Atabet ül-Hakaayık 12. asrın ilk yarısında, Yüknekli Edîb Ahmed bin Mahmud tarafından yazılmış manzum bir ahlâk kitabıdır. Türk ve Acem ülkelerinin meliği- emîr-i âzam Muhammed Dâd İspehsâlâr Beg’e sunulmuştur. Edîb Ahmed, 11. asır sonlarıyla 12. asrın ilk yarısında yaşamış; Arapça’yı, Farsça’yı öğrenmiş; tefsir, hadîs gibi İslâmî ilimleri tahsil etmiş; takva sahibi, âlim, fâzıl bir Türk şairidir. Gözleri görmeyen bu Karahanlı devri Türk şairi hakkında kaynaklarda fazla bilgi yoktur. Şöhreti Ali Şîr Nevâî devrine yani 15. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiş ve hayatı hakkındaki bilgiler menkıbeleşmiştir. Nevâî, Nesâim ül-Mahabbe adlı eserinde, Edib Ahmed’in İmâm-ıÂzam’m talebesi olduğu ve İmâm-ı Âzam tarafından çok beğenildiği şeklindeki menkıbevî malûmatı kaydeder. Atabet ül-Hakaayık, tıpkı Kutadgu Bilig gibi Şehname vezninde yani aruzun “feûlün feûlün feûlün feûl” kalıbıyla yazılmıştır. Eserin başmda yer alan Tanrının- peygamberin, dört sahabenin, emîr-i âzam Muhammed Dâd İspehsâlâr Beg’in medhi ve kitabın yazılışı hakkındaki kısımlar beyitler halindedir (80 beyit) ve gazel tarzında kafiyelenmiştir. Asıl eser dörtlükler halindedir ve her dörtlük mânilerde olduğu gibi “aaxa” şeklinde kafiyelenmiştir. Her ikisi de Karahanlı devrine ait olan Atabet ül-Hakayık ile Kutadgu Bilig’in birbirinden ayıran en önemli özellik budur. Kutadgu Bilig’in beyitler halinde ve mesnevî tarzında yazılmasına mukabil Atabet ül-Hakaayık dörtlükler halinde ve mânilerin kafiye düzeninde yazılmıştır. Ancak Kutadgu Bilig’de aralarda zikredilen dörtlüklerin hem vezince- hem de kafiye düzeni bakımından Atabet ül-Hakaayık ile ayniyet göstermesi ilgi çekicidir. Aynı devrin eseri olan Divânü Lûgati-‘t-Türk’teki dörtlükler ise hem hece vezni ile yazıldıkları için, hem de koşma tarzında kafiyelendirildikleri için farklılık gösterirler. 115 Vezin ve kafiye bakımından Atabet ülHakaayık da çok sağlam değildir. İmâleler boldur. Tam ve yarım kafiyeler yanında bazen yakın seslerin de kafiye olarak kullanıldığı, hatta bazen redifle yetinildiği görülür. Mısra başı kafiyesinin izleri Atabet ül-Hakaayık’da kutadgu Bilig’den daha güçlü olarak devam eder. Birçok mısralar arka arkaya aynı seslerle başlamakta, bilgi ile ilgili dörtlüklerin çoğunun başında hep b sesi bulunmaktadır. Atabet ül-Hakayık, bir ahlâk ve öğüt kitabı olduğu için tamamen hikmet üslûbu ile yazılmıştır. Kutadgu Bilig’deki üslûp çeşitliliği onda görülmez. İki eserin mahiyetçe birbirinden farklı olduğunu unutarak birini diğerinden üstün saymak doğru değildir. Kutadgu Bilig’in öğüt veren kısımlarıyla Atabet ül-Hakaayık edâ ve üslûp bakımından birbirine çok benzemektedir ve biri diğerinden aşağı değildir. Bütün nüshaları karşılaştırarak eseri mükemmel bir şekilde işleyen Reşid Rahmeti Arat Atabet ül-Hakaayık’m değeri ve mâhiyeti hakkında şunları söylemektedir: “Atabet ül-Hakaayık ayrı bâbların başlıklarından da anlaşıldığı gibi, Türk-İslâm muhitinin kültür çerçevesi içinde, fertlerin terbiyesi için tanzim edilmiş olan esâsları, olduğu gibi, Türkçe ve manzum olarak tekrarlayan bir ahlâk kitabıdır. Eserdeki fikirler çok defa âyet, hadis veya başka Arapça beyitler ile tevsik edilmektedir; biraz zahmetle, işaret edilmemiş olanlar için de aynı sahada benzer numuneleri bulmak mümkündür. Müellif burada fikir bakımından, kendi içtihadından ziyâde, malûm olan esâsları güzel bir Türkçe ile ifâde etmekle iktifa etmiştir. Eserin yazıldığı tahmin edilen devirlerde bu esâsları, her okuyanın kolaylıkla anlayabileceği ve hafızasında tutacağı bir tarzda, açık bir dil ile ve manzum olarak neşretmenin bu yolun yolcuları için bir gaye olduğu düşünülürse, Edib Ahmed’in bu işi mükemmel bir şekilde başarmış olduğunu kabul etmek lâzım gelir. Atabet ül-Hakaayık’m ne kadar büyük bir ihtiyacı karşılamış olduğu eserin yazıldığı tarihten epeyi bir müddet sonra dahi bunun yeniden tanzimi ve neşri ile uğraşılmış olmasından, birçok ediblerin, gerek müellifin kendisinden ve gerek eserinden takdir ile bahsetmelerinden ve nihayet Türk ülkesinin muhtelif kısımlarında vücûda getirilmiş olan nüshalarından iyice anlaşılmaktadır.” (R.R. Arat- AH, s.8), Atabet ül-Hakaayık, İslâmiyet’ten sonraki eserlerin çoğunda olduğu gibi Tanrıya, peygambere, dö; t sahabeye ve eserin sunulduğu emîre övgü ile başlar. Sebeb-i teliften (yazılış sebebinden) sonra asıl esere girilir. Eserdeki başlıca konular şunlardır: Bilgi, dil, dünyanın dönekliği, cömertlik ve hasislik, tevâzû ve kibir, harislik, kerem, hilim ve zamanenin bozukluğu. Bilhassa bilgi ve dilin muhafazası ile ilgili konularda Atabet ül-Hakaayık ile Kutadgu Bilig arasında büyük benzerlikler vardır. Ancak Atabet ül-Hakaayık’ın tamamen İslâmî motiflere dayandığını ve bu bakımdan Kutadgu Bilig’den farklı olduğunu belirtmek lâzımdır. Atabet ül-Hakaayık’m sonunda Edîb Ahmed’e ait olmayan üç ek vardır. Birinci ek müellifi meçhul bir dörtlüktür. Burada Edîb Ahmed’in doğuştan kör olduğu, Atabet ül-Hakaayık’m ondört bâb üzere yazıldığı ve bir fil yükü altın değerinde olduğu belirtilmiştir. İkinci ek, Seyfî mahlası ile Türkçe ve Farsça şiirler yazmış olan Temür devri emirlerinden Seyfeddin Barlas’a ait bir dörtlüktür. Emir Seyfeddin Barlas, Edîb Ahmed’i “edibler edîbî” ve “fâzıllar başı” olarak nitelendirmektedir. Üçüncü ek Arslan Hoca Tarhan’a ait on beyitlik bir manzumedir. Arslan Hoca Tarhan, Temir ve Uluğ Beğ zamanlarında yaşamış ve devrinin edebî faaliyetleriyle ilgilenmiş mühim devlet adamlarından biridir. Edîb Ahmed’in babasının Mahmud, memleketinin Yüknek olduğunu ve Atabet ül-Hakaayık’m “Kâşgarî til” ile yani Karahanlı Türkçesiyle yazıldığını Arslan Hoca Tarhan’m ilâvesinden öğreniyoruz.
Edip Ahmet Yükneki – Atabetül Hakayık
PDF Kitap İndir |