Gökhan güneysu – Bilişim hukuku

Bilişim hukuku, elektronik ortamlarda, iletişim, bilgi ve belge paylaşımının sağlanmasının hukuki çerçevesi ve sonuçları ile bu ortamlarda vukuu bulan hukuka aykırı fiillere ilişin yaptırımların öngörüldüğü mevzuatın (uluslararası antlaşmalar, kanun, yönetmelik vs.) oluşturduğu hukuk normlarının tamamına verilen bir isimdir. Bu anlamda, internet ve elektronik ortam ile bilgi ve iletişim teknolojilerine ilişkin mevzuat, bu hukuk alanının ana eksenini oluşturmaktadır (Turan, 2016: 35). BİLİŞİM HUKUKU Özellikle son çeyrek asırda tüm dünyayı etkileyen ve baş döndürücü bir hızla ilerleyen teknolojik gelişmeler, bilişim hukukunun ortaya çıkış sürecinin nedeni olarak kabul edilmektedir; zira teknoloji alanındaki gelişmeler tarafların yüz yüze yaptıkları hukuksal işlemleri konu alan klasik yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu nedenle bilişim hukukunu, bilişim teknolojilerindeki gelişmeler ve yenilikler sebebiyle mevcut yasal düzenlemelerin yetersiz kalması ile ortaya çıkmış bir hukuk dalı olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Gerçekten de eskiden yalnızca insanlara özgü olarak kabul edilen birçok eylem ve işlem, bugün bilişim sistemleri tarafından yapılmakta veyahut bu sistemler aracılığıyla insanlar tarafından çok hızlı bir şekilde tamamlanmaktadır. İnsanların günlük hayatında önemli bir yer tutan bilişim sistemleri aracılığıyla gerçekleştirilen işlemler neticesinde ise, zamanla hukuksal sorunlar baş göstermiştir. Özelikle e-ticaretin gelişmesi, devletin vatandaşlarıyla olan ilişkilerinde edevlet gibi bilişim sistemlerini kullanması ve bu sayede her kurum ve bireyin bilgi teknolojilerini kullanan sistemler ile kamu hizmetlerine ulaşabilmesi ya da bilişim sistemleri aracığıyla işlenen suçlardaki artışlar klasik hukuk normlarının gözden geçirilmesini zorunlu kılmıştır. Bunun sonucunda da devletler, bireylerle bireyler ve bireylerle devlet arasındaki hukuk kurallarını bilişim sistemleri çerçevesinde yeniden ele almış ve bu sürecin sonunda da bilişim hukuku denilen yeni bir hukuk dalı ortaya çıkmıştır (Dülger, 2015: 53). Bilişim hukukunun yeni bir hukuk dalı olması, bilişim hukukunu esas olarak ulusal alanda yapılan düzenlemelerin konusu olmaktan çıkarmamaktadır. Zira bilişim hukukunu oluşturan normlar da tıpkı diğer hukuk dallarının konusu oluşturan normlar gibi, devletlerin egemenlik yetkileri ile yakından ilintilidir. Bu nedenle bilişim hukukunun ilk ortaya çıkış sürecinde savunulan ve bu hukuk dalının devletler tarafından değil de kullanıcılar ve sistem operatörleri tarafından kendiliğinden ortaya konan ve “netiket” olarak isimlendirilen bir kısım kuralların toplanarak, merkezileştirilmeden; “öz düzenleme” (self regulation) ve “iş birliğine dayalı düzenleme” (co-regulation) yöntemleriyle düzenlenmesine ilişkin düşünceler, bugün için kabul edilmemektedir (Dülger, 2015: 914). Diğer taraftan ise, bu hukuk dalını oluşturan normların oluşturulması ve yürürlüğe konulması yetkilerinin devletlere bırakılması, diğer bir ifadeyle bu normları düzenleme hakkının devletlerin egemenlik yetkisinden doğduğunun kabulü, devletlere bilişim sistemlerinin çeşitli hukuki işlemlerde kullanılmasından doğan sorunların çözümlenmesi hususunda süratle hareket etmesi yönünde görev yüklemektedir. Zira bilişim sistemlerine hukuk düzenlemelerinde yer verilmesi ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, ulusal ekonomileri, bilim ve teknolojiyi hayata geçirme istemleri ile yakından ilgilidir (Dülger, 2015: 55). İşte bu nedenle aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok gelişmiş ülke bilişim sistemlerinin yaygınlaştırılmasını ve vatandaş ve işletmeler tarafından kullanılmasını ulusal düzeyde stratejik bir hedef olarak görmüş ve bu hedefin gerçekleştirilmesi için de farklı teknolojiler, lisanslama yöntemleri ve kamu-özel kesim ortaklıklarının kullanılmasına yönelik teşvikler öngörmüş, değişik stratejiler geliştirmiştir.


Bütün bunların altında yatan neden, çeşitli biçimlerdeki bilgiyi oluşturmak, saklamak, düzenlemek, yönetmek, taşımak, görüntülemek, aktarmak, değiştirmek, iletmek veya almak için kullanılan bütün teknolojileri içeren her türlü donanım ya da bağlantı sistemi olarak kabul edilen ve “bilgi teknolojileri” (BT) veya “bilgi ve iletişim teknolojileri” (BİT) olarak adlandırılan sistemleri yaygın biçimde kullanan, büyük miktarlarda bilgi ve iletişim ürünleri ve hizmetleri üreten, çeşitlendirilmiş içerik endüstrisine sahip gelişmiş toplumu, yani “bilgi toplumunun” oluşturulması ve geliştirilmesi yönünde devletlere yüklenen pozitif ödevdir (Avşar ve Öngören, 2010: 44).

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir