Julian Baldick – Hayvan ve Şaman

Bu kitap Orta Asya’nın yerel dinlerinin karşılaştırmalı bir incelemesini sunmaktadır. Savunulan görüş, Orta Asya’ da yaşamış ya da oradan göçen çeşitli kavimlerin (İskitler, Hunlar, Türkler, Moğollar, Tunguzlar, Mançular, Finler ve Macarlar) dinlerinde ortak bir miras olduğudur. Bu ortak miras mitlerde, ritüellerde ve efsanelerde bulunabilir: Günümüz antropologlarının gözlemledikleri, Antikçağ tarihçileri tarafından çalışılmış bir geçmişe dayanır. Ben bu ortak mirası “iç Avrasyalı” olarak adlandırıyorum ve Doğu edebiyatında olduğu kadar Avrupa edebiyatı çalışmalarında da bunun son derece önemli olduğunu savunuyorum. Bu yüzden bazı sorularla başlamalıyız: “iç Avrasya” ve “iç Avrasyalı” kavramlarından kasıt nedir? Bu terimlerle coğrafyası ve dini mirası belirlenen çeşitli kavimler kimlerdir? Onların dinlerini incelerken hangi yöntem ve kavramlar kullanılmıştır? İç Avrasya İç Avrasya, Avrasya kara parçasının tarihte Avrupalı, Ortadoğulu, Hint ve Çinli uygarlıklarca çevrilmiş olan kısmı olarak tanımlanabilir. Yani “İç Avrasya” terimi coğrafi olduğu kadar tarihsel ve kültüreldir. İç Avrasya’nın hiçbir zaman onu tanımlayabilecek sabit siyasal sınırları olmamıştır. Buna karşın, “Orta Asya” çağdaş siyasal coğrafyanın bir terimidir: Bazen Hazar Denizi etrafındaki beş eski Sovyet cumhuriyetinden bahsederken kullanılır, bazense Kuzeybatı Çin ve Afganistan da terime dahil edilir. Ama “Orta Asya’ terimi, 12 JULIAN BALDICK • HAYVAN VE ŞAMAN geniş bir bölgeye yayılan göçebe ve barbar kültürüyle batıda eski Yugoslavya ve Macaristan’dan doğuda Büyük Okyanus’a ve kuzeyde Laponya ile Bering Boğazı’ndan güneyde Hayber Geçidi’ne kadar uzanan İç Avrasya bölgesinin bütünlüğünü ve çeşitliliğini kapsamaz.1 “iç Avrasya” coğrafi olmaktan çok kültürel bir terim olsa da, aynı zamanda büyük ölçüde fiziksel coğrafyanın sert gerçeklerinin bir yansımasıdır. İç Avrasya’nın büyük bölümü tarım için, dolayısıyla da yerleşik bir uygarlık için uygun değildir. Kışları olağanüstü soğuk, yazları genelde ılık ve sıcak olan, yani dünyadaki en yüksek sıcaklık farkının görüldüğü, aşırı derecede kurak iklim yüzünden nüfus yoğunluğu azdır. Göller ve nehirlerin ulaşım için kullanılması pek de mümkün değildir. Suları vahalara dökülen dağlar özellikle göze çarpar. En kuzeyde, Kuzey Kutbu kıyılarında, tundra bölgesi yer alır; zayıf bitki örtüsüyle sadece rengeyiği yetiştirilmesine ve tilki ile yaban sıçanı avlanmasına uygun çorak bir bölgedir.


Bunun güneyi orman arazisidir, batıda Norveç ladini, çam ve köknar, doğuda karaçam ve güneyde huş ağacı bulunur. Avcılar burada Kanada geyiği, ayı ve kaplan gibi daha büyük hayvanlar bulur. Daha da güneyde zengin yeşillikleri ve beş çeşit hayvanın atlayabileceği (sığır, koyun, keçi, at ve deve) kara toprağıyla bozkırlar yer alır. Son olarak, bölgenin güneydoğu ucunda Hazar’dan Moğolistan’a uzanan çöller vardır. Bu çöllerin yarattığı zorluklar, dağların kar ve buzullarıyla sulanan mükemmel topraklara sahip vahalar sayesin – de bir ölçüde aşılır.2 Bu coğrafi özellikler din, mit, ritüel ve destanda çok önemlidir. Dünyanın başka yerlerinde tarımı teşvik eden bereket törenleri baskın olsa da önceliğin çiftlik hayvanlarının beslenmesine ve avda başarıyı sağlayacak törenlere verildiği bu coğrafyada öyle değildir. Başka yerlerde doğa güçlerinin ürünlerin yetişmesi için birlik edişini simgeleyen kadın-erkek karşıtlığı hakimken İç Avrasya’ da bunun yerine yaz-kış karşıtlığına bir vurgu vardır. Ağaçlar İç Avrasya dininde özellikle belirgindir çünkü yeri tepelerinin ait olduğu GİRİŞ 13 Gök’e bağlama görevi görürler. Ancak hayvanlar İç Avrasya’nın yerel dinlerinde en önemli öğeyi oluşturur: Avlansın ya da beslensin, hayvanlar insanların rehberi, kurtarıcısı, atası, totemi ve kurbanıdır. At ana ulaşım şeklidir ve Yunan efsanelerindeki gemiye karşılık gelir, tıpkı bozkırın denize karşılık geldiği gibi. Dağ, su ve toprak bir üçlü oluşturur: Dağın zirvesi, ağaçta olduğu gibi göktedir ve ortada yer alan ırmak aşağılardaki çayırlara akar. İç Avrasya ikliminin ortaya çıkardığı fakirlik bölgenin tarihini belirlemiştir: Nüfus, bölgeyi çevreleyen zengin yerleşik uygarlıkları kıskanan aç göçebelerden oluşurdu. Bu yüzden İç Avrasyalı barbarlar zengin komşuları için sürekli bir tehdit unsuru oluşturdu ve İç Avrasya’nın soğuğa dayanıklı, beslenmede kanaatkar ve müthiş rakamlarda üreyebilen atının olağanüstü gücüyle bu tehdit büyüdü. Savaşta İç Avrasya atı hep galip geldi ve sürülerinin devasa büyüklüğü sahiplerinin her savaşçıya üçten on sekize kadar hayvan kullandıran bir nöbet sistemi geliştirmesini mümkün kıldı.

Sonuç, bfrliklerin hareketindeki sıradışı hız ve kendine özgü İç Avrasya “savaş makinesi”ydi. 3 Bu askeri geçmiş de İç Avrasya dininde çok önemlidir. Savaşçılar gerçekleştirdikleri soykırımların Gök’ün “baskısından” kaynaklandığına ve öldürdükleri düşmanların öbür dünyada onlara hizmet edecek kölelere dönüşeceğine inanıyordu. Atlar ve silahlar ölen sahipleriyle birlikte gömülür ya da yakılırdı çünkü sahiplerinin ölüler diyarına yolculuğunda ve oradaki yaşamında bunlara ihtiyacı olacağına inanılırdı. Kılıçlar, oklar ve sancaklar, fatih liderlerin mezarlarına saygının yanında, İç Avrasya dinlerinde yol gösteren unsurlar olmuştur. İç Avrasya’da Tarih Öncesi İç Avrasya’nın avcılık ve hayvanlarla meşguliyeti, özellikle de Yontma Taş Devrinin son dönemlerindeki sanata bakıldığında (M.Ö. 13000-M.Ö. 8000 yılları arası), bölgede çoktan belirginleşmişti. Bu dönemin aşırı derecede etkileyici mağara resimleri batı ı4 JULIAN BALDICK • HAYVAN VE ŞAMAN Moğolistan’da, Khoit-Tsenker nehrinin kıyılarında bulunur. Bu resimler hayvan figürlerinin iç içe geçmesi yönünden (dağ keçileri ve devekuşlarına benzeyen büyük kuşlar) aynı dönemde Batı Avrupa’ da bulunanlara benzer. Ayrıca fil ya da mamut olması muhtemel hortumlu hayvanlar ile ok ve ağaç şeklinde simgeler vardır. Hiç insan tasvir edilmediğine dikkati çekmek gerekir ama iki kuyruklu, başsız bir deve ve bir at resmi vardır. Biliminsanları bu resimlerin sadece avcıların gözlemlerini yansıtmakla kalmadığı, aynı zamanda avda başarıyı garantilemeye yarayan büyü araçları olarak üretildiği görüşünü benimsemiştir.

4 Büyü kullanılan av törenleri muhtemelen Cilalı Taş Devri’nde de tasvir edilmiştir. M.Ö. VI. binyılda, günümüzdeki Türkmenistan topraklarının güneyinde, üzerinde sıklıkla küçük bıçak yaraları bulunan kilden hayvan heykelcikleri yapılırdı. Daha sonraları, M. Ö. III. bin yılda Batı Sibirya’ da balıkçılar ve avcılar heykel şeklinde ayı suretlerinin yanı sıra uçan ördekler ve suyu andıran dalgalı çizgilerle süslenmiş kaplar ürettiler (bunlar, Finlerin ve Macarların sonraki atalarının sanatını ve mitlerini yansıtır). 5 M.Ö. 111. binyıldaki Bronz Çağı, Güney Sibirya’ daki Baykal Gölü civarındaki dini pratiklere dair daha çok kanıt bırakmıştır. Gömülerde balıkların kemik izleri ve Kanada geyiği kafaları bulunmuştur. Bunlar yöredeki temel din ve büyü uygulayıcıları olan çağdaş Moğol şamanlarının bastonlarındaki at başlarına benzer, onları aşağıda ayrıntılı olarak ele alacağız.

M.Ö. 1. binyılda, Bronz Çağı’ndan Demir Çağı’na geçilirken, Baykal Gölü’nden Moğolistan’a kadar olan bölge erkek geyik figürleriyle kaplanmış dikili taşlarla doludur ve belirgin insan özellikleri taşıyan bu figürler hançer, yay ve balta tasvirleriyle donanmıştır. Aynı zamanda kayalıklar üstünde süzülen kartalları -Moğol mit ve dinindeki en önemli kuş- gösteren çizimler görülür. Ayrıca bu zaman diliminde, Sibirya’nın güneyindeki Tuva Dağları’nda, bir kabile reisi için yapılmış devasa bir mezar görürüz. Bu liderin çevresi büyük kütüklerden yapılmış GİRİŞ 15 70 parça içinde gruplanan bazı insan bedenleri ve düzinelerce atla çevrilmiştir; hepsinin etrafında da taştan bir halka vardır. 6 Erken İç Avrasya’nın Kavimleri İlk bölümde kimlikleri çok açık olmayan çeşitli erken İç Avrasya kavimlerine yer verilmiştir. Bu belirsizlik bu kavimlerden bahsedilen tarihi kaynakların azlığı ve onları işaretleyen Avrupalı ve Çinli isimlerin eşleştirilmesindeki zorluklar gibi çeşitli sebeplere dayanır. “İskit” ya da “Hun” gibi bir adın çok farklı kavim gruplarına gönderme yapabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Böyle bir ad bazen göçebe toplulukların gevşek bir konfederasyonunda baskın olan etnik grubun adı olabilir ya da bazen Britanya’nın tüm yerlileri için kullanılan “İngiliz” terimi gibi böyle bir konfederasyonun tüm üyeleri için kullanılabilir. İç Avrasya konfederasyonları sürekli olarak iç içe geçmiş ve isimlerini, kimliklerini ve dillerini değiştirirken dini inanç ve pratikleri aşağı yukarı aynı kalmıştır. Tarihe giren ilk büyük İç Avrasya kavmi “İskitler” olarak adlandırılır ve M.Ö. V.

yüzyılda Yunan tarihçi Herodot’un çalışmalarında karşımıza çıkar. Herodot Karadeniz’in kuzeyindeki “İskit Ülkesi”nin İranlılarca işgalinden bahseder. Şunu da belirtmek gerekir ki İskitler bazı çağdaş biliminsanları tarafından Sibirya’nın doğularına kadar yayılan geniş bir coğrafyaya hükmetmiş kabul edilirken başka biliminsanlarının “Sibirya İskitleri”ni farklılıklar gösterseler de birbirleriyle ilişkili bir kavimler grubu olarak gördüğü de hemen belirtilmelidir.7 Herodot’un anlattığı İskitlerin bugünkü torunları Kafkasya’ daki Osetlerdir. Onların destanları XIX. ve XX. yüzyıllarda derlenmiştir ve bu destanlar eski İskit adetlerini hemen hemen aynen yansıtmaktadır. Dilsel açıdan Osetler İranlıdır ama Oset ve İskit dini gereçleri Türkler ve Moğollar arasında bulunanlara genelde çok yakındır ve açıkça İç Avrasya mirasına aittir. İskitlerden sonra Çince adıyla Hiung-Nu (Hun) diye bilinen, M.Ö. iV. yüzyıldan M.S. il. yüzyıla kadar Moğolistan’da varlığını 16 JULIAN BALDICK • HAYVAN VE ŞAMAN sürdürmüş bir kavim gelir.

Çinli kaynaklar onları sert mizaçlı savaşçılar olarak gösterse de Hunların da çok sayıda eğlencesi olduğu görülmüştür: binicilik, deve yarışları ve çok düşük bir tempoyla şarkı söyleme (Moğollarda görüldüğü gibi). Taşınabilir barınaklarında girişin sol tarafı erkekler, sağ tarafı da kadınlar tarafından kullanılırdı (bu durum Türklerde ve Moğollarda da böyleydi, çünkü kalbi taşıyan bedenin sol tarafı şeref tarafıydı).8 Hunlar genelde M.S. iV. ve V. yüzyıllarda geç Roma İmparatorluğu’na saldıran ve dinleri tipik İç Avrasya özellikleri taşıyan Avrupa Hunlarıyla özdeşleştirilir. Onların büyük hükümdarı Atilla M.S. 453’te öldüğünde İskit ve Moğol liderlerinin cenazelerinde alınan önlemlerle gömülmüştü; lahdin yerinin sır gibi saklanması gerekiyordu. Avrupa Hunları göçlerinde kendilerine rehberlik eden bir hayvana dair İç Avrasya’ da yaygın olan bir efsaneye sahiptiler: Onları Kırım’a yönlendiren bir dişi geyik ya da inek olmalıdır. Daha sonraki barbar askeri etkinlik dalgaları bize kimliği belirsiz ama dini pratikleri ortak benzer kavimler gösterir. Avrupa’yı VI. yüzyıl ortalarında işgal eden Avarlar, daha önceleri Çin’in kuzey sınırında savaşlara girmiş olan Cücenler’in soyundan gelmiş olabilir. Bu kavimlerin ikisi de İç Avrasya’nın cenazelerde at sürme adetini korumuştu ve ikisi de cenazelerini matem tutanlar etrafında dolanarak sergilerdi.

VII. yüzyıldan XI. yüzyıla dek Volga Deltası ve Kuzey Kafkasya bozkırlarında gelişen Hazarlar da saltanat lahitlerini gizlerdi. Hazar devletinin bazı mensupları, pek çok İç Avrasya kavmi gibi, ağaçlara tapardı; onlara atlar kurban eder ve kafalarıyla derilerini dallarına asarlardı. Görünen o ki Balkanlara 680′ de göçüp Bulgaristan’ ı kuran Bulgarlar, Slav kültürüne tamamen uyum sağlamadan önce Türklerin, Hunların ve başka göçebelerin karışımıydı. Bir köpeğin ortadan ikiye kesilerek kurban edilmesi eşliğinde vakur yeminler ederlerdi -Türklerde ve Macarlarda gözlemlenmiş bir gelenek. Son olarak, 907’de Çin’i ele geçiren ve oraya 1 125’e kadar hükmeden Hitaylar’ dan söz etmeliyiz. Moğol mu yoksa Tunguz dilini GİRİŞ 17 konuşanlardan mı oldukları bilinmemektedir. Onlar da at, sığır, koyun ve kazların yanı sıra köpek kurban ederlerdi ve kurbanları genelde beyaz olurdu. Avcı olarak Hitaylar, İç Avrasya’ da yaygın olarak görüldüğü gibi, ritüellerinde genelde insanı simgeleyen oklar kullanırlardı. Hitayların dininde ağaçlar ve dokunulmaz saltanat lahitleri de tıpkı dağlar ve bazen zayıf bir insan kılığındaki hayvanlar olan atalara saygı gösterilmesi gibi yaygın olarak karşımıza çıkar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir