Didem Madak – Grapon Kağıtları

Işıl çocuktu o zaman, ben de öyle Mevsim kesin yazdı, karpuzdan feneriyle Hani her çocuğu başka bir çocuğa Yaklaştıran bir şarkı vardır ya Kıyıya yanaşan bir gemi gibi. O akşam ay Işıl’a sığışmıştı, Işıl çocukluğuna, Çocukluğumuz mor bir zambağa Hani her çocuk zaman zaman Kendini mor bir zambağın içinde düşler ya Sonra iki çocuk birbirine gülümser, sonra Zambağın içine bir çiy tanesi düşer 13 Koşuşan iki ateş gibi konuşmuştuk İki küçük geveze gece sineğiydik Düşlerimiz el ele tutuşmuştu, El ele tutuşmuş iki kelebek gibi. Gidecektik, kaçacaktık buralardan Uzak ülkeler düşlemiştik. ·Büyük gemiler yüzmüştü ruhumuzda Ben lşıl’ın yelkenini üflememiştim Bensiz uzaklara gitmesin diye Pirinç taneleri savurmuştuk havaya, Grapon kağıtları, konfetiler. Fener alayı geçmişti gözlerimden Işıl sevinçle alkışlamıştı. 14 Bir daha hiç ay Işıl’a sığışmamıştı. O akşamki gibi, o akşamki kadar büyük Siyah saçlı bir mucizeydi sanki ay Ateşe atmıştık biz onu İnce ve beyaz bir kemik gibi Susmuştuk, peygamberler inmişti hayatımıza, donuk fotoğraflar, yalanlar, kitaplar … Susmuştuk, bir baykuş Kapı aralığına sıkışmış bir ruh gibi bağırmıştı Susmuştuk, bir daha hiç Ay Işıl’a sığışmamıştı. Ayın yerinde kara bir delik kalmıştı. 15 ANNEMLE İLGİLİ ŞEYLER Sevgili Anneciğim, Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda Kocaman bir dağ lalesi gibi Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran. Şimdi mucizevi bir yerdeyim Muc’ın ucuz evinde Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem Duvarlara hep senin resmini çiziyor di’li geçmi zamanda birçok resim, Hep gülümsüyorsun Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında Durmadan soluyormuş gibi 16 Hatırlar mısın? Mavi saçlı bir tanrı gibi severdim Burdur Gölü’nü O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü. Vişne bahçeleriyle dolu, Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin. Bazen ölmek istiyorum Beni yeniden doğurman için İri, ekşi bir vişne tanesi gibi. Kış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya Bazen görülen rüyalar gibi kapkara Bir ton rüya çıtırdarken Sen kar yağmadan önce başkaydın, Kar yağdıktan sonra bambaşka.


Sanki hep buluğ çağındaydım. Kuşlar zaptederdi her yeri, sabahları Binlerce kez söylerlerdi söyleyeceklerini Bizim hiç anlayamayacağımız bir şeyi Senin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı Kediler yusyuvarlak dururdu karın ortasında Kar manzaralı bir resmin ortasında durur gibi Gri kediler sarmıştı etrafımızı, gri dağlar … Bir tek senin çocuklar üşüyecek rengi saçların vardı. 17 Ben bu eve Muc’ın ucuz evi diyorum Yokluğunda böyle oldum. Mucize öldükten sonra buraya taşındım. Ve inan Muc bu evi bana ucuza verdi. Yaşasaydın, hayatının ortasına Güller yığan bir adam olsun isterdim babam. Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim. Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri Diye başlayan bir çocuk romanında … Şalına sarınırdın toprağa sarınır gibi Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için, Bu acımasız ölü anne sesini Şimdi mucizevi bir yerdeyim Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burada Ve çok ağır ilerliyor. Yüzümdeki çillerden başka İsyan eden biri yok hayatımda.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir