Ergün Kocabıyık – Dolaylı Hayvan

Bu kitap insanın melezliği, ya da başka bir ifadeyle insanın kendini melezleştirmesi teması etrafında örülmüştür. Bu melezliğin muhtevası nedir, diye sorulabilir. Tann ile hayvanın, hayvan ile meleğin veya belki de hayvanla üstün insanın bir karışımı, diye yanıtlanabilir. Şunu baştan belirtelim: Burada ruhsal, zihinsel, simgesel ve elbette tarihsel bir melezlikten söz edilecektir ve insanın, kendinden gayri olana bakışının temelinde de -Canetti’nin yukarıdaki sözünde ifadesini bulan- bu melez ve ironik oluş yatmaktadır. Acayip bir hayvanım var, yan kedi, yan kuzu. Öbür eşyalarla babamdan miras kaldı. Ama gelişip serpilmesi benim zamanımda oldu. Franz Kafka’nın “Melezleme” isimli öyküsü böyle başlar. Kafka’dan çok daha önce bu tevarüs eden melez varoluştan bahseden biri daha vardır: Mevlana. Flhi Md Flh isim- 14 • Dolaylı Hayvan li eserinde insanın ikili doğasını belirtmek için alaycı bir tonda şöyle der: İnsanın durumu şuna benzer: Belki de melekler topluluğunun nuru sayesinde melek haline gelir diye bir meleğin kanadı alınıp bir eşeğin kuyruğuna bağlanmış. 1 Mevlana (1207-1273), insanı “konuşan hayvan” olarak tanımlarken, dolaylı bir şekilde de olsa ondaki melezliğe dikkat çekmiştir. Ona göre “insan hayvanlıktan ve söz söylemekten mürekkeptir.” Hayvanlık da konuşma yetisi de birbirinden ayrılmaz bir şekilde insanda daimidir.:;ı Melek bilgisiyle, hayvan bilgisizliğiyle kurtulmuştur Mevlana’ya göre; insan ise ikisi arasında kalmıştır.3 İbnü’l-Arabi de (1165- 1239) “melekler için rüya söz konusu değildir, rüya hayvani yaradılış içindir” derken, insanın hayvani doğasına; onun Hakk’ın tecelligahı olduğunu öne sürerken ise ilahi doğasına değinmişti ve dolaylı bir şekilde de olsa insanın melezliğini ifade etmişti. Francis Bacan (156 1-1626) , bedeni bakımından hayvanlarla akraba olan insanın, ruhu bakımından Tanrı’nın akrabası olamazsa, yani bir bakıma mükemmel meleze ulaşamazsa bayağı ve aşağılık bir yaratık durumuna düşeceğini ifade eder. Tanrıtanımazlığı büyük bir tehlike olarak görmesinin altında yatan şey, bunun insan ruhunun yüceliği inancını zedelediğine yönelik kaygısıdır. 4 İngiliz hekim ve anatomi bilgini Edward Tyson ( 1 650- 1 703) insanlar ile kuyruksuz maymunlar arasındaki benzerlik ve farklılıkları tanımlamış ve insanın hayvanlar aleminin bir uzantısı olduğunu göstermişse de, insanın kısmen hayvan kısmen melek olduğunu söylemekten geri duramamıştır. Ona göre insan, hayvan ile meleği birbiri1 Mevlana, Ffhi Mö.fih, s. 167. 2 A.g.e. , s. 1 20. 3 A.g.e., s. 1 23. 4 Bkz. Bacon, Bütün Denemeler, s. 90. Bir Acayip Hayvan • 15 ne bağlayan halkaydı. 5 S0ren Kierkegaard (1813-1855) ise kendi terminolojisinde bu ruhsal melezliğe “sentez” demeyi tercih eder ve insanın, kaygı duyabilmesi yüzünden tek başına ne hayvan ne de melek türünden bir varlık kategorisi olduğuna dikkat çeker. 6 Okuyacağınız denemelerde bize atalarımızdan miras kalan bu acayip hayvanı ele alacağız. Kanatsız bir melek ile tüysüz bir maymun ya da kanatlı bir eşek karışımı olan bu melez yaratık hakkındaki en akla gelmedik sorulara yanıt arayacağız. Ne diye böyle bir hayvan vardır? Ne diye başkası değil de biziz bu hayvan? Daha önce de böyle bir hayvan yaşamış mıdır? Peki ölünce ne olacaktır ona? Kendini yaln.ız hissediyor mudur? Eşek kuyruklu, melek kanatlı, tannlarla akraba bu ‘konuşan hayvan’ın bir adı var mıdır? vatansız vatansever İnsan asla yalnızca insan değildir. Doğada kendine bir yer bulmakta zorlanır; kendi türsel kökenine tamamen yabancılaşmıştır. Bütün varlıkların kendi yerleri varken, insan yerini (en eski hominid atası Tumai’ın7 yaşına bakılacqk olursa) yedi milyon yıl önce yavaş yavaş terk etmeye başlamıştır. Sonunda giderek dünyada tuhaf kaçan bir varlık haline gelmiştir. Bir hayvan türü olan insan, “doğal olmayan”, tuhaf bir maceraya atılnuştır. O, kendini sınırlarının ötesine gitmeye 5 Aktaran Leon Poliakov, Ari Miti. A vrupa’da Irkçı ve Milliyetçi Fikirlerin Tarihi, s. 1 99. 6 Bkz. S0ren Kierkegaard, Kaygı Kavramı, s. 1 65. 7 Tumai adı verilen 7 milyon yaşındaki hominidin kafatası, 200 1 yılında Çad’daki Curab çölünde bulundu. O vakte kadar bilinen en eski atamız Lucy idi. Lucy’nin yaşı 3,2 milyon yıl olarak tahmin edilmişti. ilk Homo sapiens’lerden olan ve modem insanın doğrudan atası kabul edilen Herto ise tahminen 1 55-160 bin yaşındadır. 16 • Dolaylı Hayvan iten bir arayışın ürünüdür. Benlik, bir sınır ve sınır ötesi olgusudur. Ufkun ötesine duyulan özlem insana damgasını vurmuş gibidir. Mutasavvıflar ufkun ötesini Kafdağı,8 gönül ülkesi, hakikat filemi, Simurg’un mekanı olarak anmışlardı. Sfilikin tek ve en büyük hedefi çeşitli zahmetlere katlanıp oraya erişmekti. Kasım-ı Envar (1355-1434) bir beytinde şöyle demiştir: Yakınlık Kafının simurguyuz, uçmuşuz yuvadan Bir eşiğin toprağında yuvamız var bizim.9 Fakat insan bu özlemi, mutasavvıf şairin kastettiği Platoncu “vatan”dan ayn düşmüşlüğünden değil, bir vatanı olmayışından dolayı duyar. Mutluluğu, henüz gitmediği yerde, yok-yerdedir. Aylak ve huzursuz bir arayış içinde, bulup terk edeceği bir “vatan”dır aradığı. Aylaktır, çünkü hedefini yürürken belirler ve sınırın ötesi her yöndedir; huzursuzdur, çünkü gözü hep ötelerdedir, orada mutlaka bir şeyler bulacağına inanmıştır. Boş bir inanç mıdır bu? Gitmeden bilemez. Bilmek için gitmelidir. Oraya ulaşacak ve sonra orayı terk edecektir; çünkü sınırın ötesini vatan edinmiştir. Varoluşunun gerisindeki gizli itici güç budur. Geri dönüşü olmayan bu yolun sonuçlarına katlanmak zorundadır. Başka türlü davranamaz, geri adım atamaz; trajiktir yolculuğu. Çığnndan çıkmış bu akıllı hayvanı, varlık zinciri içinde nereye yerleştireceğiz? Onun bir yeri var mı gerçekten? 8 Kafdağı; dünyayı çevreleyen ve Bahr-i Muhit denilen pis kokulu karanlık okyanusu sınırlar. Aşılması neredeyse imkansız olan bu dağ bir sınır ötesinin cazibesini ifade edercesine zümrüttendir; bu zümrütten dağın yansıması yüzünden gök ve deniz mavimsi yeşil renktedir. Simurg ve ab-ı hayat pınarı Kafdağı’nın ardındadır. Bilinen en eski edebi metin olan Gılgamış Destanı’nda da, dünyanın sınırlarını çizen bir dağ imgesine rastlanır. Yeryüzünü büyük bir okyanus, okyanusu da gök kubbeyi destekleyen, göğe ve yeraltına geçişi sağlayan yüksek bir dağ silsilesi çevreler. 9 Aktaran Nimet Yıldırım, Fars Mitolojisi Sözlüğü, s. 447. Bir Acayip Hayvan • 1 7 ben ve totem İnsanın “melezliği”, benlik duygusunu kazanması bakımından belirli bir önem taşımaktadır: Totem inancında görüldüğü gibi ben kendini, bir hayvan veya bitkiyle soy birliği içinde gördükçe kendine dair bilinci de gelişmiş olsa gerektir. Bir hayvan veya bitki, ben’den gayri olandır, “o”dur. O, ben’in kendini bulmak için ihtiyaç duyduğu başkalıktır. Ben’in melezliği, “kendini idrak” sürecinde o’na büyüsel bağlarla bağlanmış olduğunu sanmasından kaynaklanır. Melanezya’da 19. yüzyıl sonu ila 20. yüzyıl başlarında incelemeler yapan antropologların tespit ettiklerine göre, Mata adasında (Banks adalan) bazı hayvanları veya bitkileri yemek veya bazi ağaçlara dokunmak tabudur. Bu tabuların ardında yatan inanç, yasaklamaların konusu olan kişi ile hayvan veya bitki arasındaki “özdeşlik” ilişkisidir; söz konusu kişi hayatının bir bitki veya bir hayvana bağlı olduğunu düşünür; zira kişinin annesi hamileyken bir hayvan veya bitkinin etkisi altında kalmıştır. İngiliz rahip ve antropolog Robert Hemy Codrington’ın (1830-1922) aktardığına göre, Aurora adasında, müstakbel anne, bir hindistancevizinin, ekmekağacının bir meyvesinin ya da bir hayvanın, gizlemli bir biçimde doğacak çocuğuna bağlandığını veya başka bir deyişle çocuğun bu bitkinin veya hayvanın bir tür yankısı olduğunu düşünür. Başka bir İngiliz antropolog W. H. R. Rivers da ( 1 864- 1 922) benzer inançlar tespit etmiştir. Mata adasında kadınların gebelikleri esnasında bir hayvan ya da meyveyle özdeşleştiklerine inanılır. Örneğin bir hayvan söz konusuysa, müstakbel anne ona taşlardan bir barınak yapar ve her gün onu beslemeye gider. Hayvan ortadan kaybolduğunda, kadının bedenine girdiğine ve oradan bir çocuk suretinde geri çıkacağına inanılır. Rivers’a göre kadın, doğaüstü bir varlık gibi kabul edilen hayvan tarafından döllenmiştir. Bu daha ilk karşılaşma anından itibaren somut bir hayvan değil, bir hayvan-ruhtur. Doğan çocuk da 18 • Dolaylı Hayvan adeta, annenin bulduğu bir hayvan ya da meyve gibidir. Çocuğun, özdeşleştiği hayvanın doğasına, yani fiziksel ve zihinsel özelliklerine sahip olacağına inanılır. Örneğin san yengeçle özdeşleştirilen bir çocuğun ten rengi açık, kendisi cana yakın olacaktır. Hayvan kırmızı yengeç ise o zaman çocuk huysuz ve öfkeli olacaktır. Yaşamı boyunca hayvanının etini yemesi yasaktır. Aksi halde ciddi bir şekilde hastalanacak hatta ölecektir. Bir türe özgü bütün hayvanlar arasında bir dayanışma olduğu varsayıldığından, bir hayvanla özdeşleşen çocuk türün bütün diğer üyeleriyle de özdeşleşmiş sayılır. 10 Loyaute adalarından Lifu ‘da, bir adam ölmeden önce bir kuş ya da kelebek olarak dünyaya yeniden geleceğini söylerse, söz konusu hayvanın yenmesi ya da öldürülmesi adamın soyundan gelenlere yasaklanır. O hayvanı ataları sayar ve ona sunguda bulunurlar. 11 Rivers, totem hayvanı yeme tabusunun gerisinde, kişinin kendi kendini yemekten duyduğu korkunun yattığını düşünür. Zira kişinin, özdeşleştiği bitki veya hayvanla arasındaki ilişki, mümkün olan en yakın ilişki sayılmaktadır; dolayısıyla da bu, bir tür insan eti yeme olayı gibi algılanacaktır. 12 hayvan ama insan Mitlerde, birbirleriyle türdeş olmayan bir ben ile o’yu türdeş kılan bir sentez kurgulanmıştır. Bu yaklaşımda “insan”ın türsel sınırlan geçirgendir; insanı diğer canlı türlerinden, hayvan veya bitki fileminden ayıran kesin sınırlar yoktur. Amazon yerlileri arasında çoğu hayvan, insan sayılır. Hayvanların insandan farkı sadece görüıo Vigotski’nin, totemcilikte kişi ile totemi arasındaki “özdeşlik” ilişkisine dair tespitlerle ilgili eleştirisi için bkz. Düşünce ve Dil, s. 1 05-1 06. 11 Claude Levi-Strauss, Yaban Düşünce, s. 1 04- 106. 12 Aktaran Lucien Levy-Bruhl, flkel İnsanda Ruh Anlayışı, s. 149-50. ltalikle gösterilen vurgular bana ait. Bir Acayip Hayvan • 19 nüştedir. Hayvanlar kendi evlerine döndüklerinde Üzerlerindeki hayvan kıyafetlerini çıkarmaktadır. Yerlilerin düşlerine girdiklerinde de gerçekte oldukları biçimleriyle, yani insan suretinde görünürler. 13

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir