Osho, bir-iki günlüğüne burada olduğum için öğretini kısaca özetlemeni rica ediyorum. Bu imkânsız. Her şeyden önce benim özetlenecek bir öğretim yok. Ben öğretmen değilim, ben bir mevcudiyetim. Benim dini bir öğretim yok. Sana on emir veremem – şunu yap, bunu yapma. Üstelik bugün söylediğim bir şeye yarın karşı çıkabilirim – çünkü yalnızca içinde bulunduğum âna karşı sorumluyum. Dün söylediğim her neyse, bugün artık ona karşı hiçbir bağım olmayabilir. Söylediğim anda ondan kurtulmuş olurum. Artık onu dert etmeyeceğim, dönüp ona bir daha bakmayacağım. Sana şu anda söylediğim her neyse, tam şu anda doğru; yarın ona bağlı kalmayacağım. Yarın ne getiriyorsa onu söyleyeceğim. Eğer söylediklerim çelişiyorsa, ben kim oluyorum da onları tutarlı hale getiriyorum? Ben kendi adıma hiçbir çaba sarf etmem. Benim bağlılığım ânadır. Asla geçmişe bağlı değilim. Bir nehir gibiyim: Yarın nerede olacağımı kimse bilemez, ben bile. Şaşırabilirsin, ben de şaşırabilirim. Bu soruyu soran Akirema adını verdiğim -Amerika’nın tersten okunuşu- kıtadan geliyor olmalı. Amerika karman çorman. Her şey karmakarışık, insanlar öyle bir telaş içinde ki, sabrın zorunlu olduğu, telaşa getiremeyeceğin birkaç şeyin varlığını unuttular. Hakikate böyle bir telaş içindeyken ulaşamazsın. Hakikatin temel koşulu sabırdır. Hazır kahve gibi olmaz ve teneke kutularda paketlenmiş olarak gelmez. Hazır gelmez. Hakikat birisinin sana verebileceği bir eşya değildir. Senin içinde gelişir. Öğretmen değil mevcudiyet olduğumu söylediğimde kastettiğim şey bu. Eğer buradaysan, içinde bir şey gelişebilir. “Belki” diyorum, çünkü bu sana bağlı. Ben buradayım. Beni almaya hazırsan, içinde bir şey büyümeye başlayacak. Bir çocuğun genç bir erkek olması gibi. Evet, hakikat böyledir. Sahte kişilik düşer, gerçek varlık doğar. Bir çocuğun genç bir erkek olması, genç bir erkeğin yaşlanması gibi. Süreci hızlandırmanın yolu yoktur. Bir çocuğu bir gecede, bir-iki günde çabucak büyütemezsin. Zaman alacaktır. Zaman alması da iyi zaten, çünkü olaylar ancak zamanla oturur. Hayır, bunu yapamam, özetleyemem. Bir öğretim yok. Olsaydı bile özetleyemezdim, çünkü bir şeyi ne kadar özetlersen canlılığından o kadar yitirir. Sevgi uçsuz bucaksızdır, yaşam uçsuz bucaksızdır; kural sınırlıdır. Yöntem özetlenebilir; sevgi özetlenemez. Yöntem tanımlıdır ama yaşam aşkındır. Yaşamı özetleyemezsin; yöntemi özetleyebilirsin. Ben yaşamım. Beni özetlemenin yolu yok. Ve hâlâ canlı olduğum için özetlediğin her şeyi yarın yerle bir edeceğim. Özetlediğin zaman olaylar giderek anlamsızlaşır. Canlı hiçbir şeyi asla özetleme. Ölüp gittiğimde insanlar özetleyecek. Ben de başlarına dert olacağım. Kolay bir iş olmayacak. Kafayı yiyecekler. Beni özetlemek zor olacak. Her zaman böyle oldu. Buddha’yı özetleyemezsin. Özetlemeler yüzünden bir sürü okul ortaya çıktı. Buddha öldü, o zaman bir soru vardı, insanlar özetlemek istediler. Adam kırk yıldır öğretiyor -sabah, öğlen, akşam- kırk yıldır. Çok konuşmuş, pek çok şey söylemiş ve şimdi gittiğine göre özetlenmesi gerekiyordu. Hakikat eşyaya benzemez. Bana geldiğinde, eğer benim hakikatimin ne olduğunu gerçekten bilmek istiyorsan, burada olmak zorunda kalacaksın. Benim hakikatim sana ancak ben de senin hakikatini öğrendiğim zaman ifade edilebilir. Ben seni öğrendiğim zaman ve sen de beni öğrendiğinde, işaret o buluşmada olacak. O sana verilemez. Sen onu almak zorunda kalacaksın ve onun için hazırlanman gerekecek. Çok rahat bir varlık haline gelmek zorunda kalacaksın. Beni sünger gibi çekmen ve kalbinin derinliklerine gömülmeme izin vermen gerekecek. Amsterdam Devlet Müzesi’nde yaşlı bir çift Rembrandt’ın şaheseri “Gece Bekçisi”ne bakmaya gelirler. Bir sürü koridoru dolaşarak uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra nihayet ünlü tabloya ulaştıklarında, müze görevlisi adamın karısına, “Bak, ne güzel bir çerçeve!” dediğine kulak misafiri olur. Çerçeve güzel olabilir, ama hayranlıkta eksik bir şey olduğunu göremiyor musun? Temelde bir şey kayboldu. Çerçevenin güzel olmadığını söylemiyorum; çerçeve dünyadaki en güzel çerçeve olabilir, ama Rembrandt’ın başyapıtı “Gece Bekçisi”ni görmeye gidip çerçeveden bahsetmek saçmalık. Çerçeveyi görmek bile aptallık. Tablo çerçeve değil. Çerçevenin tabloyla hiçbir ilgisi yok. Benim söylediğim yalnızca bir çerçeve, olduğum şey tablodur. Başyapıta bak ve çerçeveye kafa yorma.
Osho – Boş Kayık – Hiçlikle karşılaşmalar çarpışmalar
PDF Kitap İndir |