Can Dündar – Yıldızlar

Bu kitabın öyküsü 2003 yazında başladı. O yaz Milliyet’in İcra Kurulu Başkanı Hanzade Doğan’a, bir Popüler Kültür gazetesi çıkarma fikrini açtım. Biraz anlatınca hemen kabul etti. Birlikte projeyi, gazetenin genel yayın yönetmeni Mehmet Yılmaz’a götürdük. O da, “Çok iyi olur,” deyince, çocukluktan bu yana dostum Tayfun Atay’ la kollan sıvadık. Popüler Kültür’deki her yazıdan sorumluydum; ama bana düşen asıl görev, her hafta şöhretler dünyasının en parlak yıldızıyla söyleşmekti. Söyleştiklerimin bir kısmı, daha önceden tanışıklığım olan insanlardı. Bu söyleşilere onlarla ilgili gözlem ve izlenimlerimi de katıyordum. Bazen, röportajsız sadece izlenim yazdığım da oldu. Söyleşilerin birkaç istisna dışında tümüne Milliyet’in çok yetenekli foto muhabiri Ercan Arslan’la gittik. Her söyleşide aynı sahne tekrarlanıyordu: Önce Ercan birkaç kare çekip sonucu dijital makinesinin ekranından inceliyor, sonra, “Nasıl buldun?” diye bana gösteriyor; ben de fotoğrafı çekilen yıldızı, makine başına davet ediyordum. Sonuç her seferinde öylesine güzel oluyordu ki, “süje” daha bir hevesle ve içten poz veri- yordu. IGtapta gönlügiinliz o mükemmel fotograflar işte böyle çek.ildi. Kimi zaman SüreyyaAyhan’ın peşine takılıp Sorgun’a, doğduğu köye gittik, birlikte tavuklu pilav kaşıklayıp çol ukluğunda onu taşıyan traktöre bindik; kimi zaman Gevaş’taki Vtzontele setinde Yılmaz Erdoğan’ın motosikletine atlayıp 70’lerin dekoru arasında gezindik.


Bazen Ankaralı bir kabadayıyla delikanlı aleminin raconlarını konuştuk, bazen eski bir pomo yıldızıyla sinemanın arka sokaklarını … Her bir söyleşide hem günümüz Türkiyesi’ni ele veren ilginç biyografiler çıkıyordu hem de o insanları şöhrete kavuşturan inanılmaz öyküleri … Bu arada onların hayatlarından unutulmaz kesitler, evlerinden, ofislerinden ayrıntılar, parayla, dinle, aileleriyle ilişkilerinden örnekler de yazılara yansıyordu. Milliyet Popüler Kültür, dokuz aya kalmadan kapandı. Sonunda elimde, çok sevdiğimiz o gazetenin dokuz ayında doğurabildiğim otuz kadar söyleşi kaldı. Bunlardan bir kısmını, yayımlanış sırasıyla, gazeteye sığdıramadığım bazı eklemelerle ve Ercan’ın fotoğraflarıyla bu kitapta topladım. Okuyunca hayatımıza damgasını vuran popüler kültür dünyasının kısa mazisini, perde gerisini ve inceden eleştirisini bulacaksınız. Yukarıda adını zikrettiğim, “gazeteyi var edenler”in yanı sıra, randevuların alınmasından soruların hazırlanmasına, deşifreden tashihe kadar her aşamasında yardımını esirgemeyen “yol arkadaşım” Nazan Gezer’e kocaman bir teşekkür borcum var. En büyük teşekkür de güvenle evlerini, setlerini, sırlarını, kendilerini bana açan yıldızlara … Işıklan bol olsun. Can Dündar 2004 Yıldızlar 1 11 121 Yıldızlar YENİ BASKIYA ÖNSÖZ Y1Ul1zlar’ ı, ilk baskısından on yıl sonra yeniden yayına hazırlarken, Türkiye’nin ne kadar hızlı kabuk değiştirdiğini fark ettim, bir kez daha … “Star sistemi” denilen öğütme makinesi yüzünden on yıl öncesinin bazı yıldızları kayıp giderken, hızla yenileri piyasaya sürülmüştü. Kumaşında gerçekten starlık ışığı bulunanlar ise tarihin “kalıcılık sınavı”ndan geçip eleğin üstünde tutunabilmişti. Yine de kazananlarla birlikte kaybedenlere de, “2000′ lerin popüler kültür ikonları” olarak kitapta yer vermenin, bir dönemin ruhunu anlamada ve bugünlerle kıyaslamada kolaylık sağlayacağını düşündüm ve, “Sonra neler oldu?” bahsine gjrmeden, yazıldığı gündeki hallerini korudum. Farklı alanlardan birkaç isim ekleyerek, “popülerleşme” akımını, siyaset, din, futbol alanlarına dek genişletmeye çalıştım. Ercan Arslan’ın arşivinden yeni fotoğraflar ve kitabın editörü Cem Alpan’ın dokunuşlarıyla, eski “yıldız”ların tozunu aldık, onları yeniden parlattık … Çoğu, şöhretini hak eden, rengarenk “yıldız”lar bunlar … l lcnwn hepsinin lwylw�imil·, ınanılmaz yaşam öykül1:rı, dikenli çitler, cforin u�urumlar, mayınh tarlalar var; olmayacak tesadüfler, ağır yenilgiler, intihan düşündüreLck hayal kırıklıkları, yaman hırslar, nafJe teşebbüsler … Ama bir ortak paydaları daha var: 2000’lerde sahne ışıkları altına çıkan gençlerin çoğu, l 2 Eylül mahsulü … Darbe ikliminin ezip düzleştirdiği altyapıda doğmuş ya da serpilmişler. Dönemin apolitik havasından, her halükarda kazanmayı savunan ve kazananı meşrulaştıran anlayışından, bireyi öne çıkaran, etik meselelere fazla kafayı takmayan ruhundan, şu ya da bu şekilde etkilenmişler. Orhan Pamuk söyleşisinde daha net okunabileceği gibi, dört bir yandan gelip -kendilerinden öncekilerden farklı olarak- büyük bir özgüven duygusuyla göçtükleri İstanbul’u, yenik hüznünden arındırıp başarılarına kapı açacak bir fırsatlar kentine dönüştürmeyi, dinamik bir popüler kültür başkentine çevirmeyi becermişler. Ayağı sağlam basmayan ve, “Ben niye bu taze kuyunun suyunu içmiyorum,” diye yeni devre destursuz dalan bazı ağabey ve ablalarının zihniyetini değiştirdikleri gibi, kendilerinden sonra gelecek olanlara da, popüler kültür bahçesinin dikenlerine fazla takılmadan, fazla emek de harcamadan, kısa zamanda meyve yeme imkanlarını hazırlamışlar.

Bugün, “herkes beş dakikalığına bile olsa, şöhret olabiliyor” ise biraz da 2000’lerin popüler kültür ikonlarının hırsı, azmi, dayanıklılığı ve yırtıcılığı sayesinde … Kitabı, yeni baskı için baştan okurken, çizilen portrelerin, yeni yüzyıldaki zihniyet değiminin işaret fişekleri ve bugünkü yıldızların öncülleri olduğunu düşündüm. Bakalım, onlara bir arada bakarak, bugünü algılayabilecek miyiz? İyi okumalar dileğiyle …

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir