Annette Pehnt – Huysuz

Huysuz’un cam hep sıkkın olduğu için, kendine kocaman bir ev inşa etti. Sıkıntısı, bu büyük evde rahat rahat yayılabiliyordu, çatıya kadar çıkıyor, bodruma dek iniyor, her tür çatlağa sızabiliyordu. Birisi, mesela Tingeli ya da İmparator Penguen yeni komşuları Huysuz’un kapısını çaldığında, Huysuz kapıyı hışımla açar, “Yine ne var?” diye homurdanıyordu. “Şey, yalnızca öylesine uğradım,” derdi Tingeli ya da İmparator Penguen ya da birbirlerini sürekli ziyaret eden diğer komşular. “Zamanım yok,” derdi Huysuz, “ve eğer soracaksanız, kek filan da yok.” Ziyaretçiler omuzlarını silker ve kibarca şöyle derlerdi: “Neyse, o zaman bir dahaki sefere, zaten aç değildik.” Giderken omuzlarının üzerinden merakla Huysuz’a bakarlardı, çünkü evinin neye benzediğine dair hiç fikirleri yoktu. Gittiklerinde Huysuz mutfak masasına dayanır ve alçak bir sesle söylenirdi. “Açgözlü şeyler,” derdi, “hepsi kekimin peşinde. Onlar yüzünden bir tane bile kek pişiremiyorum.” Oysa onların sadece ziyaret etmek istedikleri aklına 5 gelmezdi. Kapısını sürekli çalan bir tek Tingeli’ydi. Dans etmek, komşularını ziyarete gitmek ve çiçek yapraklarını saymak dışında yapacak bir şeyi yoktu. Huysuz’un somurtkanlığını umursamazdı. Bir gün Tingeli, Huysuz’u ziyaret etmenin güzel bir şey olduğunu açıklamayı denedi.


“Arkadaşlarına gidersin,” diye anlatmaya başladı Tingeli, “ve onlara neşe getirirsin, geldiğine sevinirler, sonra da hep beraber elma suyu içersiniz.” “Benim arkadaşım yok,” diye homurdanan Huysuz somurtkan bir şekilde göbeğini kaşıdı. “Yoo,” diyerek gülümsedi Tingeli, “bir arkadaşın var: ben!” \ * 6 Huysuz şaşırarak Tingeli’ye baktı. “İyi de doğru düzgün tanışmıyoruz bile,” dedi. “Önemli değil/’ diye yanıtladı Tingeli, “benim bir sürü arkadaşım var; sen de onlardan biri olabilirsin.” “Yapacak daha iyi bir şeyin yok mu senin?” diye sordu Huysuz. “Yok,” diyerek kıkırdadı Tingeli, “arkadaşlardan daha iyi bir şey olabilir mi?” O anda Huysuz’un aklına arkadaşlardan çok daha iyi bulduğu bir sürü şey geldi: çamurlu su birikintisi, nemli sis, kokmuş balık, eski püskü halı ve balgamlı öksürük. Huysuz’un evinin içi kahverengiye boyanmıştı, böylece huysuzluğu sürekli devam edebilirdi. Sabahları pas yeşili yatağından kalktığında ne zaman sevinç getiren güneş ışığı onu bir gülümseme için dürtse, koyu kahverengi yorganına bakması yeterli olurdu, böylece somurtkanlık hemen geri dönerdi. Ama bu somurtkanlık Tingeli’ye işlemiyordu, onun somurtkanlığa karşı sanki koruyucu bir zırhı vardı. “Gördün mü,” diye şakıdı Tingeli, “senin de aklına bir şey gelmedi. Artık komşularının seni neden ziyaret etmek istediklerini anladın mı?” Huysuz’un hâlâ en ufak bir fikri yoktu, ama rahat bırakılmak için somurta somurta kafasını salladı. Tingeli’nin aklına yeni bir fikir gelmişti bile. Huysuz’un önünde sevinçten hoplayıp zıpladı. 7 “Ne yapacağız, biliyor musun?” diye sordu Tingeli.

“Ziyarete gitme alıştırması!” “Alıştırmaya da ne gerek var?” diye sordu Huysuz soğuk soğuk. “E çünkü bir ziyaretin nasıl olduğunu bilmiyorsun,” diye bağırdı Tingeli çok yüksek sesle. Huysuz acı içinde pençeleriyle kulaklarını kapadı. “İşte hemen öğrenesin ve sen de biri sürü arkadaş edinesin diye alıştırma yapacağız beraber. Bana geldiğinde sana bir ziyaretin nasıl geçmesi gerektiğini göstereceğim.” Huysuz istemese de sırf Tingeli’den kurtulmak ve kahverengi duvarına rahatça bakabilmek için bu teklifi kabul etti. “Bana on dakika ver,” diye seslendi Tingeli, “hazırlık yapacağım.” “Ne hazırlığı?” diye homurdandı Huysuz, ama Tingeli onu duymadı bile, çoktan gitmişti. Huysuz, yaklaşık on dakika kadar çalar saatine baktı, sonra ayaklarını sürüyerek sokağa çıktı. Tepesinde kuşlar ciyaklıyor, sağda solda komşular selam veriyordu, işte yüzgecini ona çılgınca sallayan İmparator Penguen de oradaydı. Huysuz kaşlarını çatarak bir pençesini kaldırdı ve çevresine baktı. Sokağa çok az çıktığından etrafı hiç tanımıyordu, hatta Tingeli’nin nerede oturduğunu bile unutmuştu. Yakınlarda bir 8 yerlerde olmalıydı. Zaten uzağa gitmeyi de hiç istemiyordu. Güneş çok parlaktı, hava ise çok sıcaktı; terlemeye başlamıştı bile.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir