Sezai Karakoç – Edebiyat Yazıları III – Eğik Ehramlar

Bu yıl*, Nobel Edebiyat Ödülü Mısırlı romancı Necip Mahfuz’a verildi. İlk kez bir müslüman ülkeden biri nobel almış oldu. Şimdiye kadar görmezlikten geldiği İslâm ülkelerini tanımış mı oluyor böylece İsveç Kraliyet Akademisi ve onun gerisinde Avrupa? Doğrusu, son on beş yıldır adeta musevilere tapulanmış olan nobel, itibarını oldukça yitirmişti. Zaten, bu seneye kadar İslâm Âlemi’ni, evvelki yıla kadar Afrika’yı ve halen Çin’i yok farzeden nobel, daha çok Batı’nm kendi kendini tartışı, değerlendirişi kurumlanndan biridir. Tek istisna, Hintli Tagore’du. O batılı değildi ama, O’nun Batı’ya açık bir penceresi vardı denebilir. Gün geldi, Batı edebiyatı iyice durgunlaştı. Bir parça dışan açılmak gerekti, Afrikalı bir yazara verildi evvelki yıl nobel. O da batıcıydı ve batıda yetişmişti ve halen Londra’daydı. Ama ne olursa olsun, şeytanın bacağı kırılmıştı artık. Bu yıl da Mısırlı yazara verildi. İsrail’den özür dilenerek! Doğrusuya, İsrail de hoşgörü(!)sünü belirtmeyi ihmal etmedi! Dünya basını da Mahfuz’un İsrail’e ters düşmediğini belirtmek- * 1988 8 EDEBİYAT YAZILARI III ten kendini alamadı. Bir edebiyat ödülünde bu ne kadar İsrail ipoteğiydi, şaşılacak şey! Ama, gerçek böyle. İsveç, nobeli Mısır’a vermişti ama İsrail’in tepkisinden de korkup duruyordu. Necip Mahfuz bir romancı olarak belli bir seviyenin üzerinde. Bizde roman, Peyami Safa’dan sonra ideoloji bataklığına saplanıp kaldı. Tanpınar’m Huzur’u sanki mezar taşı oldu romanımıza. Anlaşılıyor ki, Mısır’da da Necip Mahfuz neslinden sonra benzeri bir olay yaşanmış. Necip Mahfuz’un uzun ömürlü oluşu ve romancılıkta ısrarı, onu, Batının dikkatini çekecek bir konumda tutmuş. Yoksa o da iyice eski nesilden. Mısır, kültür açısından bizden çok iyi durumda. Filmcilikte bizden çok ileri. Yazısını kaybetmediği, geçmişle ilgisini bizim kadar koparmadığı, Ezher’e sahip olmakta devam ettiği için, dejeneressans bizimki kadar olmamış orada anlaşılan. Gerçi orda da batıcılık ve sosyalizm, alabildiğine tahribat yapmış, ama, yine de bizimki kadar çığırından çıkmamış işler. Yazarları ve şairleri, sadece Mısırlılar tarafından değil, bütün Arap Alemince okunuyor ve izleniyor. Yüz milyonluk Arap Âlemi, bir nevi, merkez olarak Kahire’yi görüyor. Arapça, dışa açılma ve çevrilme bakımından Türkçe’den daha şanslı. Bir çok mısırlı yazar, fransızcaya ve İngilizceye çevrilmiş. Çevrilenler de en seviyelileri aşağı yukan. Biz de ise, ancak sol tandanslılar yabancı dillere çevrildi. Arap Âleminde, hatta İran’da Türkiye’den sadece solcular tanınıyor. Devlete gelince, tanıtma deyince, batı tipi müzisyenleri dışanda tanıtma, folklor oyunlarıyla tanınmayı anlıyor. Edebiyatı­ EĞÎK EHRAMLAR 9 mız dışansı için temelde tam bir meçhul. Divan Edebiyatımız da, hatta Yahya Kemal ve Mehmed Akif de Arap Alemince bilinmiyor. Ahmet Haşim de, Hüseyin Rahmi de, Abdülhak Şinasi de. Necip Fazıl, belki çok dar bir çevrede bir parça duyulmaya başladı son yıllarda. Ama bu da yine o çevrelerin gayretiyle oldu. Ve henüz kitlelerce, tüm arap aydınlarınca tanınmıyor o da. Oysa zaman hızla geçiyor. Geçip gitmiş olanları da, yaşayanların az çok okunabileceklerini de dışarıda tanıtmamız gerekiyor. Devlete de çok iş düşüyor bu konuda. Edebiyatı bilinmeyen, edebiyatıyla insanı etkilemeyen ülke, yok demektir. Resim, müzik, daha kozmopolit sanatlardır. Ülkeyi asıl tanıtan şiir ve romandır. Ama diyeceksiniz ki, içerde tanıtıyor muyuz ki, dışarda tanıtalım değerlerimizi. Haklısınız. 1950’li yıllardan sonra büyük gazeteler gerçek edebî ürünlere sayfalarını kapadı. Eskiden, bir roman, önce bir gazetede tefrika edilirdi. Yahya Kemal’in şiirleri de gazetelerde çıkardı. Gazetelerde edebî makalelere ve tenkitlere rastlanırdı. Edebiyatçıların adı günlük gazetelerde sık sık geçerdi. Mizah dergilerinde onların fıkraları, esprileri, karikatürleri yer alırdı. Şimdi, edebiyat, sitemizden kovuldu. Televizyon, ses sanatçılarına, sporculara, artistlere ayrıntılı bir şekilde yer verirken, bir edebiyatçıya bir kanalda bir kaç dakika ayırmayı bir iltifat sayıyor. O kayırdığı edebiyatçılarda kim? Belirli bir kesim. Necip Mahfuz’un romanlarının filme alın dığın ı da öğreniyoruz. Bir de bizim türk filmlerine bakınız. Eseri de, senaryosu da, yapımcıdan, ya da yönetmenden! 10 EDEBİYAT YAZILARI III Anlaşılıyor ki, Ehramlar ülkesinde, henüz, ehram, az çok yerli yerinde, bizdeki gibi tamamen eğik bükük, tepetaklak olmamış. İslâmın dirilişi sonunda kendisini bulacak olan toplumlunuzun ve medeniyetimizin büyük ödülüne istekli olması gereken edebiyatımız, Batının, şu, taraflı, sınırlı, küçümseyici ve şartlanmış nobeline bile lâyık olmaktan çok uzak.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. Bu kitabı çok merak ediyorum