C. M. Kornbluth – Teşkilat

Charles Orsino mesleğinde çekirdekten yetişiyordu, her ne kadar o” çekirdek” ten çıkacak bitki asla çok yükseklere ulaşamayacak olsa da. Damarlarında en fazla bir ya da iki damla Falcaro kanı taşıyordu; bu da mesleğinde belli bir yer edinmesi için yeterli, ama o yerin en tepelerde olması için yetersizdi. 83’te Brookhaven Reaktörü’nde meydana gelen patlama sırasında annesini ve babasını kaybetmesinden sonra elinden tutarak kendisine yardımcı olan F. W. Taylor’ın iyi niyeti sayesinde Alkol, Müşterek Bahis, Telekız İşe Alma ve Emeklilik Hizmetleri gibi bölümlerde ya da kabiliyet sahibi olduğu başka herhangi bir alanda nispeten önemli bir sorumluluk üstlenebilirdi. Ama yirmi iki yaşında, bir bahar günü, New York 101. Polis Bölgesi’nden sorumlu bir tahsildar olarak görev yapıyordu yalnızca. Teşkilat’ın genç üyeleri genellikle bu gibi işlere bakarlardı; polislerin müşterileri tırtıklayarak farkı da cebe indirmeyeceğinden emin olamazdınız. Artık onun için bir rutin haline gelmiş olan ama pek de şikayet etmediği haraç toplama işine koyulmak üzere dalgın bir halde yürüyordu. Aklı, sabahın erken saatlerinde yapmış olduğu ve kendisi için neredeyse yüz karası sayılabilecek olan polo antrenmanındaydı. “İyi günler Bay Orsino, sizi yeniden gördüğüme sevindim. Ben parayı hazırlarken siz de bir bardak soğuk bira içmek İster misiniz?” “Hayır, ama yine de çok teşekkür ederim Bay Lefko. Şu anda eğitimdeyim, biliyorsunuz. Keşke teklifinizi kabul edebilseydim. Her biri on dolardan yedi telefon, öyle değil mi?” “Evet, öyle Bay Orsino, Hialeah’daki yedinciyi de halledip hemen döneceğim.


Bütün bayanlar ismi çok hoşlarına gittiği için Kır Faresi adında bir eşeğe para yatırdılar; arkalarını toplamak da bana kaldı. Bir dakika bile sürmez.” Lefko hızlı adımlarla bir telefona doğru gitti ve başka bir at yarışçısıyla al takke ver külah sıkı bir pazarlığa girişti. Bu sırada Charles da gevezelik ederek gülüşen kalabalık yarışsever grubunu dalgın gözlerle inceliyordu. (“Bay Orsino, buraya kendinizi maskaraya çevirip zamanımı harcamak için mi geldiniz? Lanet olsun, bayım, devre sonuna kadar yalnızca elli atışınız kaldı ve bunları çok iyi değerlendirmek zorundasınız.”) Mutsuzca sırıttı. Profesyonel bir polocu olan İhtiyar Gilby çok sevdiği bu oyunu berbat eden bir acemi çaylağa karşı kırıcı olabiliyordu. Charles, Benny Grashkin’in cipinin az sonra arızalanıp duracağını -zira çok kötü sesler çıkarmaktaydı- biliyordu ve o cipi değiştirirken yapacağı bir vuruşla beleş bir gol atabilirdi. Ama Gilby düdüğü çaldı ve bu tür ince hesaplarla ilgilenmediğini gösterdi. “Lanet olsun, bayım, sizin gibi kendini bir şey sanan yeniyetmeler, yürümeden önce emeklemeyi öğrenmeleri gerektiğini ne zaman anlayacaklar? Haydi, şimdi gol için takım halinde atak yapın bakalım – takım diyorum, Bay Orsino!” “lşte geldim, Bay Orsino, tam zamanında. İşte yedincinin de parası burada.” Charles adamla tokalaştıktan sonra ekrana bakarak “Kır Faresi! Kır Faresi!” diye bağırmakta olan kadın yarışçıların çığlıkları arasında orayı terk etti. Teşkilat Binası’nın üst katlarından birinde F. W. Taylor, yani Charles’ın Frank Amca’sı, kamburu çıkmış, yaşlı ve iriyarı bir adamı iyice bir kalaylıyordu.

Chase National Bankası Başkanı Thornberry posta koymaya kalkmış ve bu da T aylor’ ı çileden çıkartmıştı. Büyük bir öfkeyle gürledi: “Bir daha böyle bir şey olursa Thornberry, kendini kapının önünde bulursun. Bir daha Teşkilat’ın saygıdeğer bir üyesi bir miktar kredi almak için sana gelirse, güvenlikle ilgili o deli saçmalarını bir kenara bırakıp denileni yapacaksın. Siz bankacılar hala Ortaçağ’da olduğumuzu ve o hiçbir işe yaramaz kağıt parçalarının eski büyü- Teşkilat 11 lerinden bir şey kaybetmediğini sanıyorsunuz. “Artık bu saplantıdan kurtulun. Sizden başka hiç kimse buna İnanmıyor. Ekonominin Acımasız Yasaları artık en az Dagon ve Ishtar gibi tanrılar kadar ölü, hem de aynı sebepten. Artık kimse bunlara itibar etmiyor. Siz bankacılar bundan böyle kimseyi itip kakamayacaksınız. Sizin varlığınız sadece bir tedbir, tıpkı kumardaki krupiye gibi. “Şu anda gerçek olan Teşkilat. Teşkilat hakkındaki gerçek de kendi ahlaki değerleri ve halkın ona olan İnancı. Anlaşıldı mı?” Thornberry kırgın bir ses tonuyla arz ve talep hakkında bir şeyler geveledi. Taylor dudak büktü: “Arz ve talepmiş, fasa fiso. Bana bir arz göster Thornberry, bana bir.

aah lanet olsun! Burada sana bazı şeyleri baştan öğretmek için harcayacak zamanım yok. Söylediklerimi unutma ve itiraz etme. Teşkilat üyelerine sınırsız kredi. Eğer işi abartırlarsa biz durumu düzeltiriz. Şimdi defol.” Thornberry de öyle yaptı. Takatsiz”gözlerinde yaşlar birikmişti. Charles Orsino, Maginnis Ana’nın Tarihi Eski Dostlar Pub’ ından içeri girdiğinde Maginnis Ana yüzünü astı. “Sizi görmek benim için her zaman bir zevk, Bay Orsino, ama korkarım bu hafta beni görmek sizin için zevk olmayacak.” Hep böyle dolambaçlı konuşurdu. “Neden, ne demek istiyorsunuz Bayan M.? Müşterilerimize uğrayıp bir ‘merhaba’ demek beni hep mutlu etmiştir.” “İşten bahsediyorum Bay Orsino, işten bahsediyorum. Lütfen beni bağışlayın ama yirmi beş doları nasıl denklestireceğimi bilemiyorum, Hayatım buna bağlı olsa bile o kadar parayı çıkartamam. On beş olsa tamam, lütfen yardımcı olun … ” Charles kızgın görünüyordu, hissettiğinden de daha kızgın.

“Teşkilat’ ı hayal kırıklığına uğrattığınızın farkında mısınız, Bayan Maginnis? Herkes sizin gibi davranırsa Teşkilat Bölgesi’ndeki İnsanların güvenliği nasıl sağlanacak?” Muzip bir ifadeyle baktı. “Düşünüyordum da Bay Orsi- no, sizin gibi genç bir adam bu duruma kızlarla bir çare bulabilir. ” Tam o sırada, nedenini anlamanın hiç de zor olmadığı bir manevrayla, Bayan Maginnis’in kızı arka odadan çıkarak nazlı bir edayla barın içinde dolanıp ortalığı temizlemeye başladı. “Ve eminim,” diye devam etti Bayan Maginnis, “her genç kız sizin ,, gibi Teşkilat’tan biriyle bir gece geçirmekten gurur duyar. “Belki,” dedi Charles, teklifı hızlıca bir düşünürken. Shakespeare’i anma gecesine katılmaktansa bir kızla birlikte olmayı sonsuz kere tercih ederdi, ama ortada bazı sakıncalar vardı. tik olarak, bu bir rüşvetti. İkinci olarak, kıza abayı yakabilir ve sabah uyandığında Bayan Maginnis’i kaynanası olarak bulabilirdi, ki bunu düşünmek bile midesini bulandırıyordu. Üçüncü olarak da anma gecesi için kendisine ve korumasına bilet almıştı bile. “Rüşvete gerek yok,” dedi kararlı bir ses tonuyla. “Bu haftalık on beş olsun. Eğer haftaya da işleriniz kesat giderse, o zaman sürekli bir indirimin gerekip gerekmeyeceğini anlayabilmek için kayıtlarınıza bakmam gerekecek.” Maginnis Ana İmayı anlamış ve benzi sapsarı kesilmişti. On beş doları çıkarıp verirken şöyle dedi: “Eminim bu gerekli olmayacak. İşlerin biraz düzeleceğini umuyorum.

” “İyi o zaman.” Kendisine karşı herhangi bir kötü his beslemediğini göstermek için bir süre duraklayarak sordu: “Kocalarınız nasıllar?” “Şöyle böyle. Alfıe bu hafta yolda. O İnnie’ nin de romatizması azdı, ama geç saatlerde, işler biraz azalınca bara bakabiliyor.” “Ona Tıp Merkezi’ne uğrayıp oradakilere ismimi vermesini söyleyin, Bayan Maginnis. Belki onun için bir şey yapabilirler.” Maginnis Ana hararetle teşekkür etti ve Orsino bardan ayrıldı. İyi insanlar için bir şeyler yapabilmek güzeldi. Güneşli bir caddede yürürken İnsanların şapkalarını çıkararak selam verdiklerini ve dostça bir şeyler söylediklerini görmek güzeldi. (Gerçi gol için geliştirdikleri bir atak istedikleri şekilde sonuç- Tetkilat 13 lanmamıştı, ama bu pek onun hatası sayılmazdı. Vladek elli kalibrelik silahıyla zamanından önce sert bir vuruş yapmış ve 1 topu hızla sağa atmıştı; bunun üzerine topun arkasında tekrar bir V oluşturabilmek için hemen frene basıp vites gıcırtıları içinde hepsi o yöne doğru gazlamışlardı ki Gilby bir kez daha düdüğünü çaldı.) Ulusal Basın Merkezi’nin New York şubesinde çalışmakta olan genç ve sinirli bir adam işteki ilk sorununu yaşıyordu. Kansas City-New York, Hialeah-New York ve Boston-New York hatlarına ait ikaz lambalarının hepsi birden aynı anda yanmaya başlamıştı. Genç adam öylece kalakaldı, adeta donmuştu. Müdürü hışımla içeri girerek hemen Merkez’le bağlantı kurdu.

Ekranda beliren güler yüzlü simaya sert bir ifadeyle komut verdi: “Hialeah, Baston ve Kansas City, bu sırayla M . ıc ky. ” Micky, “Tamam dostum,” dedi ve gözden kayboldu. Müdür genç adama dönerek, güler yüzlü ve cana yakın bir tavırla, “Ne yapacağını bilmiyor muydun?” diye sordu. “Endişelenmene gerek yok, bir dahaki sefere bilirsin. Öncelik sırasını anladın, değil mi?” Genç adam boğulur gibi bir sesle, “Evet,” diyebildi. “Ona yerleri bu sırayla söylemem bir tesadüf değildi. Önce Hialeah, çünkü içlerinde en önemli yer orasıydı. Gelirimizin büyük bir bölümünü at yarışı oynanan merkezlerden elde ediyoruz; hatta anladığım kadarıyla bu işe ilk başladığımızda sadece at yarışı ile ilgileniyorduk. Tabii at yarışı oynayanların getirisi biraz uzun vadelidir, ama asla sorun çıkarmazlar. Kimse onları at cinslerini geliştirmeleri için zorlamıyor, değil mi? “İkinci olarak Boston-New York hattı. Bu, Fair Grounds o bölgeye çalışmadığı zamanlarda kullanılan toplu taşıma hizmetlerimize aittir. Toplu taşımadan pek para kazanamıyoruz, çünkü ücretler çok düşük, ama bizi destekleyen halka karşı borcumuzu ödemek için bunu yapmalıyız. “Üçüncü olarak da Kansas City-Nevı York. Bu da toplu taşıma, ama sadece Çete Bölgesi’nde tek bir terminal var.

Regan ve adamları için yırtınmamıza hiç gerek yok, ama diğer ikisine bakıp sorunu hallettikten sonra onlara da yardımcı oluruz. Şimdi iyice anladın mı?” “Evet,” dedi genç adam. “Güzel. Sakın telaşa kapılma, sakin ol.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir