsayıma göre Oslo fiyordunu da kapsayan “Vikin” bölgesinden türemiştir. Bütün bu köken önerilerinin sonucu olarak Vikingler, hem tüccar hem de yağmacı kimlikleriyle tanımlanmış olmaktadır. Demir Çağı’nın son evresinde, 7. ve 8. yüzyıllara tarihlenen Ven del döneminde, Viking kültürü gelişmeye, kendini göstermeye ve bölgesel iktidarlarını güçlendirmeye başlamıştır. Danimarka’daki Ribe ile İsveç’teki Ahus ticaret ve zanaat bölgeleri bu dönemde ortaya çıkar. Stockholm’un doğusunda, Malaren gölü içindeki Helgö adasında ele geçen ve bu döneme tarihlenen buluntular son derece çarpıcıdır. Doğu Roma altın sikkeleri, Kuzey Hindistan’dan Buddha heykelciği bunların sadece birkaç örneğidir. Viking istilaları 8. yüzyılda başladı. 300 yıl boyunca Norveç ve Danimarka kökenli İskandinavyalılar önceleri korsan, daha sonraki dönemlerde fatih ve kolonizatör olarak Avrupa tarihinde önemli bir rol oynadılar. İskandinavyalıların gerçekleştirdiği, kaydedilmiş ilk akınlar ve yağmalar, 7 93 yılından başlayarak Britanya ve çevre adalarındaki manastırlara karşı olmuştur. Avrupa anakarasında ise Şarlman, korsanlara karşı 800’de bir savunma hattı örgütledi. 810’dan önce bu kıyılarda bir akın kaydedilmemiştir; fakat bu, İskandinav akıncıların buralarda daha önceki tarihlerde sıkıntı yaratmadığı anlamına gelmez. Frisia’daki Dan işgaline karşı, Frank savunma hatları 811’de güçlendirilmiştir. Sonuçta, 8. yüzyılın son on yılından başlayarak akınlar ciddileşmeye ve Manş Denizi’nin her iki yanındaki egemenler buna karşı iinlPmlcr almaya başlamıştı. “Svear” olarak bilinen İsveç kökenli diğer İskandinavyalılar da iki ana rota aracılığıyla (Vareng-Grek ve Volga ticaret yolları) Doğu Avrupa’da ve Hazar bölgesinde etkinlik gösterdiler. Bu topluluklar Batı Avrupa’da, Danlar ya da Normanlar, bazen de -yukarıda ifade edildiği gibi- dinsizler ya da putperestler olarak anılmışlardır. Doğu Avrupa’da ise Slavlar, yeni gelen işgalcileri “Rus” olarak adlandırdı. Bu ad çeşitlemeler halinde Arap ve Bizans-Grek kaynaklarında da kullanılmış, Rusya’ya ismini vermiştir.1 “Rus” dışında, “Vareng” adı da kullanılmıştır. 2 Viking hareketlenmesinin nedeni olarak, İskandinavya’daki artan nüfus yoğunluğuyla toprakların yetersizliği arasındaki ilişki gösterilir. Bu, kullanmaya elverişli çok az toprağı olan Batı Norveç için geçerli olabilir. Buna karşılık İskandinavya’nın diğer bölgelerinde Viking Çağı’nın öncesinden başlayarak bir nüfus baskısına ilişkin “Rus” sözcüğü (Grek kaynaklarında “Rhos”) Batı ve Doğu Avrupa’daki birçok kaynakta Doğu Avrupa’daki Vikingleri tanımlamak için kullanılır. Ladoga gölü dolayındaki Finlerin İsveçliler için kullandığı “Rotsi”, Slavcada Rus’a dönüşmüştür. Rus isminin nereden geldiğiyle ilgili teoriler bununla sınırlı değildir. Bir tanesine göre Swede toplulukları Roslagen şehrinden gelmişlerdir ve Finlerin dönüştürdükleri kelime budur. Bir diğer teoriye göre Greklerin bu kuzeyli insanların yüzlerinin renginden dolayı onları Grek dilinde “kırmızı” olarak tanımlarken kullandıkları kelime, Rhos’a dönüşmüştür. Ukrayna’daki Ros nehrinin de Ruslara ismini verdiğini düşünenler vardır. Rusların kökeni konusundaki iki ana tartışma cephesi olan Normancılar ve Anti-Normancılar (Slavcı cephe) kelimenin kökeni konusunda da ayrılırlar. 2 IJJ. Mikhail’in egemenlik yıllarında, 9. yüzyılın ortalarından itibaren İskandinav unsurlar imparatorların hizmetine girmeye başlamışlardır. Ayrı bir muhafız birliği olarak düzenlenmeleri ise 988 yılında, il. Basileos devrinde, Kiev Büyük Knezi 1. Vladimir’in imparatora gönderdiği İskandinavyalı paralı askerlerinin görevlendirilmesiyle gerçekleşmiştir. Vareng muhafızları son derece seçkin bir birlik olup imparatorluk tarafından en yüksek ödeme onlara yapılmıştır. Slavca metinlerde “Varyagi”, Bizans metinlerinde “Varangoi”, Arapça metinlerde “el-Varank” olarak geçen Vareng kelimesinin kökeni hala tam olarak saptanabilmiş değildir. Eski lskandinavca “varar” kelimesi yemin ya da taahhüt anlamlarına gelir. Son ek olan “-ing” ise kelimeye nihai olarak “yeminle bağlanmış kişiler” anlamını kazandırır. Bir başka varsayıma göre Vareng, Rusçada gezici satıcı anlamına gelen “varyag” kelimesinden gelmektedir. Povesti Vremennıh Let (İlk Rus Yıllığı), Vareng kelimesini Slavların kendilerini yönetmek için çağırdığı üç İskandinav prensini kastederek kullanır. Buradan da hareketle Vareng ve Rus kelimelerinin birbiri yerine kullanılmasına ilişkin ciddi bir tartışma vardır. Varenglerin, bugün İsveç devletinin bulunduğu bölgede yerleşik Swede kavminin ilk akınlarıyla geldikleri ve Novgorod ile Kiev’in kurulmasına önayak oldukları iddia edilir. Tartışmanın, yukarıdaki açıklamada da değinilen, Normancılar ve Anti-Normancılar olarak ayrışan taraftan, otantik metinlerin bu şekilde yorumlanması konusunda hala uzlaşabilmiş değillerdir. 1066 sonrasında Anglosakson savaşçılarının yoğunlaşan bir şekilde görev almaları İskandinav ağırlığını azaltmakla birlikte, Vareng muhafızlarının etkinliği 1261’den sonra azalarak da olsa sürmüştür. Ayrıntılı bilgi için elinizdrki kitapta Doğuda Vikingln hölümüm’ hakınız. belirtiler yoktur. İlk kuşak Vikingler topraktan ziyade zenginlik peşindeydi. Tüm Viking Çağı boyunca başlıca amaçları altın, gümüş ve diğer değerli eşyanın ya doğrudan ya da köle satışı gibi dolaylı yollarla elde edilmesiydi. Doğu Avrupa’da bunu esas olarak kürk ve köle satışıyla sağlamaktaydılar. Başarılı Vikingler, bunun yanında cesaretlerinden ötürü şöhret ve ayrıca savaşçı ve denizci olarak yetenek kazanırlardı. Bunların politik sürgün niteliği taşıyanları, savaşçı maiyetlerini artırıp İskandinavya’da veya fatih olarak dış diyarlarda güç kazanma peşindeydi. Akınların artmasının nedenini anlamak için temel kavrama noktası, Kuzeybatı Avrupa’da, Britanya ile Kıta arasında 7. yüzyılın sonlarında dikkat çekici ölçüde genişleyen ticaret hacmidir. Bu sayede birçok ticaret kenti ortaya çıktı ya da gelişti. İskandinavya ve Baltık bölgesi bu gelişmeden etkilendi ve ürettikleri kürkler Batı Avrupa’da yüksek fiyatlara alıcı bulmaya başladı. 3 İskandinavya ve Doğu Baltık, Batı Avrupalıların ideal alım noktalarıydı. Yüksek nitelikli kürk temin edilen başlıca alanlardan biri olan bugünkü Kuzeybatı Rusya, 8. yüzyıl boyunca Svearlar kadar Fin, Slav ve Balt kavimleri tarafından da sömürülmüştür. Bu yüzyılın ortalarında Fin, Slav ve bazı İskandinav topluluklarının ortaklaşa yaşadıkları, Volkhov Nehri ağzından 20 kilometre ötedeki Ladoga gölü dolayında yer alan Staraya Ladoga (Eski Ladoga) şehri bu faaliyetlerin odak noktası halindeydi. Batı ve Kuzey Avrupa arasındaki bu ticari ilişkiler, daha sonraki Viking akınlarına rota çizdi. Batı Avrupa tekneciliği İskandinavlarca tanındı ve uyarlandı. Avrupa’nın zenginlikleri ve dengeleri hakkında bilgileri arttı ve bu suretle Avrupa krallıkları arasındaki çatışmalardan çıkar elde etmede ustalaştılar. Viking şefleri, ticaret merkezlerini ve yollarını kontrol altında tutmakla zenginlik ve güç kazandılar. Dan kralları, Baltık’ın girişini tuttukları için en karlı çıkanlardı. 3 İskandinavya’da Viking Çağı’ndan önce gerçek anlamda şehirleşme yoktur. Viking Çağı’nda bile İskandinav insanı çoğunlukla kırsal bölgelerde yaşardı. Danimarka ve Güney İsveç’teki işlenebilir topraklarda tarım yapılırdı. Norveç’te coğrafi koşullar yüzünden çiftlikler birbirinden kopuk kurulmuştu. Danimarka’da ise, tersine, yerleşimin baskın modeli küçük köylerdi. Buna karşılık ticaretin ve refahın artmasıyla birlikte yoğun nüfuslanmış, büyük ve kalıcı yerleşimler kurulmaya başlanmış olup pazar, din, hükümet, para basma gibi toplumsal örgütlenme işlevlerinde merkezileşmenin başını çekmiştir. Bunlardan biri olan Hedeby, Jutland’ın güneyinde yer alan ve Viking yerleşimleri hakkında en çok bilgiyi veren arkt•olojik <ıl<ınlardan biridir. Mezar yapılarından anlaşıldığı kadarıyla farklı sınıflar vardır. İsve(teki Airka ve Norveç’ teki Kaupang da Hedeby ile benzer özellikler giistı•rir. Birka’daki zengin sınıfa mensup kişilerin mezarlarında İngiliz kapları, l lıığıı kıınıaşları Vl’ l lıığıı’dan gelen birçok başka buluntu rlr geçmiştir. Kaupang isi’ ııiilııs vı• tir;ırt’! yıığıııılıığııyl;ı l>aııinı;ııka vı• Bal ı ı\vnı pa’yla ilişki halinrlPy<li. Akınların belkemiği olan ileri denizcilik teknikleri Viking akınlarının ve ticari faaliyetlerinin temelini teşkil eder. Teknelere Viking dünyasında verilen önem şiirde, sanatta, hatta gömü usullerinde gözlenebilir. 8. yüzyıla dek denizaşırı akınlara uygun dayanıklılıkta ve büyüklükte tekneler yapılamamıştır. Yük taşıma tekneleri savaşta kullanılanlara oranla daha kısa, daha geniş ve gövdesi daha ağırdır. Açık denize elverişli ticaret teknesi “knarr” yelkenle idare edilir ve tayfası fazla değildir. Denizaşırı olmayan yerel ticarette daha küçük tekneler kullanılmıştır. Tekne sadece genişleyen Viking Çağı ticareti için değil, daha genel anlamdaki bir genişlemenin de kilit etkenlerindendir. Teknelerin taşıdığı kültür güneybatı Finlandiya kıyıları, Rusya sınırları gibi bölgeleri etkisi altına almıştır.

Emre Aygün – Viking Destanı, Egill’in Sagası
PDF Kitap İndir |